• Sonuç bulunamadı

Tevrat’ta Hataen Adam Öldürme ve Cezası

TEVRAT ve KUR’ÂN’A GÖRE ORTAK SUÇ SAYILAN FİİLLER ve CEZASI

C. TEVRAT’TA ADAM ÖLDÜRME

2. Tevrat’ta Hataen Adam Öldürme ve Cezası

Tevrat’ta hataen adam öldürme fiili ve cezası kasten adam öldürme eyleminden ayrı bir şekilde mütalââ edilmiştir. Sehven ölüme sebeb olma-larda ölüm cezası yoktur. Yalnız bu suçun cezasız kalacağı anlamını taşı-maz. Şu kadar var ki sözlü gelenek Tevrat metinlerinin yorumuna ilişkin diğer hususlarda olduğu gibi bu konuda da başkâhine önemli yetkiler vermiştir. Bunu ilgili Tevrat cümlelerinin yorumundan anlamak müm-kündür. Şu halde hataen adam öldürme suçu ile ilgili Tevrat cümleleri ve bunlardan çıkartılan cezaî hükümler şöyledir:

“Eğer bir kimse bir başkasına kin beslemediği halde ansızın onu iter ya da istemeyerek ona bir nesne fırlatırsa426 ya da onu görmeden üzerine öldürebilecek bir taş düşürür de, o kişi de ölürse, öldüren ölene kin bes-lemediğinden ve ona zarar vermek istemediğinden427 topluluk, adam öldürenle kan öcünü alacak kişi arasında şu kurallar uyarınca karar vere-cektir:428 Topluluk, adam öldüreni kan öcü alacak kişinin elinden koru-malı ve kaçmış olduğu “sığınak kent”e429 geri göndermelidir. Kişi kutsal

423 Hirsh, IV, 560.

424 Sayılar, 35: 30.

425 Jacob Milgrom, The JPS (Jewish Publication Society) Commentary, Philadelphia, New York, Jerusalem-1991, Numbers, 35: 30-31, s. 295.

426 Sayılar, 35: 22.

427 Sayılar, 35: 23.

428 Sayılar, 35: 24

429 Tevrat, kasıt bulunmayan hata sonucu adam öldürme suçunun cezasının infazına ilişkin olarak “sığınak kentler” belirlemiştir Tevrat’ta bu “sığınak kentler”in varlığına şu cümlelerle işaret edilmektedir: “Levililer’e vereceğiniz kentlerden altısı sığınak kent olacak; öyle ki, adam öldüren biri oraya kaçabilsin. Rab, Musa ile konuşmasını şöyle sürdürdü: «İsrailliler’e de ki, `Şeria Irmağı’ndan geçip Kenan ülkesine girince, sığınak kentler olarak bazı kentler seçin. Öyle ki, istemeyerek birini öldüren kişi oraya kaçabilsin; öç alacak kişiden kaçıp

sığı-yağla430 meshedilmiş başkâhinin ölümüne dek orada kalmalıdır.431 Ama adam öldüren kaçmış olduğu sığınak kentin sınırını geçer432, kan öcü alacak kişi de katili sığınak kentin sınırı dışında görür ve onu öldürürse suçlu sayılmayacaktır.433 Çünkü adam öldüren, başkâhinin ölümüne dek sığınak kentte kalmalı idi. Ancak onun ölümünden sonra kendi toprağına dönebilir.434 “Bunlar kuşaklar boyunca yaşadığınız her yerde sizin için kesin kural olacaktır.”435

Rashi’ye göre Sayılar, 35/22-24’üncü cümlelerde zikri geçen ve hataen adam öldürme fiilleri kapsamında değerlendirilen ifadelerin yoru-munda yer alan “itme hadisesi” bir başkasını kazara bilmeyerek ve itme niyeti olmaksızın çok yakın olduğundan itmekten kendini koruyamadığı zaman anlamındadır. Hatta onu korumak amacıyla tutmak için uğraşır-ken düşmesine sebep olsa da aynı kategoride değerlendirilir. Benzeri şe-kilde kasıtsız olarak, görmeden başka birinin üzerine taş düşmesine sebep olan kimse, -o esnada olaya şahit olabilecek etrafta birileri yoksa- hataen adam öldürme suçu işlemiştir ve bu durumda suçluya verilecek olan ceza

“sığınak kente” gönderilme cezası olacaktır. Ancak bazı Rabbi’ler, yuka-rıdan bir taşın istemeyerek düşmesine sebep olan kimsenin “sığınak kent”e iltica edebileceğini; yukarıya doğru atılan bir taşın isabeti sonucu ölen kimsenin katilinin ise “sığınak kente” gidemeyeceği hükmüne

nacak bir yeriniz olsun. Böylece adam öldüren kişi, topluluğun önünde, yargılanmadan öl-dürülmesin. Vereceğiniz bu altı kent sizin için sığınak kentler olacak. Sığınak kentlerin üçünü Şeria Irmağı’nın doğusundan, üçünü de Kenan ülkesinden seçeceksiniz. Bu altı kent İsrailliler ve aralarında yaşayan yabancılarla yerli olmayan konuklar için sığınak kentler ola-cak. Öyle ki, istemeyerek birini öldüren kişi oraya kaçabilsin (Sayılar, 35: 6, 9-15).Bu kent-ler: Naftali’nin dağlık bölgesinde bulunan Celile’deki Kedeş, Efrayim’in dağlık bölgesindeki Şekem ve Yahuda’nın dağlık bölgesindeki Kiryat-Arba -Hevron-ve Şeria Irmağı’nın kıyı-sındaki Eriha’nın doğusunda, Ruben oymağının sınırları içindeki kırsal bölgede bulunan Beser Kenti ile Gad oymağının sınırları içinde Gilat’taki Ramot ve Manaşşe oymağı sınırları içinde Başan’daki Golan şehirleridir.(Yeşu, 20: 7-8); Tesniye, 4: 41-43, 19: 1-13. Ayrıca bkz. Galanti, Avram, Üç Sâmi Kanun Koyucu, yay. Haz. Eyyup Tanrıverdi, Anka yayınları, İstanbul, 2002, s. 145-146.

430 Kutsal yağ ile meshedilme hadisesi için bkz. Levililer, 21: 10.

431 Sayılar, 35: 25.

432 Sayılar, 35: 26.

433 Sayılar, 35: 27.

434 Sayılar, 35: 28.

435 Sayılar, 35: 29.

mışlardır.436 Dikkatsizlik sonucu birinin düşüp ölmesine sebep olan kişi-nin ise “sığınak kente” gidebileceği kanaatindedirler. Öte yandan merdi-venden aşağı inerken bir kişinin ölümüne sebep olan ile merdimerdi-venden yukarı çıkarken birinin ölmesine neden olan kişi aynı şartlarda değerlen-dirilmez. Nitekim inerken birinin ittirilip düşmesine sebep olanın suçu daha ağırdır. O kimse sığınmacı şehrine gidip bir bakıma kendini orada hapsetmelidir.437

Kasten adam öldürme fikri ile hareket etmemekle beraber, birinin ölümüne sebebiyet verenin sığınma şehirlerine iltica etmesi; Kutsal Ki-tap’ta belirtilen bir haktır. Ayrıca Kutsal Kitap yasalarına göre; önceden plânlanan bir cinayeti işleyen bir kişinin kan davacısı tarafından değil, tertip edilen bir mahkeme tarafından cezalandırılması gerekir.438

Tevrat’ın bir diğer cümlesi Sayılar, 35/25’de hataen adam öldürmüş bir kimsenin sığınmış olduğu şehirde kalma sûresinin belirlenip delillendirildiği ibare olan “Kişi, kutsal yağla meshedilmiş başkâhinin ölü-müne dek orada kalmalıdır” cümlesinin anlamı, başkâhinin mirasının kime geçtiğinin kararlaştırıldığı günden itibaren manasındadır. Yoksa mücerret olarak onun ölümü değildir. Ayrıca başkâhinin yerine geçen kişi, başkahin ölmeden ilân edilir ve bunu duyan suçlu sığınma şehrinden çıkıp gelirse;

tekrar geri dönüp eski başkâhin ölene kadar orada kalmak durumunda-dır.439 Sonradan gelecek olan başkâhinin İsrail’deki ibadetlerinin selâmeti için bu musibetten korunması gerekmektedir. Bu amaçla “sığınak kent”deki suçlunun yeni başkâhin göreve başlamadan oradan çıkmaması gerekir.440 Sığınmacı kentindeki suçlunun başkâhinin ölümüne kadar orada kalma sebeplerinden bir diğeri de; başrahibin bu tür bir şanssızlığın İsrail’de tek-rarlamaması için maktule dua edecek olmasındandır. Böyle bir kötü talih sonucu kutsal yağla yağlanan başrahip mi yoksa suçlu mu olduğu meselesi müfessirler arasında ihtilâf konusudur. Başrahibin mi suçluyu, yoksa suçlu-nun mu başrahibi yağladığı net değildir. Fakat cümlelerin literal anlamın-dan çıkartılan sonuç, başrahibin suçun işlendiği günlerde yağlandığı ve

436 Rashi, IV, 168-169.

437 Hirsh, IV, 560-561.

438 Besalel, II, 309.

439 Hirchler, s. 644.

440 Chumash, s. 979.

bunun da suçluya ancak onun ölümünden sonra şehre geri dönme hakkı tanıdığı yönündedir.441

Suçlunun “sığınak kent”e gönderilmesine hükmeden mahkeme, başkâhinin ölümüyle birlikte suçlunun cezasını tamamladığını ve salimen memleketine geri dönmeye hak kazandığını açıkladıktan sonra artık bu dönüşü güvenli bir şekilde sağlamak durumundadır. Ancak burada suçlu-nun cezasını tamamlaması, şehirdeki yağlanmış bütün kişilerin mi yoksa sadece bir tanesinin mi ölümüne bağlı olup olmdığı da açık değildir.442 Dolayısıyla ceza süresi son derece sübjektiftir. Yağlanan şahsın ölümü ile ceza süresinin sınırlı olması pek anlaşılır gibi gözükmemektedir. Bu du-rumda kutsal yağ ile yağlanan şahıs ya da şahısların hayatının her zaman tehlikede olduğu söylenebilir. Nitekim Tevrat hükümlerinin uygulanma-sında başrahib’in rolü son derece etkin durumdadır. Başrahib’e adeta insanüstü bir konum biçilip kanun koyucunun tek temsilcisi gibi göste-rilmeye çalışılmıştır. Suçlunun mahkûmiyet süresi, ölümü her zaman muhtemel olan bir şahsın, yani başrahib’in ölümüne bağlanmakla, hem adalet müessesesi zedelenmekte hem de söz konusu şahsın hayatı tehlike-ye atılmaktadır. O bakımdan bu durumun evrensel hukuk ilkeleri ile ör-tüşmediği kanaati hasıl olmaktadır.

Diğer yandan “Sığınak Kent”te hataen adam öldürme cezasına çarp-tırılan hükümlü için, hakkında takdir edilmiş cezaya muhalefet etmesi durumunda yani şehri terk etmesi halinde Sayılar, 35/26-27’de belirtilen yasa uyarınca hasma suçluyu cezalandırma hakkı tanınmıştır. Burada özellikle belirtilen ve unutulmaması istenen husus “sığınak kent”in sınır-ları dışına çıkmış olan suçluyu sadece kan öcü alacak kişinin cezalandıra-bileceğidir. Hasmın, suçluyu şehirde hatta sınıra yakın bir yerde görmesi kendisine onu öldürme hakkını tanımamaktadır.443 Çünkü “adam öldü-ren, başkâhinin ölümüne dek sığınak kentte kalmalıdır” ilkesi gereğince kendi toprağına ancak onun ölümünden sonra dönebilir.444 Fakat aynı mevkiine geri dönemez. Sürgünden önceki sosyal statüsüne tekrar kavu-şamaz. Şahsî gayreti ve başarısıyla bazı mevkileri elde etse de bu

441 Rashi, IV, 169.

442 Hirsh, IV, 562-563.

443 Hirsh, IV, 563-564.

444 Sayılar, 35: 28.

miyetten dolayı sosyal statü mahrumiyeti çocuklarına da geçer445 denil-mektedir. Söz konusu bu mahrumiyet, Kur’ân-ı Kerim’de belirtilen

“Herkesin kazandığı, yalnız kendisine aittir. Hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez”446 evrensel beyanına muhâlefet etmektedir.

Tevrat’ta bu kuralların kuşaklar boyunca Yahudilerin yaşadığı her yer-de onlar için kesin kural olacağı açıklanmıştır.447 Çünkü bu anlatılanlar, onların oturdukları yerlerde adaletin hâkim olması için gereken asgarî şart-lardır. Bu kurallar Yahudilerin ve sonraki nesillerin kesinlikle uyması gere-ken kurallardır. Ayrıca bunlardan şunu da çıkarabiliriz: “Küçük Sanhedrin”

kuralları o bölgenin dışında da uygulanması gereken kurallardır ve İsrail’de de bu kurallar uygulanmalıdır.448 Bu bakımdan ceza mahkemelerinin İsra-il’de varlığını sürdürmesi Temple’nin (Mabed’in) içinde yer alan ‘taş bi-na’daki en yüksek mahkeme olan ‘Sanhedrin’in varlığına bağlıdır. Diğer mahkemelerdeki hâkimler Sanhedrin’in birer delegesi olarak görev yapa-caklar ve onun otoritesini kabul edeceklerdir. O var olduğu müddetçe bu kuralları bütün İsrail topraklarında ve hatta İsrail dışındaki Yahudi yerleşim birimlerinde de uygulanacağı449 ifade edilmektedir. Ancak bugün böyle bir Mabed bulunmamaktadır.

Ayrıca Tevrat’ta adam öldürme suçuna ilişkin olarak şu cümlelerle de yasaklık tekrar edilmiştir: “Suçsuz birini öldürmek için rüşvet alana lanet olsun! ‘Bütün halk, Amin!’ diyecek.450 Rab’bin nefret ettiği altı şey, iğ-rendiği yedi şey vardır. Bunlardan biri de suçsuz kanı döken ellerdir.”451