• Sonuç bulunamadı

Kur’ân’da Zina Suçu ve Cezası

TEVRAT ve KUR’ÂN’A GÖRE ORTAK SUÇ SAYILAN FİİLLER ve CEZASI

D. KUR’ÂN’DA ADAM ÖLDÜRME

2. Kur’ân’da Zina Suçu ve Cezası

Kur’ân’da gerek zina suçunun faili gerekse bu faile verilecek ceza açısın-dan evli-bekâr ayırımı yoktur. Evli-bekâr, erkek-kadın her bir mükellef bu suçun faili olabilir.615 Evli-bekâr, kadın-erkek ayırt edilmeksizin Kur’ân’ın öngördüğü ceza 100 sopadır. Nur 24/2 âyetindeki “ez-Zâniyetü ve’z-Zânî- Zina eden her kadın ve zina eden her erkek” ifadesindeki harf-i tarif (لא) cins hakkında olup bütün fertlerini içine alır.616

Ancak burada şunu belirtelim ki, zina edenin taşlanarak öldürülmesi (Recm) Peygamberimiz (s.a.s.)’in fiili uygulaması ile kesinleşmiştir. Kur’ân âyeti genel ve toplu bir ifadeye sahip olmakla beraber, Peygamberimiz

613 Şarkâvî, Muhammed Abdullah, el-Kenzu’l-Mersûd fî-Fadaihi’t-Talmud, s. 208; Yusuf Nasrullah, s. 95.

614 Mevdûdî, Tefhim, III, 466-467.

615 Nur 2. İslâm’da zina suçu işleyen kişilerin evli veya bekâr olmaları halinde takdir edilecek ceza, Sünnet kanalıyla ortaya konmuştur. 100 sopa ile sınırlandırılan bu ceza, İslâm huku-kuna göre, bekârlara ait olup, evli zinakârlara recim uygulanır. Geniş bilgi için bkz. İsmail Acar, İslâm Hukukunda Zina Suçu ve Cezası Üzerine Karşılaştırmalı Bir İnceleme, DEÜ.

Sos.Bil. Ens.İzmir 1999 (basılmamaış doktora tezi) s. 74, 133-137.

616 Kurtubî, Ahkâm, XII, 108; İbnü’l-Hümâm, Feth, V, 17; Kâsânî, Bedâi’, VII, 38 (Kâsânî’ye göre burada kastedilen zanî ve zaniyeler o kadar umumîdir ki, kâfir müslüman herkesi içine alır); Zemahşerî bu noktayı şöyle açıklar: “Zina eden kadın ve erkek sözcükleri cins isimler olup iffetli kadın ve erkek sözcüklerinin karşıtıdır. Bu sözcüklerin mutlak olarak delâleti böyledir. Sözcüklerin cins isim oluşları bütünde ve cüzde yani hepsinde mevcuttur. Müte-kellim bunlardan birini kastedebilir, müşterek isimde olduğu gibi belirlemek zorunda de-ğildir” (Zemahşerî, Keşşâf, III, 59-60); Ateş, Çağdaş Tefsir, VI, 144).

(s.a.s.)’in sadece zina eden iki evli insanı taşlatarak öldürttüğü (Recm ettirdi-ği) için bununla, değnekle dövme cezasının evli olmayanlara özgü olduğu anlaşılmıştır.”617 Bu cezanın İslâmiyet’in ilk çağında şer’i bir hüküm olmadı-ğına dair tek bir delil gösterilemez. Daha sonraki devirlerde de Müslüman fakihler bu cezanın sabit bir hüküm olduğunda ittifak etmişlerdir. İslâm tarihi boyunca bazı Haricîler ile bir kısım Mutezile’nin dışında, bu uygula-maya itiraz eden olmamıştır.618 Zira Kur’ân-ı Kerim, hırsızlık suçu işleyen erkek ve kadının cezasından bahsederken, kat’i bir ifade kullanmış ve bu suçu işleyen erkek ve kadının ellerinin kesilmesini emretmiştir.619 Eğer bu genel emir, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in açıklamaları ile sınırlanmazsa, bir kişi iğne bile çalsa, hırsız ilân edilecek ve eli kesilecektir. Aynı şekilde, Kur’ân-ı Kerim, namaz ve zekat ibadetlerini mutlak bırakıyor. Süt anne ve kız kardeş’in ha-ram olduğunu söylüyor, süt kızın hürmetine temas etmiyor. Hacc ibadetinin rükünlerini açıklamıyor. Biz, bütün bu hususların tafsilatını Hz. Peygamber (s.a.s.)’in fiili uygulamalarından ve sözlü açıklamalarından öğreniyoruz.

Öte yandan recm cezasının uygulanabilmesi için suçu işleyen, ya su-çunu itiraf620 edecek veyahut şahitlik kanununun icaplarını yerine getiren güvenilir ve inanılır en az dört621 görgü şahidi olacak. Şahitlerin hepsi, ne zaman, nerede, kimin, kiminle zina ettiği konusunda tam bir fiili duru-mun gerçekleştiğine dair ittifak halinde olmalıdırlar. Bu temel noktalarda ifadelerdeki çelişki veya anlaşmazlık şahitliği çürütür, dolayısıyla dava düşer.622 Samimi itirafın dışındaki bu şartlara bakıldığında recm cezasının gerçekleşmesi nerede ise imkânsız hale geliyor. Şahitlikle ilgili bu ağır

617 Kutup, fi Zılâli’l-Kur’an, IV, 2487.

618 Mevdûdî, Tefhim, III, 474.

619 Mâide, 38.

620 Bu hususta en çok bilinen dava Maiz İbn Malik Eslemî ile Gâmid kabilesine mensup Gamidiyye adlı kadının davalarıdır. Her ikisi de gelip Peygamberimize suçlarını itiraf etmiş-lerdir. Bu hadise çeşitli sahabelerden naklen hemen hemen bütün hadis kitaplarında kaydo-lunmuştur.(Buhari, Ahkâm, 21; Müslim, Hudûd, 16-25; Ebu Dâvud, Hudûd, 23, 24;

Ahmed İbn Hanbel, Müsned, I, 512; VIII, 132-133).

621 Nisa, 15.

622 Muhammed İbn Ahmed el-Aynî, el-Binâye fi Şerhi’l-Hidâye, VI, 190-203, Daru’l-Fikir, Beyrut, 1990; İbn Hümâm, Muhammed İbn Abdu’l-Vâhid es-Sivâsî, Şerhu Fethu’l-Kadîr, V, 246, 276, Daru’l-Fikir, Beyrut, ts.; Muhammed İbn Ali İbn Muhammed eş-Şevkânî, Neylu’l-Evtâr Min Ehâdîsi Seyyidi’l-Ehyâr Şerhu Munteka’l-Ahbâr, VII, 86-108, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut ts.; Zuhaylî, Fıkhu’l-İslâmî, VI, 46-49; Muhammed Ali es-Sâbûnî, Ravâiu’l-Beyân Tefsîru Âyâti’l-Ahkâmi Mine’l-Kur’an, II, 46, Daru’l-Kalem, 1990.

şartlar gösteriyor ki, İslâm hukukunun amacı, insanların taşlanmasını veya kırbaçlanmasını görmek değildir. Bir başka deyimle İslâm, insanlara ceza vermeye hevesli değildir. Aksine, İslâm bütün ıslah ve önleyici ted-birlere rağmen, toplumda kalan ve dört kişi tarafından cinsel birleşmeleri sırasında izlenebilecek kadar ahlâksızlaşan ve hayasızlaşan bir çifti ceza-landırmak istiyor.623 Şu halde bazı kimselerin, zikredilen şartlar altında işlenilen suça verilecek olan cezaların ağırlığından, sertliğinden söz etme-lerini anlamak güçtür. Üzerinde düşünülmeden erken verilmiş bir karar-dır. Bu ceza ne kadar sert ve ağır olsa da, içinde zinanın yaygınlaştığı, fıtratın bozulduğu, çamura battığı, ilkel hayvanlık düzeyine yuvarlandığı bir toplumu bekleyen akıbetten daha yumuşaktır.624

Bütün bu önlemlere rağmen yine de bu suç işlenecek olursa, İslâm çı-kış yolu olduğu sürece cezayı uygulamama yönüne gitmiştir. Nitekim Pey-gamberimiz (s.a.s.): “Elinizden geldiğince insanlara ceza uygulamamaya bakın. Eğer bir çıkış yolu varsa bırakın gitsin. Zira, bir hâkimin afta hata yapması, cezada yanılmasından daha iyidir”625 buyurmuşlardır. Mâiz ve Gâmidiyye’li bir kadının, Hz. Peygamber (s.a.s.)’e gelerek ısrarla cezalandı-rılmalarını istemelerine karşı, Peygamberimiz (s.a.s.)’in defalarca duymaz-lıktan gelerek “gidin buradan Allah’a tövbe ve istiğfarda bulunun” deyip onlardan yüzünü çevirmesi de bu çıkış yolunun gösterilmesi adına fiili bir uygulamadır.

Tevrat’ta zina suçunun ilk yasaklanış biçimi; başkasının karısıyla cinsel birleşmede bulunan erkeğe gözdağı vermek mahiyetindedir.626 Davud’un Hitti Uriyanın karısı Bathsheba627 ile gizlice yattığı iddiası, buna karşılık Peygamber Natan’ın, Davud’un karılarını komşularına alenen takdim etme tehdidi628 ile ilk yasaklama ortaya çıkmıştır.629

623 Mevdûdî, Tefhim, III, 484.

624 Kutup, fi Zılâli’l-Kur’an, IV, 2490.

625 Mübarekfûrî, Tuhfetu’l-Ahvzî bi-Şerhi Câmi’t-Tirmîzî, IV, 688; İbn Mâce, Hudûd, 5;

Zeylaî, Nasbu’r-Râye, III, 309, 310, 333.

626 II. Samuel, 12: 7-14.

627 II. Samuel 11: 3.

628 Mevcut Tevrat kitapları içerisinde bu kabil cümlelere, İslâm dininin peygamber anlayışıyla örtüşmeyen ve sıradan bir insana bile yakıştırılamayacak iftira dolu tablolara rastlamak mümkündür. II.Samuel, 11. ve 12. bablarda anlatılanlar bu türden olup isnad edildikleri şahıslar açısından da son derece yakışıksız şeylerdir.

629 The Interpreters Bible, New York 1953, II, 368.

Kur’ân’da zina suçunun yasaklanış biçimi açısından değil, cezası ko-nusunda Müfessirlerin ve İslâm hukukçularının çoğuna göre tedricilik söz konusudur. Zina suçuna ilişkin cezanın tedrîcî olarak geldiğini kabul edenler, Nisa sûresi 15-16. âyetlerindeki630 cezanın ilk takdir edilen ceza olduğunu, sonra bu cezanın yani kadınlar için vefat edinceye kadar yâhut Allah, bir yol açıncaya kadar evlerde hapsedilmeleri cezasının, erkekler için de hâkimin takdirine bırakılmış ta’zir cezasının, Nur 24/2 âyetiyle veya Ubâde İbn Sâmit’in rivayet ettiği hadisle nesh edildiğini söylerler.631

Halbuki Nisa 4/15-16 âyetindeki “fâhişe” kelimesi zina sözcüğünden daha geniş anlama sahiptir. “Fahişe”, zina suçunu kapsamakla birlikte, diğer kötü fiilleri de içine alır.632 Mutlaka yasak cinsel ilişki anlamında yo-rumlanacaksa, âyetin hitap ettiği cinsler ve bu iki âyette kullanılan zamirler açısından değerlendirildiğinde, burada kastedilen fiilin anormal cinsel bir-leşmeler olduğunu çıkarmak lâfza daha uygun olur kanaatindeyiz.633

Ayrıca birinci âyetin kadınlara, ikinci âyetin erkeklere tahsis edilmiş olması; fuhuş kavramı çerçevesinde her iki cinse ait ayrı ayrı suçları ve cezalarını belirtmek içindir. Lâfız bizi zorunlu olarak bu noktaya götür-mektedir. Kur’ân’ın indiği sırada Arap toplumunda bu tür fiillerin

630 Bu âyetler mealen şöyledir: “Zina eden kadınlarınız hakkında dört şahit isteyin. Eğer dört kişi şahitlik ederlerse, ölüm kendilerini alıp götürünceye veya Allah kendilerine bir yol gös-terinceye kadar onları evlerde alıkoyun. Sizden bir çift fuhuş yaparsa onlara eziyet edin.

Eğer tövbe edip hallerini ıslah ederlerse onları cezalandırmaktan vazgeçin. Çünkü Allah, tevvab ve rahîmdir”(Nisa, 15-16).

631 Serahsî, Mebsût, IX, 36; Şafiî, er-Risale, V, 134; Behûtî, Mansur İbn Yunus İbn İdris, Keşşâfü’l-Kınâ’ an Metni’l-İknâ’, VI, 89; İbn Hazm, Muhallâ, XI, 229-230; Taberî, Câmiu’l-Beyan, IV, 293; Kurtubî, Ahkâm, III, 57-60; Zemahşerî, Keşşâf, I, 255 (Zemahşerî’ye göre nesh edilmemiş olma ihtimali de vardır); Şevkânî, Muhammed İbn Ali İbn Muhammed, Fethu’l-Kâdîr el-Câmiu’

Beyne Fenneyi’r-Rivâyeti ve’-Dirâyeti min Ilmi’t-Tefsîr, Kahire 1993, I, 653; Beydâvî, Ebû Said Abdullah İbn Ömer İbn Muhammed, Envâru’t-Tenzîl ve Esrâru’t-Te’vîl, Beyrut trz, II, 73; Ebû Dâvûd, Hudûd, 23; Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, II, 1315; Murtezâ, Zehhâr, V7139; İzmirli İsmail Hakkı, Maâni-i Kur’ân, İstanbul 1927, s. 151 ve 1. dn. Dihlevî Nisa, 15, 16 âyetlerinin neshedilmediğini söylemektedir. (Dihlevî, el-Fevzü’l-Kebîr, s. 41).

632 İbn Manzur, Lisân, VI, 325-326, “Fuhuş” maddesi; Cürcânî, Ta’rîfât, s. 212; Kefevî, Külliyyât, s. 674, 675; Hüseyin Atay, Kur’an’a Göre Atraştırmalar I-III, Ankara 1997, s.

70, 239-240; Şimşek, Kur’an’ın Anlaşılmasında İki Mesele, s. 119.

633 Aynı görüş için bkz. Mücahid İbn Cebr, Tefsir, s. 270; Ebû Hayyan Muhammed İbn Yusuf, el-Bahru’l-Muhît fi’t-Tefsîr, III, 555 (Ebû Müslim İsfehânî’nin Câmiu’t-Te’vîl li Muhkemi’t-Tenzîl adlı eserinden naklen); Atay, Kur’an’a Göre, s. 70-71; Fazlur Rahman, İslâm geleneğinde Sağlık ve Tıb, çev. Baloğlu-Çiftçi, s. 176-177.

mediğini ileri sürerek âyetin zahirini göz ardı edemeyiz. Diğer yandan anormal cinsel birleşmelerin cahiliye şiirinde yer alması da ileri sürülen gerekçenin tutarsızlığını göstermektedir.634 Hatta Hz. Ebû Bekir’in bu tür suç işleyen kimseleri Halid b. Velid vasıtasıyla cezalandırdığı nakle-dilmektedir.635

Dolayısıyla Nisa 4/15-16 âyetleri zina fiili ile birlikte haddini tecavüz etmiş pek çirkin, utanç verici edepsizlik gibi sair fuhuş suçlarını da kap-samaktadır. İki erkeğin ortaklaşa işledikleri fuhuş fiili ile kadınların kendi aralarında ortaya koydukları fuhuş fiiline aynı adı vermek, âyetlerin zahi-rine ters düşer. Nisa sûresi 15. âyetin sonundaki “Allah onlara bir yol açıncaya kadar onları evlerde hapsedin.” ifadesinden bu âyetin nesh edile-ceği anlamını çıkarmak doğru değildir. Burada anlatılmak istenen, hem-cinsleriyle anormal ilişkide bulunan kadınların evlenene kadar kendi evle-rinde göz hapsinde tutulmalarıdır.636

Tevrat’ta fuhuş, hem erkek hem kadın için yasaklanmış fakat, cezası konusunda zinada olduğu gibi kesin ve net ifadelere yer verilmemiştir.

Ancak kâhin olan kimselerin kızları fuhuş yapacak olurlarsa, bunlar hak-kında ateşte yakılmak cezası tatbik olunacaktır.637 Burada Levililer, 21/9 -fahişelik yoluyla kendisini kirletirse- cümlesindeki “Tehel” fiili tam olarak

“aşağılayıcı hareket yapmak, lekelenmesine sebep olmak” anlamına gelir.

Öyle ise suçlunun kirlettiği kişi babasıdır; o kız ateşe atılmalıdır. Din adamının kızının davranışı, babasının ayin odasına yansır. Yanarak ölüm ise, suçun ciddiyetine işaret eder.638 Buna ilâveten annesiyle, geliniyle ve kız kardeşiyle cinsel birleşmede bulunanlar ölüm cezasına çarptırılır.639 Erkek, evlendiği kızın bakire olmadığını anlarsa ve kızın ebeveyni kızları-nın evlenmeden önce bakire olduğunu ispat edemezlerse, bu kız babası-nın evinde yasak cinsel ilişkide bulunmuş kabul edilir ve taşlanarak öldü-rülür (recm). Eğer erkeğin iftira ettiği ortaya çıkarsa, hem iftira ettiği kızın babasına para vermeye mecbur tutulur, hem de evlendiği kızı hiçbir

634 Ebû Hayyan, Bahr, III, 565.

635 İbn Kayyım, ed-Dâu ve’d-Deva, Beyrut, 1989, s. 291-303.

636 Acar, Zina Suçu, s. 134.

637 Levililer, 21: 9; The Babylonian Talmud, London, ts., III, 332-333.

638 Baruch A. Levine, The JPS, Commentary, Leviticus, 21: 9, s. 144.

639 Levililer, 20: 11, 12, 17, 18.

şekilde boşayamaz.640 Nişanlı kızlarla meydana gelen cinsî ilişkiler hak-kında da ağır cezalar vazedilmiştir. Bir erkek, nişanlı bir kızla şehirde gayrı meşru cinsel birleşmede bulunursa, kız buna bağırarak muhalefet etmediği ve erkek de nişanlı bir kızın namus ve iffetini ihlâl ettiği için her ikisi de taşlanarak öldürülür (recm).641 Eğer bir kimse, nişanlı bir kızla şehir dışında cinsel ilişkide bulunursa, fiilin şehir dışında meydana gelme-si; kızın muhalefetini neticesiz bırakacağından yalnız erkek öldürülür ve kıza ceza verilmez.642

Yukarıdaki Tesniye, 22/23-27 arası cümleleri Jeffrey H. Togay şöyle yorumlamaktadır: Ailesine başlık parası ödenen bir kız, sözlenmiş olaca-ğından, artık nişanlısının karısı addedilir ve başka bir adamla yapılan cinsel ilişki zina olarak değerlendirilir. Kızın suçunu değerlendirmek için onun rızası ile suça ortak olup olmadığından kesin olarak emin olunması gerek-mektedir. Metin, genel bir kuralı vermektedir: Eğer olay köyde olmuşsa, kız kendi rızası ile yapmış kabul edilir. Çünkü aksi takdirde bağırıp yardım isteyebilecek ve isteğinede cevap verilecektir. Ancak açık alanda, taşrada ve yoldan geçenlerin az olduğu yerde, yardım için atılan bir çığlık muhteme-len duyulmamış olabilir. Böylece kıza şüpheli durumun olumlu tarafı uygu-lanır ve yardım için bağırmış olabileceği düşünülür ve kıza ceza verilmez.643 Evlilik bağı olmayan bir kızla cinsel ilişki, hem o kızla mecburi evlilik hem de onu ebediyen boşayamama ve babasına bir miktar para ödeme gibi bir kısım yaptırımları gerektiren bir suçtur. Kızın babası evlenmelerini kabul etmezse para cezası biraz daha ağırlaştırılır.644 Ancak kızın babası kızı verme-yi reddetmezse, iğfal eden adam kızla evlenmek zorundadır. Halakhah’a göre tecavüz vak’asında baba, reddetme hakkına sahiptir ve bu da şüphesiz doğ-rudur. Zira baba kızını tecavüz edene vermek zorunda değildir. Halakhah’a göre hem iğfal hem de tecavüz durumlarında, kızın da babasının da evliliği reddetme hakları vardır.645 Tecavüz, iğfalden daha büyük bir suç kabul edil-miştir. Kızın ırzına geçen adam yaşamı boyunca onu boşayamayacaktır. Bu

640 Tesniye, 22: 13-21; Jeffrey H. Togay, The JPS, Commentary, Deuteronomy, 22: 29.

641 Tesniye, 22: 23-24.

642 Tesniye, 22: 25-27; Okandan, Umumî, s. 190.

643 Jeffrey H. Togay, The JPS, Commentary, Deuteronomy, 22: 23-27, s. 207-208.

644 Tesniye, 22: 28-29; Çıkış, 22: 16-17.

645 Jeffrey H. Togay, The JPS, Commentary, Deuteronomy, 22: 29, s. 208.

sebeple tecavüzcü normal başlık parasının üç katı para ödemek zorundadır ve (eğer kızın babası istiyorsa) boşanma hakkı olmadan kız ile evlenir. Şayet tecavüzcünün karısı varsa, kısasa kısas tipik Mezopotamya cezalandırma kuralı eklenir. Buna göre kızın babası, tecavüzcünün karısına tecavüz edebilir ve kadına el koyabilir.646 Nişanlı cariye ile yapılan zina, ölüm değil de Rabbe kurban kesme ile cezalandırılır.647 Yakın akrabalar arası cinsel ilişki (ensest) Tevrat hükümleriyle yasaklanmıştır.648 Hem kız hem de anası ile yapılan zina suçunun cezası, ortakların üçünün de ateşte yakılmaları sûretiyle cezalandı-rılmalarıdır.649

Görüldüğü gibi Tevrat’ta ortaya konan zina suçu ve gayri meşrû iliş-ki ile ilgili hükümler ve cezalar, bugün uygulanıp uygulanmadığı ayrı bir mesele olsa da son derece sert ve katıdır. Ancak bu yaptırımlar bize bir yönüyle fuhuş ve zinanın İsrailoğulları’ında yaygın bir şekilde işlendiğini de göstermektedir. Özellikle Ahd-i Atik’in ilk beş sifir’i ve diğer kitaplar-da yer alan cümleler650 bu hususu teyid etmektedir. Hatta Hz. İsa (a.s.)’ın zaniye birinin recmedilmesi esnasında topluluğa yönelip “kadının üzerine ilk taşı içinizden günahsız biri atsın”651 demesine karşılık, taş atacak biri-nin çıkmayışı, ve öncelikle de Yahudi âlim ve hukukçuların kalabalığının dağılıvermesi, bir toplum gerçeğini yansıtıyor olması açısından manidar-dır.652 Bilinmektedir ki Yahudi toplumu içinde Allah’a ibadetten yüz çevi-rip puta tapan ve onlarca defa belki yüzlerce defa Hakk’tan sapma örnek-leri vardır. Zina ve livata fiilini alenen yapma ve bunu teşvik yaygın bir ameliyedir.653 Daha önce de belirttiğimiz gibi, gerek zina ile ilgili olsun gerekse diğer ahkâmla ilgili olsun Tevrat’ı canlarının istediği gibi yorum-lamışlardır. Bu yorumların, yani hahamların sözlerinin ve Talmud talim-lerinin, Yahudiler için Tevrat’tan da öte bir bağlayıcılığı söz

646 Jeffrey H. Togay, The JPS, Commentary, Deuteronomy 23: 1, s. 209.

647 Levililer, 19: 20-22.

648 Levililer, 20: 11, 17-21; Tesniye, 22: 30.

649 Levililer, 20: 14; Haim Hermann Cohn, Encyclopedia of Judaica, V, 143.

650 “Diyarda fuhşa vakfedilmiş erkekler vardı”(I. Krallar, 14: 23), “zina ettiler ve fuhuş evlerine bölük bölük koşuştular”(Yeremya, 5: 7). Bkz: Hoşea, 4: 11-15; I. Krallar, 15: 2, 11-14, 25-26; Hakimler, 19: 1-29.

651 Yuhanna, 8: 7.

652 Mevdûdî, Tefhim, III, 469.

653 Muhammed Ali el-Bâr, I, 339.

dur.654 Yahudi âlimleri, Tevrat’daki ahkâmı pek katı bulduklarından bun-ları çok erken dönemlerde değiştirme girişiminde bulunmuşlardır.655 Hatta Hz. İsa’nın doğumundan çok önce Yahudi âlimler, eşraf ve halk bu kanunları resmen ortadan kaldırmışlardır. Zaten Yahudilerin tarihinde bu kanunun uygulandığının bir isbatı da yoktur.656 Müslim ve Ebû Davud’un Sünenin’de yer alan bir rivayete göre de Hz. Peygamber (s.a.s.), Yahudile-rin bir zina davasında recm kararı verip dava ile ilgili kararını açıklarken

“Allah’ım, Senin hükmünü dirilten ilk kişiyim, halbuki onlar bunu öl-dürmüştü”657, beyanları da bu cezanın uygulanmadığı görüşünü destek-lemektedir.

Konuyla ilgili olması açısından Yahudilik’te kadının mevkiini belirtmek de faydalı olur kanaatindeyiz. Talmud’a göre kadının aklı hafiftir (Light Minded) ve öğrenimi dinde zorunlu değildir.658 Kadın, istifade açısından kasaptan alınmış bir et parçası hükmündedir. Kocasına sunulmuş bir eşya gibidir ve kocası onu canının istediği gibi kullanma hakkına sahiptir. Çünkü kadın kocasının mülküdür, onun tasarrufundadır. Bu yüzden zina kocanın hakkına karşı bir ihlâldir; kadın, kocanın mülkü olarak böyle bir hakka sahip değildir.659

Yahudiler’in özellikle Yahudi olmayan kadınlara reva gördükleri bu uy-gulama, toplum hayatında meydana gelen cinsel yozlaşmanın temel sebebi-dir. Bunun neticesi ise, bir toplum ve millet için, neslin karışması, kin ve nefretin yayılması, huzurlu ve güvenli aile ortamının tehdit olması gibi bir-çok toplumsal zarardır. İnsanlığı sefalete sürüklemek ve özellikle genç kuşak-lara tesir etmek için tahrip amaçlı kullanılan bir yoldur. Acaba bugün insa-nımızın çeşitli vesilelerle maruz bırakılmaya çalışıldığı bu tür yozlaşma böyle bir esaretin eseri midir? Oysa Kur’ân, böyle bir anlayışa asla müsade etme-miştir. Ona göre insan, rengi, soyu ve milleti ne olursa olsun ‘şerefli ve üstün’

654 Besalel, I, 52; Yusuf Nasrullah, el-Kenzu’l-Mersûd fi Kavâidi’t-Talmûd, s. 50.

655 Muhammed Ali el-Bâr, I, 338.

656 Mevdûdî, Tefhim, III, 469.

657 Müslim, Hudud, 6; Ebu Dâvud, Hudud, 25.

658 Zaferu’l-İslâm Han, et-Talmûd Târîhuhû ve Teâlîmuhû, s. 21’den naklen The Jewish Encyclopedia, XII Talmud-Torah md.

659 Jeffrey H. Togay, Encyclopedia of Judaica, II, 314; Yusuf Nasrullah, s. 97.

bir varlıktır.660 ve yaratılmışların en mükerremidir. İslâm, bırakın insanın başkalarına zarar vermesini, kendisinin bile kendine karşı birtakım olumsuz-lukları irtikap etmesine müsaade etmez ve Allah tarafından kendisine bahşe-dilmiş insanî değerlerin zedelenmesine fırsat tanımaz.