• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM: ÖRGÜTSEL ÖZDEŞLEŞME

2.5. Örgütsel Özdeşleşme Modelleri

Örgütsel özdeşleşme modelleri yazında; Kreiner ve Ashforth’un “Geliştirilmiş Özdeşleşme Modeli” ve Scott, Corman, Cheney’in “Yapısal Özdeşleşme Modeli” olmak üzere iki aşamada incelenmiştir.

2.5.1. Kreiner ve Ashforth’un Geliştirilmiş Özdeşleşme Modeli

Bhattacharya ve Elsbach (2002) işgörenler tarafından özdeşleşmenin üç şekilde oluşturulabileceğinin altını çizmiş ve bu özdeşleşme türlerini “örgütle özdeşleşme”, “yansız özdeşleşme” ve “özdeşleşmeme” dahilinde açıklamışlardır. Araştırmacılar, bireylerin çalıştıkları kurumla özdeşleşmeye gitmelerinin altında benlik değerlerini destekleme gereksiniminin var olduğunu ifade etmişlerdir. Buna göre bireyler bu gereksinimlerini kendi benliklerini kurumsal özellikler bağlamında tanımlayarak gidermektedirler (Uray, 2014, s.35).

Carlin vd. (2010) modelin; çalışanların kuruma karşı özdeşleşme durumlarını birbirinden farklı dört boyutta ele aldığını ve bahsi geçen boyutların örgütsel bağlamda farklı sonuçlara sebebiyet verdiğini vurgulamışlardır. Kreiner ve Ashforth (2004) modeli; birbirinden zıt kutupları temsil eden “özdeşleşme”, “özdeşleşmeme”; bunun yanı sıra ilişkiye etki eden psikolojik durumları temsil eden “tarafsız (yansız) özdeşleşme” ve “kararsız özdeşleşme” olmak üzere dört boyut bağlamında açıklamışlardır. Özdeşleşme ve özdeşleşmeme, modelin temelinde yer alan boyutlar olmakla birlikte yüksek ya da düşük seviye özdeşleşme farklı özdeşleşme türlerini ortaya çıkarmaktadır. Özdeşleşme ve özdeşleşmeme seviyelerinin düşüklüğü tarafsız özdeşleşmeyi, diğer yandan her iki seviyenin yüksek olma durumu kararsız özdeşleşmeyi doğurmaktadır (Kanten, 2012, ss.166-167). Örgütsel özdeşleşmenin genişletilmiş modeli Şekil 1’de gösterilmiştir.

Özdeşleşme Düşük Yüksek Düşük Özdeşleşmeme Yüksek Kişi Örgüt

Şekil 1. Örgütsel Özdeşleşmenin Genişletilmiş Modeli

Kaynak. Kreiner ve Ashforth (2004)’dan akt. Uray (2014, s.37).

2.5.1.1. Özdeşleşmeme (Disidentification)

İşgörenin çalışmakta olduğu kurum değerleriyle örtüşmeyen birtakım niteliklere sahip olması, dolayısıyla kendini kurumsal bazı tutum ve ilkelerden bağımsız ifade etmesini nitelemektedir. Sezici (2010)’ye göre, özdeşleşmeme boyutunda birey kendi değerleri ile örgütünkini uyumlu bir çatı altına sokamamakta; içselleştiremediği birtakım değerler kendisini örgütten uzaklaşma yoluna itmektedir. Kreiner ve Ashforth (2004) bireyle kurum arasında özdeşleşme sağlanamamasının iş gücü devir oranında

Yansız Özdeşleşme Güçlü Özdeşleşme

artışa ve birtakım çatışmalara meydan verebileceğini belirtmişlerdir. Çatışmaların yanı sıra kişi, örgüt yararına faaliyetler ortaya koyamamanın ötesinde örgüte zarar verecek boyutlara ulaşabilecek yönelimlerde bulunabilmektedir. Bu boyut işgörenin çalışmakta olduğu kurumun kültür, misyon ve birtakım niteliklerine ilişkin negatif bakış açısı edinmesi sonucu oluşmakta olup, işgörenin kurumdan bilişsel anlamda aktif ayrılışını ifade etmektedir (Kanten, 2012, ss.167-168; Uray, 2014, s.36).

2.5.1.2. Tarafsız (Yansız) Özdeşleşme (Neutral Identification)

Bu boyut isminden de anlaşılacağı üzere; bireyin örgüte yönelik özdeşleşme ya da özdeşleşmemeye ilişkin herhangi pozitif ya da negatif bir his duymaması, öz algısına bağlı olarak baskın şekilde bir tarafa yönelememesi ve iki boyut arasında bir boşluk yaşamasını ifade etmektedir. Carlin (2010) tarafsız özdeşleşmenin bireylerin ÖVD ya da proaktif tutum ve davranışlar sergileyebilmeleri önünde engel teşkil edebileceğine, boyutun özdeşleşmeme boyutuna kayabilme olasılığının bulunduğuna, yüksek düzeyde tarafsız özdeşleşmeye sahip işgörenlerin rol üstü çaba sergilemede isteksiz davranacağına ve dolayısıyla kurumlar tarafından tercih edilmeyen bir özdeşleşme şekli olduğuna işaret etmiştir. Örgütün, birey ekseninde değerlendirildiğinde özdeşleşme ya da özdeşleşmeme noktasında etkileyici bir rolü olduğu söylenebilmektedir. İşgören tarafından içselleştirilemeyen birtakım değerler örgütün ortaya koyabileceği bazı aksiyonlarla içselleştirilebilir hale getirilerek, özdeşleşme hissedemeyen bireyde özdeşleşme boyutuna geçiş sağlanabilmektedir. Duruma bir de farklı yönden yaklaşırsak; örgütün içselleştirilemeyen değerlere çekimser kalması ve değişim yönünde adım atmaması, işgörenlerde özdeşleşmeme boyutunun baskın gelmesine sebebiyet vermektedir (Kanten, 2012, s.168).

Araştırmacılar (Kreiner, 2002; Kreiner ve Ashforth, 2004) güçlü kurumsal kimlikle yansız özdeşleşmenin olumsuz ilişkisine değinirken, güçlü kurumsal kimliğe karşın bu tarz bir özdeşleşme türünün ortaya çıkışının bireycilikte veya bireyci topluluklarda söz konusu olabileceğini eklemişlerdir.

2.5.1.3. Kararsız Özdeşleşme (Ambivalent Identification)

Tüzün (2006, s.91), bireylerin “özdeşleşme” ve “özdeşleşmeme” boyutlarını eş zamanlı algılayarak, örgüt değerlerinden yalnızca bazıları üzerinde olumlu bakış açısı taşımasını kararsız özdeşleşme olarak açıklamıştır. Sezici (2010)’ye göre kararsız özdeşleşmenin önlenebilmesi, kurumların süreç tanımlarını etkin şekilde gerçekleştirebilmeleri ve aynı zamanda yapılanma aşamasında işgören değerlerinin ön planda tutulması ile mümkün olabilmektedir. Farklı süreçler bireyde olumlu ve olumsuz bakış açıları yaratabilmektedir (Kanten, 2012, ss.168-169). Özetle, işgörenlerin kurumun birtakım niteliklerini kabullenip diğerlerini kabullenmemesi kararsız özdeşleşme olarak tanımlanmaktadır (Kreiner, 2002; Kreiner ve Ashforth, 2004).

2.5.2. Scott, Corman, Cheney’in Yapısal Özdeşleşme Modeli

Kuhn ve Nelson (2002) modelin; 1998 yılında Cheney, Corman ve Scott’un karmaşık ve etkileşimsel temele dayalı özdeşleşme kavramına farklı bir perspektiften bakışları dahilinde oluştuğunu belirtmişlerdir. Modelin özüne inildiğinde, 1984 yılında Giddens tarafından ortaya konulduğu ve akabinde farklı araştırmacılar tarafından gelişime tabi tutulduğu görülmektedir. Modelin öne sürdüğü görüş; özdeşleşmenin bir sistem, öbür yandan kimliğin ise bir yapı olduğu, farklı sosyal koşullara bağlı olarak özdeşleşme ve kimliğin ortaya çıktıkları yönündedir. Kimlik ve özdeşleşmenin oluşumunda ikilik söz konusu olmakla beraber, kimlik ve özdeşleşme kavramları aynı anlamı taşımamaktadır. Bireylerin içinde yer aldıkları sosyal yapı kimlik oluşumu sağlamakta, farklı sosyal statüler söz konusu kimlikler üzerinde şekillendirici etki yaratmaktadır (bkz.Şekil 2). Diğer yandan özdeşleşmenin işgörenlerin kurumsal faaliyetlere olan katılım seviyelerine bağlı olarak şekillendiği ikililik perspektifi tarafından ortaya konulmuştur (Kanten, 2012, ss.169-171).

Kişinin kendisi ve bağlı bulunduğu sosyal ortam adanmışlık seviyesi üzerinde etkiye sahip olup kavram, bireyin sosyal üyelik temelinde algılamış olduğu sosyal kaynakla kişi ilişkisini ifade etmektedir. Özdeşleşme, adanmışlık sürecini etkin şekilde göstermektedir. Giddens (1981) yapıları; üretilmiş kaynak ve kurallar dahilinde değerlendirmiş, ilerideki etkileşimlerimize dair yapısal kaynakların bugün ortaya koyduğumuz faaliyetlerden doğduğunun altını çizmiştir. Kavramsal olarak benzerlik arz eden özdeşleşme ise daha önce de değinildiği üzere; Mael ve Ashforth (1992) tarafından

gerek başarı gerekse başarısızlık hallerinde kişinin gruba dair algıladığı birlik olma, aidiyet hissi olarak tanımlanmıştır. Özdeşleşme kavramı bu model tarafından gerek adanmışlık süreci, gerekse bu sürecin ortaya koyduğu bir çıktı olarak nitelendirilmiştir (Tüzün, 2006, s.92).

Modelde işgörenlerin kurumsal faaliyetlere katılımları dahilinde özdeşleşmenin şekil alacağını belirten ikililiğin yanında, çoğulcu bakış açısı da yer almaktadır. Çoğulluk boyutu; işgörenin çalıştığı kurum içerisinde mesleki, örgütsel, grupsal ve kişisel bağlamdaki kimliklerine eş zamanlı olarak sahip olabilmesidir. Buradan hareketle ikililik boyutunun, örgüt yapısı ile bireyin yukarıda bahsi geçen çeşitli kimlik nitelikleri arasında ortaya çıkabilecek farklılıkları nitelediği söylenebilir. Tüm bunların yanı sıra örgütsel özdeşleşmenin oluşabilmesi, işgörenlerin faaliyette bulundukları kurumdaki kimlikleri ve var olan süreçlere uyumlu davranmaları akabinde mümkün olabilecektir (Kanten, 2012, ss.169-171). Özdeşleşmenin yapısal modeli Şekil 2’de gösterilmiştir.

ADANMIŞLIK SÜRECİ

Şekil 2. Özdeşleşmenin Yapısal Modeli: Kimlik Özdeşleşme İkililiği

Kaynak. Scott, Corman ve Cheney (1998)’den akt. Tüzün (2006, s.93)

Kısaca özetlenecek olursa özdeşleşmeye dair süreç Scott, Corman ve Cheney (1998) tarafından “yapının ikililiği”, “yapının bölgeselliği” ve son olarak “durumsal eylem” dahilinde açıklanmıştır. Yapının ikililiği, sistem ile yapı ilişkisine değinerek kimlikle özdeşleşme arasında bir ikililiğin var olduğunu öne sürmüş; özdeşleşmenin, kimliğin benimsenmesine müteakip oluşabileceği ifade edilmiştir. Diğer bir kavram olan yapının bölgeselliği işgörenlerin çeşitli sosyal gruplar bünyesinde farklı kimliklere sahip olduğuna vurgu yapmış, söz konusu kimliksel yapıların farklı bölgeler çatısı altında incelenerek ilişkilerinin tanımlanmasının daha açıklayıcı olacağı belirtilmiştir.

KİMLİK

ÖZDEŞLEŞME örgütsel kişisel

Özdeşleşme kişilerin içinde var oldukları bazı durumlara göre değişkenlik göstermekte olup, bu durumların tespiti önem arz etmekte, bu kapsam durumsal eylem dahilinde açıklanmaktadır (Tüzün, 2006, ss.94-96; Kanten, 2012, s.171).

Benzer Belgeler