• Sonuç bulunamadı

TİP-Yön/ MDD tartışmaları başlamadan önce her iki tarafa da bakıldığında milliyetçilik, anti-emperyalizm ve bağımsızlık konularında benzer fikirlere sahip olduğu görülmektedir. Her iki taraf da emperyalizm ile mücadele ederek, iktisadi ve siyasi bağımsızlığı kazanmayı ana hedef olarak belirlemiş; bu hedefe doğru yönelmenin asıl milliyetçilik olduğu benimsenmiş; İkinci Dünya Savaşı sonrası bağımsızlığını yitirip, ABD yörüngesine girdiği düşünülen Türkiye’nin, ikinci bir kurtuluş savaşı vermesi gerektiğini belirtmiş ve bu düşüncede Mustafa Kemal’i ilham olarak almıştır. (Atılgan, 2007b: 684-685)

Fakat 1965 Genel Seçimleri sonrası TİP-Yön/ MDD’nin, seçimleri farklı yönlerden analiz etmeleri, kavramlar üzerindeki fikir birliğinin bozulmasına yol açmıştır. Taraflar, anti-emperyalizm ve milliyetçilik kavramlarını, Türkiye’nin toplumsal yapısının analizleri ile birlikte açıklamış ve buradan sosyalizme giden yolda farklı öncü kuvvetleri esas almıştır.

Avcıoğlu ve Belli, seçim yenilgisiyle birlikte parlamenter mücadeleye sırt çevirmiş ve yeni mücadele olarak bir hükümet darbesi planına girişmiştir. Bu mücadele öncülüğünde, Avcıoğlu’nun ‘‘sosyalizme hazır olmayan’’ ama ‘‘sağlam Atatürkçü geleneğe sahip’’ önemli çevreler (Avcıoğlu: 276) olarak, Belli’nin ise ‘‘Tanzimat’tan bu yana Türkiye’nin yönetiminde önemli bir rol oynayan’’ ve diğer aydın-sivil zümreye göre ‘‘ayrı bir demokratik güç’’ (Belli: 246) olarak tanımladığı asker ve sivil aydınlardan oluşan ‘‘Zinde Güçler’’i ön plana almıştır. Buna karşılık TİP, seçimlerde çıkarılan 15 milletvekilinin ilerisi için umut verdiğini savunarak,

sosyalizmin kurulmasında öncü kuvveti işçi sınıfı olarak belirler. Bu durumu partinin stratejileri arasına da yerleştiren TİP, demokratik öncülüğü işçi sınıfı etrafında tüm emekçi kesimlerin birlikteliğine vererek, iktidarın yasal yollardan alınması gerektiğine vurgu yapmıştır. (Şener: 409)

Benzer bir durum, tarafların kalkınma anlayışları hakkındaki düşüncelerine de yansımıştır. Yön-MDD, kalkınmayı, milli sanayinin kuruluşunun ve kapitalizme özgü sınıfların meydana çıkmasını, sosyalizme giden yolda önemli bir hazırlık aşaması olarak görmüş ve anti-kapitalist bir kimlik yüklemeden (Atılgan, 2009: 18) kalkınmayı, milli burjuvazinin de içinde bulunduğu Türkiye’nin tüm emekçi halkının görevi (Belli: 228-229) olarak nitelemiştir. Fakat Fethi Naci, kalkınma konusunda Yön ve MDD’nin bu görüşünü eleştirerek, Türkiye’de milli nitelikleri üstün olan bir sanayi burjuvazisi olmadığından, milli burjuvazinin işçi sınıfının müttefiki olamayacağını belirtmiştir. (Şener: 410) Bu görüşe karşılık TİP, kalkınma stratejisinde milli burjuvazinin önemini reddederek; çözümü, emekçi sınıfların doğrudan müdahalesiyle kapitalizmi geçme yönünde belirlemiştir. (Atılgan: 18)

TİP ve Yön/ MDD arasındaki öncülük tartışmasına etki eden bir diğer etken ise, iktidar stratejilerinin farklı belirlenmesidir. Bir sonraki başlıkta daha detaylı inceleneceği üzere, TİP ve Yön/ MDD’nin farklı iktidar stratejilerine yönelmesi, bu stratejileri gerçekleştirecek öncü kuvvetlere yönelmesini gerektirmiştir. Bu anlamda Türkiye’nin toplumsal analizinden doğan temel çelişkilerin, iki taraf içinde farklı yorumlanması, TİP’i anti-kapitalist mücadele ve sosyalizm mücadelesini birlikte yürüteceği ‘‘sosyalist devrim stratejisine’’; Yön/ MDD’yi ise anti-kapitalist mücadele ile sosyalist mücadeleyi ayrı tutan ‘‘aşamalı devrim stratejisine’’ yöneltmiştir.

Yön/ MDD, Türkiye’nin temel çelişkisini, emperyalizm-az gelişmiş ülke arasındaki çelişmeyi temel unsur olarak almıştır. Avcıoğlu, bu temel çelişkiyi ‘‘aşikar’’ olarak nitelendirirken (Atılgan, 2007b: 690), Belli ise ‘‘...Önceliği bulunan toplumsal çeliĢki, emperyalizm ve onun ortakları ile, Türkiye toplumunun ulusal güçleri arasındaki çeliĢkidir’’ (Belli: 220) şeklindeki benzer cümlesiyle desteklemiştir.

Yön/ MDD’ciler, bu şekilde oluşturulan temel çelişki saptaması ile birlikte sınıf mevzilendirmesini; burjuvazinin milli kesimi, toplumun uyanık kesimini temsil ettiği aydınlar ve gençler, geleneksel olarak istiklalci olduğu düşünülen ordu- bürokrasi kesimi ve küçük esnaf, işçi, köylüden kurulacak bir cephe olarak kurmayı planlamıştır. Toplumun ilerici her kesimini içine alan bu sınıf mevzilendirmesinin öncüsünü ise Türkiye’de henüz gelişmemiş işçi sınıfının değil, Türk toplumunun geleneksel olarak gücünü temsil ettiğini düşündükleri asker ve sivil aydın zümre olarak belirlemişlerdir. (Atılgan: 691) Onlara göre, asker ve sivil aydınların öncülüğünde devrimi gerçekleştirecek olan ‘‘milli cephe’’, sonrasında kuracağı bağımsız iktisadi ve siyasi ortamla, işçi sınıfının büyümesini sağlayacak ve sosyalist devrim için gerekli şartları oluşturacaktır. (Atılgan: 691)

Yön/ MDD’nin bu görüşlerine karşı TİP, Türkiye toplumsal yapısının temel çelişkiyi emperyalizm-az gelişmiş ülkeler arasında değil, emperyalizm ve ortakları ağa-komprador-Amerikan bürokrat üçlüsü ile tüm emekçi sınıf ve tabakalar arasındaki mücadele olarak görmüştür. (Aybar, 2013: 151) Aybar’ın görüşlerinin yanı sıra Boran da, Türkiye’de bürokratik kadroların hakimiyeti ve yönetiminin, devlet kapitalizmi saflarına yerleşip liberal ekonomi politikaları üzerinde kurulmuş, uzun zamandır çok partili hayata geçilmiş ve askeri müdahale ile bu yapının daha geliştirilmiş olmasından dolayı Türkiye’nin hiçbir az gelişmiş ülkeye benzemediğini belirterek (Boran, 1968: 144), bu çelişki düşüncesine destek vermiştir.

Bu saptama ile Aybar, işçi sınıfının köylüleri sürükleyerek yapılacak bir mücadele yerine, tüm emekçi sınıfların bir arada olduğu koalisyonu, sosyalizm yolunda aday olarak görmüş; bu bağlamda işçi sınıfına, koalisyonun demokratik ve bilimsel öncülüğünü vererek, sosyalizm ve milli kurtuluş doğrultusunda demokratik bir mücadeleyi hedeflemiştir. (Aybar: 151) Burada ‘‘ĠĢçilerin sınıf olarak öncülüğü söz konusudur’’ (Boran: 161) diyen Boran ise, işçi sınıfını, hem demokratik hak ve hürriyetleri elde etme ve ülke yönetiminde söz sahibi olma mücadelesinde hem de kendi sınıfı içindeki tutucu, bilinçsiz ve karşıt mücadele içine giren kesimlerle olan mücadelesinde önemli sorumluluk yükler. Bu mücadeleyi başardığı ölçüde de koalisyonun içinde yer alan bütün emekçi kesimlere öncülük edeceğini belirtir. (Boran: 161)

Benzer Belgeler