• Sonuç bulunamadı

27 Mayıs darbesiyle oluşturulan demokratik 1961 Anayasası, Türkiye’de sol düşüncenin legal alanda siyaset yapması açısından önemli bir fırsat oluşturmuştur. Bu fırsat ortamında 12 sendikacı tarafından 13 Şubat 1961’de kurulan Türkiye İşçi

Partisi, kendisine özgü mücadelesi, iktidar stratejisi ve örgüt yapısı ile kapatıldığı 1971 yılına kadar, Türkiye’nin en etkili sol örgütlerinden biri olmuştur.

TİP’i diğer sol örgütlerden ayıran en önemli özelliği, kurucularının sendikacılardan oluşmasıdır ve bu anlamda bir ilktir. TİP’i kuran sendikacılara bakıldığında, o dönemde siyasallaşmaya başlayan sendikal ortam içerisinde işçi sınıfının bir unsuru olarak siyaset yapma eğiliminde oldukları görülmektedir. Bu anlamda kurucu kadroların, geçmiş sol örgütsel oluşumlarda yer aldıkları pek söylenemez. Fakat kadroların, 1950’li yıllar boyunca grev girişimi, mitingler, sendika örgütlenmeleri gibi birçok etkinlikte yer almış olmaları, TİP’i kurma sürecinde tecrübesiz olmamalarını sağlamıştır. Nitekim kurucu dört isimden Kemal Türkler, Rıza Kuas, Şaban Yıldız ve Kemal Nebioğlu, 1967’de DİSK’in kuruluşunda önderlik ederek, siyasal kararlılıklarını daha sonra da sürdürmüşlerdir. (Aydınoğlu: 102-105)

Kuruluş aşamasında TİP’in legal bir parti olarak örgütlenmesi ve bu konuda titiz ve özenli davranılması, TİP’e katılacak olan TKP’lilerin, Kürt siyasetçilerin ve diğer Marxist çevrelerin, örgüte sancısız bir biçimde girmelerini sağlamıştır. TİP yönetiminin en önemli iki ismi olan Mehmet Ali Aybar ve Behice Boran’ın geçmiş siyasi deneyimlerinde TKP’li olmalarına rağmen, TİP ile birlikte eski kimliklerini kullanmamaları ve TKP Dış Büro’nun da TİP’in işleyişine yönelik bir müdahaleden kaçınması, olası propagandaların önüne geçilmesini sağlamıştır. (Yurtsever: 62-66, 70) Fakat bu sorunsuz durum süreklilik göstermeyecek, Kıvılcımlı ve Belli gibi eski TKP’lilerin ve Yön dergisi çevresinin 1965 sonrasında TİP’e yapacağı muhalefet, partide önemli sorunların oluşmasına yol açacaktır.

TİP, kendisine özgü örgütlenme tarzını oluştururken üzerinde durduğu en önemli konu, parti yönetiminde işçi ve sendikacıların ağırlıkta olmasıdır. Bu nedenle kurucular, ilk başlarda aydınlara karşı bir güvensizlik içerisine girmiştir. Fakat, Türk- İş’in kendilerine destek vermemesi ve Yön’cüler ile Çalışanlar Partisi adıyla bir parti kuma girişimine girmesi, bu fikirlerini değiştirmelerine yol açmıştır. Çalışanlar Partisi’ni kendisine rakip gören kurucu sendikacılar, kendi siyasi birikimlerinin bu yarışta yeterli olmayacağını anlayarak, partiye sınıf bilincine sahip solcu aydınları

çağırmıştır. Bu anlamda genel başkanlığa 1 Şubat 1962’de Mehmet Ali Aybar’ın getirilmesiyle, TİP tarihinde önemli bir adım atılmıştır. (Şener: 357-358)

Burada TİP’i kuran sendikacıların, partiye solcu aydınların çağrılmasında yaşadıkları fikir değişikliğine de değinmek gerekir. Çünkü TİP, kuruluşunun ilk yıllarında sosyalist görüşlü bir sınıf partisinden uzak bir görüntü çizmiştir. Tüzüğün ikinci maddesinde refah, sosyal güvenlik, halk iradesi, hiçbir şahıs ve zümreye kanun üstünde bir konum tanımama gibi konulara yer vererek, işçi sınıfı partisinden çok, sağ kesimde örnekleri olan bir yığın partisi görüntüsü vermiştir. Hatta kurucu sendikacılardan Avni Erakalın, TİP’in katılmadığı 1961 seçimlerinde sağ görüşlü YTP’nin aday listesinde yer almıştır. Bu anlamda partiye yapılacak aydın aşısında ilk olarak, sağ kesimde yer alan Z. Fahri Fındıkoğlu’na genel başkanlık teklifi götürülmüştür. Fakat, Fındıkoğlu’nun görevi kabul etmemesi, Yön’cülerin Çalışanlar Partisi’ne olan desteği ve sadece sekiz ilde örgütlenebilerek başarısız olunması, partinin solcu aydınlara yönelmesine neden olmuştur. (Çavdar: 136-137) (Özgüden, 1988: 1998-1999)

Aybar’ın partinin başına geçmesi kararının verilmesi sonrası bir basın bülteni hazırlayan TİP, bu bültende, yeni parti programının temel çizgilerini açıklamıştır. Açıklanan bültende, Türkiye’nin geri kalmış bir toplum olmaktan kurtarılmasının, toplumun üretici kuvvetlerinin gelişmesini engelleyen reformların ortadan kaldırılması ve çalışan halk kitlelerinin yaşam güvencelerini teminat altına alıp, memleket işlerinde söz sahibi olunmasına bağlı olduğu belirtilmiştir. (Aybar: 164- 165) Bu açıklama ile TİP’in, emekçi halkın sorunlarına sahip çıktığı ve çağdaş uygarlık yolunda hedeflenen iktidara, tepeden inmeci bir yöntemle değil, emekçi halkın gücünü kullanarak varılacağı görülmektedir.

Programın devamında ‘‘...Türkiye ĠĢçi Partisi, Anayasanın ve Kanunların çizdiği yoldan iktidara gelip, anayasaya çoğunluğunu elde ettiği takdirde...’’ (Aybar: 165) denilerek, uygulanacak politikaların, demokrasi sınırları içerisinde olacağı belirtilmiştir. Nitekim TİP’in anayasaya bağlılık vurgusu Aybar döneminde ısrarla üzerinde durulmuş ve parti, parlamentarizm yolunda bir sapma göstermemiştir.

Bültende, iktidarın elde edilmesinden sonra yapılması gereken ekonomik hamleler ise, ulusal ekonominin ana noktası durumunda olan üretim ve dolaşım araçlarının önem derecesine göre sıralanarak devletleştirilmesi; toplumun ve emekçi halk kitlelerinin hızla kalkınıp gelişmesi ve insanca yaşam koşullarına sahip olabilmesi için belirli sürelerde hazırlanmış ekonomik planların oluşturulması; ulusal gelirden her vatandaşın emeğinin niceliğine ve niteliğine göre pay alınmasının sağlanması şeklinde maddelendirilmiştir. (Aybar: 165-167)

Son paragrafta da bültenin özeti yapılarak, partinin genel karakterinin altı çizilmiştir. Bu özetlemede TİP karakterini, iç ve dış politikada Türk ulusunun yüksek menfaatlerini demokratik yoldan hakim kılmak, emperyalizme ve sömürüye karşı çıkmak, tam bağımsız, halkçı, emekten yana devletçi, devrimci, laik olarak açıklayarak; ulusun bölünmez bütünlüğü çerçevesinde demokratik bir cumhuriyeti, çağdaş uygarlık seviyesine taşımak olarak belirtmiştir. (Aybar: 167) Ortaya konan bu ilkeler ile cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkılmış, tam bağımsızlık düşüncesiyle oluşturulacak sosyalizmin, sosyalist bir ülkenin ideolojisinin etkisi altında olmayacağı benimsenmiştir.

Benzer Belgeler