• Sonuç bulunamadı

olayların da etkisi olmuĢtur. Buradan da anlaĢılacağı üzere Amerikan yardımları Osmanlı‟nın hem bürokrasi hem de toplum olarak ikili iliĢkilerinde olumlu bir hava yaratmıĢ ve bu durum Osmanlı tarafından memnuniyetle karĢılanmıĢtır.214

BirleĢik Devletler‟de baĢkanlık görevine seçilen Andrew Jackson, Batı‟nın yükseliĢini ön planda tutan bir baĢkan olmasına rağmen politik tutumları Doğu‟yu tercih etmiĢtir. Bu nedenle Akdeniz‟deki ticaret, BirleĢik Devletler için her daim önemini korumuĢtur. Türklerin Avrupalılar tarafından Navarin‟de yakılan donanmalarının onarımını gerçekleĢtirmek için Akdeniz‟deki donanma komutasının baĢına geçen James Biddle, Charles Rhind ve David Offley‟in giriĢimleri, Washington‟ın Akdeniz‟deki ticari faaliyetlere verdiği önemi açıklar nitelikte olmuĢtur. Öyle ki BirleĢik Devletler‟in çeĢitli imtiyazların peĢini kovalamaya baĢlaması, Akdeniz‟de zamanla Amerikan etkisini ortaya çıkarmıĢtır. Amerikalı tüccar Rhind ise Osmanlı Devleti ile ilgili olan ticari geliĢmelerden sorumlu tutulmuĢ ve iki ülke arasındaki ticari geliĢim gün geçtikçe varlığını daha da hissettirmeye baĢlamıĢtır.215

Fakat yukarıda da anlatılmıĢ olan Navarin‟de Türk donanmasının yakılması Osmanlı için bir dönüm noktası olmuĢtur. Navarin olayı tarihte unutulmayacak bir askeri kayıp niteliği taĢımakla birlikte Osmanlı‟yı ABD‟ye bir adım daha yakınlaĢtıran olay olmuĢtur. Ġki ülke arasında masaya yatırılıp imzalanan dostluk ve ticaret anlaĢması, Osmanlı tarafı için artık bir gereklilik olarak görülmeye baĢlanmıĢtır. David Offley‟in hazırladığı raporlarda Osmanlı devlet adamlarının ABD‟nin inĢa edeceği donanma ve savaĢ gemilerine izin göstereceği görüĢü, donanması yok olan bir devletin tek açılan kapıyı değerlendireceğinin belgesi niteliğini taĢımıĢtır.216

ait savaĢ gemilerine dair bir ön çalıĢma raporu istemiĢtir. PaĢanın bu isteklerinin sebebi ise

„North Carolina‟ adındaki Amerikan gemisinden oldukça etkilenmiĢ olmasından kaynaklanmıĢtır. Ona göre bu gemi gördüğü Fransız, Rus ve Ġngiliz gemilerinin yanında en görkemli ve etkileyicisi olmuĢtur.218

Hüsrev PaĢa‟nın Amerikan gemilerine hayranlığının yanında Bab-ı Ali‟nin Rusya, Ġngiltere ve Fransa gibi düĢman gördüğü ülkelere olan güvenini yitirmesi sonucunda Amerikan gemilerine olan hayranlık ve güven daha da artmıĢtır. Fakat bu güven karĢısında Ġstanbul‟a gelen Amerikan müzakerecilerinin Osmanlı‟nın iç iĢlerini karıĢması gibi durumlar, Osmanlıları büyük bir boĢluğun içine düĢürmüĢtür. Böylece Osmanlı Devleti dıĢarıdan görünen Amerikan etkisine aldanmıĢ fakat yeni dünya düzeninde Amerikan faydacılığı gibi bir durum söz konusu olmamakla birlikte politik geliĢmelerde Osmanlı lehine seyretmemiĢtir.219 Fakat bu dönemde Avrupa‟nın Osmanlı‟ya karĢı olan saldırgan ve çıkarcı tutumu gibi mevcut siyasi Ģartlar, Bab-ı Ali yönetimini gittikçe Washington‟la yan yana olmaya itmiĢtir. Denizlerdeki teknolojik geliĢmenin ıĢığını yakalayan Washington yönetimi ise ilk buharlı gemisini 1807 yılında Robert Fulton tarafından Hudson nehrinde sergilemiĢtir.

Osmanlı ise 1827 yılında Ġngiltere‟den buharlı gemi satın alarak denizlerdeki ilerlemede önemli bir taĢıt aracını kullanmaya baĢlamıĢtır. 1838 yılına gelindiğinde ise Amerikalı mühendis olan Foster Rhodes tarafından Ġstanbul tersanesi buharlı gemi yapımında kullanılmıĢtır.220 Böylece iki ülke arasındaki deniz savaĢ gemileri ve diğer araçların yapımı konusundaki bilgi alıĢveriĢi kendini göstermeye baĢlamıĢtır.

9 maddeden oluĢan Seyr-i Sefain AntlaĢması‟nın 7. maddesine göre Amerikan donanmalarına ait ticari gemileri Boğazlardan, Ġmparatorluğun alanlarından geçme hakkını elde etmiĢ ve Karadeniz‟e yüklü veya yüksüz ulaĢma hakkına sahip olmuĢtur.221

Osmanlı yönetiminin bu antlaĢmada karĢı taraftan bir isteği söz konusu olmuĢtur. Bu istek Bab-ı Ali‟nin kendi adına Amerikan piyasasında inĢa edilen ve satın alacağı savaĢ gemilerinin aynı nitelikleri taĢıyan Amerikan gemilerinden pahalı olmamasıydı. Bunun yanında BirleĢik Devletler‟in Osmanlı Devleti‟ne sadece gemi yapımı malzemeleri için değil teknik destek vereceği konusunun da altını çizmesi, Osmanlı‟nın Amerikan askeri teknolojisine olan hayranlığı ve güvenini bir kez daha arttırmıĢtır.222

Bab-ı Ali yönetiminin BirleĢik Devletler‟den savaĢ gemisi ithalinin nedenlerinden biri Amerikan gemilerinin baĢta Karadeniz olmak üzere Akdeniz‟de de ticaret kapasitesi olan

218 Kayapınar, 2017: 46.

219 Köse, 2011: 171.

220 Demir, 2005: 2.

221 Kayapınar, 2017: 52.

222 Ezgü, 1949: 81.

ülkelerin gemilerinden daha donanımlı ve teknolojiye ayak uydurması olmuĢtur. Washington yönetimi ise bu durumdan en karlı çıkan taraf olmuĢtur. Öyle ki deniz ve donanma konusunda daha da çok bilgiye sahip olan BirleĢik Devletler, teçhizatların lojistiğinden de para kazanarak avantajlı duruma düĢmüĢtür. 1831‟de imzalanan bu antlaĢmayla Washington yönetimi, Ġngiltere‟nin sahip olduğu gümrük tarifesinden yararlanma hakkını da elde etmiĢ ve istediklerini yapabilme yolunda en önemli adımı atmıĢtır. 223

Bu açıdan her alanda askeri teknolojik seviyeyi yakalamak dönemin siyasi olaylarıyla da çalkantılı bir dönem yaĢayan Osmanlı Devleti için önemli olmuĢtur. ABD açısından ise bu durum yani Osmanlı‟ya yardım etmek daha da tartıĢmaya açık bir konu olmuĢtur. Öyle ki Amerikan hükümetinin belirli bir kesimi bu yardıma onay göstermiĢ fakat bazı siyasetçiler ise Yunan Ġsyanı sürecinde Türkleri düĢman sınıfında değerlendirerek askeri alandaki bu desteğe onay vermemiĢtir.224 Fakat iki ülke arasındaki artan diyalog gücü sonucunda Bab-ı Ali yönetimi BirleĢik Devletlere bir savaĢ gemisi sipariĢi vermiĢtir. Bu sayede askeri ve ticari alandaki her geliĢme, Bab-ı Ali ve Washington yönetimleri tarafından memnuniyetle karĢılanmıĢtır.225

1830 AntlaĢmasını müteakiben Osmanlı‟nın Amerikan harp gemilerinden yararlanması kaçınılmaz olmuĢtur. Öyle ki Amerikan vatandaĢı Henry Ecford‟un deniz inĢaat mühendisliği üzerindeki uzmanlığından faydalanan Ġstanbul tersanesi, Amerikan yapımı gemilerin üretilmesiyle teknik anlamda ilerleme kaydetmiĢtir. Ecford‟un Washington‟a dönmesiyle onun yerine gelen Forster Rhodes öncülüğünde ilk buharlı geminin imalatı baĢlamıĢtır.226 Böylece Bab-ı Ali yönetimi deniz harp sanayisinde Amerikalı uzmanlar ve onların teknik bilgilerinden yararlanmayı ihmal etmemiĢtir.

Rhodes 1840‟lara kadar Ġstanbul‟da kaldığı süreçte, Nusretiye, Adliye, Nizamiye, Kavs-ı Zafer yelkenlerini yapmıĢ, 1837‟da ise vapur yapımına baĢlamıĢtır. Bab-ı Ali yönetimi Swift isimli vapuru satın almıĢ ve 1828‟den 1837‟ye kadar herhangi bir vapur inĢası giriĢiminde bulunmamıĢtır. Çünkü Osmanlı yönetimi vapurları savaĢlarda etkili bir araç olarak görmemiĢ bunun yerine firkateyn, korvet, kalyon gibi yelkenli savaĢ gemilerini kullanmayı tercih etmiĢtir.227

Osmanlı Devleti ABD‟den sipariĢ ettiği gemilerden sıklıkla memnuniyetini belirtmiĢ ve Amerikan askeri teknolojisinin geliĢimini ısrarla ülkeye getirmek istemiĢtir. BirleĢik Devletler‟in bu askeri yardımları II. Mahmut tarafından da destek bulmuĢ ve bu askeri

223 Köse, 2011: 154.

224 Erhan, 1998: 461.

225 Kantarcı, 2019: 484.

226 Özcan, 1997: 46.

227 Düzcü, 2013: 117.

yardımlarla Amerikan teknolojisine dayalı savaĢ gemileri üretilmeye baĢlanmıĢtır. Fakat Tahir PaĢa ve Sultan II. Mahmut‟un ölümü üzerine tersane ve donanma konusunda birçok eksiklik meydana gelmiĢ ve bu alandaki etkinliklerde bir duraklama görülmüĢtür. Bunun akabinde ise yerli üretime dayalı sistem daha da zayıflayarak Ġngiltere‟den çok sayıda gemi sipariĢ edilmiĢtir.228

Denizlerdeki ilerlemede BirleĢik Devletler‟in yanı sıra Avrupa‟da Ġngiltere, önemli bir aktör olmuĢtur. Öyle ki Ġngiltere‟nin denizlerdeki üstün gücü Osmanlı Devleti‟nin de dikkatini çekmiĢ, 1837 yılında ise Mustafa ReĢid PaĢa Londra‟da bulunduğu zamanlar Ġngiltere‟nin denizlerdeki gücünü gözlemlemiĢ ve Ġstanbul‟a buna dair bir rapor sunmuĢtur.

Bab-ı Ali yönetimi için ise Bahriye öğrencileri tarafından deniz biliminin öğrenilmesi diğer Avrupalı devletlere göre denizlerdeki üstünlüğü aĢikâr olan Ġngiltere adına önemli olmuĢtur.229 Böylelikle Amerikalılar ve Ġngilizler arasında piyasa mücadelesine dönüĢen Osmanlı gemiciliği, yerli üretimin zayıflaması sonucunda dıĢarıya daha da çok bağımlı hale gelmiĢtir. ABD ise diğer devletlere göre birliğini daha sonradan sağlamasına rağmen, buharlı gemi alanındaki teknolojik icatlarıyla döneme damgasını vurmuĢtur. Ayrıca BirleĢik Devletler ilerleyen bu teknolojisiyle ürettiği ağırlığı az olan silahlar hususunda Osmanlı Devleti‟nin 20 yıl boyunca silah satın aldığı ülke olarak rakipleri karĢısındaki piyasa tekelinde öncü rol oynamıĢtır. Ġngiltere ise kullandığı en önemli yumuĢak güç unsurlarından biri olan diplomasiyi etkili bir Ģekilde kullanarak kendi çıkarları için Osmanlı pazarını kaybetmemeyi öncelik edinmiĢtir.230

228 Gencer vd., 1986: 42. Özellikle vapur inĢası bu noktada ciddi öneme sahip olmuĢtur. Çünkü Avusturya, Ġngiltere ve Fransa ticari vapurlarının Akdeniz, Marmara ve Boğazlar‟ı geçmesi Bab-ı Ali yönetiminin denizlerdeki hâkimiyet gücünü gündeme getirmiĢtir. Bu sebeple bir vapur filosuna sahip olmak Osmanlı yöneticiler için öncelikli konu olmuĢtur. Bunun üzerine Osmanlı Devlet yöneticileri, Ġngiltere‟den çok sayıda gemi sipariĢ etmiĢ fakat bunun çok maliyetli olacağını düĢünmüĢtür. Bu sebeple vapurların Tersane-i Amire‟de inĢa edilmesi, gerekli parçalar ise Ġngiltere‟den temin edilmiĢtir. Böylece Osmanlı denizcilik faaliyetlerinde merkez görevi gören Tersane-i Amire‟de 1853 yılına kadar 11 küçük demir fabrikası ve 13 tane vapur inĢa edilmiĢtir. Üretilen bu vapurların kazan ve makineleri ise Ġngiltere‟den sipariĢ edilerek parçalar, Ġstanbul‟daki yabancı uzman tarafından gemilere takılmıĢtır. Bu sebeple deniz harbi alanındaki eksiklikler daha tasarruflu bir Ģekilde tedarik edilmeye çalıĢılmıĢtır. (Düzcü, 2013: 117).

229 Gençoğlu, 2008: 86. Dr. Taner Albayrak “Osmanlı Donanması‟nda Teknoloji ve Eğitim Kadırgadan Kalyona GeçiĢ” adlı bildirgesinde Osmanlı denizciliği ile ilgili bilgiler vermiĢtir. Albayrak, Osmanlı ordusundaki gemi kapasitesinin Akdeniz‟le sınırlı kaldığını belirtmiĢ ve Osmanlı deniz ordusunun okyanusa uygun olmadığını ifade etmiĢtir. Batı‟lı devletler için ise bu durum Bab-ı Âlinin deniz alanındaki bu teknoloji eksikliğini tamamlaması için fırsat niteliğinde olmuĢtur (Kerimoğlu, 2009: 326). Osmanlı denizci ve ordu bürokratları Ġngiltere seyahatinde askeri alandaki teknik unsurları dikkatli bir Ģekilde gözlemlemiĢtirr. 1842 yılına kadar Osmanlı Devleti, Ġngiltere‟den bir savaĢ gemisi tedarik etmemiĢ, malzeme ve parçalar konusunda bir ticaret söz konusu olmuĢtur. Fakat 1850‟lerde bu tutumdan vazgeçilmiĢtir. Bu dönemde Ruslardan gelen tehdit sebebiyle Bab-ı Ali yönetimi sınırlarını güçlendirmek ve korumak adına Ġngiltere‟den 4 tane savaĢ gemisi sipariĢinde bulunmuĢtur. Ġsimleri Cidde, Tuna, ġat ve Basra olan bu gemiler, SSCB tarafından 1852 yılında Bab-ı Ali hükümetine gönderilmiĢtir.. (Düzcü, 2013: 119).

230Gencer vd., 2008: 40.

2.4. Osmanlı Devleti ve Amerika BirleĢik Devletleri Arasındaki Ticaretin

Outline

Benzer Belgeler