• Sonuç bulunamadı

3.44.1. Fenâ Halinden Sonra Kısmetlerin Geri Verilmesi

Fenâ ile terkedilen kısmetlere bekâ halinden sonra geri dönüleceği ve bu kimselerin de ebdâl olduğu, daha önce izah edilmişti. Kuşeyrî, kısmetlerle birlikte koruma ve güven de verileceğini ve böylece şeriatın sınırlarının korunacağını ve muvâfakat edileceğini söylemiştir. Allah’ın, bekâ halinde kendisiyle olan kulunu bundan sonra da yalnız bırakmadığı, kendisinin iradesiyle hareket etmesini sağlayarak onu korumaya aldığı ve lütfettiği nimetlere bürüdüğü görülmektedir. Kuşeyrî, bekâ halindeki bu kimselerin yani ebdâlin, sınırları korumayı ve şeriatı muhafaza etmeyi, Allah’ın rahmetine kavuşuncaya kadar sürdüreceklerini söylemiştir. Bu durumdaki ebdâlin ulaştığı konumun, Hakk’ın kurbiyetine ulaşmak, sırlarda ve ilm-i ledün’de uzmanlaşmak ve nurlar denizine girmek olduğunu, bu durumun da tabii ilimlere zarar vermeyeceğini açıklamıştır. Kuşeyrî, “Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi: kadın, güzel koku ve

590 Kuşeyrî, el-Cevâhiru’l-Mensûre, s. 60.

591 Haşr, 59/7.

592 Âl-i İmrân, 3/31.

593 Kuşeyrî, el-Cevâhiru’l-Mensûre, s. 75.

gözümün aydınlığı kılınan namaz”594 diyen Hz. Peygamber, dünya ve içindekilerden fâni kılındığında, Rabbine seyir halinde iken, kendisinden gizlenen kısmetlerin geri verildiğini ve bununla birlikte Peygamber’in, Rabbine tamamıyla muvâfakat etmeyi elde ettiğini, O’nun emrine uyarak fiiline razı olduğunu söylemiştir. Allah’ın. Rahmetinin ve lütfunun, resulleri, nebileri, velîleri ve her şeyi kapsadığını belirterek şöyle demiştir: “Velî de bu kapıda böyledir. Sınırları muhafaza etmekle birlikte, fenâdan sonra nasipleri ve kısmetleri kendilerine geri verilir. O da, sondan başa dönmektir.”595

3.44.2. Kısmetin Araştırılması

Kuşeyrî, nasipleri ve kısmetleri elde etmek için, ruh cesetten ayrılıncaya kadar huyun kalıcı olduğunu; zarardan dolayı huy yok olsaydı, meleklere iltihak olunacağını, düzenin bozulacağını ve kişideki hikmetin de batıl olacağını söylemiştir.596

Huy, bir beşerî özelliktir. Huy ve karekter insan eylemlerini etkiliyen faktörlerdir.

İyi davranışlar yapıldıkça iyi huylar, kötü davranışlar da yapıldıkça kötü huylar oluşur.

İnsanlar huylarına uygun davranışları sergilerler. Kısmetlerin alınmasında da huy ve karektere göre hareket edilir. Fenâ ve bekâ tecrübesiyle, tekrar kısmetleri almaya döndürülen kişilerin doğru tercihte ve davranışta bulunmalarında edindikleri huyun da rolü vardır. Fenâdan sonra irade ve huy gibi beşerî özelliklerin hiç birini kullanmadan otamatik olarak daima doğru davranışlar sergilenecek olsa, Kuşeyrî’nin ifade ettiği gibi, o zaman melek olunurdu.

Beşerî, özelliklerden birisi de araştırmak, akletmek ve doğruyu bulmaktır.

Kuşeyrî, kısmeti bilme ve alma hakkında, emir veya hüküm gelmesinin dışında, her mü’min, alacağı ve kullanacağı kısmetler hazır olduğunda araştırmak ve vâkıf olmakla sorumludur, demiştir. Bu konuda, “Seni şüphelendiren şeyi bırak, şüphelendirmeyene geç.”597 hadisini örnek vermiştir.598

3.44.3. Kısmetleri Almadaki Farklılıklar

Kuşeyrî, içinde bulunulan hale göre kısmetleri almadaki farklılıkları şu şekilde ortaya koymuştur: Mü’min, yenilecek, içilecek, giyilecek gibi her türlü kısmetinin yanında durur, almasına cevaz verilmesine hükmedilinceye kadar onu almaz. Takva

594 Nesâî, Sünen, Işratü’n-nisâ 1; Ahmed b. Hanbel, Müsned, XIX, 305.

595 Kuşeyrî, el-Cevâhiru’l-Mensûre, s. 76.

596 Kuşeyrî, el-Cevâhiru’l-Mensûre, s. 76.

597 Buhârî, Sahîh, Büyû‘ 3; Tirmizî, Sünen, Sıfatü’l-Kıyâme 60.

598 Kuşeyrî, el-Cevâhiru’l-Mensûre, s. 76, 77.

halinde olursa, almama hükmünü yerine getirir. Velâyet halinde olursa, emirle kendisine hükmedilinceye kadar almaz. Bidayet ve gaybet halinde olursa, kendisine ilimle hükmedilinceye kadar almaz. Kuşeyrî, sadece kaderde olanı işlemenin fenâ hali olduğunu, daha sonra kendisine başka bir hal geleceğini (bekâ), İlim, emir veya hüküm kendisine karşı çıkmadıkça kısmetini kendisine geldiği gibi kullanacağını söylemiştir.

Kuşeyrî, mü’minin, fenâ halinde, kötülüklerden uzaklaştırılarak, belalardan, kerametlerden ve dinin sınırlarını aşmaktan korunmuş olacağını belirtmiştir. Bu durumun,

“Kötülükleri ve fuhşiyatı ondan uzaklaştırmamız için; çünkü o, bizim salih kullarımızdandır.”599 ayetinde de izah edildiğini söylemiştir.600 Kuşeyrî’nin, fenâ halinde kulun kerametlerden de korunacağını söylemesi, fenâ halinde keramet gösterilemeyeceği şeklinde anlaşılabileceği gibi; fenâ halinde keramet gösteren kimsenin, istikametten ayrılmaktan korunacağı şeklinde de anlaşılabilir. Daha önce fenâ ve bekâ konusunda açıklandığı gibi; Allah, kendisi için fenâ haline giren kulunu koruması altına alır ve kendi iradesine göre hareket etmesini sağlar.

Kuşeyrî, kulun, sınırları koruması sebebiyle, kendisine hayrın kolaylaştırılacağını ve mubahlarda ona tam bir izin ve yetki verileceğini bildirilmiştir. Ona gelen, dünya ve ahiret üzüntülerinden, musibetlerinden arındırılmış kısmetleri, Hakk’ın iradesine, fiiline ve rızasına uygun olarak afiyetle kullanacağını söylemiştir. Bu ikisinin üzerinde hal olmadığını ve bu hallerin, sırların sahibi olan büyük, muhlis evliyâ efendilerin hedefi olduğunu açıklamış ve evliyânın, peygamberlerin halleriyle Allah’ın gaybına baktıklarını söylemiştir.601

Daha önce, evliyânın ulaşabildiği, fenâ ve bekâ’nın peygamberlerin hali olduğu izah edilmişti. Velîlerin, peygamberlerin halleriyle Allah’ın gaybına bakmaları; sahip oldukları fenâ ve bekâ haliyle Allah’ın gaybına bakmaları demektir. Bu durumda, fenâ ve bekâ, gaybın anahtarı gibi görülebilir. Fakat Allah’ın, gaybını fenâ ve bekâ halinde bulunan kullarından dilediğine açacağı unutulmamalıdır. Bu durum, her velînin dilediğinde Allah’ın gaybına bakamayacağını, Allah’ın, dilediği velîsinin, gaybına bakmasına müsaade edeceğini ortaya koymaktadır.

599 Yusuf, 12/24.

600 Kuşeyrî, el-Cevâhiru’l-Mensûre, s. 77.

601 Kuşeyrî, el-Cevâhiru’l-Mensûre, s. 77.