• Sonuç bulunamadı

4. TAHÂVÎ ve BEYHAKÎ’NİN HAYATLARI ve ESERLERİ

1.2. BEYHAKÎ’NİN MA’RİFETÜ’S-SÜNEN VE’L-ÂSÂR’I

1.2.2. Eserin Mukaddimesi

İslâmî literatürün önemli özelliklerinden biri de mukaddime geleneğidir. Müslüman âlimler genellikle, telif edecekleri eserde ele alacakları konuya dair bir takdim ile eserlerine giriş yapmakta ve bu mukaddimede bazı bilgilendirmelerde bulunmaktadırlar. Eseri eline alan muhatabın ilk karşılaşacağı bölüm olması hasebiyle mukaddimelere önem atfedilmiş bazen bu ehemmiyetin derecesini ifade için biraz da mübalağalı bir tarzda “Mukaddimenin eserden daha fazla meşhur olduğu” söylenebilmiştir. Bazı eserlerin mukaddimesi eserden başka isimle anılır olmuştur.76

Beyhakî de Ma’rifetü’s-Sünen’e uzunca bir mukaddimeyle giriş yapmaktadır.

75 Beyhakî, Ma’rife, I, 129-130.

76 İbn Hacer’in Fethu’l-Bârî isimli eserinin mukaddimesi, Hedyü’s-Sârî ismiyle meşhur olmuştur. Müslim, Dârimî ve İbn Mâce’nin eserlerinin girişlerinde yer alan mukaddimeler de önemli bilgileri haizdir.

Eser, Şâfiî’nin görüş ve dayanaklarının daha iyi öğrenilmesi maksadıyla telif edildiği için mukaddimede ağırlıklı olarak Şâfiîye dair bilgiler yer almaktadır. Şâfiî’nin Sünnet’e ittiba hususundaki gayretinden sıklıkla bahseden Beyhakî, bunun temelinde yatan etkenlere temas etmekte, Şâfiî’nin Sünnet’in de vahiy kaynaklı olduğu ve bağlayıcılığına dair görüşlerini ve bu konuda Kur’an ve Sünnet’ten delillerini nakletmektedir.77

Beyhakî “haberin kabul şartları” konusunda Şâfiî’nin hadisin kabul edilebilmesi hususunda ravide aradığı şartlara değinmektedir. Kaydettiğine göre Şâfiî, bir hadisin makbul addedilebilmesi için ravisinin; sika, hadiste doğruluğu ile meşhur, rivayet ettiğini kavrayabilen, hadisin manasını bozabilecek lafızları bilen, aksi takdirde hadisleri işittiği gibi lafzen nakleden, ezberinden naklediyorsa ezberi iyi olan, kitaptan naklediyorsa kitabını iyi muhafaza eden, hadis hafızları kendisine rivayette iştirak etmişlerse onlara muvafık rivayette bulunan, hocasından işitmediği bir hadisi nakletmeyen yani tedlisten beri olan, mevkûfu merfû gibi nakletmeyen ve hatası çok olmayan bir kimse olmasını şart koşmaktadır.78 Görüldüğü üzere Şâfiî hadis usulü

eserlerinde detaylarıyla ele alınacak meselelerin temelini atmış olmaktadır. O kendisine kadar gelen ve dağınık halde olan muhaddislerin prensiplerini derleyip toparlayan ve sistematize ederek bir “usul” disiplininde ele alan ilk âlimdir.

Beyhakî’nin mukaddimede ele aldığı ilgi çekici konulardan biri de “Irak ehlinin hadisleriyle Medine yahut Hicaz âlimlerinden nakledilen hadisler” meselesidir. İki ilmî merkezin hadislerini mukayese maksadıyla bir başlık açan Beyhakî, Iraklıların hadislerinin zemmedildiğine dair Sad b. Ebi Vakkas (55/675), Abdullah b. Amr (65/685), Hz. Aişe (58/678), Tavus (106/725), Zührî (124/742), Hişam b. Urve (146/763) ve İmam Malik’ten rivayetler nakledildiğini belirtmiştir. Şâfiî’nin “Hem beldemizden hem de Irak’tan sıdkı ve hıfzı ile meşhur olanların rivayetlerini kabul ederiz” şeklindeki kanaatini nakleden Beyhakî, Iraklılardan çok fazla münker ve müdelles hadis geldiği için selefin onların rivayetlerine hoş bakmadıklarını daha sonra gelen bazı âlimlerin hadis konusunda hassas davranarak eserler telif ettiklerini ve bu sebeple onların da makbul âlimler olduklarını söylemiş ve Şâfiî’nin Şu’be b.el-

77 Beyhakî, Ma’rife, I, 61-74. 78 Beyhakî, Ma’rife, I, 76-77.

Haccâc’ı (160/776) öven rivayetlerine yer vermiştir. Irak yöresinden de büyük muhaddisler çıkabildiğini ifade eden Beyhakî, ihtilaflı durumlarda Hicaz rivayetlerinin tercihe daha şayan olduğunu vurgulamış ve onların Rasulullah’ın (s) Sünnet’ini en iyi bilen olmaları, hadis âlimlerinin çoğunluğunun bu bölgede toplanması gibi sebeplerden dolayı rivayetlerinin ruchaniyeti bulunduğunu belirtmiş ve Hicaz rivayetlerini âlimlerin daha tercihe şayan kabul ettiklerine dair rivayetlere yer vermiştir.79

Âlimler arasında ihtilafa sebep olan meselelerden biri olması hasebiyle “mürsel hadisler” meselesini ele alan Beyhakî Şâfiî’nin bu konuda;

a. Mürsel hadis başka tariklerden müsned olarak nakledilmişse,

b. Başkasının mürselleri onu destekliyorsa (Birinci maddeden daha zayıftır) c. Rasulullah’tan (s) nakledilen rivayetlerdeki bir asla dahil oluyor yeni

hükümler getirmiyorsa,

d. Âlimlerin ekserisinin fetvası mürseli destekliyorsa kabul edilebileceği kanaatinde olduğunu belirtmiş, onun “Kibâr-ı tabiînden sonraki dönem âlimlerin mürsellerini kabul etmem” dediğini kaydetmiştir.80

Mürseller konusunda “Biz mensuh olmadığı sürece sahih ve muttasıl bir hadise âlimlerin hepsinin muhalefet ettiğine şahit olmadık. Mürsellerin ise çoğuna ilim ehlinin muhalefet ettiğini gördük.” değerlendirmesi yapmıştır.81 Beyhakî’nin

sözlerinden onun, Şâfiî ve muhaddisler gibi, mürsel hadislere genel manada menfi bir bakış açısına sahip olduğu anlaşılmaktadır.

Hadis tahammül yolları, icma, ictihad, âmm-hass, emir-nehy nâsih-mensuh ve muhtelifu’l-hadis konularına dair Şâfiî’nin görüşlerini82 nakleden Beyhakî, eserinde çokça hadis tahrici yaptığı için Kütüb-i Sitte’den de bahsetmektedir. Beyhakî özellikle Buhari ve Müslim’in Sahih’lerine çok fazla atıfta bulunmaktadır. Ona göre

Sahihayn’deki bütün hadisler sahihtir. Buhari ve Müslim’in şartlarına uymadığı için

eserlerine almadıkları sahih rivayetler de Ebu Dâvûd, Tirmizi ve Nesai’nin Sünen’leri

79 Beyhakî, Ma’rife, I, 85-86. 80 Beyhakî, Ma’rife, I, 94. 81 Beyhakî, Ma’rife, I, 95. 82 Beyhakî, Ma’rife, I, 96-106.

ile İbn Huzeyme’nin Sahih’inde yer almaktadır. Onların eserlerinde kendi ictihadlarına göre zikretmiş oldukları hadisler de üç çeşittir:

a. Hadis âlimlerinin sahihliği hususunda ittifak ettikleri rivayetler ki mensuh olmadıkça hiç kimse bunlara muhalefet etme hakkına sahip değildir.

b. Zayıflığı hususunda ittifak edilenler ki bunlara da itimat edilmemesi gerekir. c. Sübutunda ihtilaf olanlar. Kimi âlimler kendilerinin vakıf olduğu, diğer

âlimlerin bilmediği bazı cerh edici sebeplerden dolayı zayıf saymışlardır. Kimileri de sahih saymışlardır. Sonra gelenler bunlar konusunda ictihadta bulunup tercihte bulunacaklardır.83

Beyhakî’nin Kütüb-i Sitte hadislerine yaklaşımı ifade etmeye çalıştığımız gibidir. Özellikle Buhari ve Müslim hadisleri için nesh söz konusu değilse aksi yönde fetva verilmesini kabul etmemekte, diğer âlimlere ise nisbeten ihtiyatlı bakmaktadır. Beyhakî’nin tahric esnasında yaptığı atıfların ekseriyetinin Sahihayn’dan olduğu göz önüne alınırsa peşinen delilleri hususunda muhalefet kapısını kapatmış olmaktadır. Muhalefet konusunda biraz makul karşıladığı diğer sahih hadis eserlerine atfı ise

Sahihayn’e göre yok denecek kadar azdır. Sahih hadisleri eserinde toplayan Sünen

sahipleri arasında İbn Mace’yi zikretmediği görülmektedir.

Hanefî ve Şâfiî âlimlerin ihtilaf konularından biri olan “sahabe kavli” meselesini ele alan Beyhakî Şâfiî’nin “Kitap ve Sünnet’ten delil yoksa sahabe kavline bakarız” dediğini nakletmiştir. Deliller sıralamasında ise Şâfiî’nin “Kitap ve sahih Sünnet, İcma, İhtilaf olmayan sahabe kavli, Sahabe İhtilafı, Kıyas” şeklinde bir hiyerarşiyi benimsediğini ifade etmiştir.84

Şâfiî’nin kıyası ve özellikle reyi hoş görmediği sadece zaruret anında caiz gördüğüne dair rivayetlere yer veren Beyhakî,85 Şâfiî’nin itikâdî görüşlerine de ayrı

bir başlık açmış ve uzunca onun akait konularındaki görüşlerine dair nakillerde bulunmuştur.86 83 Beyhakî, Ma’rife, I, 106. 84 Beyhakî, Ma’rife, I, 107. 85 Beyhakî, Ma’rife, I, 108-109. 86 Beyhakî, Ma’rife, I, 112.

Mukaddimenin son kısmını da Şâfiîye ayıran Beyhakî onun faziletleri, ibadet ve taati, âlimlerin onun hakkındaki hüsnü şehadetleri ve biyografisine dair bilgiler aktarmaktadır. “Kureyş’in üstünlüğü ve onların arasından da birisinin çıkacağı”, “Allah (c.c) Teala’nın her yüzyılın başında birini gönderdiği” gibi rivayetleri aktaran Beyhakî, bahsi geçen Kureyşlinin ve ikinci yüzyılın başında gelecek zatın Şâfiî olabileceğini söylemiştir.87

Beyhakî eserini Şâfiî’nin görüş ve delillerinin sağlam bir şekilde öğrenilmesi gayesine matuf olarak telif ettiği ve talep üzerine de Tahâvî’ye reddiyelerde bulunduğunu söylese de mukaddimede verdiği bilgilerden onun Tahâvî tenkitlerini de ziyadesiyle önemsediği ve eserin telifinde önemli bir etken olduğu anlaşılmaktadır. Zira naklettiği bilgiler Hanefî ve Şâfiî âlimlerin ihtilaflarına sebep teşkil eden ana maddelerdir. Eserin henüz mukaddimesinde bu konulara dair Şâfiî’nin görüşlerini aktarmak suretiyle peşinen Tahâvî’ye reddiyede bulunmuş olmaktadır. Nitekim eserde reddiyeleri naklederken bu konulara dair neredeyse hiç detay vermemektedir. Beyhakî Şâfiî’nin görüşlerinin Tahâvî’ye cevap olduğunu açıkça zaten ifade etmiştir.

Eserin telifinde takip edilen metod eserin telif gayesini de ortaya koyar niteliktedir.