• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de sosyalist solun başlangıcı 20. yy’ın başlarına dayanmaktadır. Yüzyılın başlangıcında kurulan Osmanlı Sosyalist Fıkrası (1910-1919), Sosyal Demokrasi Fırkası (1918-1919), Türkiye Sosyalist Fırkası (1919-1922), Türkiye İşçi Çiftçi Sosyalist Fırkası (1919-1924) örgütleri, ilk sosyalist partiler olarak tanımlanmaktadır. Fakat, Türkiye sosyalist tarihinin başlangıcı olarak kabul edilen asıl dönem, 1920 Bakü Kongresi’de Mustafa Suphi (1883-1921) ve arkadaşları tarafından kurulan Türkiye Komünist Partisi’dir. (Baydar, 2001: 14)

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde Türk ve müslüman kesimindeki sosyalist hareketlenmelerin yanı sıra, Ermeni ve Rum işçileri arasında sendikalaşma, grev vb. eylemler de gerçekleşmiştir. (Belge: 27) Sol düşünceye yönelik en ciddi atılımlar ise 1917 Ekim Devrimi sonrası ortaya çıkmıştır. Milli Mücadele’nin başlaması ile ülkenin kurtuluşu için çeşitli arayışların sürdüğü bir ortamda, 1917 Devrimi’nden etkilenen aydınlar, kurtuluş için gerekli yolu sosyalizmde bulmuştur. Özellikle sosyalizmin ‘‘anti-emperyalist’’ ve ‘‘eşitlikçi’’ yönetim anlayışı bu yolun seçilmesinde önemli bir etken olmuştur.

TKP kurulduktan sonra Komitern’e bağlı olarak örgütlenme çalışmalarını bir süre yurt dışında sürdürmüştür. Yurt içinde ise ‘‘Yeşilordu’’ isminde gizli bir cemiyet kurulmuş ve İslam’ın dünya görüşü paralelliği ile sosyalizmin görüşlerini birleştirmeye çalışmış ve Sovyetler ile yakınlaşmayı desteklemiştir. 1920’nin Mayıs ayında kurulan derneğin genel sekreteri Nazım Bey (1870-1926), ‘‘Yeşilordu Nizannamesi’’nde cemiyeti, anti-emperyalist ve anti-militarist olarak tanıtmıştır. Ayrıca örgütün, İslamiyet’in değerlerine saygı göstererek ve hükümlerine riayet ederek, kendilerini Allah yoluna adadıklarını ve Yeşilordu’nun hiçbir üyesinin emperyalizm fikrini savunamayacağını, böyle bir şeyin gerçekleşmesi durumunda cezasının idam olduğunu belirtmiştir. (Çavdar, 2008: 251) Örgüt ayrıca ‘‘Seyyare Yeni Dünya’’ isimli İslam Bolşevik gazetesi çıkarmış ve mecliste de ‘‘Halk

Zümresi’’6

adından bir grup oluşturup, Yeşilordu’nun Meclis’teki uzantısı olmuştur. (Çavdar: 251-252)

Çerkez Ethem’in Yeşilordu’ya katılmasıyla kumandasında bulunan ‘‘Kuva-i Seyyare’’nin, Yeşilordu’ya güç katacağı düşüncesi, Mustafa Kemal’i harekete geçirmiştir. Ekim 1920’de Sovyet elçilerinin Ankara’ya geldiği sıralarda, Mustafa Kemal’in onayıyla resmi Türkiye Komünist Fırkası7

kurulmuştur. (Çavdar: 252) Resmi TKF’nin kurulmasında amaçlanan düşünce, ülkede komünist fikirlerin uygulanabilirliğinin denenmesinden ziyade, politik sebepler olarak düşünülmüştür. Milli Mücadele’ye en önemli desteği veren Sovyetler ile dostluğun pekiştirilmesi ve olası çekinceleri ortadan kaldırılması amaçlanmıştır. Nitekim TKF ile oluşturulmak istenen Sovyetlerle denge politikası, iç politikada Bolşevik modelin Türkiye’de uygulama alanının olmadığının ısrarla belirtilmesi üzerinde şekillenmiştir. Bu doğrultuda, hükümetin ve TKF’nin yayın organları ‘‘Hakimiyet-i Milliye’’ ve ‘‘Yeni Gün’’ gazetelerinde, Türkiye’de Rusya gibi kanlı bir iç devrimin gerçekleşemeyeceği savunulmuş ve İslamiyeti, sosyalizmin esası olarak göstererek, sol düşüncenin ülkede uygulanmasının farklı pragmatik yollarını aramışlardır. (Tunçay, 1978: 163, 167)

Resmi TKF’nin kurulmasında amaçlanan bir diğer önemli neden ise, ilk başta da belirtilen Çerkes Ethem’in ordusu ile birlikte Yeşilordu saflarına katılmasıdır. Mustafa Kemal, Yeşilordu ve Çerkes Ethem ile birlikte diğer komünist faaliyetleri, resmi TKF’nin içerisinde dahil ederek kendi kontrolü altında tutmak istemiştir. Nitekim Çerkes Ethem ve Yeşilordu, resmi TKF’ye dahil olmuştur fakat daha sonra

6

Halk Zümresi’nin en önemli icraatı, o dönem Tokat milletvekili olarak mecliste bulunan Nazım Bey’i içişleri bakanı olarak seçilmesini sağlamaktır. Mustafa Kemal Atatürk, ‘‘Nutuk’’’ta Nazım Bey’in içişleri bakanı olarak seçilmesini kabul edilemez olarak görmüştür. Ayrıca Halk Zümresi ve Nazım Bey’i, yaptıkları karşıt propaganda ve faaliyetleri, ulusun yüksek çıkarları doğrultusunda olmadığını, yabancı çevrelerin yardımıyla ilişki kurarak, onlar adına çalıştığını belirtmiştir. (Nutuk: Cilt II, 2012: 671-673)

7

Partinin kurucuları arasında Tevfik Rüştü Aras, Mahmut Esat Bozkurt, Yunus Nadi, Kılıç Ali, Refik Koraltan gibi önemli isimler bulunmaktadır. Parti ayrıca ‘‘Hakimiyet-i Milliye’’ ve ‘‘Yeni Gün’’ isimli yayınları çıkarmıştır. (Çavdar: 252-253)

Çerkes Ethem’in düzenli orduya girmeyi reddedip ayaklanması, hem Yeşilordu’nun hem de resmi TKF’nin sonunu getirmiştir. (Tunçay: 175-177)

1920’li yıllarda kurulan bir diğer önemli sol parti ise THİF’dır. THİF’nın kurulmasına giden süreç, 1920 yazının başında Ankara ve Eskişehir çevresinde etkili olan gizli TKP oluşumudur. Sovyetler Birliği’nin ilk Ankara temsilcisi olan Şerif Manatov’un Bolşeviklik hakkında verdiği konferanslar, bu çevrenin oluşumunda etkili olmuştur. Gizli TKP’nin kurucuları arasında Binbaşı Salih Hacıoğlu, Muallim Mustafa, Şeyh Kutbettin ve Ziynetullah Nevşirvanov yer alırken, partinin öne çıkan düşüncesi, kapitalizme ve emperyalizme karşı mücadele vermektir. Ayrıca özel mülkiyet karşıtlığı, bankalar, fabrikalar, demir yolları, sanayi kaynakları ve dış ticaretin millileştirilmesi konuları da parti nizannamesinde yer almıştır. (Çavdar: 256)

THİF’nın kurulması ise, gizli TKP’nin yasallaşma çabalarına giriştiği bu döneme denk gelmiştir. Partinin kurucuları arasında Şerif Manatov, Ziynetullah Nevşirvanov, Salih Hacıoğlu gibi isimlerin yanı sıra gizli TKP döneminde örgüte destek veren Yeşilordu kurucularından Nazım Bey ve Şeyh Servet de yer almıştır ve 1920 yılı sonbaharında kurulmuştur. (Akal, 2007a: 135) THİF8

, savunduğu fikirler ile hedef kitlesini sadece işçiler üzerinde konumlandırmamıştır. Bu doğrultuda, köylüleri de harekete katarak, onları sol devrimciliğe yöneltmeye çalışmış; Yeşilordu ve Halk Zümresi mensuplarının desteğini kazanabilmek adına İslamiyet’in sola yakınlığı üzerinde durmuştur. (Tunçay: 187-189)

Fakat bütün bu düşünceler ve örgütlenme çabaları istenilen düzeye ulaşamamış ve Çerkez Ethem’in isyanı ile başlayan sol düşünceye yönelik baskılardan THİF’te nasibini almış ve kapatılmıştır.

8 THİF, çıkardığı ‘‘Yeni Hayat’’ dergisinde, Marxismle ve ülkenin mevcut durumu ile ilgili fikirlerini

oluşturmuştur. Dergi, Türkiye’de Avrupa’dakiler gibi büyük fabrikalar ve sermayeler olmadığı için bir sınıf mücadelesi olmadığını iddia edenlere karşı çıkmış ve Avrupa’daki kadar gelişmiş olmasa da ülkede işçi sınıfının varlığını savunmuştur. Avrupa’da gerçekleştirilen grevlerin Türkiye’de olmamasının nedenini ise teşkilat eksikliğine bağlamıştır. (Çetinkaya-Doğan, 2007: 286-287)

Benzer Belgeler