• Sonuç bulunamadı

3.41.1. Hz. Peygamber’in Nefsle Mücahedesi

Nefsle mücahede, yaratılışla birlikte başlamıştır ve kıyamete kadar da devam edecektir. İlk insan Hz. Âdem ve Havva’da bunu görmek mümkündür. Hatta Şeytan’ın kovulmasında da nefs mücahedesine girmeyip ona tabi olması vardır.

Kuşeyrî, yapılan her mücahede de, muhalefet kılıcıyla öldürdürerek ona galip gelindiğinde Allah’ın, tekrar onunla mücahedeye ve savaşa dönülmesi ve böylece devamlı sevap yazılması için onu dirilteceğini söylemiştir. Diriltilen nefs, günah ve mübah olan lezzetleri ve şehvetleri isteyerek mücadelesine devam edecektir.557

“Her şeyde bir hikmet vardır.” ve “hiçbir şey boşa yaratılmamıştır.” sözlerinin nefs için de söz konusu olduğu görülmektedir. Nefs, şehvet, lezzet, kibir gibi cazibelerle kandırdığı kimselerin günah işlemesine sebep olduğu gibi, bu cazibelerle bile kandıramadığı, hiçbir tuzağına düşüremediği kimselerin de böylece sevap işlemesine sebep olmaktadır. İşlenen her günahta nefsin rolü olduğu gibi, işlenen her sevapta da nefsle yapılan mücahedenin rolü vardır. Bu durum nefsin, günaha da sevaba da sebep olduğunu göstermektedir.

556 Kuşeyrî, el-Cevâhiru’l-Mensûre, s. 68.

557 Kuşeyrî, el-Cevâhiru’l-Mensûre, s. 68.

Nefsi yenmekle, öldürmekle iş bitmemekte, diriltilen nefs başka tuzaklarla ve cazibelerle karşımıza çıkmaktadır. Bu durum Hz. Peygamber için de söz konusudur.

Kuşeyrî, Hz. Peygamber’in, “Küçük cihattan büyük cihada döndük.”558 sözüyle, nefsle mücahede etmeyi; çocuklar ve torunlar için helal rızık sıkıntısına katlanmayı; nefsin sürekli lezzetleri isteme ve şehvetleri elde etme isteğini engellemeyi kastettiğini söylemiştir.559 Kuşeyrî, Allah’ın “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine kulluk et.”560 sözüyle Peygamberine, nefse muhalefet ederek ibadet etmeyi emrettiğini, çünkü nefsin, ibadetlerin hepsini reddettiğini ve ölüm gelinceye kadar da ibadetlerin zıddını isteyeceğini belirtmiştir.561

Kuşeyrî, hevası ve isteği olmadığı halde, Peygamber’in nefsi ibadeti nasıl reddeder? Diye sorulursa şu şekilde cevap verileceğini söylemiştir: Allah, Peygamber’e, bu hususu şeriata yerleştirmek için ve kıyamet kopana kadar da bütün ümmetini kapsaması için bu şekilde hitap etti. Ümmetinin hilafına, savaşmaya ve mücahedeye muhtaç bırakılmaması ve ona zarar vermemesi için, Allah, nefsine ve hevasına karşı Peygamberine güç verir.562

Allah’ın, “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine kulluk et.” sözünü, şeriata yerleştirmek ve ümmetine örnek olması için Peygamberine söylediği anlaşılmaktadır.

Nefsle mücahedede Peygamberle ümmeti aynı koşullarda değildir. Peygamber, vahye dayanmakta ve gerektiğinde de Allah tarafından uyarılarak nefsin tuzağına düşmesi engellenmektedir. Nefse karşı koymak için peygamberlere ayrıca bir güç verildiği görülmektedir. Hz. Yusuf kıssası bu husus için güzel bir örnek teşkil etmektedir. Eğer Allah tarafından uyarılıp ona bir burhan verilmeseydi Hz. Yusuf’un, Züleyha’nın zina davetine istek duyup ona meyledeceği bildirilmektedir.563

3.41.2. Nefsle Mücahedenin Neticesi

Nefsle mücahedenin ölüm anına kadar devam edeceği anlaşılmaktadır. Nefs, her mağlubiyetin ve her ölümün neticesinde tekrar diriltilmekte ve savaşa devam etmektedir.

Nefsle yapılan mücahede bir kerelik savaş olmayıp süreklidir.

558 Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, I, 211-12.

559 Kuşeyrî, el-Cevâhiru’l-Mensûre, s. 68.

560 Hicr, 15/99.

561 Kuşeyrî, el-Cevâhiru’l-Mensûre, s. 69.

562 Kuşeyrî, el-Cevâhiru’l-Mensûre, s. 69.

563 Yusuf, 12/24.

Kuşeyrî, eğer mü’min kendisine ölüm gelinceye kadar bu mücahedeye devam ederse, heva ve nefs kanına bulaşan sıyrılmış kılıçla Rabbine kavuşursa, Allah ona mutluluk ve ebediyet yurdunu garanti eder, demiştir. Ölüm gelip de Allah’a kavuşuncaya kadar nefsle savaşan kılıcın elden düşürülmemesi gerekmektedir. Bu halde ahirete irtihal eden kimseyi cennette sayısız nimetler beklemektedir. Allah Teâlâ, “Cennet, Rabbinin makamından korkan ve nefsini kötü arzulardan uzaklaştıranlar için yegâne barınaktır.”564 sözüyle bu müjdeyi vermektedir. Kuşeyrî, bu mücahede sonunda cennete giren kimsenin durumunu ve elde edeceği nimetlerden bir kısmını açıklamıştır: Allah, cenneti onun yerleştiği evi ve sonu kılar. Oradan çevrilmekten, başka yere nakledilmekten ve dünyaya gönderilmekten güvende olur. Çeşitli nimetler, her gün ve her saat kendisi için yenilenir. Dünyada her gün, her saat, her an heva ve nefs mücahedesini yenilediği gibi, üzerindeki tükenmeyen, sonu ve sınırı olmayan süs eşyaları yenileriyle değiştirilir.565

3.41.3. Amelleri Beğenerek Nefse Uymak

Kibir ve gurur, nefsin en önemli tuzaklarındandır. Şeytan, kovulmasına ve lanetlenmesine sebeb olan bu tuzağı, hidayetten saptırma amacına uygun olarak en etkili şekilde kullanmaktadır. Amelleri beğenmek, farkına varmadan gurur ve kibire kapılmaya yol açabilir. Nefsin, daha masum görünen bu tuzağı, mü’min ve ibadetinde olan kimseler için hazırladığı unutulmamalıdır.

Kuşeyrî, yapılan amellerin beğenilmesiyle nefsin kabarmasının doğru bir şey olmadığını, çünkü bütün amellerin Allah’ın lütfu, iradesi, gücü ve yardımıyla gerçekleştiğini söylemiştir. Eğer bir kimse, bir günahı terk ederse, Allah’ın onu koruyuyacağını ve himaye edeceğini, bildirmiştir. Kuşeyrî, “Bunlara şükretmenin ve Allah’ın verdiği nimetleri itiraf etmenin neresindesin? Nedir bu cahillik! Senden başkasının cesaretini, cömertliğini ve karşılıksız vermesini beğeniyorsun!” diyerek, amelin tek başına değil, Allah’ın yardımıyla gerçekleştirdiğini açıklamıştır. Allah’ın yardımıyla ameli gerçekleştiren kimsenin durumu, yiğit birinin vurmasıyla ve yardımıyla düşmanı öldüren kimsenin durumuna benzetilmiştir. Eğer savaşan kişiye, yiğit birisi yardım etmeseydi kendisi ölecekti; Allah’ın yardımı olmasaydı kulun ameli de gerçekleşmeyecekti. Kuşeyrî, “O halde nasıl sadece kendi yaptığını beğenirsin? En güzel halin, yardım edene şükür, övgü ve sürekli hamd halidir.” diyerek, amelin

564 Nâziât, 79/40, 41.

565 Kuşeyrî, el-Cevâhiru’l-Mensûre, s. 69.

gerçekleşmesine yardım eden Allah’a daima şükretmek gerektiğini ifade etmiştir. Bütün güzel halleri ve ibadetleri Allah’a izafe etmek, bütün günahları ve kötülükleri ise nefse izafe etmek gerekir çünkü her kötülüğün sığınağı olan ve her kötülüğü emreden nefs buna layıktır denilmiştir. Görüldüğü gibi, iyi ve güzel ameller Allah’ın yardımıyla gerçekleşmekte, kötü ameller ise nefs sebebiyle gerçekleşmektedir. “Allah, seni ve fiillerini yaratan olursa, sen de kazanıcı olursun.” sözüyle, “Allah hâlık, kul kâsip”

prensibi konuyla ilişkilendirilmeye çalışılmıştır. 566 Kulun işlediği fiilleri ve sevapları Allah yaratmıştır. Bu fiillerin yaratılması, işlenmesini mümkün kılarken, fiillerin başarıya ulaşması da Allah’ın yardımıyla mümkün kılınmıştır. Eğer kulun kazanacağı bir fiil olmasaydı; fiilin bütün inceliklerine hâkim olan Allah tarafından da yardım görmeseydi, kul fiili işlemesi ve başarıya ulaşması düşünülemezdi.

3.41.4. Nefse Uymanın Neticesi

Kuşeyrî, Kâfir, münafık ve isyankârların, Mevlâlarına muhalefet ederek dünyada nefs ve heva ile mücahedeyi terk ettiklerinde, nefse ve şeytana uyduklarında; muhalefetle ve çeşitli günahlarla sevindiklerini söylemiştir. Allah’ın, mühlet vermesinin, ihsan etmesinin ve ayıplarını örtmesinin, ölüm gelene kadar onları aldattığını; tevbeyi erteleyerek ve Mevlâlarını gözetmekten gafil olarak aşırılığa devam ettiklerini ve böylece ateşe girmeyi hakettiklerini ifade etmiştir. “Derileri piştikçe, onları başka derilerle değiştireceğiz.”567 ayetinde haber verildiği gibi dünyada heva ve nefslerine her uymaları için etlerinin ve derilerinin yanacağını ve azabı hissetmeleri maksadıyla yenileriyle değiştirileceğini söylemiştir. Bu işlemin, her günah, her sınırı aşma, her yalan ve iftira için tekrarlanacağını bildirmiştir. Dünyada nefsle mücahede etmelerinden dolayı cennet ehlinin de her kubiyeti için nimetlerin yenileneceği ve zevklerin, lezzetlerin kat kat artılacağı bildirilmiştir.568 “Dünya, ahiretin tarlasıdır.”569 hadisinde, dünyada yapılanların karşılığının ahirette görüleceği, yukarıda verilen ayette de, aşırı gidenlerin azaplarının katlanacağı haber verilmektedir. Nefse uyarak yapılan kötülüklerin de, nefisle mücahede ederek yapılan iyiliklerinin de ahirette kat kat karşılıklarının olacağı anlaşılmaktadır.

566 Kuşeyrî, el-Cevâhiru’l-Mensûre, s. 71, 72.

567 Nisâ, 4/56.

568 Kuşeyrî, el-Cevâhiru’l-Mensûre, s. 69, 70.

569 Aclûnî, Keşfü’l-hafâ I, 412; Aliyyu’l-Kârî, el-Esrâru'l-Merfû‘a Fi'l-Ahbâri'l-Mevzû‘a, I, 206.