• Sonuç bulunamadı

27 Mayıs darbesi sonrası, Türkiye’de sosyalist solun yükselişe geçmesi ve Türkiye siyasal yaşamına ulusal-uluslararası gelişmelere atıfta bulunarak sorunlara alternatif çözümler üretmesi; sağda ise Adalet Partisi’nin kurulup Demokrat Parti’nin mirasını devam ettirmeye çalışması, 1960’lı yıllarda CHP’nin, siyasal anlamda nerede konumlanacağını belirlemesi açısından etkili olmuştur. Bu bağlamda ileri sürülen ‘‘ortanın solu’’ politikası, bir süre sonra CHP’nin resmi politikası haline gelirken, parti içinde birçok tartışmaları ve tasfiyeleri de yanında getirmiştir.

1965 seçimlerine gidilirken TİP’in ve AP’nin siyasi yelpazenin iki karşıt tarafını oluşturması, İnönü CHP’sinin de bu yelpazede kendine bir yer edinme arayışlarına doğrudan etki etmiştir. (Ağtaş, 2007: 198) Parti tabanından -özellikle gençlerin- TİP’e geçişlerin başlaması İnönü’nün, 1965 seçimlerine kısa bir süre kala ortanın solu sloganını partiye yerleştirmesinde önemli rol oynamıştır. (Fedayi, 2004: 165-166)

Ortanın solu çizgisi, parti içinde ilk olarak İnönü tarafından resmi bir şekilde ifade edilse de, kavramın ilk ortaya çıkışı 1958 yılında CHP’nin Hürriyet Partisi’ye birleşmesine kadar gitmektedir. Birleşmenin ardından 1959’da CHP tarafından sunulan ‘‘İlk Hedefler Beyannamesi’’nin, CHP ve HP’li isimlerin bir araya gelerek oluşturulması da ortanın solu kavramının temellerinin atılmasını sağlamıştır. Burada HP’li Turan Güneş ve İbrahim Öktem, dönemin önemli dergisi olan ‘‘Forum’’un yazarlarından Bülent Ecevit, Muammer Aksoy, Fahir Armaoğlu; temellerini attığı ortanın solu çizgisinin, 1965’ten sonra CHP’deki en önemli destekçileri olmuştur. (Tütüncü Esmer, 2006: 83-85) Nitekim 27 Mayıs sonrası Turan Güneş, parti meclisinde işçi ve köylülerin refahını esas alan politikaların uygulanması gerektiğini; İbrahim Öktem, partinin yönünün saptanması gerektiğini; Ecevit de, CHP’nin kendisine, sosyal ve ekonomik yönden tutarlı ve açık bir çizgi belirlemesi gerektiğini bildirmiş, ortanın solu politikalarını parti içinde tartışmaya açmıştır. (Fedayi: 165)

Parti içinde tartışmaların ardından İnönü’nün 1965’te, ortanın solunu parti görüşü olarak ilan ettikten sonra kavramın partiye ve kamuoyuna açıklanmasına

girişmiştir. İnönü, CHP’yi siyasi yelpazenin ortanın solunda yerleştirmesinde üç neden ileri sürülebilir. Bunlardan ilki, AP muhalefetine karşı yükselen sol sese kayıtsız kalmamak, aynı zamanda sağ muhafazakarlar için de bir alternatif seçenek oluşturmak. Bu anlamda İnönü, aşırı sola karşı tavrını koyarak gelecek tepkileri bertaraf etmeyi planlamıştır. İkincisi, devrimleri yapan parti olarak, aşırı sağ ve sola karşı bir emniyet, barikat oluşturmaktır. İnönü’nün ortanın soluna atfettiği son neden ise, sosyal refah devleti uygulamalarını harekete geçirmek için oluşturulan politikaların niteliğini belirlemektir. (Ağtaş: 198-199)

İnönü, ortanın solu misyonunu sadece siyasi yelpazede yer edinmek için değil, ülkenin ekonomik kalkınmasının sağlanması için de gerekli olduğunu belirtmiştir. Bu anlamda kalkınma planı, mali reform, toprak reformu, petrol sorunu gibi konuların ele alınmasında, CHP’nin devletçi kimliğinden dolayı, ortanın solunda bir ekonomik anlayışta olması gerektiğini öne sürmüştür. (Ağtaş: 200) Bir süre sonra partinin altı okunu ortanın solu kavramıyla açıklayan İnönü, ‘‘Bugünkü devlet sosyal devlettir. Bu, Anayasa hükmüdür. Anayasa ortanın solunda bir kanaatle yapılmıĢtır’’ (Ağtaş: 200) diyerek, ortanın solunu kavramına anayasal bir nitelik katmıştır.

Bu tanımlamaların ardından, 1965 seçimlerine gidilirken hazırlanan seçim bildirgesinde yer alan konular, ortanın solu politikalarıyla şekillenmiştir. Kırsal kesimin kalkınması; bölgeler arası dengesizliğin çözülmesi; toprak reformunun gerçekleşmesi; sosyal hakların sağlanması; toplu sözleşmelerin görüşülmesi; sosyal güvenliğin esnaflar, serbest meslek sahipleri gibi kesimleri de içine alması gibi birçok konuya yer verilen bildirge (Tütüncü Esmer: 66), 1965 genel seçimiyle halkın onayına sunulmuştur.

Seçimlerden yenilgiyle ayrılınması, CHP içinde ortanın soluna karşı muhalefetin oluşmasına neden olmuştur. 18-21 Ekim 1966’da toplanan 18. Kurultay, ortanın solu düşüncesi karşıtı Turhan Feyzioğlu ile bu düşünceyi savunan Bülent Ecevit ve ekibinin çekişmesini ortaya çıkarmıştır. İnönü’nün de desteğiyle Ecevit ve ekibi bu çekişmeden galip ayrılmış ve ortanın solu fikri, partinin resmi ideolojisi olarak benimsenmiş, Ecevit de partinin yeni genel sekreteri olmuştur. Kurultay sonrası açıklanan bildiride en önemli noktalardan biri ise, ortanın solunun

benimsenmesine rağmen CHP’nin sosyalist bir parti olmadığı ve olmayacağının belirtilmesi olmuştur. (Tütüncü Esmer: 67-69)

Bülent Ecevit, CHP’nin genel sekreteri olduktan sonra 1966’da ‘‘Ortanın Solu’’ başlıklı kitabı çıkartarak, kavramı etraflıca incelemiş ve daha açık hale getirmeye çalışmıştır. Ecevit kitabında ilk olarak siyasi yelpazenin taraflarını belirlemeye çalışmıştır. Sınıflandırmasına ilk olarak aşırı sağdan başlayan Ecevit, bu grubu, toplumun varmış olduğu noktadan geriye doğru çekmeye uğraşanların ve halkı, güçlü bir zümrenin altında köle gibi çalıştırmak isteyenlerin olduğunu öne sürmüştür. Aşırı sağdan sonra ortanın sağına değinen Ecevit, bu grubun ise toplum yapısında değişiklik olmasından korkan, her şeyin aynı kalmasını isteyenlerin grubu olarak tanımlar. Toplum yapısında halk yararına olan değişikliklerin olmasını isteseler de istemeseler de doğal karşılayan kesimi orta ve merkez olarak adlandıran Ecevit, aşırı solu ise doğmalara, katı doktrinlere bağlı komünizmi isteyen kesim olarak görür. Diğer sınıflandırmalara göre daha ayrıntılı bilgiyi ortanın soluna veren Ecevit, bu kesimi insancıl; halkçı; sosyal adaletçi ve sosyal güvenlikçi; ilerici, devrimci ve reformcu; plancı; devletçi olarak tanımlar. Burada devletçiliğin niteliğine değinen Ecevit, ortanın solu devletçiliğinin, sosyalizm gibi özel teşebbüs özgürlüğünü reddeden bir yapıda olmadığını, devlet- özel teşebbüs ikilisinin sosyal adalet ilkelerine bağlı olarak yürütüldüğü bir sistem olarak açıklar. (Ecevit, 1968: 14- 21)

Bu noktada Türkiye’deki mevcut siyasi partilerin hangi sınıfa girdiklerini de açıklayan Ecevit, AP ve CKMP’yi ortanın sağından aşırı sağa doğru kayma eğilimli; Millet Partisi ve YTP’yi orta ve merkezde dağınık bir görüntüde; TİP’i ise CHP’nin daha solundan aşırı sola eğilimli bir görüntüye yerleştirir. (Ecevit: 22-26)

CHP’yi ortanın soluna yerleştirirken, sosyalizmle arasındaki farkı anlatmak için Türkiye’nin çevresindeki sol akımları da sınıflandıran Ecevit, bunları: 1) Rusya ve Rusya’yı izleyen bazı Doğu Avrupa ülkelerinden oluşan kuzeyden gelen sol basınç; 2) Suriye, Mısır gibi bazı Arap ülkelerinin oluşturduğu güneyden gelen sol basınç; 3) Demokratik Batı sosyal demokrasi ülkelerinin oluşturduğu batıdan gelen sol basınç; 4) Çin’in, Rusya ve Rusya’nın izindeki Doğu Avrupa ülkelerinden farklı

olarak benimsediği komünizminin oluşturduğu uzak doğudan gelen sol basınç şeklinde konumlandırarak, CHP’nin ortaya koyduğu ortanın solu politikalarının batıdan29

gelen sol basınca dayandığını belirtmiştir. (Ecevit: 27, 34)

Türkiye’deki sağ ve sol kesimler hakkında yapılan analizlerden sonra yapılması gerekenlere değinen Ecevit, ilk olarak CHP’nin yaptığı reformlar ile hazırlanan 1961 Anayasası’nın, halk tarafından AP’ye oy verenlerden daha fazla sayıyla onaylandığını belirtmiştir. Bu noktada tekrar iktidara gelmek için CHP’nin, kendi içindeki kararsız, çekingen ve tutucu eğilimlerden uzaklaşarak daha açık, tutarlı ve cesur konuşması gerektiğini öne sürmüştür. Sonrasında CHP’nin halka giderek kendini daha iyi anlatmasını, bürokratik, soğuk yüzlü, halktan uzak imajının partiden atılması gerektiğini düşünür. Ayrıca halka gidildiğinde yalnız uzatılacak elin değil, söylenecek sözün olması, bunun da uyumlu bir koro halinde insanlık ve toplum ülküsüyle anlatılması gerektiğine inanmıştır. (Ecevit: 49, 83)

3.6.1-‘‘Ortanın Solu’’na Dışarıdan Gelen Tepkiler

Ecevit’in tahlilleriyle daha açık bir hal alan ortanın solu politikaları, ilan edildikten sonra çeşitli muhalefet cepheleri tarafından da ele alınmıştır. Parti dışında sol muhalefete bakıldığında, ilk olarak ortanın soluna karşı olumlu bir tutum takınıldığı görülmektedir. TKP’nin yayın organı ‘‘Bizim Radyo’’, CHP’nin, bugün

29

Ecevit’in yönünü Batı’dan gelen sol basınca doğru dönmesinin sebebi, Batı Avrupa devletlerinin II. Dünya Savaşı sonrası geçirdiği değişimde yatmaktadır. Savaş sonrası Batı Avrupa ülkeleri, sosyal politikalar ve devletçi düzenlemeler ile kapitalizm yenilemesine girişmiş ve ciddi bir ekonomik büyüme ivmesi kazanmıştır. Bu ivme ile birlikte 1960’lar gelindiğinde Avrupa sosyal demokrasisi, Marxismden olabildiğince arınmış, refah kapitalizmine dayanan siyasi çizgiyle birlikte liberal bir çizgi çizmiştir. (Ağtaş: 217-218) Avrupa sosyal demokrat partilerinin bu refah devleti anlayışından oldukça etkilenen Ecevit de, ortanın solu çizgisi ile bu dönüşümü hayata geçirmeye çalışmıştır. Bu anlamda Ecevit CHP’yi, Avrupa sosyal demokrasileri öncü alınarak yerli bir demokratik sol tanımlaması yapılmış; bu çizgide her türlü darbecilik beklentisinden uzak kalarak, parlamento kanalıyla hegemonya kurmayı hedefleyen bir iktidar stratejisine sahip halk partisi yapmaya çalışmıştır. (Alper, 2007: 203-204)

ABD politikalarına bağlı olarak faaliyet gösteren hükümetin karşısında olması ve Atatürk ilkelerinden vazgeçmediğini belirtmesinden dolayı partinin bağımsızlık, demokrasi, anti-emperyalist savaşa katılması gerektiğini öne sürerek, CHP içindeki sol oluşumu desteklemiştir. ‘‘Türk Solu’’nda ise Mihri Belli, milli demokratik devrim için gereken milli cephe içerisinde ortanın soluna destek verenlerin de yerinin olduğunu belirtmiş ve desteğini açıklamıştır. Fakat Mihri Belli daha sonra İnönü ve Ecevit’in sola karşı tutumunu eleştirerek, ortanın solunu, küçük burjuva bürokrasisi içindeki politik bir ifade olarak görmüştür. Aynı şekilde TİP de, başlangıçta ortanın solunu destekleyip, CHP ile işbirliği önerisi getirirken, İnönü ve Ecevit’in sola tutumu nedeniyle daha sonra ortanın solu politikalarını eleştirmiştir. (Tütüncü Esmer: 108-109)

Ortanın soluna karşı oluşturulan sağ muhalefetin önderliğini ise Adalet Partisi üstlenmiştir. AP’ye göre ortanın solu, Türkiye’nin dış düşmanlarının içerideki uzantılarına yataklık yapmasını sağlayacak gizli bir sosyalizm propagandasıdır. Ayrıca CHP’nin ‘‘Bu Düzen Değişmelidir’’ sloganını da sakıncalı bulan AP, bu sloganın sola açılma anlamında bir başlangıç teşkil ettiği, neticesinin ise Marxisme ulaşmak olduğunu ileri sürerek, ‘‘Ortanın Solu Moskova’nın Yolu!’’ karşıt sloganını üretmiştir. (Tütüncü Esmer: 111-113)

Benzer Belgeler