• Sonuç bulunamadı

12 Mart muhtırasının ardından gelen tutuklama dalgasından TİP de nasibini almış ve kapatılmıştır. Kapatılma sonrası partinin yeniden örgütlenmesi ise 1974 affı sonrası gerçekleşmiştir.

Behice Boran ve Nihat Sargın’ın aralarında bulunduğu eski TİP’liler Temmuz 1974’de bir araya gelerek yeni parti için görüş alışverişinde bulunmuşlardır. İkinci TİP’i kuracak kadro; birinci TİP’in yarattığı toplumsal meşruiyetin, partinin 12 Mart’a karşı olan tutarlı duruşu ile daha güçlü olarak devam ettiği inancındadır. Geçmişin bıraktığı bu sağlam mirasa güvenen kurucu kadro, yeniden örgütlenme ile emekçi kitleleri 1960’lı yıllarda olduğu gibi TİP şemsiyesi altında toplayabileceği düşünülmüştür. Bu anlamda partinin kurucuları, yeniden örgütlenme konusunda kendilerine güvenmiş ve diğer örgütlerle olan birleşme çağrılarına karşı ‘‘sekter’’ bir tutum sergilemiştir. (Yurtsever: 197-199)

Aslında TİP kurucularının bu tutumu, solda yaşandığı düşünülen ‘‘bölünme’’ tartışmalarının yanlış olduğuna inanmasından da kaynaklanmaktadır. Nitekim Boran, soldaki bölünme ve birleşme polemiklerine dair ‘‘Birlik denilince söz konusu olan iĢçi sınıfı hareketinin birliğidir, soldaki bölünmelerin grupların değil. ĠĢçi sınıfı bölünmüĢlüğü ile solun bölünmüĢlüğü, belli durumlarda birbirine iliĢkili olmakla beraber, aynı Ģey değildir. Örneğin bugün iĢçi sınıfımızın sendikal hareketi bölünmüĢtür. Bu bölünmelerde politik anlayıĢ ve çizgi ayrımları gözükse de, bunlar ‘soldaki bölünmeler’ içine girmez. (...) ĠĢçi sınıfımızda sosyalist bir birikim vardır ve bu birikim bölünmüĢ değildir. O kadar değildir ki, kendinden saymadığı giriĢimlere uzak durmaktadır’’ (Yurtsever: 200) açıklamasında bulunarak, işçi sınıfının oluşturduğu sosyalist birikimin, 1961 yılından bu yana TİP ile birlikte bölünmeden devam ettiğini belirtmiştir. (Yurtsever: 199-200)

Partinin yeniden kuruluşu ise, Nisan 1975’te gerçekleşmiştir. İkinci dönem TİP kurucuları arasında Behice Boran, Orhan Silier, Tarık Ziya Ekinci, Nihat Sargın, Mehdi Zana, Yalçın Küçük, Metin Çulhaoğlu gibi isimler bulunmaktadır. Büyük kentlerin yanı sıra Gaziantep, Hatay, Edirne, Manisa, Diyarbakır, Kayseri gibi

şehirlerde de örgütlenebilen TİP, haftalık yayın organı olarak da ‘‘Yürüyüş’’ dergisini yayınlamıştır. (Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler, Cilt VII: 2234)

Parti, kurulduktan sonra çizgisini oluşturmada, Aybar döneminde tartışılan ve muhaliflerin zaferiyle sonuçlanan Sovyet çizgisine yaklaşma görüşü doğrultusunda hareket etmiştir. Bu anlamda TİP, Stalinizmin temel ilkelerinden olan ‘‘tek ülke, tek parti’’ anlayışını benimsemiş ve kendisini Türkiye’de ‘‘işçi sınıfının tek bilimsel sosyalist partisi’’ olarak görerek, politikalarını oluşturmuştur. (Silier, 2007: 435, 444)

Yayınlanan parti programında temel görev, ‘‘Toplum yapısını oluşturan sınıf ve tabakalara karşı objektif, bilimsel verilere dayalı bir politika’’ izlemek ve ‘‘Toplumsal evrimin gündeminde olan kaçınılmaz sosyalizm aşamasını, bilinçli örgütsel çalışmalar doğrultusunda’’ yürütüleceği olarak tanımlanmış, partinin tarihsel toplum gücü ön plana çıkarılmıştır. (Türkiye İşçi Partisi Programı, 2014: 94)

Görev tanımının sonrasında işçi sınıfı iktidarının neler yapacağını maddeleyen yeni TİP programı, büyük üretim araçlarını kamulaştırma ve devletçilik anlayışını sosyalistleştirmek; halkın yaşam düzeyini etkilemeyecek şekilde ağır sanayiye öncelik tanınma; köy-kent ikiliğini kaldırma; yerel yönetimde halkın söz sahibi olması ve bölgesel yönetim organlarının geliştirilmesi; işçi ve çalışanların, bulundukları yerde yönetim ve denetleme faaliyetlerine etkin bir şekilde katılması gibi politikalara yer vermiştir. (Türkiye İşçi Partisi Programı: 97-103)

TİP’in yeni programının ardından, solda oluşan diğer örgütlenmelere karşı yaklaşımı da ‘‘işçi sınıfının tek bilimsel sosyalist partisi’’ olma anlayışı çerçevesinde ilerlemiştir. SBKP’nin ilkelerine bağlı kalarak, TKP’nin yokluğunda SBKP tarafından ‘‘tanınma’’ ve ‘‘kardeş parti’’ görme işlevini üstlenmek isteyen TİP, bu doğrultuda Maocu gruplara karşı tavır almıştır. (Aydınoğlu: 355) TİP, Maocuları ‘‘işçi sınıfının düşmanı’’ olarak görmekle beraber, Devrimci Yol, Devrimci Sol ve Kurtuluş gibi grupları da ‘‘goşist’’likle, Mao ya da goşist grubuna girmeyen Mehmet Ali Aybar’ın Sosyalist Devrim Partisi’ni de ‘‘anti-komünist’’, ‘‘anti-Sovyetik’’ olarak nitelendirmiştir. Kendisiyle aynı safta olduğu TSİP ve TKP’yi ise rakipleri olarak görmüştür. (Ersan: 97-99)

Bu dönemde TİP, işbirliği yapacağı parti olarak CHP’yi görmüştür. Milliyetçi Cephe (MC) hükümetlerinin artan baskısı ve karşılaşılan şiddet olayları nedeniyle (Ersan: 94) CHP’yi bu noktada en önemli güç tayin eden TİP, 1977 seçimlerinde ‘‘güç birliği’’ çağrısı yapmıştır. Ayrıca bu çağrısını, 1975’te ‘‘MC’ye Hayır!’’ ve 1976’da ‘‘MC İktidardan Düşürülmelidir!’’ sloganlarıyla düzenlediği kampanyalar ile (Silier: 434) desteklemiştir. İttifak arayışı parti içinde ‘‘CHP yardakçılığı’’, ‘‘sosyalizmden vazgeçme’’, ‘‘TİP’i birlik politikalarına kurban etme’’ gibi muhalif seslerin yükselmesine neden olsa da Behice Boran, Bülent Ecevit ile seçim öncesi görüşmüştür. (Silier: 459-472)

Yapılan görüşmelerden bir sonuç çıkmayınca seçimlere tek başına girme kararı alan TİP, bu noktadan sonra CHP’ye karşı tutum almış ve eleştirmiştir. Nitekim Marxist solda TKP ve TSİP ile olan mücadelesine ortanın solundan CHP’yi de eklemesi, TİP’e DİSK’teki gücünü yitirmesine de neden olmuştur. (Ersan: 101)

Bu güç durumla girilen 1977 genel seçimlerinde 20.000, 1979 kısmi senato seçimlerinde de 33.898 oy alan TİP, diğer sosyalist örgütler arasında en düşük oy oranına sahip parti olmuştur.52

Başarısızlıkla birlikte, işçi sınıfının tek temsilcisi olmadığını kabullenen parti, stratejisini değiştirmeye karar vermiş ve kuruluşta belirttiği ‘‘tek ülke tek parti’’ anlayışından ‘‘tek parti tek cephe’’ anlayışına geçerek, siyasi birliğin kurulması için arayışlara girmiştir. (Yurtsever: 202-204)

Bu doğrultuda Türkiye Sosyalist İşçi Partisi ile yapılan görüşmelerden bir sonuç çıkmazken; beklenen birleşme, 12 Eylül sonrası Türkiye Komünist Partisi ile sağlanmış ve 1987’de Türkiye Birleşik Komünist Partisi (TBKP) kurulmuştur. (Silier: 471-474)

52 1979 Senato seçimlerinde TİP’in dışındaki diğer sol partilere bakıldığında, 1970’li yıllarda Sosyalist

Devrim Partisi ile kendi örgütlenmesine giden Mehmet Ali Aybar %1,2, TSİP %1,31 oranında oy almıştır. İstanbul’da TKP’den bağımsız aday olan Beria Onger ise, Behice Boran’ı 20.219 oyla geride bırakmıştır. (Yurtsever: 203-204) Genel tabloda bütün partilerin başarısız olduğu gözükse de, bu sonuçlar TİP’in kurulurken ki öncü parti iddiasını kaybetmesinde önemlidir.

Benzer Belgeler