• Sonuç bulunamadı

1.5. Amerikan DıĢ Politikasında Kullanılan Güç Unsurları

1.5.1. DıĢ Politika Aracı Olarak YumuĢak Güç

gözlemlenmiĢtir. Fakat bu dönemde ekonomik ve askeri yardım oranların da oynamalar görülmüĢtür. Ekonomik yardım oranı yüzde 35‟ten yüzde 22‟ye, askeri yardım oranı ise yüzde 30‟dan yüzde 24‟e düĢmüĢtür. Bu dönemde kalkınma yardımları artıĢ gösterirken ekonomik ve askeri yardımların düĢüĢe geçmesi çeliĢkili bir durum olmuĢtur. Fakat bu durum Irak SavaĢı‟nda değiĢiklik göstermiĢtir.131

Güçlü bir devletin güç dengesi politikaları dönemsel olarak değiĢiklik göstermektedir.

Morgenthau‟ya göre güç dengesi politikasının temel unsurları böl ve yönet, silahlanma, toprak paylaĢımı ve ittifak oluĢturmaktır. Washington hükümeti de Irak SavaĢı'nda böl ve yönet unsurunu kullanmıĢ ve çeĢitli nedenlerle Saddam Rejimi‟ni sonlandırarak ekonomik ve askeri yardımları öne sürmüĢtür. Bu yardımlarda bir devletin güç dengesi siyasetinde önemli politika araçlarını oluĢturmaktadır.132

Terör saldırılarından sonra demokrasi kavramına daha da önem veren ABD‟nin Irak‟ta da tesisat projelerini geliĢiminin yanında terör eylemlerinden sonra demokrasiyi güçlendirme giriĢimlerine dayanarak 18 milyar dolarlık bir bütçe ile yardımda bulunması, Amerikan dıĢ politika hedeflerini daha da belirginleĢtirmiĢtir. Fakat bu giriĢimler baĢarıya ulaĢamamıĢ takdim edilen kaynaklar yetersiz kalmıĢtır. Irak‟ın Ģimdilerde ki geliĢim düzeyi ise bu durumu yeterince kanıtlamaktadır.133 Bu sebeple dıĢ yardımların geliĢi ve iĢleyiĢi hem yardımı yapan ülkeyi hem de yardım alan ülkeyi etkilemektedir. Amerikalı Senatör J. W. Fulbright dıĢ yardımların geniĢ kapsamlı olduğunu gerek diğer ülkelerdeki Amerikan üslerinin desteklenmesi gerekse yol ve köprü inĢasına yardımcı olarak Amerikan mallarının alınması için krediler açmak gibi birçok unsurun dıĢ yardımın içeriğinin geniĢletildiğini ifade etmektedir. Bu nedenle Amerika‟nın çeĢitli nedenlerle güç dengesi politikalarını uygulayıp dıĢ yardım kavramını etkili bir Ģekilde kullanması, BirleĢik Devletler‟in dıĢ yardım programının iĢleyiĢini sağlamakta ve güç dengesini aktif kılmaktadır.134

1.5. Amerikan DıĢ Politikasında Kullanılan Güç Unsurları

YumuĢak güç kavramı ilk olarak Joseph S. Nye‟ın 1990 yılında yayımladığı bir makalede tanımlanmıĢ ve Amerikan dıĢ politikasında tercih edilen bu modele de açıklık getirilmiĢtir. Joseph S. Nye‟a göre yumuĢak güç, askeri güç ya da ekonomik yaptırımlar yoluyla karĢı tarafın politikalarını değiĢtirmek değil, dünya siyasetinde gündem belirleme, uluslararası kurumların desteği ve etkileme yöntemiyle önemli bir etki yaratmaktır.136 Özellikle Soğuk SavaĢ sonrasında ABD‟nin hegemonik liderlik arayıĢlarını açıklayan bu kavram, BirleĢik Devletler‟in uyguladığı güç modeline de anlamada yardımcı olmuĢtur. Bu dönemde Rusya ve AB‟nin gerilemesinin üzerine Çin ve ABD‟nin hegemonik çıkarlarını sürdürme isteği ABD‟yi tehditkâr ve sert politikalardan ziyade, uluslararası desteği arkasında barındıran daha uyumlu bir politika tercihine götürmüĢtür.137 Öyle ki yeni bir kıtayı keĢfetmek, oranın insanlarından ve kaynaklarından yararlanmak yumuĢak gücün en önemli özelliğini meydana getirmektedir. Ġnsanların üzerine inceden iĢleyen bu güç unsuru gerek ülkenin politika yöneticilerini gerekse ülke insanlarını karĢı tarafa karĢı sorumluluk altına sokmuĢtur. Güçlü devletlerin kullandığı bu sistem uluslararası arenada da hâkimiyetlik olgusunu daha da güçlendirmiĢtir.138 Örneğin BirleĢik Devletler Soğuk SavaĢ döneminden sonra Sovyet Bloğu‟nun çöküĢünün ardından bulunduğu bu yeni statü ile tehdit politikalarıyla bütünleĢmiĢ bir siyaset izlemiĢ zaman içinde uluslararası toplumdan destek bulmak adına yumuĢak güç unsuruna gereksinim duymaya baĢlamıĢtır.139 Bu sebeple güçlü devletler sert gücün yanı sıra alınan uluslararası destek sayesinde ülkelerarası subay değiĢimi, ortak eğitimlerin yapılması, askeri yardımlar gibi yumuĢak güç unsurlarına baĢvurmuĢlardır. ABD eski Savunma Bakanı William Perry devletlerin ordudaki bu tür faaliyetleri desteklemesi diğer yabancı askerlerin Amerikan yaklaĢımını daha iyi benimsemesine ve ona göre Ģekil almasını sağlayarak bunu da ortaya çıkabilecek herhangi bir savaĢı önleyen etken olarak değerlendirmektedir.140 Devletlerin bu politikayı uygulamasındaki en önemli amaç menfaatlerini korumaktır. Bunu yaparken ise alternatif yöntem ülkelerin varlığını devam ettirebilmelerinde hayati rol oynayan ekonomik geliĢimdir. Ġkinci Dünya SavaĢı‟ndan yıkık bir Ģekilde çıkan Japonya ekonomik geliĢimini tamamlayarak ve günümüz Ģartlarında uluslararası sistemde ekonomik gücü elinde bulundurarak söz sahibi olmuĢtur. Richard

136 Nye, 2017: 24.

137 Özel, 2018: 5. Amerika‟da düĢünce merkezi olarak görev yapan CSIS‟ın (Center for Strategic and International Studies), 2006‟da oluĢturduğu Akıllı Güç Komisyonu‟nun „Daha Akıllı daha güvenli Amerika‟

isimli raporuna göre Washington yönetiminin dünya devletleri üzerinde bir söz sahibbi olabilmesi için askeri güç yeterli olmamakta, bunun yerine akıllı güç olarak nitelendirilen yumuĢak güç unsurunun devreye sokulması öngörülmüĢtür. Bu durum Washington yönetiminin dıĢ politika kararlarında uyguladığı hegemon politikalarını

meĢru kılmıĢtır.

(https://www.kamudiplomasisi.org/pdf/abdkdstratejisi.pdf (eriĢim tarihi: 23.12.2019)).

138Kılıçkaya, 2005: 1.

139 Özel, 2018: 5.

140 Nye, 2017: 165.

Rosecrance‟ye göre askeri çıkarlarını korumak isteyen ABD‟ye karĢılık Japonya ekonomik ve ticari yöntemlerini geliĢtirerek bir denge kurmak istemektedir. Yapılan araĢtırmalara göre ABD silahlanma yarıĢında yüzde 50 oranında bir paya sahipken Japonya‟nın ise askeri olmayan alandaki üretim Ģekli yüzde 99 oranındadır. Görüldüğü üzere Japonya Ġkinci Dünya SavaĢı‟nın ardından yıkılmıĢ bir vaziyette çıksa da ekonomisini geliĢtirerek kendisine alternatif bir güç olanağı yaratmıĢtır. Ülkelerin günümüzdeki silahlanma yarıĢında da Japonya‟nın geçmiĢte kendisini bombalayan ABD‟ye göre daha fazla geliĢim gösterdiği açıktır.141

Sert güç uygulayan devletler kısa zamanda baĢarı sağlamıĢlarsa da uzun zaman içinde bu baĢarı aynı kalmayabilir. Özellikle bu süreçte yenilen devlet farklı yöntemlerle savaĢın galibi olmaya çalıĢır. Yukarıda bahsedildiği gibi Japonya bu durumu iyi bir Ģekilde değerlendirerek eğitim, ekonomi, askeri ve kültürel olarak yumuĢak güç anlamında kendini her anlamda geliĢtiren bir devlet olarak ortaya çıkmıĢtır.142

Tarihsel süreçte de yumuĢak güç kavramının kullanımı görülmektedir. Diplomasi dilinde Fransızcanın meĢru hale gelmesi ve Birinci Dünya SavaĢı sonrası ülkelerin yaptıklarının bedelini ödetmek amaçlı kurulan ofis birimleri, Soğuk SavaĢ zamanında ABD ve SSCB‟de benimsediği ülküleri yaymak amaçlı ekonomi propagandalarını kullanmaktadır.

Devletler ekonomi politikalarına önem vererek aktif bir dıĢ politika izlemek isterler.

Ekonominin yanı sıra sanat eğitimi, bilim gibi alanlarda da birtakım çeĢitli yardımlar sağlayarak bu alanda da geliĢim gösterirler. Özellikle karĢı ülkenin gözünde yüksek bir profil oluĢturmak için ülkeler, yukarıda anlatılan yumuĢak güç stratejilerini kullanmaktadırlar.143

Bu dönemde özellikle teknolojinin geliĢimiyle birlikte kitle iletiĢim araçlarının kullanımın artması siyasal propagandanın elini güçlendirmiĢtir.144

Örneğin Amerikan eski BaĢkanı Roosevelt, 1942‟de SavaĢ Enformasyon Ofisi (OWI) ve diğer yandan Stratejik Hizmetler Ofisi (OSS)‟ni devreye sokmuĢtur. Bilgi toplama ve propaganda amaçlı kurulan bu örgütlere Amerikan hükümeti tarafından yanlıĢ bilgilerin yaygınlaĢtırılması misyonu yüklenmiĢtir. Hükümet bununla da kalmayarak Hollywood filmlerinde ise Amerikan faydacılığına hizmet eden filmlere onay göstermiĢtir.145

141Baharçiçek, 2000: 276. Fakat Joseph Nye yumuĢak güç unsurunu taklit etmenin sonucunda bu durumun baĢarılı olan ülkeye zarar verdiğini öne sürmüĢtür. Bu durum için Japonya önemli bir örnektir. Örneğin 1980‟li yıllardaki sanayi geliĢiminde büyük bir baĢarı kaydeden Japonya bu geliĢimin sonucunda çoğu ülke tarafından taklit edilmiĢtir. Bu durum Japonya‟nın Pazar rekabetinde geri planda kalmasına neden olmuĢtur. (Özel, 2018:

17).

142 Atılgan ve Tunç, 2017: 232.

143 ÇavuĢ, 2012: 27.

144 Gültekin, 2007: 239.

145 Nye, 2017: 147.

Amerikan kültürünün ve değerlerinin yaygınlaĢtırılması kadar Amerikan ekonomisinin de dünya piyasalarında etkin hale getirilmesi adına önemli çalıĢmalar yürütülmüĢtür. Bu açıdan Washington yönetimi tarafından geliĢimini ve kalkınmasını tamamlayamayan ülkelere verilen Marshall Yardımı, yumuĢak güç unsurlarının bir örneğini oluĢturmuĢtur. ABD DıĢiĢleri Bakanı Marshall‟ın 1947‟de yaptığı konuĢma gereği gereksinimler belirlenmiĢ ve 1948‟de ise „Ekonomik ĠĢbirliği Kanunu‟ ülke yönetimi tarafından onaylanmıĢtır. Böylece Marshall Yardımı Türkiye‟yi ekonomik anlamda bağımlı hale getiren bir yumuĢak güç niteliği taĢımıĢtır.146

Marshall Yardımı sadece ekonomik anlamda değil bu yardımdan yararlanan ülkelerin demokratikleĢmesi, ekonomik ve askeri hedeflerin gerçekleĢtirilmesi için de bir araç olarak görülmüĢtür. Bu konuda popüler kültürün etkisi yadsınamazdır. Avusturyalı yazar Reinhold Wagnleither Avrupa toplumunun yararlandığı Marshall Yardımı‟nın sadece ekonomiye değil aynı zamanda Avrupa‟nın demokratikleĢmesi adına ciddi bir katkısının olduğunu vurgulamıĢtır. ABD‟nin bizzat üzerinde durduğu modernlik, demokrasi ve çeĢitli konulara getirilen yeniliğin kattığı hareketlilik, kendi içinde yaĢadığı çeĢitli çatıĢmalardan sonra Avrupa için yeni açılan bir koridor olarak görülmüĢtür. Marshall Planı ve ardından NATO‟nun kurulması bu kurumların akıĢını hızlandıran dolarların yanında Amerikan popüler kültürüne dair fikirlerin yaygınlaĢması Amerikan yumuĢak güç unsuruna hizmet eden düĢünce tarzını oluĢturmuĢtur.147

ABD‟nin yumuĢak güç politikaları Marshall Yardımı ile kısıtlanmamıĢ aynı zamanda BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) ile de bölge ülkelerinin kültürel ve demokratikleĢme anlamında aktif hale getirilmiĢtir. ABD bu projeyi Amerika‟nın Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasında kültürel ve ekonomik anlamda bir yaptırım unsuru olarak kullanmıĢtır. Bunun yanı sıra Washington yönetimi zengin petrol kaynaklarına sahip ülkelerin bu kaynaklarından yararlanmak adına BOP projesi gibi yumuĢak güç unsurlarını stratejik bir Ģekilde kullanmıĢ, Türkiye ise Batının çıkarlarıyla bütünleĢmiĢ bu projede model ülke görevini üstlenmiĢtir.148

Bu proje ile ABD‟nin güvenilir müttefiki olarak görülen Türkiye, zamanla bu projeden çıkartılıp demokratik ılımlı Ġslam devleti konumuyla bütünleĢtirilmiĢtir. Böylece ABD bir NATO ülkesi ve AB adayı gibi kalıplarla bahsedilen Türkiye‟yi model ülke yerine demokratik ılımlı Ġslam devleti olarak adlandırmıĢtır. Çıkarlarıyla hareket eden ve ülkeleri

146 Gökbayrakağaçdan, 2018: 784-785.

147 Wagnleitner, 1999: 515. Aynı zamanda melez bir yapıyı barından Amerikan toplumu, sahip olduğu çeĢitli ırka mensup insanlarla çok kültürlü bir yapı sunmaktadır. Amerikan kültürü bu yapı karĢısında benimsenen bir popüler kültür Ģeklini sahip olabilmektedir. Dolayısıyla gerçekleĢen modernleĢme çabaları, Amerikan kültürünün popülariteliğinin korunmasına da yardımcı olmuĢtur. (Pehlivan, 2007: 274).

148 Gökbayrakağaçdan, 2018: 785.

istediği kalıba oturtmak isteyen Washington hükümetinin bu tutumu yumuĢak güç unsurunu etkili bir Ģekilde kullandığını göstermektedir.149

YumuĢak gücü kullanmanın en etkili yönü ise ekonomik bağımlılığı dıĢ politikada bir araç haline dönüĢtürmektir. Bu noktada dıĢ ekonomilere bağımlı hale gelebilmek Amerika‟nın dıĢ politikada kullandığı yumuĢak güç unsurlarındandır. 1973 yılında ulusal para sistemini dolar endeksli hale geldiği, altının dolara çevrilebileceği ve dolarında talebe göre altına çevrileceğini kabul gören Bretton Woods sisteminin sonlanmasıyla dolar, sürekli değiĢkenlik göstermeye baĢlamıĢtır. Bu sistemin yıkılmasıyla ABD‟nin dolar üzerindeki yetkisini kazanması gerekiyordu. Böylece Bretton Woods sistemi, yerini Petro Dolar dönemine bırakmıĢtır. Petro Dolar dönemi denilmesinin nedeni ise Suudi Arabistan‟ın ihraç ettiği petrolü sahip olduğu dolara karĢılık ABD‟nin bu ülkede yapılacak olan her türlü teçhizat ve donanıma destek vermesi anlamına gelmekteydi. Bu sistemin sona ermesi, ABD‟nin ekonomik çıkarı için önemli görülmüĢtür. Böylece BirleĢik Devletler petrol üretimini gerçekleĢtiren ve gerçekleĢtiremeyen ülkeleri birbirinden ayırarak dolar karĢılığında kendisine olan bağımlılıklarını arttırmıĢtır.150

YumuĢak güç unsurlarından biride ittifaklık bağlarıdır. Buna örnek olarak BirleĢik Devletler‟in Irak müdahalesi verilebilir. ABD‟nin 1991 Irak SavaĢı‟nda oluĢan giderlerin yüzde 80‟i Bush döneminde oluĢturulan koalisyon tarafından karĢılanmıĢtır. Fakat Washington yönetimi askeri gücünü kullandığı bu operasyonda birçok devletten destek görememiĢtir. Öyle ki ülkelerin desteği ABD için önemliydi. Çünkü müdahale edilen ülkenin siyasi ve ekonomik anlamda düzenini değiĢtirmek diğer devletlerin desteğiyle meĢru hale getirilmek istenmiĢtir. Bu nedenledir ki Washington yönetimi Polonya, Ukrayna, El Salvador, Nikaragua, Honduras gibi ülkelerin desteğini almak için 250 milyon dolar harcayarak bu operasyonu desteklemeyen Batı ülkeleri ve BM‟ye karĢı kendisine bir destek oluĢturmak istemiĢtir.151

Aynı zamanda Washington hükümeti 11 Eylül sonrasında bölgeye yönelik kamu diplomasisinin geliĢimi konusunda çeĢitli çalıĢmalar yürütmüĢtür. 2003 yılında nüfusunun büyük bir kısmı Müslüman olan ülkelere kamu diplomasisi için 25 milyon dolar yardım

149 Günal, 2004: 159.

150 Yiğenoğlu, 2016: 331.

151 “The Heavy Price of America‟s Going It Alone”, Financial Times, 06.08.2003. Joseph Nine‟ın öne sürdüğü yumuĢak güç kavramı Amerikan dıĢ politikasında önemli bir politika olarak görülse de George Bush döneminde dıĢ politikada yumuĢak güç politikası geri planda kalmıĢtır. 11 Eylül saldırısının ardından Bush yönetiminin bütün dünyaya saldırgan bir tutum benimsemesi yumuĢak güç unsurunu sorgular hale getirmiĢtir. Özellikle bu dönemde ikiz kulelere gerçekleĢen saldırıda Müslümanları suçlayan yönetim, saldırıdan Afganistan‟ı sorumlu tutmuĢ ve Irak‟ı iĢgal etmiĢtir. Bu sebeple dıĢ politikada realist bir yol izleyen Bush yönetimi, Ortadoğu coğrafyasında Amerikan imajının zedelenmesine ve Amerika‟ya karĢı nefret söylemlerinin artmasına neden olmuĢtur. Böylece Washington yönetiminin yumuĢak güç politikaları, Bush döneminde geri planda kalarak yerine saldırgan ve realist politikalar ön plana çıkmıĢtır. (Öncel, 2018: 93).

programları olmak üzere 150 milyon dolar harcamıĢtır. Bu çalıĢma gereği çeĢitli Batı dili eserlerin Arapçaya çevrilmesi, öğrencilere burs verilmesi, Amerika‟nın internette daha çok yer alması gibi unsurların yaygınlaĢtırılması öncellik haline getirilmek istenmiĢtir.152

Yukarıda da görüldüğü gibi BirleĢik Devletler‟in yumuĢak güç dengesini elinde tutması gerek sosyal, gerekse ekonomik ve askeri anlamda gelecekte atacağı adımlarda önem arz etmektedir. Örneğin askeri anlamda Körfez SavaĢı‟nda ABD‟nin ülkeleri yanına çekmek istemesi diğer ülkelerden edineceği askeri üslerle de doğru orantılıdır. BM‟nin isteklerini arka plana atması ABD‟nin Irak SavaĢındaki maliyetlerini daha da arttırıcı etken olmuĢ böylece yumuĢak güç ihtiyacını da ortaya çıkarmıĢtır.153

Özellikle Irak SavaĢı‟ndan sonra Ortadoğu‟daki profili kötümser olan ABD‟nin hem ekonomik hem de kültürel ve sosyal anlamda bu coğrafyaya dokunmayı planlaması yumuĢak güç kazanımlarından biridir. Öyle ki Amerikalı doktorların, öğretmenlerin, birçok iĢ adamının hatta spor takımlarının bile bölgede faaliyette bulunması BirleĢik Devletler‟in bu bölgeye karĢı duyduğu siyasal çıkarlara hizmet etmiĢtir.154 Bu gibi unsurların yanında özellikle 11 Eylül sonrasında Ortadoğu‟ya demokrasinin yerleĢtirilmesi BirleĢik Devletler‟in öncelikli hedefi olmuĢtur. Lawrence Kaplan ve William Kristol Washington hükümetinin dıĢ politika amacının baĢarıya ulaĢması için Irak, Ġran, Kuzey Kore gibi Ģer ekseni sayılan yönetimlerden ziyade bu rejimlerin dönüĢtürülmesiyle mümkün olabileceğini ileri sürmüĢtür. Böylece demokrasi gibi yumuĢak ve ılımlı bir yönetim biçiminin altında ideoloji ve politikalarını yerleĢtirmek isteyen ve uygun olmayan rejimleri değiĢtirmek isteyen BirleĢik Devletler gibi yönetici bir ülke ortaya çıkmıĢtır.155

Barack Obama döneminde ise Amerikan dıĢ politikası sert güç ve yumuĢak gücün bir bileĢimi olarak gündeme gelmiĢtir. Öyle ki Obama yönetimi Amerikan politikalarını devam ettirebilmek adına güvenlik alanında yumuĢak güç uygulamalarını ön planda tutmuĢ ve Amerika‟nın sarsılan imajını yerine getirmeyi amaçlamıĢtır.156

Obama‟nın Kahire Üniversitesi‟nde yaptığı konuĢma bu açıdan önemlidir. BaĢkan konuĢmasında Afganistan‟da ve Pakistan‟daki sorunları askeri güç giriĢimiyle çözme giriĢimlerinin baĢarılı olmadığını dile getirmiĢtir. Ayrıca Pakistan‟a 1.5 milyar dolar yatırım gerçekleĢtirmeyi, Afganistan‟daki ekonomiyi geliĢtirebilmek adına ise 2.8 milyar dolardan fazla yatırım düĢündüklerini öne sürmüĢtür. BaĢkan konuĢmasına Thomas Jefferson‟un Ģu

152 Nye, 2017: 171-172.

153 “And Now, Global Booby Prizes”, Newsweek, 29.09.2003.

154 “Washington‟s Sour Sales Pitch”, New York Times, 04.10.2003.

155 Nye, 2017: 97.

156 Öncel, 2018: 99.

sözleriyle devam etmiĢtir: “Umarım bilgeliğimiz gücümüzle orantılı olarak büyüyecek ve bize, gücümüzü ne kadar az kullanırsak o kadar büyüyeceğini öğretecek”.157

Obama‟nın Amerikan dıĢ politikasının Ģekillenmesinde önem verdiği sert güç uygulamalarını geride bırakan yumuĢak güç unsurlarının etkili araçlarından biri medyadır.

Amerikan medyası medyayı iç ve dıĢ politikasında aktif olarak kullanmaktadır. Medya faaliyetlerine büyük önem veren ve ciddi harcamalar yapan ABD, ülke milli çıkarlarına uygun bir medya kolu geliĢtirmiĢtir. Özellikle Amerikan Hollywood sinemasında bu açıkça görülür.

Amerika‟nın sesi niteliğini taĢıyan filmler dünya çapında büyük ilgi görerek Amerikan ulusal faaliyetlerine hizmet vermektedir. Böylece amaç, tüm dünyada Amerikan yaĢam stilini özendirerek tüm dünya milletlerinin gözünde meĢrulaĢtırılmıĢ bir Amerikan propagandasını hayata geçirmektir.158

Amerikan propagandasını askeri alanda da görmek mümkündür. Örneğin Pentagon yönetimi ABD-Irak SavaĢı‟nda savaĢ alanındaki muhabirleri silahlandırarak Saddam Hüseyin‟in Amerikalıların sivilleri bilerek öldürdüğüne dair söylemine engel olmuĢtur. El-Cezire gibi yeni iletiĢim kanallarının yükseliĢi uluslararası arenada Washington‟u harekete geçirmiĢtir. Böylece Washington yönetimi imajını sarsacak söylemleri engellemek için Amerikan yumuĢak güç unsuruna stratejik açıdan yeni bir taktik kazandırmıĢtır.159

Teknolojik anlamda da ileri bir seviyede olan ABD, yüzde 70 oranında internet sitelerine sahip olarak dünya iletiĢim ağında söz sahibi olmuĢ ve Ġngilizcenin gerek iĢ gerekse eğlence alanlarında kullanılmasıyla Amerikan‟ın sosyal mecralardaki çok yönlü etkisi yadsınamaz hale gelmiĢtir.160

ABD‟de tutucu grupların teĢkilatlandırdığı akademik görünümlü „Institue‟ ve düĢüntüsel görünümlü olan „Heritage Foundation‟ gibi vakıflarla CFR, Carnegie Endowment, Woodrow Wilson Center gibi dıĢ politikada kartal göze sahip politikayı yönlendiren gruplar, disiplinlerarası çalıĢmalar yaparak düĢünce üreten think-thank kuruluĢlarıdır. Propaganda oluĢturma unsurlarında ABD‟deki vakıflarda önemli rol oynar. Vakıflar sadece vergiden sorumlu kurumlar olmamakla birlikte kültürel değiĢim politikalarında aktif bir Ģekilde faaliyet yürüten istihbarat kuruluĢlarıdır. CIA ise Amerikan ulusal çıkarları için bilgi ve haber toplayan ajanlık faaliyetlerini yürüten etkili bir istihbarat kuruluĢudur.161

Özellikle Soğuk SavaĢ sürecinde Amerikan propagandasını el altından yürüten CIA, diğer ülkelerin ABD‟ye olan algısını değiĢtirmek için çalıĢmalar yürüten önemli bir istihbarat

157 Türk Asya Stratejik AraĢtırmalar Merkezi (TASAM), 2009.

158 Yılmaz, 2012: 3.

159 Nye, 2017: 165.

160 Yılmaz, 2012:3.

161 Yılmaz, 2012: 3.

birimi olmuĢtur. YumuĢak güç insanların algısını değiĢtirmek için bir araç kullanılıyorsa istihbarat birimleri bu konuda önemli bir yumuĢak güç aracı niteliği taĢımaktadır.162

Devletlerin dıĢ politikasında yumuĢak güç politikaları önemli bir yere sahiptir. Öyle ki dıĢ yardım uygulamaları ve akabinde geliĢen dıĢ borçlar, yumuĢak güç politikalarında devletlere ekonomik ve askeri anlamda önemli bir sonuç doğurmaktadır. Devletler askeri ve ekonomik temelli politikalarından ziyade yumuĢak güç politikalarını da geliĢtirmek zorundadır. Bunun en iyi örneğini oluĢturan BirleĢik Devletler, uyguladıkları yumuĢak güç politikalarıyla ülkeleri siyasi olarak da kendisine bağımlı hale getirmektedir. Sonuç olarak dıĢ yardımdan yararlanan ülkelerde oluĢan tüketim alıĢkanlığı iktidarlar için bir çıkıĢ yolu olarak görülmektedir. Böylece yöneticiler, dıĢ yardımı gerçekleĢtiren ve tüketim kavramını aĢılayan ülkeye karĢı siyasi anlamda da bağımlılık hissedecektir.163

Outline

Benzer Belgeler