• Sonuç bulunamadı

4. TAHÂVÎ ve BEYHAKÎ’NİN HAYATLARI ve ESERLERİ

2.38. Savaşta Öldürülen Kimsenin Selebi

Tahâvî, savaşta öldürülen kimsenin yanındaki malın onu öldürene mi yoksa ganimet mallarına mı kalacağı konusunda, seriyye gönderen bir komutan yanındaki askerlerle seriyyeden geri kalır ve seriyye de ganimet elde ederse bu ganimetin bütün

661 نيملسملا نم هتثرو هثاريم ثروو دروتسملا لتق بلاط يبأ نب يلع نأ Tahâvî, Şerh, III, 180; Beyhakî, Ma’rife, V, 69; Abdurrezzak, Musannef, VI, 104; Said b. Mansur, Sünen, I, 123; İbn Ebi Şeybe, Musannef,

Musannef, VI, 279; Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, VI, 415.

662 Beyhakî, Ma’rife, V, 68-71

663 Seleb, kelime anlamı itibariyle “bir şeyden soyulup/sökülüp alınan” manasına gelmektedir. Istılahta ise; savaşta öldürülen kimse ve bineğinden alınan silah, elbise, kumaş, yular vb. eşyalara verilen genel isimdir. Bkz. Tânevî, Keşşâf, I, 965.

askerler arasında eşit paylaşılması gibi seleb hususunda da savaşa katılan herkesin eşit olması gerektiğini savunmuştur.664 “Hz. Peygamber’in (s) selebi öldürene verdiğini”

haber veren rivayetlere yer veren Tahâvî, bazı âlimlerin bu hadislerden hareketle “harpte bir düşmanı öldürenin, öldürdüğü kişinin selebini almaya hak kazanacağı” görüşünde olduklarını zikretmiştir.665 Evzâî, Leys b. Sa’d, Şâfiî, Ahmed b. Hanbel,

İshak ve Ebu Ubeyd bu görüştedirler.666 Süfyan es-Sevrî, Ebu Hanife, İmam Malik,

Ebu Yusuf ve Muhammed eş-Şeybânî ise komutan “Kim bir düşmanı öldürürse selebi onundur.” demediği sürece böyle bir hakkın söz konusu olamayacağını söylemişlerdir.667 Şayet komutan ihtiyaç anında askerleri savaşmaya teşvik etmek için

böyle bir şey söylerse seleb öldürenindir, aksi takdirde seleb ganimet mallarına dâhil edilir ve onlarla birlikte taksim edilir. Bu görüşteki âlimlerin görüşlerine mesned olarak, Abdurrahman b. Avf’tan nakledilen ve Bedir savaşında Ebu Cehil’i öldüren iki kardeşten sadece birisine Hz. Peygamber’in (s) Ebu Cehil’in selebini verdiğini haber veren rivayet668 ile Ubade b. Sâmit’ten nakledilen ve yine Bedir savaşında ordunun sadece bir kısmı düşmanla savaşmış olmasına rağmen selebi onlara vermeyip aralarında paylaştırmış olduğunu haber veren rivayeti669 zikreden Tahâvî, hadislerde

selebin, savaşta düşmanla çarpışan yahut çarpışmayan herkesin arasında eşit paylaşıldığının açık olduğunu ifade etmiştir. Bu rivayetlerin, Hz. Peygamber’in (s) Huneyn’deki uygulaması ile neshedildiği şeklinde kendisine yapılabilecek bir itiraza cevaben; Rasulullah’ın (s) Huneyn’de selebi öldürene vermiş olmasının, Mekke’nin fethinde sadece o savaşa has olmak üzere “Kim silahını atarsa o güvendedir.” buyurduğu gibi, sadece o harbi kastetmiş olma ihtimali olduğunu söylemiştir. Huneyn’den önce her öldürene selebi vermediği sabit olup Huneyn’de bu durumun mensuh olma ihtimali doğduğunu ve kendisinin nesh fikrini benimsemediğini ifade eden Tahâvî, bu hükmün mensuh olmadığını destekler mahiyette deliller zikretmiştir. Hz. Ömer’in Bera b. Malik’in selebini ganimet saydığı ve İbn Abbas’ın “Seleb

664 Tahâvî, Şerh, III, 137-139. 665 Tahâvî, Şerh, III, 133.

666 Aynî, İmam Şafiî’nin, kendisine yönelen düşmanı öldüren kimsenin öldürdüğü kimsenin selebini hak edeceği, düşmanı arkadan öldüren için ise böyle bir hak söz konusu olmayacağı görüşüne sahip olduğunu kaydetmiştir. Bkz. Aynî, Nuhab, XII, 258.

667 Aynî, Nuhab, XII, 259.

668 Buhârî, Humus, 18; Müslim, Cihad, 47; Ahmed b. Hanbel, III, 207; Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, VI, 498.

ganimettendir” dediğini haber veren rivayetleri nakletmiş ve seleb hükmünün mensuh olmayıp bazı savaşlara yahut kişilere has bir hüküm olduğunu belirtmiştir. Tahâvî’nin naklettiği bir diğer rivayette ise Halid b. Velid’in Mute harbinde Avf b. Malik’e selebin değerini çok yüksek bularak bir kısmını kendisine vermesini istemesi üzerine, meselenin Rasulullah’a (s) arzedilmesini anlatan hadistir. Hz. Peygamber (s) Halid’e selebin kalanını da ona vermesini emredince Avf “Gördün mü ey Halid! Verdiğim sözü yerine getirdim mi?” demiş ve Hz. Peygamber (s) onun bu sözüne sinirlenmiş, Halid b. Velid’e, selebin kalanını ona vermemesini emretmiştir.670 Tahâvî’ye göre şayet seleb Avf’ın hakkı olsaydı Hz. Peygamber (s) ona kızsa da onun hakkını ona verecekti.671

Beyhakî düşmanın selebinin onu öldürene verilmesine dair rivayetleri naklettikten sonra Tahâvî’nin naklettiği Halid b. Velid rivayetini de aktarmış ve bu rivayetin, Huneyn gazvesinde Hz. Peygamber’in (s) selebi öldüren kimseye verdiğinin sahabe arasında meşhur olduğuna delalet ettiğini ifade etmiştir. Fakat ona göre bu hadiste Hz. Peygamber’in (s) selebi Avf’a vermekten vazgeçmesinin sebebi onun Rasulullah’ın (s) komutanı Halid b. Velid’le laf dalaşına girişmiş olması ve bu şekilde komutanın saygınlığının tebası nezdinde zedelenmemesi içindir. Hz. Peygamber (s) selebi sonradan Avf’a vermiş de olabilir.672 Beyhakî Tahâvî’nin bu rivayeti, selebin

Avf’ın hakkı olmamasına hamletmesini eleştirmiş ve bunu insaf sahibi olmamak ve Sünnet’e muhalefet etmek olarak nitelendirmiştir. Hâlbuki ona göre Tahâvî’nin bunu da daha önce hiç mesnetsiz bir şekilde yaptığı gibi cezaların maddi olarak verilmesinin neshedilmeden önceki döneme irca etmesi gerekirdi.673

Tahâvî’nin naklettiği Bedir savaşında Ebu Cehil’i öldüren kardeşlerden sadece birine Rasulullah’ın (s) Ebu Cehil’in selebini verdiğini haber veren rivayete değinen Beyhakî, Tahâvî’nin “seleb öldürenin hakkı olsaydı ikisine de vermesi gerekirdi” yorumunu eleştirmiş ve Bedir savaşındaki ganimetleri Hz. Peygamber’in (s) ayetin beyanıyla dilediği kimselere dağıttığını, savaşa katılmayanlara da ganimetten pay verdiğini ve sonrasında ayetin nazil olup selebin öldürene verildiğini kaydetmiştir.

670 Müslim, Cihad ve Siyer, 44. 671 Tahâvî, Şerh, III, 138. 672 Beyhakî, Ma’rife, V, 117-121. 673 Beyhakî, Ma’rife, V, 121.

Ayrıca Beyhakî’ye göre bu iki kardeşten birinin Ebu Cehil’i bitkin düşürüp sonra diğerinin onu öldürmüş olma ihtimali de vardır.674

Hz. Ömer’in, Berâ’nın almak istediği seleb hususunda “Biz selebi ganimete dâhil etmezdik. Fakat Bera’nın selebi yüksek bir değere ulaştı. Ben onun beşte birini almaktan başka bir yol görmüyorum” dediğini haber veren rivayet ile İbn Abbas’tan nakledilen “Seleb ganimete dâhildir ve onda, beşte bir hak vardır” rivayeti hususunda Şâfiî’nin “Rasulullah’tan (s) sabit bir rivayet olsaydı terki caiz olmazdı. Hz. Peygamber (s) selebin azı yahut çoğunu istisna etmemiştir. Hz. Ömer’den nakledilen selebin beşte biri(nin alınacağına dair) rivayeti de bizim rivayetlerimizden değildir.” dediğini nakletmiş ve sonrasında da bu rivayeti Basralıların Enes b. Malik’ten naklettiklerini kaydetmiştir.675

Rivayetlerin zahirinde, selebin düşmanı öldürenin hakkı olduğu zikredildiği için Şafiî alimler bu görüşü esas almaktadır. Hanefî alimlerin ise savaşlarda tatbik edilen muhtelif uygulamaları göz önünde bulundurarak selebin mutlak olarak öldürene verilmesine karşı çıktıkları, bu fikri destekleyen hadiseleri de vaki olduğu zamana has bir uygulama olarak değerlendirdikleri görülmektedir. Her iki kanaati de destekleyen rivayet bulunduğu için Tahâvî de Beyhakî de bazı rivayetlerde tevile gitmek durumunda kalmışlardır. Sünnet’i algılayış tarzı yine hadisleri hükme bağlama noktasında belirleyici olmuştur.