• Sonuç bulunamadı

1.5. Amerikan DıĢ Politikasında Kullanılan Güç Unsurları

1.5.2. DıĢ Politika Aracı Olarak Sert Güç

birimi olmuĢtur. YumuĢak güç insanların algısını değiĢtirmek için bir araç kullanılıyorsa istihbarat birimleri bu konuda önemli bir yumuĢak güç aracı niteliği taĢımaktadır.162

Devletlerin dıĢ politikasında yumuĢak güç politikaları önemli bir yere sahiptir. Öyle ki dıĢ yardım uygulamaları ve akabinde geliĢen dıĢ borçlar, yumuĢak güç politikalarında devletlere ekonomik ve askeri anlamda önemli bir sonuç doğurmaktadır. Devletler askeri ve ekonomik temelli politikalarından ziyade yumuĢak güç politikalarını da geliĢtirmek zorundadır. Bunun en iyi örneğini oluĢturan BirleĢik Devletler, uyguladıkları yumuĢak güç politikalarıyla ülkeleri siyasi olarak da kendisine bağımlı hale getirmektedir. Sonuç olarak dıĢ yardımdan yararlanan ülkelerde oluĢan tüketim alıĢkanlığı iktidarlar için bir çıkıĢ yolu olarak görülmektedir. Böylece yöneticiler, dıĢ yardımı gerçekleĢtiren ve tüketim kavramını aĢılayan ülkeye karĢı siyasi anlamda da bağımlılık hissedecektir.163

Ülkelerin sert güç uygulaması karĢı devletleri caydırma ve tehdit etme unsurlarıyla doğru orantıda ilerlemektedir. Bir ülkenin askeri, ekonomik ve teknolojik gücü ne kadar üst seviyede olursa savunma güvenliği de o kadar donanımlı olmaktadır.166

Caydırıcılık ve tehdit unsurları ülkelerin silah teknolojisiyle yakından ilgilidir.

Özellikle nükleer silah geliĢimi Soğuk SavaĢ‟tan itibaren ülkeleri karĢı karĢıya getiren bir yarıĢ olmuĢtur. Günümüzde nükleer silah üreten ülkelerin karĢısında olduğunu belirten ABD‟nin tarihine bakıldığında aynı süreçten kendisinin de geçtiği görülmektedir. Örneğin Eisenhower hükümeti nükleer silah geliĢtirerek bunu basına ilan eden ilk yönetimdir. Truman döneminde savaĢa bakıĢ daha sınırlıyken Eisenhower hükümetinin, konvansiyonel silahlara olan ilgisi sıcaklığını her daim korumuĢ ve Truman dönemine göre silahlara olan ilgisi daha da hız kazanmıĢtır.167

Özellikle Soğuk SavaĢ döneminde hız kazanan silahlanma yarıĢında Sovyetler ve BirleĢik Devletler bu yarıĢın önemli iki aktörü olmuĢlardır. SSCB‟nin 1949‟da atom bombasına sahip olması ABD‟nin ise 1952‟de hidrojen bombasına sahip olması ve devamında SSCB‟nin de hidrojen bombası elde etmesi iki ülkeyi kıyasıya bir silahlanma rekabetinin içerisine sokmuĢtur. Washington‟ın konvansiyonel silah gücünü artırması ve müttefik devletlerle iĢbirliği içinde olup askeri üslerinin sayısını artırması sert güç uygulamasının zeminini oluĢturmuĢtur.168

Amerika‟da yaĢanan 11 Eylül terör saldırısı sonrasında Amerika‟nın tehdit ve önceliklerinde söylemsel değiĢiklikler yaĢanmıĢtır. Bu süreçten sonra Amerikan dıĢ politikasının söylemleri radikal Ġslam, uluslararası terörizm, üzerine yoğunlaĢarak ĢekillenmiĢtir. ABD, herhangi bir ülkeye bu kavramlar çerçevesince yapılan saldırı sonucunda gerekli müdahalenin yapılacağının sinyalini vermiĢtir. Bu saldırı sonrasında ABD‟nin tüm dünya ülkelerini koruyucu role bürünmesi ABD‟nin yapacağı müdahale ve savunmaları da meĢru hale getirmiĢtir.169

BirleĢik Devletler‟in dünyaya karĢı yayılmacı siyaset Ģekli ve bu savunma mekanizması ise, askeri güç için yapılan harcamalar alanında gerek ekonomik boyutuyla maddi, gerekse halk tarafından resmedilen profil çerçevesince manevi Ģekilde devletin imajını etkilemiĢtir.170

Bush, ABD Askeri Akademisi‟nde yaptığı konuĢmasında 11 Eylül‟de ikiz kulelere gerçekleĢtirilen saldırıda karĢı tarafın bu saldırı için harcadığı maliyeti Amerika‟da ortaya

166 Payam, 2018: 17.

167 Karaosmanoğlu, 1996: 339.

168 Arı, 2013: 542.

169 Güdek, 2017: 148.

170 Özdemir, 2008: 136.

çıkan kargaĢa ve karmaĢıklıktan daha fazla olduğunu ifade etmiĢtir. Bu saldırının devamı geleceği iddiasında bulunarak teröristlerin gelecekteki saldırılarında daha fazla para, silah ve insani faktörlere ihtiyaç duyacaklarını belirtmiĢtir.171 Bu saldırıların devamının geleceğini öne süren Bush yönetimi dıĢ politikada balistik füze ve diğer fırlatma araçlarına karĢı silah savunma teknolojisini geliĢtirme tutumunu benimsemiĢtir. Bu amaç doğrultusunda Ulusal Füze Savunma projesi hayata geçirilmiĢtir.172 Bush konuĢmasında yeni dünya düzenini tehlikeye atacak unsurların teknoloji ve köklü dini grup faaliyetlerinin birleĢimiyle ortaya çıkacağını savunmuĢtur. Böylece Bush yönetimi güçlü olmayan devletlerin nükleer ve balistik füze sistemlerine sahip olmasını BirleĢik Devletler gibi güçlü bir devlete karĢı tehditkâr bulmuĢtur.173

Washington hükümeti BirleĢik Devletler‟in ülkelerin herhangi bir nükleer silah giriĢiminde bulunmasını istemezken kendisi bu güvenlik adımlarını Soğuk SavaĢ sürecinde zirveye taĢımıĢtır. Çünkü bu dönemde süper güçlerin nükleer silah giriĢimlerini engelleme isteği kendi askeri üstünlüklerinin de korunmasına yardımcı olmuĢtur. Böylece Soğuk SavaĢ sürecinde görülen askeri üstülük yarıĢı Bush döneminde terörist söylemi adı altında tekrardan gündeme gelmiĢtir.174

11 Eylül saldırıları sonrasında oluĢan tehdit algısı politika yapıcılar tarafından olduğundan daha da fazla büyütülerek büyük bir korku kaynağı olarak aktarılmıĢtır. Özellikle medya bu konuda aktif bir rol üstlenerek her an yeni bir saldırı olacak algısıyla oluĢan haberler çoğaltılmıĢtır. Bu süreçte siyasetçiler „terörizm‟ kavramını kullanarak kendi politikalarını meĢrulaĢtırmak için dayanak oluĢturmuĢlardır. Böylelikle politika yapıcılar istedikleri hedefe ulaĢarak terörle iliĢkili herhangi bir saldırı sonucunda Amerikan halkının desteğini sağlamıĢtır. Amerikan hükümeti terörü politikalarında bir araç haline getirerek 2001‟de US Patriot Yasası‟nı çıkartmıĢtır. Uluslararası terörizmi daha da meĢrulaĢtıran bu yasayla hükümet, Amerika‟daki doğayı koruyan çevreci gruplarını da terör faaliyetleri kapsamında değerlendirmiĢtir. Bu sebeple Ulusal Güvelik Birimleri kurulmuĢ ve her bir yabancının ülkeye giriĢi ince ayrıntılarıyla birlikte takip edilmeye baĢlanmıĢtır.175 Böylece Bush yönetiminde Amerikan dıĢ politikası küresel terörizm odaklı tek yanlı ve agresif bir

171 The White House, 2012.

172 Efegil, 2008: 109.

173 The White House, 2012.

174 Buzan, 2008: 114-115. BaĢkan Bush 11 Eylül‟de gerçekleĢen saldırılar sonucunda Ģu açıklamada bulunmuĢtur: “Teröristler açık toplumlara nüfus etmek ve modern teknolojileri bize karĢı yöneltmek için organize edilmiĢlerdir. Bu tehdidi yenmek için cephaneliğimizdeki her araç askeri gücü, daha iyi bir vatan savunmasını, kolluk kuvvetlerini, istihbaratı ve terörün finansmanını kesmek için güçlü çabaları kullanmak gerekir” (The White House, 2002: 13). Bu sebeple askeri müdahaleyi meĢru kılan Bush yönetimi için askeri sert güç uygulamaları ülke güvenliği açısından son derece önemli görülmüĢtür.

175 Irmak ve Kahya, 2014: 322.

tutum benimsemiĢtir. Washington yönetimi ilk defa Bush yönetiminde etkili bir yayılmacı bir siyaset modeli izleyerek sert güç unsurunu aktif bir Ģekilde kullanmıĢtır.176

YumuĢak değerler söylemindeki askeri anlayıĢı bir kenara bırakan Bush yönetimi, geleneksel savaĢ yöntemini uluslararası arenaya taĢımıĢtır. Bu sayede büyük güçler teröre karĢı yerel ve bölgesel ittifaklara gönüllü bir Ģekilde destek vermiĢtir. BaĢkan Bush ise bu güvenlikleĢtirme mekanizmasıyla geleneksel askeri anlayıĢı geri getirmiĢ ve Amerikan ulusal çıkarlarını ön planda tutmuĢtur.177

Bush yönetiminin sona ermesiyle baĢa geçen Barack Obama döneminde Amerikan dıĢ politikası daha yumuĢak bir perspektif izlemiĢ olsa da bu durum Donald Trump döneminde değiĢiklik göstermiĢtir. BaĢkan Trump 2017‟de ki konuĢmasında Amerikan yardımlarının baĢka devletlere fayda sağladığını bu açıdan yeni Amerikan dıĢ politikasında ülke güvenliğinin her Ģeyden önce geldiğini öne sürmüĢtür. Önceliklerinin Amerika olacağını vurgulayan Trump yönetimi, Amerikan ordusunun güçlenmesi, Amerikan sınırlarının korunması ve Amerikan sanayi, ticari ve ekonomik giriĢimlerinin daha da desteklenmesi adına çeĢitli çalıĢmalar yürüteceğinin sinyalini vermiĢtir.178

Sert güç kavramında ülkelerin silah politikaları önem teĢkil etmektedir. BirleĢik Devletler‟in yanı sıra çok sayıda ülke silahı etkili bir araç olarak kullanmaktadır. Rusya 450 binin üzerinde silah mühimmatına sahiptir. Fransa illegal silahlara baĢvurmuĢ Afganistan, Yemen ve Pakistan ise birçok kalaĢnikof barındırmaktadır. BirleĢik Devletler ise M16/M14‟ün AR15Slerini para karĢılığında almıĢtır. Devletler kendi güvenliklerini sağlamak için askeri güç potansiyelini kullanmaktadırlar. Bunun en önemli örneği ise Çin Halk Cumhuriyeti‟dir. Avusturya ve Kanada gibi ülkelerde etkili silahlar bulundurmaktadır.

Finlandiya ve Ġsveç gibi Ġskandinav ülkeleri ise gerektiğinde daha fazla yararlanabilmek adına fazladan önemli silahlara sahiptir.179

Son yıllarda devletler geleneksel güvenli anlayıĢlarını değiĢtirerek özel askeri Ģirketler üzerinden savunma mekanizmaları oluĢturmaktadır. Bu durum devletlerin savaĢ alanında çekilmesi değil aksine o bölgeye hâkim olmasını sağlamaktadır. Özellikle Asya ve Afrika gibi çatıĢmanın son bulmadığı yerlerde askeri özel Ģirketlere ilgi büyüktür. BirleĢik Devletler ve Ġngiltere‟nin kontrol altında tuttuğu bu mekanizma bölge ülkelerinin güvenliğini sağlama ve stratejik çıkarların belirlenmesinde önemli rol oynamaktadır. Bu yapılanma sert güç de devletlerin önem verdiği askeri harekâtları küresel bir kılıfa sokarak ülkelere meĢruluk

176 Bilensoy, 2018: 59.

177 Buzan, 2008: 119.

178 Öncel, 2018:101.

179 Small Arms Survey, 2013: 2.

kazandırmaktadır. Bu meĢruluk daha fazla ülkenin katılımıyla istenilen ulaĢılabilirliği daha da artırmaktadır.180

Son yıllarda sert güç uygulamalarına tepki gösterilmektedir. Hatta sert güç yerini akıllı güce bıraktı gibi söylemler ve analizler bu durumu destekler niteliktedir. Ernest J. Wilson hard power, soft power, smart power adlı çalıĢmasında bu durumu ayrıntılı bir Ģekilde incelemiĢtir. Wilson, özellikle Bush yönetiminin dıĢ politika kararlarının ulusal güvenliği ve Amerikan çıkarlarını etkilemesi tarzındaki söylemlerin Amerika‟nın dünya kamuoyundaki prestijini sarstığını öne sürmüĢtür.181

BirleĢik Devletler‟in Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında kurduğu Ramstein Hava Üssü en büyük üssüdür. Öyle ki bu üs Avrupa, Afrika‟da bulunan Amerikan hava Kuvvetleri‟nin ve NATO‟nun ortaklık komutanlığının yönetim yeridir. Aynı zamanda Almanya‟daki Kaiserslautern Askeri Topluluğu‟nun bir parçası da burada yer almaktadır. Amerika‟nın kendi sınırları dıĢında yer alan ve BirleĢik Devletler‟in bir parçası olan bu saha ABD‟nin vazgeçilmez en büyük üssüdür. En büyük üs olarak anılmasının sebebi ise içinde barındırdığı 50 binden daha fazla askeri kapasiteye sahip olmasından kaynaklanmaktadır. En son 1999 yılında gerçekleĢen sevkiyat 2018‟de yerini en büyük sevkiyata bırakmıĢtır. Operasyon bölümünün yetkili sorumlusu olan David Head alınan kaynakların silahlı operasyon faaliyetleri ve BirleĢik Devletler Avrupa Komutanlığı‟nın geliĢimi ve devamlılığı için kullanılacağını ifade etmiĢtir. Ramstein üssü, aynı zamanda olası bir savaĢ durumunda Amerikan subayları tarafından güç merkezi olarak görülmektedir. ABD‟nin 2000‟li yıllarda öne sürdüğü terör kavramı niteliğinde öne sürülen savaĢlarda özellikle Afrika ve Ortadoğu gibi bölgeler için bu üs BirleĢik Devletler adına alternatif bir etki alanı oluĢturmuĢtur. Böylece 2018 yılında en büyük silah ve mühimmat sevkiyatının yapıldığı Ramstein, ABD ve NATO‟nun uluslararası güç mücadelelerinde önemli bir görev üstlenmektedir. Böylece ABD‟nin yukarıda anlatılan olaylar çerçevesince uygulamaya koyduğu askeri güç politikası

180 Arıöz, 2019: 26. Afrika 21.yüzyılın sonlarına doğru BirleĢik Devletler için hegomonik çıkarların yürütülmesinde stratejik bir ülke olarak görülmüĢtür. Özellikle Tanzanya‟da Darüsselam ve Kenya‟da Nairobi‟de bulunan Amerikan Büyükelçiliklerine saldırılar ve 11 Eylül saldırısının ardından ABD, Afrika‟ya yönelmiĢtir. ABD‟nin bu bölgeye olan giriĢimlerinin altında Çin‟in Afrika‟ya karĢı yayılmacı idealleri de yer almıĢtır. Ayrıca bölge, enerji kaynaklarını kontrol etmek isteyen büyük devletlerin çıkar alanı olarak görülmüĢtür. Washington yönetimi bu geliĢmelere Sudan‟daki Hartum ilaç fabrikasını bombalayarak karĢılık vermiĢtir. Bu bombalamanın ardında iktidarda bulunan Clinton yönetimi ise bu ilaç fabrikasında El-Kaide için kimyasal silahların üretildiğini gerekçelendirerek saldırıya gerekçe oluĢturmuĢtur. ABD‟de 2002 yılında yayımlanan Ulusal Güvenlik Stratejisi ise BirleĢik Devletler‟in bu bölgedeki kontrolü elinde tutmasının gerekçelerini oluĢturmuĢtur. Öyle ki AIDS ile mücadele, kitle imha silahlarının yaygınlaĢması, uyuĢturucu kaçakçılığı gibi öne sürülen nedenler, Amerika‟nın bölgede uzun vaatli kalmasın hızlandırmıĢtır. Bu sebeple bölgedeki kaosun bitmemesi açısından Afrika‟ya yönelik silah ticareti Amerikan varlığını devam ettiren bir konu olmuĢtur. (Arslan, 2018: 292-293).

181 Wilson, 2008:111.

ve faaliyetleri ülke menfaatinin öncelikli olduğunu ve yapılan askeri operasyonların legal olduğunu göstermektedir.182

Outline

Benzer Belgeler