• Sonuç bulunamadı

Halk ve Diğer Memurlarla İlişkileri Yönüyle Denetlenmeler

HZ ÖMER’İN VALİLERİNİ DENETİME TABİ TUTMAS

4. Valilerin Denetlenmesinde Denetime Konu Olan Hususlar

4.3. Halk ve Diğer Memurlarla İlişkileri Yönüyle Denetlenmeler

Şehirlerde devlet adına yönetimde bulunan valilerin idarede başarılı ola- bilmeleri açısından, halk ve diğer devlet memurlarıyla iyi ilişkiler içerisinde bulunmaları önem arz etmektedir. Yöneticilik makamında bulunanların halka karşı sorumlulukları olduğu gibi, yönetilenlerin de idarecilere karşı sorumlu- lukları vardır. Her bir fert, kendisine verilen yetki oranında sorumlu tutulmak- tadır. Şehirde en fazla sorumluluğa sahip olan valilerin en çok yetkiye sahip olmaları gerekiyordu. Aksi halde, yetkisiz bir valinin kendisinden istenilen hu- susları hakkıyla yerine getirmesi beklenemezdi. Valiler, hem devlet başkanları- na hem de Allah’a karşı sorumluydular. Halka hizmette gösterecekleri perfor- mans, onların kendilerine yüklenen yöneticilik emanetini en iyi şekilde koru- dukları anlamına gelecekti. Bu sebeple de valiler, görevlerini sadece makam, şan, şöhret veya maddî kazanç temin etmek için değil, iyi bir Müslüman olmak için de mükemmel bir şekilde yerine getirmeliydiler. Halkın ve diğer devlet görevlilerinin de onlara her hususta yardımcı olmaları gerekiyordu. Zira iyi idare edilen bir toplumda, huzur ve sükûnet meydana gelirdi ki esasen İslâm dininin asıl hedefi de budur.

Valilerin halkla iyi ilişkiler kurmasını temin için pek çok tedbirler alındı- ğından daha önce bahsetmiştik. Valilerin seçiminde halkın görüşlerinin önem- senmesi, halkın istediği kişilerin vali olarak atanmasına öncelik verilmesi, daha başlangıçta halkın valilerine karşı olumlu hisler beslemesinde etkili oluyordu. İstedikleri kişinin vali olarak görevlendirilmesi, halkın memnuniyetine vesile oluyordu.

Valiler dinî, sosyal ve ekonomik yaşantıları itibarıyla halkla iç içe idiler. Halktan gizleyecekleri hiçbir faaliyetleri, mal varlıkları olamazdı. Günün yirmi dört saatinde onlara kapılarını açık tutmak zorundaydılar. İdaredeki bu şeffaf- lığın, halkla vali arasında bir güven ortamının doğmasına vesile olduğu söyle- nebilir.843 Vali, şehir halkının namazda imamı, hastalandığında ziyaretçisi, se-

vinçli ve hüzünlü gününde duygularına ortak olan müşfik bir şahsiyet olarak halkın sevgisine mazhar oluyordu.

842 İbn Sa’d, III, 282; Belâzürî, Futûhu’l-Buldân, s.314; Suyûtî, s.141.

843 Mes’ûdî’nin rivayet ettiğine göre Hımslılar valileri Saîd b. Âmir’i Hz. Ömer’e şikâyet ettiler.

O’nun kuşluk vaktine kadar aralarına gelmediğini, gece evine kimseyi kabul etmediğini söy- lediler. Bunun üzerine valiyi merkeze getirten Hz. Ömer, hakkındaki şikâyetlerle ilgili ola- rak ona sorular yöneltti. Vali, hizmetçisi olmadığı için kuşluk vaktine kadar hamur yoğurup ekmek pişirdiğini, geceyi ise ibadet ve taata ayırdığını söyleyince Hz. Ömer bu duruma son derece sevinmiştir. Bkz. Murûcu’z-Zeheb, II, 313-314.

Hz. Ömer Sempozyumu • 179 Valilerin şehirde görevli bulunan diğer memurlarla da iyi ilişkiler içeri- sinde olması, idarenin ahengi açısından önemliydi. Zira, ancak birbiriyle uyumlu çalışan memurlardan oluşan idareler, başarılı olabilirdi.844 Bu memur-

lar, görev ve sorumlulukları doğrultusunda kendilerine verilen vazifeleri ya- parken, diğer memurların yetkilerine hiyerarşik düzen içerisinde yardımcı ol- malıydılar. Memurların birbirleriyle mücadelesi, şehre ve devlete zarar verebi- lirdi. Aynı şekilde, valiler ve diğer memurların devlet başkanlarıyla da uyum içerisinde olmaları, devlet başkanlarının kendileri üzerindeki hak ve yetkileri- nin olduğunu bilmeleri ve buna göre hareket etmeleri önemliydi.845

Valilerin şehirlerindeki ahaliye tepeden bakmalarına, onlardan daha lüks bir biçimde hayat tarzı sürdürmelerine, vali-halk ilişkilerine zarar verebileceği endişesiyle mani olunduğu bilinmektedir.

Yukarıdaki esaslar çerçevesinde hareket edildiği dönemlerde, şehirlerde vali-halk ve diğer memurlar arasında münferit bazı olaylar dışında fazla prob- lem yaşanmadı. Şehirlerde huzur ve sükûnet sağlandı. Böylece, İslâm devleti bütün gücünü ve dikkatini diğer alanlara yöneltme imkânı elde etti.

Başlangıçta şehrin idaresine her yönüyle yetkili ve sorumlu kılınan vali- lerden bazıları, daha sonraki dönemlerde kendilerine verilen bu yetkilerden bir kısmının geri alınarak başka memurlara devredilmesine846 pek de memnun

olmadılar.847

Bununla birlikte vali-harâc âmili arasındaki ilişkilerin her dönemde aynı şekilde olumsuz bir tarzda devam etmediği anlaşılmaktadır. Zira kaynaklarda vali-harâc âmili arasında yaşanan rekabetle ilgili verilen örnek sayısı, Amr b. el-Âs’ın ki ile sınırlı kalmaktadır. Diğer taraftan kaynaklarda vali-harâc âmili arasında uyumlu bir şekilde sürdürülen ilişkilerden de söz edilmektedir.848

844 Memurların uyum içerisinde çalışmaları hususunda Hz. Peygamber’in teşvikleri hakkında

bir değerlendirme için bkz. Algül, ‚İslâmî İdarenin Oluşumu‛, BYASİ, II, 160.

845 Rivayet olunduğuna göre Hz. Ömer, Mısır valisi Amr b. el-Âs’a bir mektup yazarak ona şöy-

le söyledi: ‚Emir aldığın kişinin sana nasıl davranmasını istiyorsan, sen de yönetimindekile- re öyle davran.‛, Tartûşî, s.263.

846 Tartûşî, s.289; İbrahim, İslâm Tarihi, II, 153, 158; a.mlf.-A.İbrahim Hasan, Nuzum, s.171, 175. 847 Mısır’ın harâcıyla ilgili yetkilere de sahip olan Amr b. el-Âs’ın bir süre sonra Mısır harâcına

memur edilen Abdullah b. Sa’d b. Ebî Serh’i kabule istekli olmadığı anlaşılıyor. Nitekim harâc âmilliği olmaksızın, valiliğin işlevsiz bir görev olacağını düşünen Amr b. el-Âs’ın ‚ O, ineği sağarken, ben boynuzlarından tutan kimse olmak istemiyorum‛ diyerek, harâc âmilli- ğinin tekrar kendisine verilmesini istemesi, bu uğurda Hz. Osman’la önce mektuplaşması, sonra Medne’ye gelerek Halife ile tartışması ve sonrasında Mısır valiliğinden tamamıyla az- ledilmesi hakkında geniş bilgi için bkz. Belâzürî, Futûhu’l-Buldân, s.321; Taberî, I, 2813-2814, 2819; İbnü'l-Esîr, Kâmil, III, 88.

848 Hz. Ali, Basra valiliğine Abdullah b. Abbas’ı, harâc âmilliğine ise Ziyad b. Ebihi’yi tayin et-

Outline

Benzer Belgeler