• Sonuç bulunamadı

Seçim sonrası DP, halktan aldığı desteğe inanarak baskı politikasını artırmış ve CHP dışında kendisine muhalif olacak her kesimden kişilere karşı da önlem almıştır. Bu önlemlerden en önemlisi, üniversite ve memurlara yönelik olanıdır. 1953’te profesörlerin siyasete katılmaları yasaklanmasının ardından, 1954 seçimleri sonrası çıkarılan bir yasayla 60 yaş üstü ya da 25 yıl görev yapmış profesörleri emekliye ayırmaya çalışması, DP’nin, üniversitelerdeki muhalefeti susturmak adına attığı önemli bir adımdır. Bu yasanın ardından çıkarılan hükümetin istediği memuru altı ay boyunca görevden uzaklaştırma ve gerek görülmesi dahilinde bu kişileri görevden alma yetkisi de memurlar üzerindeki baskıyı arttırmak adına önemlidir. (Varel, 2015: 229)

DP’nin her kesime açtığı savaş, kendi partisinde de huzursuzlukların yaşanmasına sebep olmuştur. Ülkede siyasal, ekonomik ve toplumsal sorunların artması ve basının da bu durumu sıkça ele alıp DP’yi eleştirmesi, Menderes’in basına yönelik engelleme girişimlerini artırmıştır. Bu doğrultuda 1954’de Hüseyin Cahit Yalçın, Cemal Sağlam, Fuat Arna gibi gazeteciler tutuklanmış (Bulut, 2009: 127); 1955’te de ‘‘Basına İspat Hakkı Yasası’’nı çıkarılarak, basın susturulmaya çalışılmıştır. Bu tutuklama dalgası ve yasadan rahatsız olan -içlerinde akademisyen, gazetecilerinde bulunduğu- 19 milletvekili DP’den ayrılan Hürriyet Partisi’ni kurmuş ve zamanla 39 milletvekiline ulaşarak, mecliste önemli noktaya gelmiştir. (Albayrak: 302)

Hürriyet Partisi’nin kurulmasıyla içeriden çözülmeye başlayan DP, bu vakitten itibaren baskısını ağırlaştırmıştır. 1956’da ‘‘Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’’nu yürürlüğe koyarak, siyasi partilerin seçim dönemi dışında açık hava

toplantıları yapılması yasaklanmış, kapalı toplantılara izin şartı getirilmiş ve suç sayılan toplantıların dağıtılması için kolluk kuvvetlerine ateş etme yetkisi verilmiştir. Bu uygulamalar neticesinde CHP genel sekreteri Kazım Gürlek, Karadeniz Gezisi’nde tutuklanmış, Hürriyet Partisi il başkanlarının Ankara toplantısı yasaklanmış, SBF dekanı Turan Feyzioğlu açılış konuşmasında siyaset yaptığı iddiasıyla bakanlık emrine alınmış, CMP’nin Giresun Kongresi’nde de Osman Bölükbaşı’yı alkışlayan delegeler karakola götürülmüştür. (Bulut: 128)

2.4.2-Menderes’e Karşı Muhalefetin ‘‘Güçbirliği’’ Atılımı

Baskıların bu noktaya gelmesini değerlendirmek isteyen İnönü, diğer muhalefet partileriyle birlikte geniş bir muhalefet cephesi oluşturma girişimi başlatmıştır. Çalışmaların ardından CHP, Hürriyet Partisi ve CMP bir araya gelerek ‘‘Güçbirliği’’ni oluşturmuş ve 5 Eylül 1957’de DP’nin baskıcı tutumuna karşı ortak bildiri yayınlayarak, 1957 seçimlerinin kazanılması halinde anayasada ne tür değişiklikler yapılacağı anlatılmıştır. (Çavdar: 64-65) Ayrıca bu dönemde DP’nin kurucularından Fuat Köprülü de partisinden istifa etmiş ve Menderes’e gelinen durumla ilgili sert eleştiriler getirerek, Menderes’i devirmek için bir araya gelmeyi vatan borcu olarak nitelendirmiştir. (Bulut: 129)

Artan ekonomik ve siyasi bunalım içerisinde girilen 1957 seçimlerinde DP, oylarının azalmasına rağmen tek başına iktidar olmayı sürdürmüştür. Bu dönemde de geçmiş yıllardaki gibi basın, bürokrasi, üniversite, TBMM iç tüzüğü gibi birçok konuda kısıtlamalar getirilerek muhalefetin sesi kısılmaya çalışılmıştır. Bu gelişmeler sonrası muhalefette kendi içinde işbirliği içerisine giderek güçlenmeye çalışmıştır. Bu doğrultuda 1958’de CMP ile Anadolu Köylü Partisi birleşerek CKMP adını almıştır. Bir yıl sonra Hürriyet Partisi CHP’ye katılmıştır. (Albayrak: 305) Menderes, muhalefetin bu hamlelerine karşı olarak, yurt çapında gezilere çıkarak kendisini destekleyenlerden Vatan Cephesi kurmalarını istemiştir. CHP’nin Güçbirliği’ne karşı DP’nin Vatan Cephesi; basında ise Güçbirliği’ni temsil eden ‘‘Ulus’’ gazetesi ile

Vatan Cephesi’ni temsil eden ‘‘Zafer’’ gazetesi, ülkedeki kutuplaşmayı ve siyasi gerilimi iyice arttırmıştır. (Doğaner, 2015: 178-179)

CHP’nin ordu, basın ve üniversiteleri arkasına alarak (Bulut: 132) muhalefetini arttırdığı dönemde İnönü, 12 Ocak 1959’da ‘‘İlk Hedefler Bildirisi’’ni yayınlayarak, yurt genelinde mitinge çıkmıştır. Çoğu demokratik hakların tekrar geri verileceği üzerine hazırlanmış metine karşı Menderes, Vatan Cephesi’ni hem radyodan hem de örgütler aracılığıyla yönlendirerek, CHP’nin muhalefetini engellemeye çalışmıştır. Nitekim İnönü’ye yapılan bu baskı ve sınırlamalar, fiziksel şiddet boyutuna ulaşmış ve 1959’da Uşak, 3 Nisan 1960’da Kayseri-Yeşilhisar, Çanakkale-Geyikli, Topkapı’da çıkan olaylarda İnönü ve partililer, ciddi saldırılara maruz kalmıştır. (Albayrak: 307) CHP, bu olayların araştırılması için mecliste çalışma yapmış, fakat bu girişim DP’lilerin engellemelerine takılmıştır.

Menderes, Vatan Cephesi aracılığı ile bir yandan CHP’nin yurt gezilerini engellemeye çalışırken diğer taraftan da mecliste, CHP’nin yurt gezilerini gayrimeşru ve yıkıcı bulduğunu belirtip, bunların araştırılması için Tahkikat Komisyonu kurulmasına karar vermiştir. 18 Haziran 1960’da kurulan Tahkikat Komisyonu, CHP’nin her türlü çalışmalarının ve kendisine yakın medya organlarının engellenmesine yönelik bir çalışma içine girmiştir. Komisyonun kurulması esnasında söz alan İnönü, ülkenin demokratik rejimden baskı rejimine girdiğini ve komisyonun anayasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, bu durumdan herkesin etkileneceğini belirtmiştir. (Özdemir, 2015: 236-240) Nitekim gelinen vaziyet İnönü’nün dediği gibi olmuş, Tahkikat Komisyonu’na tepkiler CHP’yi aşarak, üniversite öğrencilerine kadar dayanmıştır. Komisyona karşı mitingler düzenleyen öğrenciler, 28-29 Nisan mitinginde ‘‘Ordu-Gençlik Elele’’ sloganı atarak, orduyla birlikte oldukları mesajını vermiştirler. DP’nin polisi kullanarak olayları bastırma girişimleri ise sonuçsuz kalmıştır. Nitekim 5. ayın 5. gününde saat 5’te Kızılay’da buluşmayı simgeleyen ve Türk siyasi hayatına ‘‘555K’’ olayı olarak geçen eylemde, toplumsal muhalefetin her kanadı DP’nin anti-demokratik politikalarına karşı birleşmiştir. Gösterilerin artması, toplumsal düzeni iyice bozmuştur. Bu noktadan sonra DP’nin, ordunun işin içine girmemesi yönündeki telkinleri de işe yaramamıştır. Nitekim 21 Nisan 1960’da Harp

Okulu öğrencileri, Ankara sokaklarında sessiz yürüyüş düzenlemiş ve altı gün sonra 27 Mayıs’da ordu, yönetime el koymuştur. (Özdemir: 243-246)

1950’de başlayan iktidarı sürecinde DP, sol düşünceye yönelik uyguladığı sert önlemleri CHP muhalefetine de uygulamış ve bu durum toplumun bütün kesimini etkilenmiştir. Özellikle Menderes’in, 1957 seçimleri sonrası baskı rejimini iyiden iyiye muhalefetin üstünde kurması; basın, ordu ve üniversite kesimlerini içine alan gösterilerin çıkmasına sebep olmuş ve demokrasi savunucu olarak iktidara gelen DP, tersi uygulamalar neticesinde askeri darbeyle iktidarı kaybetmiştir.

Benzer Belgeler