• Sonuç bulunamadı

Amerika BirleĢik Devletleri‟nin DıĢ Politikasında Ekonomik ve Askeri Yardımların

DıĢ politikada askeri yardımları ön planda tutan BirleĢik Devletler, bu yardımları gerçekleĢtirirken de ülkedeki savunma sanayi geliĢimlerini desteklemek için lobicilik faaliyetlerini aracı olarak kullanmıĢtır. Özellikle BirleĢik Devletlerde oldukça etkili olan Yunan ve Ermeni lobi faaliyetleri ABD‟nin Türkiye‟ye yönelik politikalarının anlaĢılmasında bir aracı rolü üstlenmektedir. Bunun yanı sıra Yahudi, Ġran ve Arap kökenli Amerikan vatandaĢlarının lobicilik faaliyetleri Yabancı Ajanların Tescil Yasası gereği Amerikan Adalet Bakanlığı‟nda kaydedilir. Böylece Washington hükümetinin hangi ülkeye yönelik bir çıkar politikası varsa bu lobiciler aracılığıyla yürütülmektedir. Aynı zamanda Amerika‟daki lobicilerin siyasi konularda olduğu kadar silahlar konusunda da ülkedeki faaliyetleri göz ardı edilmemelidir. Bu sebeple 1975‟de ABD‟nin Türkiye‟ye uyguladığı silah ambargosunun arkasında güçlü bir Yunan lobisinin olduğu unutulmamalıdır.61

USAID‟ın 2009 yılında analiz ettiği rapora göre BirleĢik Devletler yabancı devletlere ve diğer gruplara en az 10 milyar dolar olmak üzere dıĢ yardımda bulunmuĢtur. ABD‟nin gerçekleĢtirdiği bu yardımlar Amerikan dıĢ politikasının temelini oluĢturmaktadır. ABD‟nin yapmıĢ olduğu askeri yardımlar ülkenin ulusal güvenliğini sağlamakla paralel bir Ģekilde ilerlemektedir. BirleĢik Devletler yönetiminin milli güvenliği sağlamak adına gerçekleĢtirdiği askeri yardımlar gereklilik olarak görülmektedir. Özellikle terörizmin yükselmesinden sonra bizzat askeri yardımlara daha da önem veren ABD, güvenliğe yönelik politikalarını da değiĢtirmiĢtir.62 Askeri yardım politikaları ülkeler örneğinde detaylı bir Ģekilde aĢağıda incelenmiĢtir.

1.3. Amerika BirleĢik Devletleri’nin DıĢ Politikasında Ekonomik ve Askeri

askeri yardımlar bir devletin güvenlik kaygısını oluĢturan önemli bir dıĢ politika aracı olarak nitelendirilmektedir.65

Ekonomik ve askeri yardımlarda Amerikan dıĢ politikasında önemli bir yere sahip olmuĢtur. Soğuk SavaĢ dönemi öncesinde hiç görülmemiĢ Amerikan yapılanmasının inĢası ve askeri yardımların artması artık Amerikan dıĢ politikasının temel taĢları olarak belirlenmiĢti.66 Wilson‟culara göre dıĢ politika dönemsel olarak uzun vadeli bir yapılanma süreci olmuĢtur.

BirleĢik Devletler ise bunu baĢka ülkelerde yaĢayan halkların çıkarlarını gözeterek yapabilirdi. Washington bu yapılanmayı sosyo-ekonomik ve askeri araçları kullanarak gerçekleĢtirecekti. Bu anlayıĢa „yumuĢak emperyalizm‟ de denmektedir.67

ABD‟nin uluslararası sistemde hâkimiyet kurmasını sağlaması kendisine siyasi ve ekonomik alan oluĢturarak mümkün olmaktadır. Bu sebeple jeopolitik, jeostratejik ve jeoekonomik açıdan önemli gördüğü coğrafyalara yayılma isteği ve orada bir nüfuz kurabilme çabası Washington‟ın hegemon çıkarlarının atında yatan hedefle örtüĢmektedir. Aynı zamanda üçüncü alternatif bir gücün oluĢumunu engelleyebilmek adına yayılmacı politikalar, Washington yönetimi için ciddi öneme sahip olmuĢtur.68

BirleĢik Devletler Soğuk SavaĢ döneminde SSCB ile küresel bir rekabet içerisine girmiĢken diğer yandan bölgesel stratejik hamleler yürütmüĢtür. Bu çerçevede bölgesel dengeleri geliĢtirici politikalar yürüten Washington yönetimi, gelecekteki büyük ideallerini meĢrulaĢtırmak ve çok sayıda devleti kendi yanına çekebilmek için yardım ağlarıyla çeĢitli giriĢimlerde bulunmuĢtur. Bu noktada Ortadoğu coğrafyası ise Washington‟ın askeri ve ekonomik yardım politikalarının omurgasını oluĢturmuĢtur.69

ABD‟nin bu anlamda Ortadoğu‟daki önemli müttefiki Arabistan olmuĢtur. ABD, Suudi Arabistan‟ın önemli bir silah tedarikçisi olmuĢtur. Öncelikle ABD neden bu ülkeye silah satmaktadır?

Bu bölgede nükleer program kapasitesiyle Ġran, ABD için tehdit oluĢturmaktadır.

Ġran‟ın bölgede günden güne artan gücüne karĢılık ABD Suudi Arabistan‟la gerçekleĢtirdiği silah anlaĢmalarını uygulamaya koymaktadır. Diğer yandan Soğuk SavaĢ döneminde Sovyetlerin Afganistan‟ı iĢgal etmesi ve Ġran-Irak SavaĢı, ABD‟yi Suudi Arabistan‟a silah satmaya ve bölgedeki dinamik gücünü etkin kılmaya itmiĢtir. 1990‟lı yıllara gelindiğinde ise

65 Erdem ve Örki, 2019: 16.

66 Sümer, 2008: 131.

67 Sümer, 2008: 128.

68 Türk Asya Stratejik AraĢtırmalar Merkezi (TASAM), 2011: 21.

69 Davutoğlu, 2016: 342.

Irak‟ın Kuveyt‟i iĢgal etmesi bölgesel ve küresel iki müttefiki tedirgin etmiĢtir. Bu nedenle iki ülke arasındaki silah anlaĢması daha detaylı bir Ģekilde masaya yatırılmıĢtır.70

Soğuk SavaĢ döneminde iki ülke arasındaki iliĢkiler Kral Ġbn Suud ve Roosevelt‟in SüveyĢ‟te bulunan bir Amerikan savaĢ gemisinde buluĢmalarıyla ileri bir boyut kazanmıĢtır.

Ġki taraf Filistin meselesi konusunda anlaĢmaya varamamıĢ olsalar da ABD‟nin Dahran‟da bir askeri üs kurması ve olası bir savaĢta Amerikan gemilerinin Arabistan‟daki limanları kullanması konusunda mutabakata varılmıĢtır.71 Özellikle Suudi Arabistan‟ın kuruluĢunda önemli rol oynayan kral Abdülaziz döneminde Suud dıĢ politikası Batı modeli bir yol izlemiĢtir. Bu dönemde Abdülaziz her ne kadar Eisenhower doktrinine çok sıcak bakmasa da Amerika‟nın davetini karĢılıksız bırakmamıĢ ve Suudi Arabistan‟daki Dahran Hava Üssü‟nün kullanımını yenilemiĢtir. Amerika‟nın bu üssü kullanmasının karĢısında Washington yönetimi Arabistan‟a silah yardımında bulunmuĢ ve ülkeye iki yüz elli milyonluk silah satıĢını onaylamıĢtır.72

Washington ve Riyad yönetimi arasındaki silah pazarlığı Ġran-Irak SavaĢında ise Central Intelligence Agency (CIA) tarafından yürütülmüĢtür. 1980‟li yıllarda Riyad yönetimi Amerikan silahlarına 28 milyar dolardan fazla ödeme gerçekleĢtirmiĢtir. Bu ödemeyle birlikte Suud yönetimi Amerika‟da çok sayıdaki kiĢiye iĢ alanı oluĢturmuĢtur.73 Zaman içinde ikili iliĢkilerin artmasıyla dönemin ABD‟de Siyasi ĠĢlerden sorumlusu Andrew Shapiro ve Amerikan Savunma Bakanlığı, Suudi Arabistan‟la silah ticareti konusunda iĢbirliği yapacaklarına dair açıklama yapmıĢlardır.74

1990‟de Körfez Krizi‟nin baĢ göstermesiyle Saddam Hükümetine karĢı Amerika‟yla bir olacağını belirten Riyad yönetimi BirleĢik Devletler‟den 26 milyar dolarlık silah satın alacağını duyurmuĢtur. Fakat Soğuk SavaĢ‟ın sona ermesinin ardından Amerika tarafından Suudlara verilen kredi puanı düĢürülmüĢ böylece Amerikan bankaları tarafından Suudlara silah ticareti konusunda büyük krediler açılmasına yönelik sıkıntılar yaĢanmıĢtır. Washington hükümeti Körfez SavaĢı‟ndaki masraflarını, Suudi Arabistan‟a verdiği yüksek meblağlı krediler aracılığıyla kapatmaya çalıĢmıĢtır. The New York Times‟da “Amerika, Suudi Arabistan‟ın koruyucusudur” Ģeklindeki haber baĢlığı ise bu durumu açıklar nitelikte olmuĢtur.75 Bu çerçevede iki ülke 1993-997 yılları arasında minimum 4 milyar olacak Ģeklinde bir silah anlaĢmasına imza atmıĢlardır. Suudi Arabistan‟da dünyanın en büyük silah

70 Pirinçci, 2011: 63.

71 Karadere, 2015: 5.

72 Öztop, 2019: 210.

73 Ġnsani ve Sosyal AraĢtırmalar Merkezi (ĠNSAMER), 2019.

74 “The New Saudi Arms Deal”, Foreign Policy, 21.10.2010.

75 Ġnsani ve Sosyal AraĢtırmalar Merkezi (ĠNSAMER), 2019.

üretim kapasitesine sahip olan ABD‟den 1998-2001 arası dönemde 600 milyon dolar tutarında bir silah ithali gerçekleĢtirmiĢtir. 2000‟li yıllara gelindiğinde de iki ülke arasındaki silah ticareti devam etmiĢtir. Fakat bölgede silah üretimine baĢlayan bazı devletlerin ortaya çıkması ve ABD ile yaĢanan sorunlar Riyad yönetiminin, askeri eğitim ve savunma harcamalarının arttırmasına sebep olmuĢtur.76 Obama döneminde ise Suudi Arabistan‟la olan askeri iliĢkiler devamlılığını sürdürmüĢtür. Washington yönetimi 60 milyon dolar tutarında olan teknolojik silahlarını Riyad yönetimine sunmuĢtur. ABD‟nin bu giriĢimlerinin altında yukarıda bahsedilen siyasi hedefler yatmaktadır. Bush döneminde „Ģeytan‟ olarak adlandırılan Ġran, ABD‟nin bölgede daha da aktifleĢmesini sağlamaktadır. Tahran‟ın nükleer alanındaki giriĢimini desteklemeyen ve bunu büyük bir tehdit olarak gören Amerikalı bir uzman, röportajında Ġran‟ın sahip olduğu nükleer programın ona bir fayda sağlamayacağını ve tehditsel görünümünü daha da arttıracağını belirtmiĢtir. Bu sebeple kendilerinin kazandıklarını zannettiğini fakat BirleĢik Devletler‟in ve dünyanın karĢısında her zaman düĢük bir profile sahip ülke olacaklarını ifade etmiĢtir. Buradan da anlaĢılacağı gibi Ġran, ABD‟nin bölgedeki yapılanmasının önceliğini oluĢturmaktadır.77 ABD‟nin Ortadoğu coğrafyasında Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleriyle yaptığı silah anlaĢmaları bölgedeki terörizm sorununa karĢıda bir önlem olarak düĢünülmüĢtür. Aynı zamanda ABD‟nin bölgede politik çıkarlarının yanında ekonomik çıkarları da söz konusudur.

Amerikan Kongre AraĢtırma Servisi‟ne göre Riyad yönetimi askeri tedarik harcamalarına 2001-2004 yılları arası dönemde 4 milyar dolar, 2005-2008 yılları arası dönemde 1 milyar dolar bütçe ayırmıĢtır. Riyad yönetimi Washington‟ın toplamda 28 milyar dolar olarak gerçekleĢtirdiği askeri harcamalarının önemli bir tedarikçisiydi. Böylece Washington tarafından Ortadoğu‟ya yapılan silah ticareti Amerikan serbest piyasasını daha da güçlü kılabilmeyi hedeflemektedir. Suudi Arabistan açısından ise bu silah ticareti, ülkedeki silah üretimini daha da pasifleĢtirse de diğer sektörleri canlandırabilecektir. Öyle ki Suudi Arabistan‟ın ABD‟den aldığı F15 uçağı devlet ve uçakla iliĢkili pek çok iĢ sektörünü de canlı tutacaktır.78 2020 yılında ise ABD Savunma ve ĠĢbirliği Ajansı ABD‟nin Arabistan‟a

76 Pirinçci, 2011: 63. Özellikle bu dönemde Irak‟ın Kuveyt‟i iĢgal etmesi ve bu bölgeye askerlerini göndermesi Riyad yönetimini telaĢlandırmıĢtır. Bu durumun sonucunda hükümet, Washington yönetiminden yardım talep etmiĢtir. 1990‟lı yılların sonlarına doğru ise 500 binden fazla Amerikan askeri bölgeye gönderilmiĢ ve Suudi Arabistan‟ın güvenliğini sağlamak için Irak kolluk güçleri bölgeden çıkartılmıĢtır. Ġki ülke arasındaki güvenlik ve çıkar politikalarıyla bütünleĢen iliĢkiler, bu sebeple askeri konulara da yansımıĢtır. Böylece BirleĢik Devletler Riyad yönetiminin en önemli silah tedarikçisi olduğu merkez ülke olarak bölgedeki ticaret hacmini koruyan taraf olmuĢtur. (Karadere, 2015: 9).

77 “The New Saudi Arms Deal”, Foreign Policy, 21.09.2010.

78 Knights, M., The Washington Institute, 2010. BirleĢik Devletler‟in Suudi Arabistan‟la yaptığı silah antlaĢmaları Obama döneminde engellere takılmıĢtır. Bu dönemde Bahreyn‟e gerçekleĢtirilen F-16 satıĢının gecikmeye uğraması bu duruma örnek oluĢturmuĢtur. Fakat bu engellere rağmen silah satıĢı kaldığı yerden devam etmiĢtir. Obama döneminde Suudi Arabistan‟a gerçekleĢtirilen silah ihracı 115 milyar dolardır.

gerçekleĢtirdiği askeri ve teknik hizmetler destek yardımını uzatacağı yönünde aldığı kararı Amerikan Kongresi‟ne aktarmıĢtır. Bu çerçevede ABD‟de Amerikan askerinin Riyad‟daki ABD Askeri Eğitim Misyonu kapsamı adı altında 350 milyon dolar karĢılığında 5 yıl daha devam edileceği yönünde kararlar alınmıĢtır.79

Ortadoğu‟daki devletlerin son yıllarda artan silah rekabeti ülkelerde yaĢanan iç politik olaylarla iliĢkilendirilmektedir. Devlet ve devlet dıĢındaki diğer aktörlerden gelebilecek tehlikelere karĢısında Ortadoğu devletlerinin savunma harcamalarında artıĢ görülmüĢtür. Bu çerçevede hava sahalarına yönelebilecek herhangi bir tehdide karĢı hava savaĢ teçhizatlarının geliĢtirilmesi, denizlerdeki güvenliğinin sağlanması önem verilen alanlar olmuĢtur. Fakat bu tür savaĢ teçhizatlarının üretiminde yeterli ekonomi ve teknolojiye sahip olmayan bu devletlere karĢı geliĢtirilen yardım faktörü, büyük devletlerin çıkarını maksimize eden bir dıĢ politika haline dönüĢmüĢtür.80

Mısır da Amerikan dıĢ yardımlarından yararlanan ülkelerden biridir. Sahip olduğu kaynakların sadece yüzde 5‟ini kullanabilen Mısır, diğer Arap ülkelerine göre daha dezavantajlı durumdadır. Kaynak sıkıntısı çeken ülke, 1952 Hür Subaylar Devrimi sonrasında 1956‟da Arap sosyalizminin ilan edilmesiyle birlikte ekonomide devletleĢtirilmeye gidilmiĢtir. 1970‟li yıllarda ortaya atılan açılım politikasıyla Mısır, yüzünü Batı‟ya dönmüĢ bunun sonucunda ekonomi kısıtlı da olsa serbestleĢtirilmiĢtir. 1990‟lar ve 2000‟li yıllarda ise Batı‟nın etkisi giderek artmıĢtır. Öyle ki IMF‟den sağlanan krediler, 1991 Körfez SavaĢı ve 2001‟de Irak‟a düzenlenen operasyon sonucunda Mısır, Batı‟nın dıĢ yardım kredilerinden yararlanan taraf olmuĢtur.81

1981‟de Mısır BaĢkanı Enver Sedat‟ın ölümüyle birlikte iktidar koltuğunu Hüsnü Mübarek devralmıĢtır. Washington-Kahire iliĢkileri 2011 yılına kadar baĢkanlık koltuğunda oturan Mübarek döneminde giderek artmaya baĢlamıĢtır. Bu konuda Mısır ordusu önemli rol oynamaktadır. 1980‟lerin ortalarından itibaren Washington tarafından önceleri F-14 sonralarda ise F-16 füze uçakları Mısır ordusuna tahsis edilerek askeri yardımlar gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu yardımların iĢleyiĢi ve kontrolü Kahire‟deki Amerikan Askeri ĠĢbirliği Ofisi tarafından yapılmıĢtır.82

Washington yönetiminin Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerine gerçekleĢtirdiği bu silah ithali küresel hegemonik çıkarları elinde bulundurmak istemesiyle doğru orantılı ilerlemiĢtir. Bu sebeple bölge ülkeleriyle olağan silah ticaret antlaĢmaları ABD için stratejik öneme sahip olmuĢtur. Özellikle Arap Baharı, DAEġ, Ġran‟ın nükleer denemeleri gibi nedenler BirleĢik Devletler‟i bölgeye daha da yakınlaĢtırmakta ve silah ticaretini daha da hızlandıran olaylar olmuĢtur. (Erboğa, 2019: 13).

79 “ABD‟den Suudi Arabistan‟a Askeri Eğitim Desteğini BeĢ Yıl Uzatma Kararı”, Sputnik News, 02.12.2020.

80 Pirinççi, 2018: 298.

81 Eğri, 2018: 32.

82 Kuduoğlu, 2018: 113.

Arap ülkelerine yapılan yardımlardan en çok yararlananlar Tunus ve Mısır‟da yer alan iktidar karĢıtı muhalefet grup olmuĢtur. Mısır‟da bulunan sol görüĢlü 6 Nisan Hareketi lideri Ahmed Maher çözülmesi gereken Hüsnü Mübarek‟in ne olacağından ziyade ABD‟nin Mübarek‟e ne yapması planlanıyor Ģeklindeki ifadesi BirleĢik Devlerin Mısır‟ın iç iĢlerine karıĢtığının açıkça göstergesi olmuĢtur. Teröre destek verildiği gerekçesiyle Ġslamcı ideoloji temeliyle kurulmuĢ Müslüman KardeĢlerin iktidardan uzaklaĢtırılması ve ABD‟nin istekleri doğrultusunda Sisi‟nin baĢa geçmesi Mısır‟a Amerikan yardımlarını artıran siyasi bir etken olmuĢtur.83

Böylelikle Müslüman KardeĢler‟in lideri olan Muhammed Mursi yönetimindeki Mısır‟da CIA destekli gerçekleĢen askeri darbeyle Sisi‟nin iktidara gelmesiyle ABD ve Mısır arasındaki askeri iĢbirliğinde artıĢ görülmüĢtür. Mısır‟ın Rusya‟yla askeri yakınlıklar kurup Rusya‟dan silah satın alması ABD‟yi telaĢlandırmıĢtır. Bu nedenle Kahire‟nin Moskova yönetimine askeri bağlılığını azaltmak isteyen Washington yönetimi, Kahire‟ye askeri destek sağlamaya baĢlamıĢtır. Güçler mücadelesinin yaĢandığı Ortadoğu‟da Mısır‟ın Rusya‟yla yakın temas halinde olmasını istemeyen ABD, tank katili eĢleĢmesiyle bilinen AGM-114K Hellfire (ASM) adlı füzenin daha yeni ve teknolojik boyutlu hali olan AGM-114R3 modelini Mısır‟a elli yedi milyon dolara satmıĢtır. ABD‟nin Mısır üzerindeki askeri yetkisini göstermek istemesi ve buna bağlı olarak 8 tane F-16 multi-rol çeĢit savaĢ uçağını Mısır‟a vermesi Washington‟ın ülke üzerindeki hegemonik çıkarlarınca Ģekillenen askeri üstünlüğünü bir kez daha ortaya çıkarmaktadır.84

BirleĢik Devletler‟in silah yardımında bulunduğu ülkelerden biri de Ürdün‟dür. Ürdün Soğuk SavaĢ döneminde Sovyet tehdidiyle karĢı karĢıya kalmıĢ bu nedenle Ortadoğu‟nun komünizm girdabına girmemesi Amerika için ciddi öneme sahip olmuĢtur. Eisenhower baĢkanlığındaki Washington yönetimi, siyasi varlığını korumak isteyen Ürdün Kralı Hüseyin‟e destek vermek amaçlı askeri ve ekonomik alanda yardım sağlamıĢtır. Eisenhower tarafından uygulamaya konulan doktrinle beraber Ortadoğu, Ġngiltere‟nin hâkimiyetinden çıkıp ABD‟nin kontrolüne geçmiĢtir.85

Soğuk SavaĢ zamanında iniĢli çıkıĢlı olan siyasal olaylarla birlikte Kral Hüseyin‟in 1976‟da ki Moskova ziyaretiyle SSCB-Ürdün iliĢkileri dönüm noktasına girmiĢtir. Ürdün‟ün bu hamlesi karĢısında Washington yönetimi 540 milyon dolar değere sahip hava savunma sistemi projesine onay göstermemiĢ ve ikili iliĢkiler gerginleĢmiĢtir.86 Öyle ki küçük bir ülke

83 Yılmaz, 2012: 118.

84 Yolcu, 2016: 17.

85 Çetinkaya, 2019: 9.

86 Bozkurt, 2016: 7. Bu dönemde Sovyet tehdidini öne süren BirleĢik Devletler, diğer çıkarlarını da göz önünde bulundurarak Körfez ülkelerinden kontrolünü geri çekmemiĢtir. Bu bağlamda ABD 1979‟da Ortadoğu‟da

olan Ürdün, 1970‟li yıllara kadar temel ihtiyaçlarını askeri ve ekonomik alandaki dıĢ yardım sayesinde gerçekleĢtirmiĢtir. Ürdün ekonomisi öyle bir hal almıĢtı ki Ürdün‟de çalıĢan kiĢilerin aldıkları ücretlerde ekonomik anlamda verilen dıĢ yardımlar kapsamında iĢlemiĢtir.

Bu durum Ürdün‟ü ekonomik olduğu kadar siyasal anlamda da dıĢarıya bağımlı bir ülke durumuna getirmiĢtir. Hatta Körfez SavaĢı‟na Ürdün‟ün yeterli desteği göstermemesi sonucunda baĢta Amerika olmak üzere diğer Körfez ülkeleri tarafından da Ürdün‟e karĢı ekonomik desteğin azaltılması bu durumu açıklar niteliktedir.87

DıĢ yardımlar sarmalına giderek bağlanan Ürdün devlet politikası için merkez ve bölge ülkelerin tutumları bu nedenle önemli olmuĢtur. 2012 yılında da Suriye‟de meydana gelen olaylar neticesinde ABD Savunma Bakanı Ürdün‟e ziyarette bulunarak Amerika tarafından Ürdün‟e ekonomik ve askeri desteğin devam edileceği çağrısında bulunmuĢtur.

Bakan, Suriye olayında da iki ülkenin stratejik ortak olduğunun altını çizmiĢtir.88

Ortadoğu‟da önemli bir aktör olan Ġsrail ise kurulduğu günden itibaren ABD için stratejik önemini her daim koruyan bir devlet olmuĢtur. Sovyetlerin Afganistan‟ı iĢgali ve Ġran‟da yaĢanan siyasal devrim sonucunda Ġsrail ABD nezdinde daha da önemli bir ülke konumuna gelmiĢtir. Bu dönemde iktidarda bulunan Reagan yönetimi Ġsrail‟i müttefiklikte yüksek mertebede bir ülke konumunda görmüĢtür. Reagan‟a göre NATO ülkelerinden daha da önemli bir mertebeye sahip olan Ġsrail, ABD açısından Ortadoğu‟da kilit bir aktör olarak rol oynamıĢtır. ABD‟nin gözünde önemli bir ülke konumunda olan Ġsrail böylece Amerikan silah ve diğer savunma araçlarına ulaĢmada avantaj elde etmiĢtir. Bu dönemde Ġsrail‟e yapılan 3 milyar dolarlık yardımdan sonra 1985‟de taraflar arasında serbest ticaret antlaĢması imzalanmıĢtır. Böylece Ġsrail bulunduğu coğrafyada savunma gücünü arttırmak için ABD‟den hem askeri hem de ekonomik anlamda destek görerek bölgedeki etkisini daha da arttırmıĢtır.

görevlendirilmek üzere merkezi Amerika‟da kurulan Çelik Kuvvet yapılanmasını kurmuĢtur. Washington yönetimi bu kuvveti Birinci Körfez SavaĢı‟nda ihtiyaçları doğrultusunda kullanmıĢsa da bu askeri yapılanma ilerleyen zamanlarda bölge ülkelerine askeri yardım için kullanılmıĢtır. Bu yardımların altında yatan en önemli neden bölgenin Sovyet yayılmacılığına kaptırılmaması ve bölgedeki petrol kaynaklarının Batı‟ya aktarılması Ģeklinde açıklanmıĢtır. 1980‟li yıllarda Reagan yönetimi de Körfez ülkelerine yönelik politikalarını ısrarla sürdürmüĢ, Basra Körfezi‟ne gerçekleĢtirilecek herhangi bir saldırıda Amerikan‟ın saldırgan bir politika sergileyeceği yönünde politik tutumlar sergilemiĢtir. (AkbaĢ, 2011: 2-3).

87 YeĢilyurt, 2015: 392-393.

88 AkbaĢ, 2012: 262. Ortadoğu bölgesinin verimli kaynaklar yönünden zengin olması ABD‟yi bu bölgeye karĢı daha duyarlı hale getirmiĢtir. Bölgede petrol, doğal gaz, uranyum ve altın gibi kaynakların bulunması Washington hükümetini daha da cezp etmiĢtir. Bu sebeple Amerikan yatırımları bölgede aktifleĢtirilmek istenerek Ürdün baĢta olmak üzere diğer Körfez ülkelerine de ekonomik ve askeri yatırımlar gerçekleĢtirilmiĢtir.

Bu çerçevede Ortadoğu‟nun küreselleĢmesi ise öncelikli hedefler arasında olmuĢtur. (AkbaĢ, 2011: 11). DıĢarıya bağımlı bir ülke olan Ürdün, Çin ile de yakın iliĢkiler kurmuĢtur. Fakat Ürdün‟ün burada dikkat ettiği nokta BirleĢik Devletler olmuĢtur. Washington hükümetini rahatsız etmeyecek bir Ürdün-Çin yakınlaĢması Amerikan yardımlarının devamlılığı adına Ürdün için dikkat edilmesi gereken husus olarak görülmüĢtür. Özellikle 2012‟de Suriye‟deki olaylar ve Arap Baharı sürecinde ülkenin kaosa sürüklenmesi sonucunda Amerika‟nın Ürdün rejimine verdiği askeri ve ekonomik destek, Ürdün yönetimi için önemli görülmüĢtür. Bu nedenle Ürdün‟ün uluslararası siyasette müttefiki olan BirleĢik Devletler‟le yürüttüğü yakın iliĢkisi ve Washington‟dan gelen dıĢ yardımlar, önemini koruyan ince bir dıĢ politika çizgisi olarak değerlendirilmiĢtir. (Bozkurt, 2016: 21).

1976‟dan sonra Ġsrail Amerikan yardımlarından en çok yararlanan ülke olmuĢtur. Özellikle Tel Aviv‟in doğrudan aldığı ekonomik ve askeri yardımlar 3 milyar doların üzerine çıkmıĢtır.89

Ortadoğu‟da Ġsrail‟in içinde bulunduğu Arap-Ġsrail savaĢları Ġsrail‟in savunma harcamalarının artmasına neden olmuĢtur. ABD‟den alınan askeri ve ekonomik desteğin daha da artması Ġsrail ordusunun tüm makine ve teçhizatlardaki yenilenme olgusunu da paralel bir Ģekilde arttırmıĢtır. Ġsrail‟in bir devlet statüsüne geçtiği 1948 yılından 1967 yılına kadar olan dönemde Tel Aviv yönetimi Washington‟dan yılda 64 milyona yakın yardım almıĢ ve bu yardım 1967‟den sonra daha da artmaya baĢlamıĢtır. 2003 yılında ise bu yardım miktarı 10 milyar dolara çıkmıĢtır.90

Ortadoğu‟daki güç mücadelesinde aktif rolünü sürdürmek isteyen Tel Aviv yönetiminin en büyük güvencesini Washington yönetimi oluĢturuyordu. Öyle ki Soğuk SavaĢ döneminde SSCB‟nin Mısır ve Suriye‟ye karĢı izlediği tehdit politikaları Ġsrail ve BirleĢik Devletleri daha çok yakınlaĢtıran unsur olmuĢtur. Hatta dönemin devlet baĢkanı David Ben Gurion 1957 yılında yaptığı konuĢmasında Ġsrail‟in güvenliği için NATO silahlarının Ortadoğu‟ya kadar geniĢlemesi gerektiğini ifade etmiĢtir. 91

1960‟lara doğru Ortadoğu‟da ki gerginliklerin artması sonucu Ġsrail Ürdün‟de Kral Hüseyin‟in iktidardaki devamlılığını sürdürmesi için Suudi Arabistan gibi ulusal hava sınırlarını Ġngiliz ve Amerikan uçaklarına kapamayarak Ürdün yönetiminin devamını sağlamıĢtır. Bu sebeple Amerikan silahlarını talep eden Ġsrail, ABD‟den 100 adet 106 milimetrelik savaĢ topu satın almıĢtır. Bu dönemde Ġsrail Ġngiltere‟den de tank talep etmiĢ ve bu tankların Ġsrail‟e verilmesinde BirleĢik Devletler, iki ülke arasında uzlaĢmaya öncülük eden taraf olmuĢtur. ABD Ulusal Güvenlik Konseyi‟nin verdiği raporda Ġsrail‟in Ortadoğu‟da ağır basan Arap milliyetçiliğine karĢı ABD‟nin desteğiyle kurulmuĢ olan Tel Aviv yönetiminin desteklenmesinin daha yararlı olacağı öne sürülmüĢtür.92

89 AkbaĢ ve Özdemir, 2020: 66-67.

90 Tutar, 2015: 31. Arap-Ġsrail savaĢlarının baĢlarında Ġsrail ordusunun yenileceği anlaĢıldığı zaman Amerikan yardımları devreye girmiĢ ve böylece savaĢın seyri değiĢiklik göstermiĢtir. SavaĢın 4. gününden sonra Amerikan askerleri Ġsrail‟e yardım göndermeye baĢlamıĢtır. (Sander, 2015: 220). Ġsrail‟e gönderilen 2 milyar dolar Amerikan yardımlarının en önemli yapı taĢlarından biri Amerika‟da bulunan Yahudi lobicilik faaliyetleri olmuĢtur. Washington‟da kanunlar esasına göre kurulan Yahudi Lobisi AIPAC (American Israel Public Affairs Committee), ABD‟nin Ortadoğu‟daki politikalarının belirlenmesinde önemli bir etkiye sahip olmuĢtur. BirleĢik Devletler‟in Ġsrail‟e askeri ve ekonomik anlamda yardımda bulunması iç politikadaki Yahudi lobiciliğine ait yasalardan kaynaklanmıĢtır. 1973 Arap-Ġsrail SavaĢı‟nda Ġsrail‟e 2 milyar dolar askeri yardımda bulunma önerisini sunan Washington yönetimi, Arap ülkeleri tarafından öne sürülen OPEC petrol ambargosuyla karĢılaĢmıĢtır. Arap ülkeleri tarafından koyulan OPEC petrol ambargosu Batı ekonomilerinin kötüye gitmesini tetiklemiĢtir. Fakat Washington yönetimi Ortadoğu‟daki emperyal çıkarları doğrultusundaki bölgedeki güvenliği sağlamak adına Ġsrail‟e verdiği ekonomik ve askeri yardımlardan vazgeçmemiĢtir. (Öztürk ve Saygın, 2017: 3).

91 Little, 1993: 565.

92 Pirinçci, 2010: 356.

BirleĢik Devletler Ortadoğu‟da Yahudi lobisini etkin bir Ģekilde kullanmaktadır.

Amerika‟da Yahudi lobiciliği çok etkiliği olduğu için Amerikan Kongresi tarafından dönemin BaĢkanı Reagan‟ın Suudi Arabistan‟a olan silah satıĢı yasası geri çevrilmiĢtir. BaĢkan Reagan döneminde Washington hükümetinin Suudi Arabistan‟a satacağı 12 adet F-15 uçağı projesi kapsamında ülkeye 1 milyar dolar tutarında 1600 adet Maverick tanksavar füzesi satıĢ yasası, kongredeki Yahudi lobiciliği ağır bastığı için gerçekleĢtirilememiĢtir. Böylece Reagan yönetimi Yahudi lobiciliğinin eleĢtirilerine maruz kalmamak için bu yasayı iptal etmiĢtir.93

Ġsrail yeterli bir ekonomiye sahip olmamakla birlikte askeri teçhizatlarının büyük çoğunluğunu ABD sayesinde sağlamaktadır. ABD 1985‟den itibaren Tel Aviv yönetimine 3 milyar dolar hibe vermiĢtir. Ortadoğu‟da ABD‟nin en önemli müttefiklerinden biri olan Ġsrail, Ġkinci Dünya SavaĢı‟ndan itibaren ayrıca 1975‟den bu yana BirleĢik Devletler‟in en iyi ticari müĢterisi olmuĢtur. Her ne kadar çeĢitli politik ve ekonomik nedenlerden iptal edilmiĢse de ABD Ġsrail‟in son teknolojiyle donatılmıĢ savaĢ uçağı olan Laviaircraft‟ı geliĢtirmesi için 1.3 milyar dolar, Merkava tankını daha da teknolojik sistemde bütünleĢtirmesi için 200 milyon dolar, diğer füze sistemleri ve askeri teçhizatlarını geliĢtirmek için 130 milyon dolar tutarında bir destek sağlamayı öngörmüĢtür. Ayrıca 2006 yılında ise Ġsrail‟in terörle mücadele etme politikasına dair 200 milyon dolar Amerikan desteği sağlanmıĢtır.94

Amerikan silahlarının Ġsrail‟in bölgede meĢrutiyetini sağlamasının diplomatik boyutunun bir yüzü de Ġsrail-Irak SavaĢı‟dır. ABD‟nin 2003 yılında Irak‟a yaptığı saldırısının gerekçelerinden birisi de Irak‟ın Ġsrail için bir tehdit oluĢturmasıydı. ABD‟nin askeri teçhizatlarından yararlanan Ġsrail‟in Irak için kitle imha silahlarını barındırıyor çağrısı Washington‟ ın Irak politikasını daha da hızlandırmıĢtır. Ġsrail istihbaratının Amerikan siyasal çıkarlarına hizmet ediyor oluĢu Ġsrail ve ABD arasındaki çıkar iliĢkisinden kaynaklanmaktadır. ABD‟nin Ġsrail‟e sunduğu Amerikan silahları bölgede Ġsrail‟in Amerikan merkezli siyaset izlemesinin gerekçesini oluĢturmuĢtur.95

Ġsrail sadece ABD olmamakla birlikte Almanya‟dan da 2 denizaltı satın almıĢtır. 2017 yılında ise 3. denizaltısını satmayı kabul eden Almanya, böylelikle 3 denizaltısını Ġsrail‟e vermiĢtir. ABD‟de 2013-2017 yılları arasında Ġsrail‟e 9 adet F35 savaĢ uçağı satmıĢtır.

93 “ABD‟yi Uzaktan Kontrol Ediyorlar: Yahudi Lobisi Ağır Basıyor”, Hürriyet Gazetesi, 10.10.1987.

94Mark, C.R. Library Of Congress Congressional Research Service, 2005: 10. BirleĢik Devletler‟in gerek siyasi, gerek ekonomi gerekse askeri alanda destek verdiği Ġsrail için Amerika‟dan yardım almak dıĢ politika hedeflerinin birincil aĢamasını oluĢturmuĢtur. Ġsrail‟deki politikacılar açısından BirleĢik Devletler gibi merkez ülke konumundaki bir devletle iĢbirliği içinde olmak, Ġsrail‟in devamlılığını sürdürmesi açısından önemli görülmüĢtür. Ġsrail yöneticileri Washington yönetiminin desteği olmadan ekonomik ve askeri anlamda Ġsrail‟in dıĢ politikadaki amaçlarını hayata geçirememelerinden kaygılanmıĢtır. Bu nedenle bölgedeki hegemon yapılanmaya karĢı Ġsrail politikalarının hayata geçirilmesi, Washington yönetiminin ekonomik ve askeri alandaki teknik yardımlarıyla mümkün görülmüĢtür. (Efegil, 2013: 59).

95Mearsheimer ve Walt, 2017: 286.

Outline

Benzer Belgeler