• Sonuç bulunamadı

Tevrat’ın Kayda Geçirilmesi

TEVRAT VE KUR’ÂN TARİHİ İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER

A. TEVRAT TARİHİ

6. Tevrat’ın Kayda Geçirilmesi

Malûmdur ki bir kitabın güvenilirliği, onun vahyedildiği andan itiba-ren titiz bir şekilde kayda geçirilmiş olması ve bu esaslı belgelerin her-hangi bir değişikliğe maruz kalmadan, asıllarının korunup, nesilden nesile intikali neticesinde günümüze ulaşmış olmasıyla değerlendirilir. Tevrat’ın bu bakış açısıyla ele alınması çalışmamıza ışık tutması açısından

104 A’raf, 145.

105 Tesniye, 34: 5-7.

106 Bakara, 136.

107 Buhari, İtisâm, 25, Tefsîru’l-Kur’an, 11.

dir. Zira Kur’ân’ın dışında diğer semavî kitapların hiçbiri bu seviyeye çıkamamıştır. Yukarıda ‘Tevrat’ın nüzûlü’, özellikle ‘indiği toplum’ ve

‘vahyedilişi’ incelemelerimizden de anlaşılacağı üzere Eski Ahit’in, Kur’ân-ı Kerim gibi -ileride ele alınacak-bir kayda geçirilme muamelesine tabi tutulduğuna ilişkin güvenilir bir bilgiye sahip değiliz. Tevrat’ın indiği toplum ve dolayısıyla da haklı olarak, ilk önce onun sağlam bir şekilde korunmasının, kendilerinden isteneceği toplum, İsrailoğullarıdır. Ne varki bu toplum, Hz. Musa’nın Mısır’da iken, Firavun ve taraftarlarına karşı gösterdiği ‘Asâ’ ve ‘Yed-i Beyzâ’ mucizesini, Mısır’dan çıktıktan sonra ise, deniz’in kendilerine yarılması mucizesini bizzat görüp yaşadık-ları halde, Hz. Musa’nın kırk gecelik kısa bir süre108 için ayrılmasından az sonra, Tevrat’ın da tespitiyle buzağıyı kendilerine ilâh edinecek kadar yanlış-batıl bir davranış sergileyen sapmaya eğilimli109 bir toplumdur. Bu gerçekten kendilerini bunca sıkıntıdan lütuf ve ihsanlarla kurtaran Rab’be karşı bir saygısızlık olsa gerek.110

Bugün Ahd-i Atîk, -aralarında nüanslar bulunsa da- Yahudi ve Hristiyanlarca müştereken kabul edilen otuz dokuz kitaptan meydana gelmektedir.111 O bu şekliyle kitaplar mecmuası haline gelmeden önce, fikirlerin intikali için zarurî bir unsur olan beşer hafızasından başka daya-nağı olmayan bir halk rivayeti idi.112

Tevrat’ın kimin tarafından, ne şekilde yazıldığı kesin olarak bilinme-mekle birlikte Tevrat’ın Tesniye kitabında Hz. Musa’nın, Tevrat’ı (Torah) yazdığını belirten açık ifadeler bulunmaktadır. Bu ifadelerin ilki şöyledir:

“Ve Musa bu şeriatı yazdı ve onu, Rabb’in Ahit Sandığı’nı taşıyan

108 “Ve bir vakit Mûsâ’ya kırk gecelik bir süre ayırmıştık. Ama siz Mûsâ’nın ayrılmasından az sonra, buzağıyı ilâh edinip öz canınıza kıymıştınız (Bakara, 51). Ayrıca bkz. Bakara, 54, 92; Araf, 142, 148; Nisa, 153.

109 Çıkış, 32: 18-22, 35.

110 Muhammed İbn Ebî Bekr (İbn Kayyim el-Cevziyye), Hidâyatu’l-Hayârâ fi Ecvibeti’l-Yahûd ve’n-Nasârâ, (thk., Muhammed Ahmet el-Hâc), Beyrut, 1996, s. 197.

111 Yahudi ve Hristiyanlar’ın çoğunluğu tarafından müştereken kabul edilen kitaplar şunlardır:

Tekvin, Çıkış, Levililer, Sayılar, Tesniye, Yeşu, Hâkimler, Rut, I.Samuel, II. Samuel, I. Krallar, II. Krallar, I. Tarihler, II. Tarihler, Ezra, Nehemya, Ester, Eyub, Mezmurlar, Süleyman’ın Mesel-leri, Vaiz, Neşidelerin Neşidesi, İşaya, Yeremya, Yeremyanın MersiyeMesel-leri, Hezekiel, Daniel, Hoşea, Yoel, Amos, Obadya, Yunus, Mika, Nahum, Habakkuk, Tsefenya, Haggay, Zekarya, Malaki(bkz.Kâmûsu’l-Kitâbi’l-Mukaddes, s. 765-767); el-Kitabu’l-Mukaddes, (Kitabu’l-Ahdi’l-Kadim ve’l-Ahdi’l-Cedîd), Kahire, 2001).

112 Maurice Bucaille, s. 6.

Levioğulları Kâhinlere ve İsrail’in bütün İhtiyarlarına (seçkinleri-ne)verdi”113 denilmektedir. Tesniye, 31/9. cümlede zikredilen bu ifade, 24-26. cümlelerde tekrar edilmektedir: “Ve vâki oldu ki, Musa bu şeriatın sözleri tamam oluncaya kadar onları bir kitaba yazmayı bitirdiği zaman, Musa Allah’ın Ahit Sandığı’nı taşıyan Levililere emredip dedi: Bu şeriat kitabını alın, ve onu Allah’ınız Rabb’in Ahit Sandığı’nın yanına, sana karşı orada şahit olsun diye koyun”114 denmektedir. Burada sözü edilen

“Şeriat”tan maksadın, Taş Levhalarda115 yazılı olan “On Emir” olduğu şu cümlelerden anlaşılmaktadır: “Ve Rab Musa’ya dedi: Bu sözleri yaz.

Çünkü seninle ve İsrail’le bu sözlere göre ahdettim. Ve ahdin sözlerini, on emri, Levhalar üzerine yazdı. Ve Musa, Sina Dağı’ndan indiği zaman vâki oldu ki, dağdan inerken şehadetin iki levhası kendi elinde idi.”116 Buradan hareketle diyebiliriz ki, Hz. Musa Sina Dağı’ndan elinde iki levha117 ile veya levhalarla dönmüştür. Ancak bu levhaların, Tevrat’ta açıklandığı gibi taş levhalar mı? Yoksa başka bir maddeden mamul levha-lar mı? Bu belli değildir. Kur’ân’da bununla ilgili kesin bir delil yoktur.118 Kaldı ki, bugünkü Tevrat’ta geçen bütün emir ve yasakların ve İsrailoğulları’nın uymaları gerekli olan kanunların, Taş Levhalar’a kayde-dilmesi ve bu kadar çok sayıda Taş Levha’nın taşınabilmesi pek mümkün gözükmemektedir. Bu ancak, olsa olsa biraz önce de belirttiğimiz gibi, Çıkış, 20/1-17. cümlelerde çerçevesi çizilen ve En’am sûresi 151-152.

âyetlerle de muhtevâ açısından paralellik arzeden “On Emir” olabilir.

Bunu araştırmacı W. Durant’ın şu sözü teyit etmektedir: “Bugün, Hz.

Musa’nın şeriatından bize, “On Emir”den başka bir şey kalmamıştır.”119 Diğer yandan Hz. Musa’ya nisbet edilen, en eski İbranice Ahd-i Atîk yazmaları, ‘Ölü Deniz yazmaları’ diye de bilinen Ölü Deniz yakınlarında Kumran vadisinde bulunan yazmalardır ki bunlar yaklaşık M.Ö. Üçüncü asra rastlamaktadır. Geriye kalan diğer Eski Ahit yazmalarının tarihleri ise

113 Tesniye, 31: 9.

114 Tesniye, 31: 24-26.

115 Çıkış, 31: 18.

116 Çıkış, 34: 27-28.

117 Ve Musa döndü, Şehadet’in İki Levhası elinde olarak Dağ’dan indi. Levhaların iki yüzü yazılı idi. Bir yüzü ve öbür yüzü yazılı idi (Çıkış, 32: 15).

118 Yazır, IV, 2279.

119 Ahmet Çelebi, I, 257.

Miladî 10. asra kadar çıkmaktadır.120 Ölü Deniz yazmaları, ilk defa 1947 yılında, bir tesadüf neticesi ortaya çıkarılmış ve daha sonra 1949, 1952, 1953 yıllarında sürdürülen araştırmalar neticesinde birçok yazma daha bulunmuştur.121

Bu çerçevede Eski Ahit’te verilen bilgilerin, tarihî gerçeklere uygun-luğunu tesbit etmek için Batı dünyasında XVI. asırdan itibaren tarihsel eleştiri faaliyetlerine başlanmış, ilimlerin ve teknik araştırmaların gelişme-si nisbetinde önemli sonuçlara ulaşılmıştır. Neticede Tevrat’ın muayyen bir dönemde ve bir tek kişi tarafından değil, farklı dönemlerde çeşitli yazarlar tarafından kaleme alındığı, düzeltme, değiştirme ve ilâveler ya-pıldığı, bu haliyle derleme bir kitap olduğu, Yahudi geleneğinin kabul ettiği gibi bir tek kişiye yani Hz. Musa’ya nispet edilemeyeceği tarihî ve ilmî verilerle ortaya konmuştur. Bu durum, Tevra’ın tahrif edilmiş bir kitap olduğu hususundaki Kur’ân hükmünü122 teyit etmektedir. Ahd-i Atîk’i teşkil eden diğer kitapların da, nispet edildikleri şahıslar tarafından kaleme alınmadığı, daha sonraki dönemlerde farklı kişilerce yazılıp çeşitli düzeltme ve ilâveler yapıldığı, metne müdahalelerde bulunulduğu, bu kitapların istinsahı sırasında müstensihlerin bilerek veya bilmeyerek bir-çok değişiklik yaptıkları yine bu ilmî tetkiklerle ortaya çıkarılmıştır.123

Netice olarak, Hz. Musa “Tevrat”ı kayda geçirmiş olsa bile, onun kayda geçirdiği “Tevrat”, muhtevası ve sınırları açısından, bugünkü Tev-rat değildir. Kaldı ki, Hz. Musa TevTev-rat’ı kayda geçirmiş olsa idi bugün Tevrat sifirleri içerisinde yer alan: “Ve Rabbin kulu Musa orada, Moab diyarında öldü. Ve Moab diyarında Beyt-peor karşısındaki derede onu gömdü. Fakat bugüne kadar kimse onun kabrini bilmez”124 cümlesi yer almazdı. Bu açıdan Tevrat’ın genel üslûbuna bakıldığında, Hz. Musa’nın ölümünden sonra, onun ölümüne kadar olan olayları müşahade eden biri veya birileri tarafından kaleme alındığı kolaylıkla anlaşılmaktadır. Bu yönüyle de “Tevrat’ta böyle kendi içinde çelişmeler pek çoktur.”125

120 Kâmûsu’l-Kitâbi’l-Mukaddes, s. 763.

121 Harman, Metin, Muhteva ve Kaynak Açısından Yahudi Kutsal Kitapları, s. 13; Muhammed Ali el-Bâr, Ebâtılü’t-Tevrat ve’l-Ahdi’l-Kadim, Dımeşk, 1990, I, 173.

122 Bakara, 75; Mâide, 13.

123 Harman, “Ahd-i Atîk” md., DİA, I, 501.

124 Tesniye, 34: 5-7.

125 Örs, s. 100.