• Sonuç bulunamadı

Amerika BirleĢik Devletleri-Irak SavaĢı‟nın Türkiye‟ye Ekonomik ve Askeri

3.4. Soğuk SavaĢ Sonrası Türk-Amerikan Askeri ve Ekonomik ĠliĢkileri

3.4.2. Amerika BirleĢik Devletleri-Irak SavaĢı‟nın Türkiye‟ye Ekonomik ve Askeri

BirleĢik Devletler‟de bulunan ikiz kulelere 11 Eylül 2001 tarihinde gerçekleĢen füze saldırısından sonra Washington hükümeti, Usame Bin Ladin‟i saldırılardan sorumlu tutmuĢ ve Ladin‟in baĢını çektiği El-Kaide örgütünü yok etmek amaçlı Afganistan‟a askeri operasyon düzenlemiĢtir. Bunun ardından ABD, Irak‟ta kitlesel silahların bulunması gerekçesiyle Bağdat‟a operasyon düzenlemiĢtir. BirleĢik Devletler bu operasyonda bölge ülkesi olarak Türkiye‟nin de desteğini aramıĢtır. Bu çerçevede her iki taraf arasında siyasi ve diplomatik geliĢmeler yaĢanmıĢtır.625

Konuyla ilgili dönemin Amerikan Savunma Bakanı Rumsfeld, 39. Münih Güvenlik Konferansı‟nda dünyada kitle imha silahlarının yaygınlaĢtığını ve bu silahların terörist grupların ellerine geçtiğini ifade ederken aynı zamanda Türkiye‟nin de Irak tarafından tehdit altında kaldığını belirtmiĢ, bu süreçte Ankara yönetiminin BirleĢik Devletler‟in yanında yer alması gerektiğini ifade etmiĢtir.626

YaĢanan bu geliĢmeler karĢısında ABD, Türkiye‟den destek beklerken diğer yandan bir tehdit olarak gördüğü Irak‟a ambargo uygulamıĢtır. BirleĢik Devletler‟in Irak‟a yönelik sert güç politikasında BirleĢmiĢ Milletler gibi uluslararası örgütleri yok sayarak müdahalede bulunmasının ana etkenlerinden biri de bölgedeki petrol rezervlerinin ele geçirme ve nüfuz hâkimiyetinin kontrolü gibi gerekçeler yer almıĢtır.627 Irak‟ta kitle imha silahlarının bulunduğu gerekçesiyle bölgeye müdahale eden Washington hükümetinin en önemli amacı, Irak hükümetini silahsızlandırmak olmuĢtur. 628

Türkiye ise bu karara daha dikkatli yaklaĢmıĢtır. Çünkü Türkiye‟nin Körfez Krizi‟ndeki tutumu Amerikan-Irak SavaĢı‟nda önemli bir tecrübe olmuĢtur. Amerika‟nın Irak‟a müdahalesinde ise en önemli sorun Kürt Sorunu olmuĢtur. Öyle ki savaĢtan parçalanmıĢ bir Irak‟ın çıkması, Kuzey Irak‟ta oluĢması planlanan bir Kürt Devleti‟nin de kurulması anlamını taĢımıĢtır. Türkiye bu süreçte iki taraf arasında barıĢ çanlarının çalması için seferber olurken diğer yandan Washington ile iletiĢimi geliĢtirmenin yollarını aramıĢtır.629

625 Öztop, 2016: 137.

626 “ABD: Türkiye tehdit altında”, Hürriyet Gazetesi, 08.02.2003.

627 Daban ve Daban, 2018: 102.

628 Molla, 2009: 41.

629 Molla, 2009: 41. Kürt sorunu Türk-Amerikan iliĢkilerinde önemini her daim koruyan bir konu olmuĢtur.

BirleĢik Devletler‟in Irak‟taki Kürt Devleti‟nin oluĢumuna müsamaha göstermesi ve uzantılı olarak ilerleyen PKK terör örgütünün kurulması, Türkiye için büyük bir güvenlik sorunu oluĢturmuĢtur. BirleĢik Devletler insan hakları, demokrasi söylemlerini dıĢ politikada bir araç olarak kullanarak Kürt Devleti‟nin oluĢumuna destek verdiklerini açıkça göstermiĢtir. Bu durum müttefik olarak gördükleri Türkiye‟nin güvenliğini zedeleyen bir unsur olmuĢtur. Soğuk SavaĢ‟ın bitmesinin ardından insan hakları ve demokrasi kavramını gündeme getiren Washington hükümeti, Kürt sorununu insan hakları sorunu olarak değerlendirmiĢ ve bu çerçevede terör gruplarına çeĢitli destek sağlamıĢtır. Hatta 1995 yılında Amerikan Kongresi Türkiye‟ye satılması planlanan

Bu süreçte en kritik olaylardan biri de 1 Mart Tezkeresi olmuĢtur. Amerika BirleĢik Devletleri Irak‟a girerken Türkiye‟nin de yanında savaĢa girmesini istemiĢtir. ABD‟nin asıl amacı, Türkiye üzerinden kuzeye ve güneyden de Basra Körfezi ve Kuveyt aracılığıyla güneyden Irak‟ı çevreleyip savaĢ açmak olmuĢtur. Türkiye‟nin savaĢa girme kararını, dönemin Abdullah Gül öncülüğünde kurulan hükümeti kabul etse de karar, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından ret oyuyla karĢılanmıĢtır.630

TBMM tarafından çıkan karara yönelik dönemin baĢkanı George Bush ise „Karar Anları‟ isimli kitabında Ģu sözlere yer vermiĢtir:

Türklere, topraklarını kullanmamıza izin vermesi için aylardır baskı yapıyorduk, böylece 4‟üncü Piyade Tümeni‟nden 15 bin askeri kuzeyden Irak‟a sokabilecektik. Ekonomik ve askeri yardımda bulunma, Türkiye‟ye Uluslararası Para Fonu‟nun (IMF) kilit programlarına eriĢim sağlaması için yardım etme ve Türkiye‟nin AB‟ye katılımına güçlü desteğimizi sürdürme sözü vermiĢtik. Bir noktada, izni alacağız gibi görünüyordu. (Dönemin BaĢbakanı) Abdullah Gül‟ün kabinesi, talebimizi onaylamıĢtı. Ancak TBMM 1 Mart‟ta tezkereye iliĢkin nihai oylamayı yaptığında, tezkere az farkla kabul edilmedi. Hayal kırıklığına ve hüsrana uğramıĢtım. ġimdiye kadar yaptığımız en önemli taleplerimizden birinde, NATO müttefikimiz Türkiye, Amerika‟yı yarı yolda bırakmıĢtır.631

1 Mart 2003 tezkeresiyle Türk askerinin Irak‟a gönderilme kararının kabul edilmemesi sonucunda 4 Temmuz 2003‟de Süleymaniye‟deki Türk subaylarının baĢlarına çuval geçirilerek Amerikan askerleri tarafından tutuklanması sonucunda Türk-Amerikan iliĢkileri giderek gerginleĢmiĢtir. Türkiye tarafından kabul edilemez olan bu durum, bir kez daha Türk- Amerikan ittifakının Amerikan çıkarları etrafında toplandığının göstergesi olmuĢtur. Öyle ki gerek jeopolitik gerekse jeostratejik açıdan Batı dünyasına önem atfeden Türkiye gibi bir müttefikin Amerikan yardımlarıyla Batı‟ya sadık kalma stratejisi, Amerikan çıkarlarıyla bağlantılı geliĢmiĢtir. Böylece Washington yönetimi bir kez daha uygulamaya koyduğu dıĢ yardım programları neticesinde kendi çıkarları örtüĢmediği takdirde kendisine bağımlı gördüğü Türkiye‟ye karĢı geleneksel güç modeline baĢvurmuĢ ve Türk askerine hakaret

Süper Kobra helikopterini sivil Kürtlere saldırıda kullanılacağı gerekçesiyle satıĢını iptal etmiĢtir. Her ne kadar dönemin CumhurbaĢkanı Süleyman Demirel BaĢkan Clinton ile iletiĢime geçmiĢse de Clinton, Türkiye‟nin insan hakları konusunda eksik olduğunu vurgulamıĢtır. Fakat Washington‟ın bu hamlesi Irak‟a gerçekleĢtirdiği operasyonda yerli halkın uğradığı mağdurlukla ters düĢmüĢtür. Ġnsan haklarına bu derece vurgu yapan hükümet, Irak‟ta sivil halkı düĢünmemiĢ ve koyduğu ağır ambargolarla Irak halkını savaĢ sonrasında gereksinim duyduğu çeĢitli ihtiyaçlardan mahrum bırakmıĢtır. (Türkmen, 2012: 310-311). Washington yönetimi bir yandan Irak‟a ambargo uygulamıĢ, diğer yandan Irak‟ın kuzeyini gerek ekonomik gerekse kültürel baskılarla kendisine bağımlı hale getirmiĢtir. Böylece Körfez SavaĢı‟nın ardından dıĢ yardımlarla beslenen Kuzey Irak yönetimi, üretmeden çok tüketen bir toplum haline gelmiĢtir. 1990‟lı yılların ortalarında baĢlayan tüketim artıĢı, Amerika‟nın iĢgaliyle büyük bir ivme kazanmıĢtır. Böylece dıĢ politikada bir araç haline evirilen Amerikan yardımları, insan hakları ve demokrasi kılıfı altında Amerikan çıkarlarına hizmet eden bir Ģekle dönüĢmüĢtür. (Türkiye Ekonomi Politikaları AraĢtırma Vakfı (TEPAV), 2007: 118).

630 http://ankaenstitusu.com/1-mart-tezkeresinin-onemi/ (eriĢim tarihi: 23.01.2020).

631 http://ankaenstitusu.com/1-mart-tezkeresinin-onemi/ (eriĢim tarihi: 23.01.2020).

olarak nitelendirilen çuval krizi, Türkiye‟nin Batı ortaklığını sorgulamasına neden olmuĢtur.632 Aynı zamanda Türkiye, bu savaĢta ekonomik açıdan en çok etkilenen ülkelerden biri olmuĢtur. Irak‟a 13 yıl uygulanan ambargo sonucunda Türkiye‟nin Irak‟la yapamadığı ticaret kaybı yılda 3 milyar doları bulmuĢtur.633 Washington yönetimi, Irak‟a müdahalesinden sonra gerileyen Türkiye-Irak iliĢkilerini göz ardı etmiĢtir. Öyle ki Türkiye ve Irak arasında inĢa edilen Irak‟tan Türkiye‟ye aktarılan Kerkük-Yumurtalık boru hattındaki petrol miktarı, Amerika‟nın Irak‟a müdahalesiyle ciddi bir azalma göstermiĢtir. Türkiye bunun yerine Bakü-Ceyhan-Tiflis boru hattını kullanmak zorunda kalmıĢtır. Önemli bir petrol üreticisi olan Irak‟ın Türkiye vasıtasıyla uluslararası enerji piyasasında kendini gösterdiği bu boru hattında meydana gelen kesintiler, en çok Türkiye‟yi etkilemiĢtir. Türkiye‟nin Körfez Krizi ve Irak‟a müdahalesiyle petrolden meydana gelen kesintilerinin maliyeti ise 2 milyar dolar olmuĢtur.

Böylece Bush yönetimi Körfez Krizi ve Irak SavaĢı‟yla Türkiye‟yi maruz kaldığı sorunlarla baĢ baĢa bırakmıĢ ve uluslararası arenada kendi milli menfaatleri ekseninde çıkar politikası izlemiĢtir.634

ABD‟nin diğer ülkelere silah ve çeĢitli askeri malzeme transferleri, ülke çıkarlarını korumak adına kullanılan askeri bir yöntem olmuĢtur. Gerek çeĢitli müdahalelerle gerekse iĢgallerle süslenen bu yöntem, aslında bir dıĢ politika haline evirilmiĢtir. Bu dıĢ politika yöntemini daha da iyi uygulayabilmek adına ülkenin savunma harcamaları da önem arz etmektedir. Öyle ki dünyanın jandarmalığını üstlenen BirleĢik Devletler‟in savunma bütçesi, özellikle 11 Eylül saldırısından sonra 400 milyar doların üzerine çıkarak artıĢ göstermiĢtir.

ABD‟nin bu savunma harcamalarına ayırdığı bütçe, Avrupa devletlerini de endiĢeye sokmuĢtur. Bu dönemde savunma harcamalarının kiĢi baĢına oranı Türkiye‟de 130 dolar iken, ABD‟de ise 950 dolar olmuĢtur. Ayrıca Türkiye‟nin 2001 yılında savunma harcamasının 12.‟likten 14.‟lüğe gerilemesi, Ankara yönetiminin savunma bütçelerine daha da önem vermesi gerektiğini açıkça ortaya koymuĢtur. ABD ise savunma harcamalarının gittikçe arttırılması hususunu, öngördüğü dıĢ politikadan dolayı bir gereklilik olarak görmüĢtür.635

Bunun yanı sıra BirleĢik Devletler ulusal menfaatleri doğrultusunda Türkiye‟yi dıĢ yardım programı adı altında borç yüküne çekmek isteyerek 2003 yılında 6 milyar dolar yardım ve 24 milyar dolar kredi önerisinde bulunmuĢtur. Washington bu yardım teklifini Türkiye‟deki üsleri kullanabilme karĢılığında Ankara yönetimine sunmuĢ ise Ankara bu teklifi reddettiği için yardımdan yararlanamamıĢtır. Böylece BirleĢik Devletler, dıĢ yardım ve

632AkbaĢ, Duman ve Çelik, 2009: 2244.

633 Öztürk, 2010: 8.

634 Kandemir ve Tuncer, 2020: 84.

635 TÜBĠTAK, 2003: 2.

borç verme ikilemini kendi milli menfaatleri çerçevesinde gerçekleĢtirirken, kreditörler ise çıkarlarına yönelik çeĢitli amaçları gerçekleĢtirmek maksatlı faaliyetleri yürütmeyi öncelik edinmiĢtir.636

Aynı zamanda Ġncirlik Üssü, Irak SavaĢı‟ndan itibaren iki ülke arasındaki pazarlık görüĢmelerinde her daim önemini koruyan bir konu olmuĢtur. Ġncirlik Üssü, 1 Mart tezkeresi sonrasında Türkiye‟nin Washington‟a verdiği desteğin bir göstergesi olarak Türk-Amerikan iliĢkilerindeki yerini korumuĢtur. ABD‟nin Ortadoğu‟daki faaliyetlerini desteklemek amacıyla kurulan üsler meselesi, Washington‟ın bütün dünya üzerinde sağladığı üs politikasını geniĢletmesi açısından hem Soğuk SavaĢ döneminde hem de günümüzde ciddi bir öneme sahip olmuĢtur.637 YaĢanan bu geliĢmelere rağmen Türkiye, Irak SavaĢı‟nda BirleĢik Devletleri ve Batı nezdinde oluĢturulan bütün koalisyonları destekleyerek Washington‟ın istekleri doğrultusunda üslerini Amerika ve NATO‟ya açmıĢtır.638 Dolayısıyla 11 Eylül saldırılarından sonra BirleĢik Devletler‟in terörizmle olan mücadelesinde uluslararası iliĢkilerdeki güç müdahaleleri Türkiye‟yi de etkilemiĢtir. Bu çerçevede Ġncirlik Üssü‟nün görev tanımı revize edilmiĢ ve gerektiği takdirde Türk askerini Afganistan‟a gönderme kararı, Washington yönetiminin terörizm adı altında dünya ülkelerini kendi politikalarına göre nasıl yönlendirdiğinin Türkiye açısından önemli bir örneğini oluĢturmuĢtur.639 BirleĢik Devletler‟in Türk askeri tesislerini kullanmasına yönelik talepleri ve ardından Türk hava sahasını kullanması ise Türkiye‟nin Ġran gibi komĢu ülkeleriyle olan diplomatik iliĢkilerine de zarar vermiĢtir.640

BirleĢik Devletler Irak SavaĢı‟yla Amerika‟nın Soğuk SavaĢ sonrası uluslararası arenada süper güç olduğunu ilan ederek rakibinin olmadığını göstermiĢtir. Washington‟ın Ortadoğu‟da kullandığı bu oransız güç sonrasında gerçekleĢtirdiği yardımlar ise yumuĢak güç unsuruyla ters düĢmüĢtür. Öyle ki bölgedeki silahlanmanın kontrolünü ele geçiren yönetim, Ortadoğu‟da askeri varlığını giderek arttırmaya baĢlamıĢtır. Diğer yandan Irak‟ta çok sayıda Amerikan destekli birimler oluĢmuĢ, bu durum Irak‟ın bağımsız hareket etmesini engelleyerek

636 Aybaç ve Korkmaz, 2018: 633.

637 Bölme, 2012: 400. ABD‟nin 2012 yılında yabancı bölgedeki askeri tesis sayısı 46 olmuĢtur. Bu amaçla Washington yönetimi, gücünün devamlılığını sağlamak ve çıkarlarını korumak için denizaĢırı üslere ihtiyaç duymuĢtur. (Strosin, 2012: 26).

638 Kızılay, 2009: 43.

639 Çevik, 2015: 187. ABD bu savaĢta yalnız Türkiye‟deki Ġncirlik Üssü‟nü kullanmamıĢtır. Aynı zamanda Körfez SavaĢı‟nda Suudi Arabistan, Katar, Umman, Bahreyn gibi Körfez ülkelerine askeri üslerinede askerlerini yerleĢtirmiĢtir. Bu durumun tek amacı Irak‟ı kontrol altına alabilmektir. Böylece Washington yönetimi Körfez bölgesinde kendi çıkar politikalarını oluĢturan bir ağ sistemi kurmuĢtur. Bu durum ise ABD‟nin bölgedeki yapılanmasını hızlandırarak Irak SavaĢı‟nda elde edeceği zaferin hazırlığı Ģeklinde açıklanmıĢtır. Washington‟ın kurmuĢ olduğu bu üs zincirleri, Ortadoğu‟daki petrol rezervlerinin ve kaynakların kontrolüne bir gerekçe olarak ifade edilmiĢtir. (Türkmen, 2012: 131).

640 Ergül, 2011: 82.

günümüze kadar Bağdat yönetimini Amerikan kontrolünde iĢleyen bir devlete dönüĢtürmüĢtür641

Ulusal Güvenlik DanıĢmanı Condoleezza Rice‟ın “ABD, kendini değerlere ve dünyadaki tüm insanların yaĢamını daha iyi hale adaması gereken bir ülkedir. ABD sadece kılıç değil, bu niyetlere uzanan bir zeytin dalıdır”642 Ģeklindeki ifadesi, BirleĢik Devletler‟in dünyanın güvenliğine iliĢkin meseleleri kiĢiselleĢtirmesine neden olmasının yanı sıra Washington‟ın dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelen olaylara müdahale etmesi Amerika‟yı hastalığı yayan ve ilacı da bulan bir doktor izlenimine taĢımıĢtır.

2003 yılında gerçekleĢen Irak SavaĢı sonrasında Amerikan Savunma Bakanı Rumsfeld, terörle mücadeleyi Amerikan askeri stratejisinin bir gerekçesi olduğunu açıklamıĢ ve Ekvator boyunca yayılan Amerikan üslerinin bu yeni halkasını oluĢturmanın temel nedenini Amerikan Ġmparatorluğu‟nun yayılmasını sağlamak olduğu kadar dünyadaki Amerikan askeri gücünün varlığının sürdürülmesi olduğunu söylemiĢtir.643 Amerikan Kongresi‟nde Savunma Bakanı Rumsfeld‟in yanı sıra BaĢkan yardımcısı Dick Cheney‟de Amerika‟yı ve tüm dünyayı tehdit eden 11 Eylül saldırısının intikamla cevap verilmesinden yana olduğunu ifade ederek, Saddam gibi otoriter rejiminin kanlı bir Ģekilde devrilmesinden yana olduklarını vurgulamıĢtır.644 Fakat Washington‟ın Irak‟a yönelik saldırgan dıĢ politika kararları BM ve uluslararası alanda tepkilere yol açmıĢtır. Irak‟taki kitle imha silahları BirleĢik Devletler‟in bölgeye olan zaafının bir gerekçesi Ģeklinde açıklanabilir. 2001-2009 Chilcot Raporu‟nun araĢtırmalarının sonucuna göre ise Saddam Hüseyin‟in kitle imha silahlarını bulundurmadığı ve Irak operasyonunun askeri kanadının yanlıĢ olduğu bilgisi, Washington dıĢ politikasının anlaĢılmasında kritik öneme sahip olmuĢtur.645

Irak SavaĢı‟nın ardından BirleĢik Devletler ve Irak arasında SOFA AntlaĢması imzalanmıĢtır. Bu antlaĢmaya göre ABD, Irak‟tan geri çekilecek, karĢılığında ise Irak‟taki Amerikan üs ve tesislerin iĢlevini sürdürmesi ve Amerikan istihbarat birimlerinin tam fonksiyonlu bir Ģekilde görevlerini devam ettirmesi kararı alınmıĢtır. Beyaz Saray‟da 2012 yılında dönemin BaĢkanı Barack Obama ve Irak Devlet BaĢkanı N.El Maliki arasında gerçekleĢtirilen toplantıda Obama, ABD‟nin ulusal çıkarları ve müttefiklerinin menfaatlerinin korunduğunu, bu sebeple Washington‟ın Ortadoğu‟daki siyasi varlığının sürdürüleceğinin altını çizmiĢtir. Böylece ulusal çıkarlarının önemini her daim vurgulayan BirleĢik Devletler, Ortadoğu‟daki siyasi ve askeri ağırlığını korumaya devam etmiĢtir. Böylece ABD Irak‟a

641 Kızılay, 2009: 43.

642 Nye, 2017: 202.

643 https://www.tomdispatch.com/ (eriĢim tarihi: 03.03.2020).

644 Nye, 2017: 197.

645 Daban ve Daban, 2018: 102.

nükleer silahlar ve terörizm gerekçeleriyle sert güç mekanizmasını kullanarak müdahale etmiĢtir. ABD‟nin Irak‟a demokrasi getirme söylemi de kendi ulusal güvenliğinin bir parçasını oluĢturmuĢtur. Bunun sonucunda ise demokrasi söylemi ve refah bir dünya için müdahalenin gerekliliğinin bir parçası olan Irak, parçalanmıĢ ve Amerikan hegemonyası altında iç yaraları günümüze kadar devam etmekte olan bir devlet olarak belirmiĢtir.646 Bu durumdan en çok etkilenen ülkelerden biri de Irak‟ın sınır komĢusu olarak Türkiye olmuĢtur.

Irak SavaĢı‟nın ardından uluslararası platformlarda yükseliĢe geçen Medeniyetler Ġttifakı ise Amerika‟nın liderlik pozisyonları, nükleer silahsızlanma politikaları ve küresel barıĢ için öne sürülen çalıĢmalar Washington hükümetinin bu savaĢı gerekçelendirmesine yarayan nedenler olarak sıralanabilir. Amerika‟nın geçmiĢten itibaren kullandığı seçenekler aslında yumuĢak güç perspektifinden üstün askeri güç seçeneğine dönüĢmüĢtür. Dolayısıyla BirleĢik Devletler‟in Ġkinci Dünya SavaĢı‟nın ardından Avrupa‟da düzen ve istikrar ortaya koyma uygulamalarının örneklerini 1950 Latin Amerika, 1960‟larda Vietnam, 1970‟lerde Afganistan, 1980‟lerde Ġran, 20. yüzyılda ise Afganistan ve Irak‟a müdahale etmesi Ģeklinde gerçekleĢtirmesi ve diğer yandan Ġsrail‟e 60 yıldır verdiği askeri ve ekonomik destek dünya genelinde istikrar için gerçekleĢtirildiği öne sürülmüĢse de, büyük bir yanılgıyla sonuçlanmıĢtır.647

Türkiye Irak SavaĢı‟nda kuzey cephesini açmasının ardından ekonomik zararla karĢı karĢıya kalmıĢtır. Dönemin BaĢkanı George Bush ise Amerikan Kongresi‟ne sunduğu 74.7 milyar dolarlık ek pakette Türkiye‟ye 1 milyar dolar yardımın ayrıldığını ve bu yardımın hibe olarak verileceğini duyurmuĢtur. Bu kapsamda Washington yönetimi tarafından Türkiye‟ye 1 milyar dolarlık hibe ve 8.5 milyar dolar kredi tahsis edilmiĢtir.648

Ġki ülke arasındaki 22 Eylül 2003 tarihinde imzalanan antlaĢmaya göre Türkiye, verilen 1 milyar dolar hibe yardımında Irak‟a tek taraflı müdahalede bulunduğu takdirde BirleĢik Devletler ödeme sürecindeki yardımın geri kalan kısmının durdurma yetkisine sahipti. Fakat bu antlaĢmadan sonra büyüyen Türk ekonomisinin durumuna bakıldığında bu yardıma gerek duyulmadığı kanaatine varılmıĢtır. Bu sebeple antlaĢma onaylanmamıĢ ve mecliste yürürlüğe girmemiĢtir.649 Washington yönetimi Ortadoğu‟daki küresel mücadelesinde hem yara açan hem de yara saran göreviyle milli çıkarlarına hizmeti sonuna kadar sürdürmeyi amaçlamıĢtır. Böylece BirleĢik Devletler geçmiĢten itibaren gerçekleĢtirdiği kredi ve hibe yardımlarını tekrar gündeme getirmiĢ ve bu yardımlar dünya devletlerinin

646 Öcal, 2015: 61.

647 Özhan, 2006: 20.

648 “Türkiye‟ye 8,5 Milyar Dolarlık Kredi”, Milliyet Gazetesi, 25.03.2003.

649 Türkiye Cumhuriyeti (T.C.) DıĢiĢleri Bakanlığı, 2007.

jandarmalığını üstlenen Washington‟ın her zaman olduğu gibi gelecekteki çıkar politikalarında da etkili bir koz olarak kullanılmıĢtır.

3.5. Türkiye’nin Amerikan Füze Savunma Sistemlerine BakıĢ Açısı ve

Outline

Benzer Belgeler