• Sonuç bulunamadı

4. TAHÂVÎ ve BEYHAKÎ’NİN HAYATLARI ve ESERLERİ

2.30. Alışveriş Yapanların Muhayyerliği

Alışveriş akdi gerçekleştiren tarafların bundan vazgeçebilme muhayyerliğinin sınırları konusunda aynı rivayetlerden hareket eden mezhepler arasında görüş farklılıkları mevcuttur. Tahâvî konuya dair öncelikle,

İbn Ömer, Hakim b. Hızâm, Ebu Hureyre ve Semüra b. Cündeb’den bazı nüanslarla merfû olarak nakledilen, “Alışveriş yapanlar birbirlerinden ayrılmadıkça

aralarında satış yoktur. Yahut alışverişte muhayyerlik vardır.” rivayetlerini ve bunlara

yakın manadaki hadisleri aktarmıştır.576

Alışverişte muhayyerlik hususunda nakledilen bu rivayetlerin te’vili hususunda âlimlerin ihtilaf ettiklerini söyleyen Tahâvî, bazılarının bu ayrılığı “sözlerle ayrılmak” şeklinde anladığını ve satıcının “Sattım”, müşterinin de “Aldım” demesi halinde aralarında ayrılığın vuku bulmuş olacağı ve muhayyerliğin biteceği görüşünde olduklarını kaydetmiştir. Aynî, İbrahim en-Nehaî, bir rivayete göre Süfyan es-Sevrî, Rabîatu’r-Ra’y, İmam Malik, Ebu Hanife ve Muhammed eş-Şeybânî’nin bu görüşe sahip olduklarını kaydetmiştir.577 Onlara göre muhayyerlik; satıcı için “Sattım.”

dedikten sonra müşterini kabulüne kadar, müşteri için de kabul edinceye kadar söz konusudur ve müşteri kabul ettikten sonra muhayyerlik kalmamıştır. Talak konusunda nazil olan, “Eğer (eşler) birbirinden ayrılırsa Allah, bol nimetinden her birini zenginleştirir (diğerine muhtaç olmaktan kurtarır)”578 ayetini zikretmişler ve

erkek “Seni boşadım.”, kadın da “Kabul ettim.” dedikten sonra bedenleri ayrılmasa da akdin gerçekleştiğini, alışverişte de durumun aynı olup bedenler ayrılmasa da sözlerle ayrılığın vuku bulduğunu ifade etmişlerdir. Tahâvî, İsa b. Eban’ın (221/836) bu ayrılığı bedenen ayrılmaya hamlettiği ve bunu üzerinde ittifak olan sarf akdine kıyaslayarak açıkladığına dair sözlerini aktardıktan sonra, “alışverişin ancak bedenlerin ayrılması ile tamamlandığı” görüşünde olanların579 delillerini şu şekilde sıralamakta ve ardından

bunlara tek tek cevap vermektedir:

Alışveriş yapan taraflar, bu işlem bitinceye kadar “pazarlık yapanlar” olarak isimlendirirler, akit tamamlanınca “alan ve satan” ismini alırlar. O halde “ayrılığın sözle olacağı” iddiasında olanlara göre alışveriş sözle tamamlanmakta ve akit bitmektedir. Taraflar ise henüz yeni “alan ve satan” ismini almışken ve ayrılık da vuku bulmuşken muhayyerliğe gerek kalmamaktadır.

576 Tahâvî, Şerh, III, 271-273 577 Aynî, Nuhab, 1I, 413. 578 Nisâ, 4/130.

579 Aynî, Said b. el-Müseyyib, İbn Şihâb ez-Zührî, ‘Atâ b. Ebî Rabâh, İbn Ebî Zi’b, Süfyan b. Uyeyne, Evzâî, Leys b. Sa’d, İbn Ebî, Müleyke, Hasan-ı Basrî, İshak, İmam Şafiî, Ahmed b. Hanbel, İbn Cerîr et-Taberî ve Zâhirî âlimlerin bu görüşü savunduklarını kaydetmiştir. Bkz. Aynî, Nuhab, XI, 417.

Abdullah b. Ömer’in birinden bir şey alırken kabul etmek istemediği zaman kalkıp gittiği ve sonra geri döndüğü rivayet edilmiştir.580 O ise Rasulullah’tan (s) satım

akdi yapanların ayrılıncaya kadar muhayyer olacağı sözünü işitmiştir. İşte ona göre ayrılık bedenen oradan ayrılmakla gerçekleşmektedir.

Ebu Berze’nin, “Görüyorum ki siz de henüz ayrılmamışsınız.” sözü de bedenen ayrılma gerçekleşmeden henüz akdin tamamlanmadığını düşündüğünü göstermektedir.581

Tahâvî, “alan-satan” isimlendirmesine dair itiraza yönelik; bu iddiada bulunanların dilin genişliğinin farkında olmadıklarını, çünkü alışverişi bizzat yapan değil alışveriş yapmaya yakın olanın da böyle isimlendirilebileceğini, Hz. İsmail yahut İshak’ın da kesilmediği halde buna yaklaştığı için حيبذ (kesilmiş) olarak isimlendirildiğini söylemektedir. Yine ayrıca Rasulullah (s) bir hadiste pazarlık eden kimse için “alışveriş yapan” lafzını kullanarak, “Bir kimse kardeşinin pazarlığı üzerine

pazarlık kurmasın.” buyurmuşlardır.582 İbn Ömer’in fiili konusunda ise Tahâvî, “Hz.

Peygamber (s)’den işittiği ayrılığı tam bilememiş olması muhtemeldir. Ayrılığın bedenen olması gerektiğini düşünmüş de olabilir, sözlü olmasını düşünüp de kendisine daha kuvvetli bir delil gelmediği için ihtiyaten bedenen ayrılmayı seçmiş de olabilir.” demiştir. Onun akdi ancak ayrılığın tamamlayacağını düşünmediğine onun şu sözünün delil olduğunu ifade etmiştir: “Satış anında diri olan şey (satıştan sonra ölürse bile) müşterinin malıdır.”583 Tahâvî bu rivayetin, İbn Ömer’in henüz taraflar ayrılmadan

sözle satışın gerçekleştiği görüşünde olduğuna delalet ettiğini düşünmektedir. Tahâvî’ye göre Ebu Berze hadisi de onlar için hüccet olamaz. Çünkü burada satan kişinin atını eyerlemek için oradan ayrıldığı halde Ebu Berze bu ayrılığı dikkate almayarak, “Görüyorum ki siz henüz ayrılmamışsınız.” demiştir. Sanki o, alışverişin tarafları arasında âlim-satıma dair bir anlaşmazlık olduğu için, alışverişi tamamlayacak bir ayrılmanın gerçekleşmediğini söylemektedir. Tahâvî Hz. Peygamber (s)’den nakledilen; “Kim bir buğday satın alırsa onu teslim almadan

580 Müslim, Buyu’, 45; Tahâvî, Şerh, III, 275. 581 Tahâvî, Şerh, III, 275.

582 Buhârî, Buyu’, 58; Müslim, Nikâh, 50, Tirmizî, Nikâh, 38; Ebû Dâvûd, Nikâh, 18; Nesâî, Buyu’, 20; İbn Mâce, Ticârât, 13.

satmasın”584 rivayetinin de, henüz meclisten ayrılmadan teslim almış olma ihtimali bulunduğu için, bedenen ayrılmanın akit için şart olmadığına delil olduğunu söylemiştir. Tahâvî bu bapta son olarak nazarî değerlendirme yapmış, nikâh ve icâre akitlerinin ayrılma ile değil o anda söz ile gerçekleştiğine dikkat çekerek, satım akdinin de böyle olması gerektiğini ifade etmiştir.585

Beyhakî ise öncelikle satım akdinin meclisten ayrıldıktan sonra tamamlanacağına dair Şâfiî’nin nakletmiş olduğu rivayetleri aktarmıştır. Sonrasında ‘Amr b. Şuayb’ın Abdullah b. Amr’dan merfû olarak naklettiği, “Bir adam diğer bir

adamdan bir şey almak isterse - satışta muhayyerlik verilmesi haricinde - onlar bulundukları yerden ayrılıncaya kadar muhayyerdirler.” rivayetine yer vermiş ve

Şâfiî’nin “Biz bu hadislerle amel ederiz. Bu ayrıca Hicaz ehli ve ekseri diğer beldelerin hadis ehli olanlarının da görüşüdür.” şeklindeki sözü ile “pazarlık yapan, alan-satan” isimlendirmesine dair değerlendirmesine yer vermiştir. “Hadisleri bildiğini iddia eden ve mezhebine göre onları tesviye eden kişi” sözleriyle Tahâvî’ye atıfta bulunan Beyhakî onun İbn Ömer’in “Satış anında diri olan şey (satıştan sonra ölürse bile) müşterinin malıdır.” dediğinden hareketle İbn Ömer’in henüz taraflara ayrılmadan söz ile satım akdinin tamamlanacağı görüşünde olduğu iddiasına itiraz etmektedir. Beyhakî’ye göre İbn Ömer’den nakledilen bu rivayet Tahâvî’nin anladığı gibi, onun, muhayyerliğin meclisten bedenen ayrılıncaya kadar devam etmesine dair yaptığı rivayete muarız değildir. Çünkü malın mülkiyeti alıcıya geçmiş olmakla birlikte muhayyerliğin de halen devam etmesi mümkündür. Tahâvî’nin Ebu Berze rivayetine yaptığı yorumu aynen aktaran Beyhakî, onun hadisi mezhebine göre zorladığını ve atı alan ve satan kişilerin atın yanında gecelediklerini, sabah satıcının kalkıp atı eyerlemeye başladığını ve bu sırada henüz ikisinin de meclisi terk etmediklerini bilmediğini ifade etmiştir. Rivayette satıcının satışı inkâr ettiğine dair bir ifade olmadığını belirten Beyhakî, Tahâvî’nin yorumunu, “yaptığı tevilin doğruluğuna delalet etmesi için hadiste olmayan bir şeyi hadise eklemek” olarak nitelemiş ve bunun hoş görülen bir davranış olmadığını ifade etmiştir.586

584 Buhârî, Buyu’, 51; Müslim, Buyu’, 29. 585 Tahâvî, Şerh, III, 278.

Konuya dair değerlendirmeler göz önüne alındığında mezheplerin sünnet anlayışlarının Tahâvî ve Beyhakî’nin yaklaşımlarında doğrudan belirleyici olduğu görülmektedir. Hadislerin zahirinden hareket eden Şafiî âlimler fetvayı o doğrultuda vermişlerdir. Hanefîlerde ise yine Kur’an ve hadislerin umumundan çıkardıkları “asl”a irca ön plandadır. Beyhakî, Tahâvî’nin bazı hadisleri bu çerçevede tevil etmeye çalışmasını tenkit etmektedir. Delaleti kat’î olmayan rivayetlerin her iki tarafın görüşlerini desteklemesi muhtemeldir.