• Sonuç bulunamadı

4. TAHÂVÎ ve BEYHAKÎ’NİN HAYATLARI ve ESERLERİ

2.3. Kedinin Artığı

Tahâvî konuyu doğrudan “Kedinin artığı babı”nda ele almış ve kedi gibi etleri yenmeyen hayvanların artıklarının da mekruh olduğunu ifade etmiştir. İmam Malik283,

Süfyan es-Sevrî, Şâfiî, el-Evzâî, Ahmed b. Hanbel, İshak ve Ebu Ubeyd gibi bazı âlimler kedinin artığının temiz olduğu kanaatine sahiptirler.284 Tahâvî, Ebu Yusuf ve

Muhammed eş-Şeybânî’nin de bu görüşte olduğunu kaydetmiştir.285 Kedi artığının necis olmadığını düşünen âlimlerin delillerine yer veren Tahâvî,

Ebu Katade’nin (54/674) abdest alırken gelen bir kediye abdest suyundan içirmesine şaşıran Kebşe’ye “Rasulullah’ın “Kedi pis değildir, etrafınızda çokça

gezinir.” buyurduğunu286,

Hz. Aişe’nin “Biz kedinin içmiş olduğu bir kap sudan Rasulullah’la beraber abdest alırdık”287 dediğini,

280 Kâsânî, Bedâi, I, 86.

281 Serahsî, el-Usûl, II, 6; Ünal, İmam Ebu Hanife’nin Hadis Anlayışı, s. 192-193. 282 Bkz. Serahsî, el-Usûl, II, 6; Menbecî, el-Lübâb, I, 88.

283 İbn Abdilber, el-İstizkâr, I, 167;

284 Aynî, Nuhab, I, 148; Luknovî, et-Ta’lîkü’l-Mümecced, I, 350.

285 Tahâvî, Şerh, I, 19. Tahâvî Muhtasaru İhtilâfi’l-Ulemâ’da Ebu Hanife ile birlikte Muhammed eş- Şeybânî’nin de kedinin artığını kerih gördüğünü kaydetmiştir. Bkz. Muhtasaru İhtilâfi’l-Ulemâ, I, 119. Serahsî de Tarafeynin bu konuda aynı kanaati paylaştığını, Ebu Yusuf’un kedi artığının necis olmadığı fikrine sahip olarak onlardan ayrıldığını kaydetmiştir. Bkz. Serahsî, el-Mebsût, I, 51. Muhammed eş- Şeybânî el-Camiu’s-Sagîr’de mekruh, zâhiru’r-rivaye’de “(kedinin artığı olmayan) başka bir su varsa diğeri varsa tercih edilir” şeklinde bir ifade kullanıp kerahatten söz etmediği için böyle bir farklılaşma söz konusu olmuş olabilir. Bkz. Semerkandî, Tuhfetü’l-Fukahâ, I, 54. Luknovî tenzihen mekruh kabul ettikleri için böyle bir ifade kullandıklarını söylemiştir. Luknovî, et-Ta’lîkü’l-Mümecced, I, 353. 286 Ebû Dâvûd, Taharet, 38; Tirmizî, Taharet, 69; Nesaî, Taharet, 53; İbn Mâce, Taharet, 32; Dârimî, Taharet, 63; Ahmed b. Hanbel, XXXVII, 272; Muvatta, Taharet, 22.

yine Hz. Aişe’den (r.a) nakledilen “Rasulullah (s) kediye su içirir ve onun artığından abdest alırdı”288 dediğini haber veren rivayetlere yer vermiştir.

Tâvûs, İbn Sîrîn (110/729), Ebu Hanife, İbn Ebî Leylâ289 ve Yahya el-Ensârî290

(143/760) gibi âlimlere göre ise bu rivayetlerin hiç birinde kedinin artığının temiz olacağına ilişkin bir delil yoktur. “Zira onlara göre ilk rivayette ancak kedinin evlerde dolaşması ve elbiselere temas etmesi kastedilmiş olabilir. Kaptan su içmesinde ise ne necisliğine ne de temizliğine bir delil bulunmaktadır. Hadisteki ilgili husus ise sadece Ebu Katade’nin fiilidir. Rasulullah’tan (s) nakledilen amelin hilafına huccet olması mümkün olan bir sözünün delil getirilmesi uygun değildir.”291 Hz. Aişe rivayetinin kedinin artığının temiz olduğuna delil olduğunu zikreden Tahâvî, araştırdığı zaman Hz. Peygamber (s)’den Kurra b. Halid- İbn Sîrîn- Ebu Hureyre kanalıyla nakledilen şu rivayetin buna muhalif olduğuna işaret etmiştir: “Rasulullah (s) şöyle buyurmuştur: “Kedinin yaladığı bir kabın temizliği bir yahut iki kere yıkanmasıdır.”292 Tahavî,

Muhammed b. Sîrîn’in Ebu Hureyre’nin merfû olarak naklettiği rivayetleri bazen onun sözüymüş gibi nakledip kendisine sorulduğu takdirde merfû olarak rivayet ettiğini ifade etmiş ve İbn Sîrîn’in bizzat bu hususa delâlet eden açıklamasını aktarmıştır Hadisin muttasıl bir isnatla nakledildiğini zikreden Tahâvî, hadiste geçen hükmün ilk rivayetlere muhalif olduğunu, isnadının sıhhatinden dolayı meseleyi vuzuha bu rivayetin kavuşturduğunu zikretmiş ve devamında kedinin su ictiği kabın yıkanması gerektiğini haber veren rivayetleri sıralamıştır.293

Beyhakî, eşek ve yırtıcı hayvanların artıklarına dair rivayetleri zikrettikten sonra yukarıda bahsi geçen Ebu Katâde rivayetini Şâfiî tarikiyle aktarmıştır. Hadisi Ebu Dâvûd’un da Sünen’ine aldığını kaydeden Beyhakî, Tirmizî’nin Buhârî’den naklettiği değerlendirmeye ve Şâfiî’nin görüşlerine yer vermiştir. Şâfiî’nin “Bu hususta Hz. Aişe, İbn Abbas, Hüseyin b. Ali ve başka sahabilerden de hadisler rivayet edilmiştir” dediğini nakleden Beyhakî ilgili rivayetleri tesbit etmiş ve eserine almıştır. Tahâvî’nin tercih ettiği; Muhammed b. Sirin’in Ebu Hureyre’den naklettiği rivayeti

288 Dârekutnî, Sünen, I, 110. 289 İbn Abdilber, el-İstizkâr, I, 166. 290 Aynî, Nuhab, I, 149.

291 Tahâvî, Şerh, I, 20.

292 Tahâvî, Şerh, I, 20; Darekutni, Sünen, I, 105, 112; Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, I, 374. 293 Tahâvî, Şerh, I, 20-22.

değerlendirmiş ve “Bazı raviler bu hadisi, Ebu Hureyre’nin köpeğin yalaması konusunda Rasulullah’tan (s) naklettiği rivayete dercetmek suretiyle hataya düşmüşlerdir. Sahih olan ise köpeğin yalaması hadisinin merfû’, kedinin yalaması rivayetinin ise mevkûf olmasıdır. Ali b. Cafer el-Cehdamî Kurra b. Halid’den o İbn Sirin’den o da Ebu Hureyre’den (onun sözü olarak) bu hadisi nakletmişlerdir ve birçok sika ravi de bu hususta onlara muvafakat etmişlerdir.” demiştir.294 Kedinin artığının

necisliğine dair rivayet edilen birkaç rivayeti nakledip tenkid eden Beyhakî, Şâfiî’nin

el-Ümm’deki görüşüne yer verdikten sonra konunun sonunda Tahâvî’yi tenkit

etmektedir. Ona göre Tahâvî, Kurra- İbn Sîrîn- Ebu Hureyre kanalıyla Rasulullah’tan (s) nakledilen rivayetin sahih olduğunu iddia etmiştir. Hâlbuki İbn Sîrîn’in sika talebeleri bu sözü Rasulullah’tan (s) merfu olarak değil Ebu Hureyre’nin kavli olarak rivayet etmişlerdir. Ebu Hureyre’den yapılan bu rivayette bile ihtilaf edilmiştir. Şayet Rasulullah’tan (s) bu hususta sahih bir rivayet nakledilmiş olsaydı Ebu Hureyre’nin farklı sözleri olmazdı. Tahâvî’nin Ebu Katade rivayetini tenkit etmesini de eleştiren Beyhakî onun bu konuda Rasulullah’ın (s) “Kedi pis değildir” dediğini haber veren Hz. Aişe rivayetini295 bilmediğini söylemiştir.296

Kedi artığının mekruh olduğunu ve abdest almanın caiz olmadığı görüşünün savunan Tahâvî’ye itiraz eden Beyhakî’nin kanaatini destekleyen merfû rivayetlerin sayıca fazla olduğu söylenmelidir. Bununla birlikte Tahâvî konunun sonunda kanaatini teyit eden mevkûf ve maktû rivayetlere yer vermiştir. Sahabe kavlinin sünnete taalluk etmesi noktasında Şafiî ve Hanefî mezhepleri arasında yaklaşım farklılığı söz konusudur. Bu farklılaşmanın sonraki dönemlere de aynıyla yansıdığı görülmektedir. Beyhakî’nin Tahâvî’yi Hz. Aişe rivayetini bilmemesi sebebiyle bu hükümlere vardığı şeklinde itham etmesine ihtiyatlı yaklaşılmalıdır. İlgili rivayeti Tahâvî Şerhu

Müşkilü’l-Âsâr’da nakletmiştir.297 Yine konuya dair bir diğer ihtilaf sebebi de herhangi

bir sahabiden aynı hadis hem merfû hem de mevkûf olarak nakledildiği zaman nasıl değerlendirilmesi gerektiği konusunda âlimlerin farklı usuller benimsemiş olmalarıdır.298

294 Beyhakî, Ma’rife, I, 315-316. 295 Ebû Dâvûd, Taharet, 38. 296 Beyhakî, Ma’rife, I, 316.

297 Bkz. Tahâvî, Müşkilü’l-Âsâr, VII, 73. 298 Aynî, Nuhab, I, 153.