• Sonuç bulunamadı

İlk sayısı 20 Aralık 1961’de yayınlanan ve 12 Mart 1971 darbesine kadar, kendisine özgü siyasi anlayışı, iktidar stratejisi, değindiği konular, içerdiği çok sesli yapı vb. gibi unsurlarla Türk siyasi hayatına etki etmiş Yön-Devrim hareketi, TİP ve MDD ile birlikte 1960’lı yılların en önemli üç sol siyaset örgütlenmesi olmuştur.

Doğan Avcıoğlu’nun kaleme aldığı ‘‘YÖN Bildirisi’’ ile isimlerini duyuran dergi, Mümtaz Soysal, İlhami Soysal, İlhan Selçuk, Cemal Reşit Eyüboğlu, Hamdi Avcıoğlu’nun kurucu kadrosuyla ‘‘haftalık fikir ve sanat gazetesi’’ tanımıyla (Atılgan: 599) yayınlanmaya başlamıştır. Bildirinin yayınlanmasının ardından dergi, toplumun birçok kesiminden büyük ilgi görmüştür.22

78. sayıya kadar 30 bin tiraja ulaşan dergi, sıkıyönetimin kapatma cezasının ardından tekrar yayın hayatına başlayacağı 1964’den sonra tirajı 10 bine düşmüştür. Ayrıca Yön bildirisi yurt dışında da ilgiyle karşılanmış, İngilizce ve Fransızcaya çevrilmiştir. Bildiriyi imzalayan 1042 kişinin kimler olduğu incelendiğinde ise, çoğunlukla öğretim üyeleri, öğrenciler, öğretmenler, memurlar, gazeteciler ve yazarların yer aldığı görülmektedir.23

(Gürel: 64-65)

22 Yön hareketinin ortaya çıktığı dönemde birçok aydının desteğini almasında dönemin uluslararası

konjonktürünün de etkisi vardır. Bu etkilerden ilki, Amerikan emperyalizmine karşı bağımsızlık mücadelesi veren birçok Asya, Afrika, Güney Amerka ülkelerine, SSCB’nin mücadele için önerdiği ‘‘kapitalist olmayan kalkınma yolu’’ stratejisidir. Bu öneriyi amaç haline getiren ulusların ciddi aşama kaydetmesi üzerine, Yön de bu planı Türkiye için uygulamaya koymak istemiştir. Nitekim Kemalizmin ana unsurluğunda sosyalist metodu kullanarak kalkınma düşüncesi, o dönem birçok aydını Yön hareketine çekmiştir. Diğer etken ise, Mısır’da Nasr hareketinin, bu stratejinin başarılı bir uygulamasını yapmasıdır. Bu yüzden Yön’cülerin, işçi sınıfı mücadelesinin güçlü olmadığı bir ortamda, uzun süreli planlanmış bir işçi sınıfı mücadelesi yerine, askerlerin desteğini alarak oluşturulacak kalkınma stratejisi, dönemin aydınlarına cazip gelmiştir. (Atılgan: 599)

23 Bildirinin yayınlanmasının ardından Türkiye’deki diğer sosyalist kesimden hem destek hem eleştiri

gelmiştir. Mehmet Ali Aybar, düşüncelerinin açıklanması için davet edildiğinde Yön Bildirgesi’nin bazı noktalarını eleştirmiştir. Öncelikli olarak Yön’cülerin sunduğu plan ve devletçiliğin, sosyalist özde olması ve çalışan halk sınıflarının temsilcileri tarafından uygulanması yada denetlenmesi gerektiğini belirtmiştir. (Aydınoğlu: 96) Ayrıca çalışan halk sınıflarının bir emekçi parti etrafında

Bildiriye bakıldığı zaman, Türkiye’nin kalkınma sorununa dikkat edilmiş ve yapılması gerekenin neler olduğunun anlatıldığı görülmektedir. Bildirinin 1. maddesinde Atatürk devrimleriyle hedeflenen çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmanın, sosyal adaleti gerçekleştirmenin ve demokrasinin sağlam temeller üzerinde yaşatılmasının ancak iktisadi alanda hızlı kalkınma ile gerçekleştirilebileceği belirtilmiştir. Bildirinin devamında Türkiye’nin ciddi bir iktisadi ve sosyal buhranın içinde olduğu ve köklü tedbirlerin alınmadığı takdirde, gecekondu ve işsizliğin ileriki yıllarda millet hayatını tehdit ederek, sosyal ve siyasi konumun bozulmasına neden olabileceği ileri sürülmüştür. Bu anlamda imkanların hızla harekete geçirecek, yatırımların hızla artıracak, ekonomiyi bütünüyle planlandıracak, kitleleri sosyal adalete kavuşturacak ve demokrasiyi kütlelere mal edecek yeni bir kalkınma stratejisinin zorunluluğu belirtilmiştir. (Yön Bildirisi, 2013: 265-268)

Ülkeyi bütünüyle kalkındıracak bu stratejinin ise, günümüz gerçeklerine uygun yeni bir devletçilik anlayışı ile mümkün olduğu açıklanmıştır. Burada devletçiliğe olan eleştirel bakışa da yanıt veren bildiri, bazı devlet işletmelerinin verimsiz olmasının devletçilikten değil yeteri kadar devletçi olunamamasına bağlamıştır. Bildiri, yeni devletçiliği, milli tasarrufları çoğaltacak; vergi adaletini saplayacak; hızlı kalkınma için gereken milli tasarrufu oluşturacak; özel sektörü denetleyecek (Yön Bildirisi: 269-271), kısaca ülkenin sosyal, kültürel ve ekonomik sorunlarının çözümünde kullanılacak bir kalkınma planı olarak tanımlar.

ortaya çıkmalarının ve uluslararası konjonktür değerlendirilmesinin bildiride eksik kaldığını belirtmiş, Yön’cülerin ‘‘yukarıdan devrimcilik’’ düşüncesini eleştirmiştir. O dönem yurt dışında örgütlenen TKP de, Yön hareketine karşı düşüncelerini açıklamıştır. TKP Dış Bürosu adına Zeki Baştımar, Yön bildirgesini, yurtseverce bir kaygının ve samimi bir görüş olarak tanımlamıştır. Sosyalizme gitme yolunda Kemalizmi öncü alan grup içerisinde, sosyalizmle ilgisi olmayan küçük burjuvaların da yer almasına rağmen, memleketin içinde bulunduğu ekonomik durumdan dolayı bu grubun, yurtsever ve namuslu aydınlardan oluştuğunu belitmiştir. (Aydınoğlu: 97) Yön’cülere bir diğer eleştiri de Hikmet Kıvılcım’dan gelmiştir. Kıvılcımlı, bildiriye ilk olarak imza atan 531 kişiyi sosyal kategorilere ayırmış ve ‘‘Ġmza atanlara bakınca, Yön’ün bir kapıkulu atmosferi içinde doğduğu bir kapıkulu dergisi

olacağı anlaĢılıyordu’’ (Kıvılcımlı: 38) diyerek, Yön’cüleri ‘‘elitizm’’ ve ‘‘tepeden inmecilik’’

Bildirinin yayınlanmasından sonra Yön hareketine ‘‘Kemalist Devrimcilik’’ düşüncesi hakim olduğu görülmektedir. Yön’cülere göre devletçilik, Kemalizmin temel ilkelerinden biridir ve bu ilkesellikte savunulan sosyalizm ile Kemalizm arasında bir zıtlık yoktur. Ayrıca halkın sosyalizmi benimsemesi, olası faşizm ve komünizm tehlikesinin önlenmesinde de yardımcı olacaktır. Böylece Yön’cüler, sosyalizmi, sadece Kemalizm eklemlenmesinde değil, aynı zamanda anti-komünist bir tavır alma yönünden de savunmuşlardır. (Mutlu Ulus: 31, 35) (Yurtsever: 49) Yine bildiride çözüm için herhangi bir sınıf mücadelesinden bahsedilmeyişi ve hızlı kalkınma yolunda belirli bir süreye yayılmış eylemsellikten ziyade devletçiliği ön plana çıkarması, Yön hareketini ‘‘tepeden inmeci’’ bir görüntüye sokmuştur. (Aydınoğlu: 88-89)

Yön hareketinin kalkınma yolunda takındığı bu tutuma rağmen öncesinde de belirttiğimiz gibi farklı eğilimleri bir arada bulundurmaktadır. Burada üç farklı sol eğilimden bahsedilebilir. Birincisi, derginin merkezinde bulunan muğlak bir sosyalizm anlayışına sahip ‘‘tepeden inmeci’’ radikaller; ikincisi, 1950’lerin ‘‘Forum’’ dergisinde olgunlaşmış reformcu çizgidir. Bu grup çok etkili olamasa da, batı modeli bir sosyal demokrasiyi savunmuşlardır. Üçüncü olarak değinilecek grup ise, daha sonra TİP ve MDD hareketinin de içerisinde görülecek işçi sınıfı ve Marxism savunucularıdır. (Aydınoğlu, 1992: 40)

Kendi içerisinde bu eğilimleri gösteren hareket, aynı zamanda geçmişin geleneksel Osmanlı- Türk aydın hareketinin de devamı olarak görmüştür. Toplumsal evrimde öncü kuvvetlerin aydınlar olduğunu düşünen Yön’cüler, Avcıoğlu’nun değimiyle ‘‘Türkiye’nin geleceğinden sorumlu zinde güçler... Türkiye’yi mutlu, bağımsız ve uygar olması yolunda devamlı çaba göstermiĢlerdir’’ (Atılgan: 616) diyerek, Yeni Osmanlılarla, Jön Türklerle, Kemalistler ve Kadrocularla aralarında bir süreklilik bağı kurmuştur.

Yön’cülerin, Kemalizme ayrıcalıklı bir yer ayırmalarının ve kalkınma stratejilerini sosyalizmle desteklenmiş Kemalizmde aramaları, kendi fikirlerinin gerçekleşebilmesinin tek kaynağını bu düşüncede görmüş olmalarından dolayıdır. Bu düşüncenin nedenleri arasında ilk olarak Kemalizmin güçlü bağımsızlıkçı yanıdır.

Bağımsızlıkçılığa büyük önem veren Yön’cüler, iktisadi ve siyasi bağımsızlığı, Türkiye’nin çağdaş uygarlık seviyesine gelebilmesi için ön şartı olarak görmüştür. Bir diğer neden ise Kemalizm ilkelerinin, kendi sosyalizm projesine uygun olmasıdır. Yön’cülerin, Kemalizme yönelmelerindeki son neden ise, Atatürk’ün Türkiye toplumu önündeki simgeselliğidir. Yön’cüler, Atatürk’e mal edilmiş bir projenin hem meşruluk kazanmanın hem de toplumun geniş kesiminin ilgisini çekeceğini düşünmüşlerdir. (Atılgan: 621-623)

Kemalizme atfedilen bu ayrıcalıklar ile birlikte sosyalizme hangi model ile girileceğine ise Yön’cüler, Türkiye’yi de içerisine aldıkları ‘‘az gelişmiş ülkelerde sosyalizm’’ modelinde karar kılmıştır. Onlara göre az gelişmiş ülkelerde sosyalizm, Batı sosyalizmindeki gibi ‘‘yumuşak’’ değil ‘‘radikal’’, Doğu sosyalizmindeki gibi ‘‘totaliter’’ değil ‘‘insancıl’’ olmalıydı. Bu anlamda Yön’cüler, Stalin sonrası Sovyet kuramcıların şekillendirdiği, Üçüncü Dünya ülkelerine önerilen az gelişmiş ülkeler için ‘‘kapitalist olmayan yol’’ devrim tezini benimsemişlerdir. Sömürge ve yarı- sömürgelerde emperyalizme karşı verilen mücadeleler ve bu ülkelerde iktidarı isteyen radikal elit kesimin desteklenmesini içeren ‘‘kapitalist olmayan yol’’ tezi, bu az gelişmiş ülkeleri, kapitalizmi atlayarak devletçi bir yolla sosyalizme ulaştırma hedefindedir. (Atılgan: 633-635) Yön’cülerin, bu yöntemi seçmelerindeki en önemli etken ise Türkiye’nin iktisadi ve sosyal yapısının sosyalizm örgütlenmelerine izin vermemesi ve toplumsal dönüşüme öncülük edecek kesim olarak işçi sınıfı değil asker ve sivil aydın olarak görmesidir. Bu doğrultuda askerler, mevcut devlet iktidarını darbe ile teslim alacaklar; sivil aydınlar da kapitalist olmayan kalkınma yoluyla fikir ve icra desteği vereceklerdir. (Atılgan: 636-637)

Benzer Belgeler