• Sonuç bulunamadı

Vuslat; ulaşmak, kavuşmak, iki şeyin bir araya gelmesi anlamlarındadır.

Ayrılmanın zıddı olup cem olmak demektir.

Bela ateşiyle nefsin ve hevanın yok edilerek kalbin temizleneceği ve engellerin ortadan kaldırılmasıyla kurbiyetin gerçekleşeceği yukarıda açıklanmıştı. Kuşeyrî, “O’nun bir benzeri yoktur, O, işitendir ve görendir.”306 ayetinde belirtildiği gibi yarattığına benzetilemeyen yüce Allah’a nasıl yaklaşacağını ve ulaşacağını; kurbiyetin ve vuslatın gerçekleşmesi için gerekli olan diğer detayları da izah etmiştir.

Kuşeyrî, bir kimse henüz kötülükleri gidermenin, heva ile mücahedenin, nefsi öldürmenin, eritilmenin ve şekillendirmenin körüğünde (başlangıcında) olduğu halde rahatlığı, mutluluğu, huzuru, güveni, selameti, nimetleri ve yüksek mertebeleri nasıl isteyebilir, demiştir. Acele edilmemesini, sakin ve yavaş olunmasını, bir şaibe kalıntısı bulunan kimseye vuslat yolunun kapalı olduğunu açıklamıştır. Arzusu, isteği bulunan, bir

305 Kuşeyrî, el-Cevâhiru’l-Mensûre, s. 19.

306 Şûrâ, 42/11.

şeyi gören ve ona karşı aşırı isteği bulunan yani üzerinde dünyadan zerre kadar bir parça bulunan kimsenin, henüz fenânın kapısında olduğunu ve Allah’a yaklaşmasının engelleneceğini belirtmiştir. Körükten çıkıp şekli tamamlanıncaya ve kâmil bir fenâya ulaşıncaya kadar beklemek gerektiğini; ancak bundan sonra giyindirilerek ve süslendirilerek yüce Melikin huzuruna çıkılabileceğini; “Bu gün huzurumuzda güvenilir ve saygın bir kimsesin.”307 sözünün muhatabı olarak yüceltileceğini, ünsiyet sahibi yapılarak O’na yaklaştırılacağını ve sırlara muttali olunabileceğini açıklamıştır.308

Kurbiyet ve vuslat için, öncelikle aceleci olmamak gerektiği bildirilmektedir.

Kendisini yeterli görmek, vuslata engeldir. Kuşeyrî, bu durumu da, körüğün önünde ateşe tutularak şekillendirilen altın misaliyle izah etmektedir. Sen henüz körüğün önünde bulunup herhangi bir işleme tabi tutulmamışken, eritilip te istenilen şekle ulaştığını mı zannedersin, diyerek, aceleciliği ve eksikliği ortaya koymuştur. Kirli işlerde çalışan kimselerin elinde dolaşıp ta kirlenen altın paraların, eritilip, dövülüp şekillendirildikten sonra melikin yanındaki gelinin boynuna takıldığı gibi, Melik’e yaklaşmak ve ulaşmak için, yanmak, pişmek, dövülmek ve mükemmel şekle gelmek gerekir. Kalpte, yanmayan bir nefsanî kırıntı kalması şüphesi dahi vuslata engeldir. Böyle bir ateşle nefis, heva ve irade yakılmak suretiyle fenâ’ya girilerek Allah’a yaklaşılabilir. Yanmanın, pişmenin neticesi, dünyada da, ahirette de Allah’a yakın olarak O’nunla ünsiyet halinde en yüksek makamlarda bulunmaktır. Bu neticeye ulaşmak için özellikle, sabretmek, aceleci olmamak, hükme razı olmak ve suçlamamak gerekir.309

Vuslatta edepli olmak: Kuşeyrî, Allah’a ulaşarak O’nun ilgisine, şefkatine, rahmetine, afiyete, keramete ve diğer bütün isteklerine kavuşan kimselerin; O’nun yanında, davranışlarına dikkat ederek edepli olmaları ve güzel hizmet etmeleri gerektini söylemiştir. O’nun yanında edep ve güzel hizmetin şu davranışları içerdiğini açıklamıştır:

Aceleci olmamak, zulüm ve cahillik gibi kabalıklardan kaçınmak. Kalbi; terk edilen halk, heva, irade ve tedbire güvenmekten, musibet geldiğinde, rıza, muvâfakat ve sabrı terk etmekten korumak. Kendisini, ğassâl önündeki meyyit gibi, anasını emen çocuk gibi, Allah’ın ellerine bırakarak başkasına karşı kör olmak. Allah’tan başka, fayda ve zarar veren varlık olmadığını bilmek. Sebepleri ve halkı, musibet anında Allah’ın kırbacı;

nimet anında da O’nun tuzağı yerine koymak.310

307 Yusuf, 12/54.

308 Kuşeyrî, el-Cevâhiru’l-Mensûre, s. 31.

309 Kuşeyrî, el-Cevâhiru’l-Mensûre, s. 31.

310 Kuşeyrî, el-Cevâhiru’l-Mensûre, s. 55.

3.17.1. Vuslat Yolu

Kuşeyrî, “Biz onlardan emrimize yönlendiren bir millet yarattık. Onlar sabrederler ve ayetlerimize kesin olarak inanırlar.”311 “Onlar bizim için cihad ettiler, biz de onlara yolumuzu göstereceğiz.”312 “Allah’tan sakın ki Allah sana öğretsin.”313 ayetlerine dayanarak, Allah’a, ancak O'nun muvaffak kılması ve yaklaştırmasıyla ulaşılabileceğini söylemiştir.314 Ayetlerde, Allah’ın, herkese değil, kendisine inanan, cihad eden sabreden ve kendisinden sakınan kimselere kendi yolunu göstereceği ve öğreteceği bildirilmektedir. O halde, Allah istemeden O’na ulaşmak mümkün değildir.

Kuşeyrî, vuslatı, “halktan, istek ve iradeden tamamen fâni olduktan sonra Allah’ın iradesiyle, hükmüyle ve fiiliyle olmak” şeklinde tanımlamış ve vuslatın, bir fenâ hali olduğunu tespit etmiştir. Allah’a vusûlün, halktan birine vusûl/ulaşmak gibi düşünülmemesi gerektiğini, “O’na benzeyen hiçbir şeyin olmadığını,”315 yaratıcının, yarattıklarına benzetilmekten ve onların yaptıklarıyla karşılaştırılmaktan uzak olduğunu, açıklamıştır. Allah’ın, kendisine ulaşma yolunu, her bir kimseye özel olarak bildirdiğinin, vuslat ehlince bilindiğini ve bunun hiçbir peygamber, resul ve evliyânın ortak olamayacağı bir sır olduğunu belirtmiştir.316

Vuslat yolunu, Allah’ın, ta’arruf ile her bir kimseye özel olarak bildirmesi, onların anlayışlarının ve özelliklerinin farklı olmasından dolayı olabilir. Bu durum, anlayışları ve özellikleri farklı olan kişilerin, farklı yollarla ve yöntemlerle Allah'a ulaşabileceğini göstermektedir. Fenâ ile başlayan vuslat yolculuğunun marifetle noktalandığı anlaşılmaktadır.

3.17.2. Vuslat Müridi Şeyhinden Ayırır

Kuşeyrî, müridin şeyhten ayrılma zamanını ve sebebini şu şekilde açıklamaktadır:

“Mürid, şeyhinin haline ulaştığı zaman, şeyhinden ayrılır ve Allah, onu bütünüyle halktan ayırarak kendi velâyeti/koruması altına alır. Mürid için şeyh, iki yıldan sonra emziren sütanne gibi olur. Onun şeyhe ihtiyacı, arzusu ve iradesi devam ettikçedir.

311 Secde, 32/24.

312 Ankebût, 29/69.

313 Bakara, 2/282.

314 Kuşeyrî, el-Cevâhiru’l-Mensûre, s. 20.

315 Şûrâ, 42/11.

316 Kuşeyrî, el-Cevâhiru’l-Mensûre, s. 20.

Arzusu ve iradesi yok olduktan sonra, dilediği zaman da Hakk’a ulaşırsa, şeyhten ayrılmak, mürid için bir noksanlık olmaz.”317

Vuslatın, müridi şeyhinden ayırması konusu, iki şekilde mütalaa edilmiştir.

Birincisi: Hakk’a vuslat, halktan, arzu ve iradeden fenâ ile mümkün olmaktadır. Şeyh de halktan olduğuna göre vuslat, şeyhten de fenâ’yı gerektirmektedir. İkincisi: Müridin vuslata ulaşması, eğitiminin tamamlandığının alametidir. Bu durumda eğitimin tamamlandığını, şeyh de mürit de anlar. Şeyh, müridi eğiten ve vuslata hazırlayan kişidir.

Müridin eğitimi tamamlandıktan sonra, şeyhle birlikte olmaya ihtiyacı kalmaz. Artık onu, kendisi gibi müridler yetiştirecek şeyhlik vazifesi beklemektedir. Vuslat, müridi şeyhinden ayırmıştır ama bu hoş bir ayrılık olup gerçek sevgiliye kavuşmadır.