• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de sosyalist düzene geçilmesi yolunda hangi öncü kuvvetlerin yer alacağı tartışmasındaki ayrışmalar, doğrudan iktidar stratejisi tartışmalarındaki ayrışmaları da tetiklemektedir. TİP-Yön/ Belli grubu arasındaki sosyalizme geçişin, doğrudan mı yoksa aşamalı bir şekilde mi olacağı tartışması; milliyetçilik, anti- emperyalizm, bağımsızlık gibi kavramların alt yapısında gerçekleşmiştir. 1966 ‘‘TİP Tartışmaları’’ sırasında başlayan bu strateji ayrışması, daha sonra Behice Boran önderliğindeki ‘‘Emek’’ grubu ve Mihri Belli önderliğinde MDD grubu arasında daha da derinleşecektir.

İşçi sınıfını, devrimin demokratik ve bilimsel öncülüğünün merkezine koyan TİP devrim stratejisini, sosyalist devrim yoluyla elde edilecek parlamentarizm olarak hedeflemiştir. Türkiye’de, burjuva demokratik devrimin büyük ölçüde tamamlandığı, kapitalizmin ise 1930’larda devletçilik, 1940’larda özel sektör eliyle yeterli gelişme gösterdiğini düşünen TİP, buna bağlı olarak işçi sınıfının da gelişme göstererek, sosyalist mücadeleyi yürütebilme gücüne ulaştığına inanmıştır. Bundan dolayı Yön Belli grubunun iddia ettiği gibi sosyalizm mücadelesinde ayrı bir aşamanın gerekli olmadığını düşünen TİP, anti-emperyalist ve sosyalist devrimi bir arada yürütülmesi gerektiğini iddia eder. (Şener: 386-387) Belli’nin ‘‘Bir toplumun sosyalist devrim eĢiğine varabilmesi için, onun gerçekten bağımsız ve gerçekten demokratik bir toplum durumuna yükselmesi, yani Milli Demokratik Devrimin bütün görevlerini yerine getirmiĢ olması Ģarttır’’ (Belli: 210) cümlesine karşılık Aybar, ‘‘Milli kurtuluĢ için mücadele ile sosyalizm için mücadele madalyonun iki yüzüdür’’ (Aybar: 153) karşı yanıtını vermiştir.

Bu bağlamda emperyalizmi, Türkiye’de dışsal değil içsel bir olgu olarak gören TİP, kapitalizmin ülkeye zorla değil egemen sınıflar aracılığı ile girdiğini belirtmiştir. Egemen sınıfların bu tutumundan dolayı, sosyalist mücadelede milli burjuvazinin ittifakını reddeden TİP, ‘‘ara tabakalar’’ öncülüğündeki ‘‘milli cephe’’ stratejisi yolunun sosyalizme çıkmayacağını inanmıştır. Buna karşılık çözüm yolunda 1961 Anayasası’nın sosyalizme açık bir anayasa olduğu vurgulanarak, mücadelenin demokratik parlamenter çizgide olması gerektiği işaret edilmiştir. (Şener: 387)

Parlamenter yolun, Türkiye’nin sosyalizme geçişinde önemli bir etken olduğunu savunan Boran da, Avcıoğlu ve Belli grubunun sunduğu asker ve sivil aydınların öncülük ettiği hükümet darbesinin başarısız olacağını düşünmektedir. Silah gücünün tek başına politik bir güce dönüşmesi için yeterli olmadığını belirten Boran, toplum yapısı ve sosyal sınıf ilişkilerinin temel güç olduğunu ileri sürerek, olası bir askeri hükümet darbesinin sosyal dayanağı olmadan başarılı olamayacağını iddia etmiştir. Mısır’daki Nasır rejiminin başarısız olmasını sosyal dayanağının eksik kalmasını örnek gösteren Boran, tepeden inme reformlar yerine, işçi sınıfı gücünün önemini vurgulamıştır. (Boran: 226) Bu anlamda tercihini parlamenter yol olarak belirleyen Boran, emekçi sınıfların yeterince örgütlenip politik güç kazanırsa ve anayasadan yana emekçi örgütler ile hak ve hürriyet mücadelesi verilirse, işçi sınıfı iktidarının başa gelmesine hiçbir engel karşı çıkamayacağını ifade etmiştir. (Boran: 223)

TİP’in sosyalist devrim stratejisine karşı ‘‘aşamalı devrim stratejisi’’ni benimseyecek olan Yön/ Belli grubu, öncü olarak belirlediği asker ve sivil aydınların yapacağı hükümet darbesi ile anti-emperyalist nitelikli bağımsızlık kazanılacağını, ardından oluşturulacak politik ortam ile sosyalist devrime geçilebileceğini iddia etmişlerdir. (Atılgan: 692) Emperyalizmin, az gelişmiş ülkeler üzerinde kendi çıkarları doğrultusunda yaptığı baskı sonucu bu ülkelerin kalkınmasını engellediğini belirten Yön/ Belli grubu, Türkiye’nin sanayileşememesini ve geri kalmışlığını emperyalizmin bu baskısına dayandırmaktadır. Bu bağlamda TİP’den ayrılarak emperyalizmi dışsal bir etken olarak gören Yön/ Belli grubu, sosyalist devrime geçmeden önce yerli ve milli burjuvazi önderliğinde anti-emperyalist mücadele verilmesi gerektiğini düşünmektedir. (Atılgan: 690-691)

Emperyalizmin etkisi altındaki bu ülkelerde emekçi güçlerin, emperyalist güçlerin hegemonyası altında yeterince bilinçlenip örgütlenemediğini ve politik güçlerinin bu şartlarda ortaya çıkmasının çok zor olduğunu söyleyen Yön/ MDD’ciler, bu hegemonyanın yıkılışının ancak emekçi kitlelerden yana bir iktidar sayesinde olacağını belirtmişlerdir. (Atılgan: 692) Bu yüzden anti-emperyalist bağımsızlık mücadelesi parlamenter yoldan değil, toplumun zinde güçlerinin vurucu ve radikal müdahalesi ile mümkün olacağını iddia etmişlerdir. (Atılgan: 692) Ortaya

çıkan sonuçta -birinci bölümün sonunda da değindiğimiz gibi- TİP, devlet iktidarını ele geçirmek için parlamentarist düşünce ile ‘‘demokratik yol’’dan sosyalizm hedefi oluştururken; YÖN-MDD cephesi ise, devlet iktidarını ele geçirmek için ‘‘ordu temelli bir radikalizm’’ anlayışı içinde ‘‘darbe’’ yoluyla kazanılacak bir ‘‘aşamalı devrim’’ planı oluşturmuştur.

Tarafların sosyalizme giden yolda farklı stratejiler belirlemesi, birbirlerine karşı suçlamalarına da neden olmuştur. Yön/ Belli grubu, TİP’in parlamenterist yolunu, ‘‘pasifist’’ bir yöntem (Şener: 408) olarak belirlerken; ‘‘milli cephe’’ye karşı Aybar’ın önerdiği ‘‘pasif direniş’’ çağrısını (Aybar: 152) ise, ‘‘bölücü’’ ve ‘‘sekter’’ görüşleri savunmak (Belli: 221) noktasında eleştirmiştir.

TİP, kendilerine yöneltilen eleştirilere karşı Yön/ Belli grubunu, askeri darbe stratejilerinden ötürü ‘‘kestirmeci’’, devrimin yukarıdan aşağıya doğru olacağı inançlarından ötürü de ‘‘tepeden inmeci’’ olarak nitelemiştir. (Aybar, 2014: 490) Benzer bir görüşü, daha sonra Behice Boran ile birlikte parti içinde Aybar’a cephe alacak isim olan Sadun Aren de dile getirmiştir. Aren, Yön/ MDD’ci modelin, kapitalist kalkınma yolu, milli cephe, milli demokrasi gibi kavramları kavramları temel almasının sebebinin, TİP’e karşı polemik oluşturmak olduğunu ileri sürmüştür. Bu anlamda Yön/ MDD’cilerin tek hedeflerini, zinde kuvvetler aracılığı ile iktidarı almak noktasında kurduklarını belirten Aren, bu yolda onlar için temel alınan kavramların fark etmediğini söyleyerek, bu noktada Yön/ MDD grubunu ‘‘tepeden inmecilik’’le suçlamıştır. (Aren, 1993: 216)

Benzer Belgeler