• Sonuç bulunamadı

Vergi rekabetinin gerçekleşebilmesi için olmazsa olmaz nitelikli iki unsurun varlığı gereklidir. Bunlar, kavramı oluşturan “vergi” ve “rekabet” unsurlarıdır. Münferit olarak değerlendirildiklerinde farklı anlamlar içeren bu kavramlar, bir araya getirildiklerinde taşıdıkları anlamlardan önemli ölçüde ayrılan ve farklı bir anlam taşıyan yeni bir kavram meydana getirmektedir. Vergi rekabetine konu olan ilk unsur vergidir ve verginin rekabet aracı olabilmesi için üzerinden politika geliştirilmesi gerekmektedir. Burada geliştirilecek vergi politikasının içeriğini ise, hareketli üretim faktörleri olarak anılan hedef değişkenlerden rakiplere göre daha fazla pay alma mücadelesi oluşturmaktadır. Diğer yandan aynı amaçlar kapsamında birbirlerine rakip olma özelliği gösteren tarafların varlığı, kaçınılmaz bir rekabet ortamı anlamına gelmektedir.

1- Uluslararası Rekabetin Aracı Olarak Vergilendirme

Küreselleşme sürecinde ulusal hükümetlerin izlediği serbestleşme politikaları dışa açık ekonomik sistemlerin genel kabulü konusunda ciddi kazanımlar sağlamakta ve kamu ekonomisi ile dışa açık sistem arasında sıkı bir ilişki oluşturmaktadır. Ayrıca, serbestleşme süreci bazı üretim faktörlerinin hareket kabiliyetini arttırmakta ve yerel- ulusal-bölgesel ve küresel olmak üzere değişik ölçekteki coğrafi yapılanmaları bu

üretim faktörlerinden artan ölçüde pay alma doğrultusunda motive etmekte ve sonuçta kamu ekonomisi anlayışı rekabetçi bir karakter kazanmaktadır182.

Kamu ekonomisi anlayışının rekabetçi bir karaktere bürünmesi, uygulamada ülkelerin rekabetçi politikalar izlemelerine neden olmaktadır. Hareketli üretim faktörlerinden rakiplere göre daha fazla pay alma mücadelesinde izlenen bu türden politikalar arasında teşvik politikaları önemli bir yer tutmaktadır. Teşvik politikaları arasında ise, uluslararası rekabetin aracı olarak vergi politikası ön plana çıkmaktadır. Çünkü vergi; ekonomik, sosyal ve politik yansımaları ile modern ekonomilerin üzerinde durduğu en önemli değişkenlerden biridir. Vergilendirme, sadece ulus devletlerin mali sınırları içerisinde değil, özellikle artan uluslararası faktör hareketliliği nedeniyle küresel anlamda da önem kazanmıştır. Bu bağlamda, vergi matrahlarının hareketli olduğu bir dünyada farklı ulusal vergi sistemlerinin varlığı, maliyet unsuru olma özelliğinden dolayı yerleşim kararlarının alınmasında vergilendirmenin belirleyici değişken olma gücünü arttırmaktadır. Verginin belirleyicilik özelliğinin artması ise, küresel alanda hareketli üretim faktörlerinin iktidar alanına çekilmesi amacıyla ulus devletlerin yöneldiği bir rekabet aracı haline gelmesini sağlamaktadır.

2- Vergi Politikalarının Belirleyicisi Olarak Rekabet

Vergi rekabetinin ikinci unsuru rekabettir ve rekabet günümüzde izlenen vergi politikalarının belirleyicisi konumundadır. Rekabet kavramı, kullanılan ölçüye göre farklı biçimde dile getirilen karma nitelikli bir kavramdır. Birçok ölçütü bulunan rekabet kavramının oldukça farklı tanımlarına rastlanmaktadır. Bu tanımlardan birine göre rekabet, ekonomik aktörlerin sahip oldukları bilgi ve donanımlar bakımından aralarında varolan uyumsuzluklarla belirginleşen aktif bir rol oynama sürecidir. Rekabet sürecinde aktörler stratejik eylemleriyle kendi yararına rakiplerinin tercihlerini etkilemektedir183. Bir

başka tanıma göre rekabet, nispeten adil bir yarış ortamında, birden çok benzer konumdaki katılımcının, kurallara bağlı kalarak, eş anlı olarak kıt bir şeyi veya istenilir bir konumu kazanma amacıyla yaptıkları çabalar olarak da tanımlanabilir184.

Rekabet kavramının bu çok yönlü içeriği, yapılan tanımlamaların genel kabul görmesi yönünde önemli bir sorun oluşturmaktadır. Bu nedenle, rekabet kavramını tanımlamak yerine bu kavramın tanımında yer alabilecek bazı temel unsurları açıklığa kavuşturmakta yarar bulunmaktadır. Ayrıca, rekabet kavramının bu özellikleri vergi rekabeti şeklinde ele alındığında önemli bir açıklayıcılık işlevi kazanmaktadır.

182 David E. Wildasin, “Fiscal Competition: An Introduction”, Journal of Public Economic Theory, Vol.5, Issue.2, 2003, s.172.

183 Erdut (1998), a.g.e., s.1.

Rekabet kavramının tanımlanmasında en önemli unsurlardan biri, birden çok katılımcının varlığıdır. Ancak, fiili bir katılımcının bulunduğu ortama benzer amaçlarla potansiyel katılımcıların girme olasılığı varsa, fiili katılımcının varlığı da rekabet olgusunu sağlayabilir. Burada önemli olan husus, başka katılımcılara da açık bir ortamın var olmasıdır185. Vergi rekabeti ortamında vergilendirme yetkisine sahip birden

fazla siyasi birimin varlığı, rekabete ait bu özelliğin vergi rekabeti ortamında da bulunduğunu göstermektedir.

Katılım ve terk etme serbestliği de prensip olarak rekabet olgusundan söz edebilmek için gereklidir. Ancak vergi rekabeti ortamında herhangi bir ülkenin rekabetçi vergi politikaları izlemiyor oluşu, diğerlerinin izlemesine bağlı olarak kendi iktidar alanına yönelecek üretim faktörleri üzerinde saptırıcı etkiler oluşturabilmektedir. Vergi rekabetinde rekabet edenlerin konumu, katılım ve terk etme serbestliği açısından piyasa rekabetine göre farklılaşmaktadır. Bu nedenle, vergi rekabetinin aktörü konumundaki siyasi birimlerin katılım ve terk etme yönünde herhangi bir tercihlerinin bulunmadığı söylenebilir.

Piyasa rekabetinde rekabeti kısıtlayan en önemli faktörlerin başında eksik bilgi olgusu gelmektedir. Firmaların fiyatları etkileyemediği varsayımı, herhangi bir firmanın fiyatını düşürmesi halinde bütün piyasayı ele geçireceği hipotezine dayanmaktadır. Bu ise fiyatın düştüğü hakkındaki bilginin tüm tüketiciler tarafından bilinmesini gerektirir. Oysa bir çok ürün piyasasında bu mümkün değildir. Çünkü, müşteri açısından hangi firmanın ne kadar fiyat uyguladığını öğrenmenin bir arama maliyeti bulunmaktadır. Bu yüzden bilgi eksik ve maliyetli kabul edilmektedir186. Eksik bilgi olgusu ele alındığında

devletler arasında gerçekleşen vergi rekabeti, piyasa rekabetine göre rekabet teorisine daha uygun gözükmektedir. Çünkü, piyasa rekabetinde eksik bilgi olgusu firma sayısının sınırsız denebilecek bir özellik göstermesinden ileri gelmektedir. Vergi rekabetinde ise, rekabetin aktörü konumundaki devletlerin sayısı bellidir. Ayrıca, vergi rekabetinin en temel belirleyicisi vergi oranlarıdır. Dolayısıyla, vergi oranlarının tespiti arama maliyeti olarak düşünülmelidir. Ulusal vergi sistemleri değişik uygulamalar içeriyor olsa da, esasen iktidar alanlarına çekmeye çalıştıkları hedef değişkenler için oldukça açıklayıcı düzenlemelere gitmektedirler. Bu düzenlemelerin kolaylıkla ulaşılabiliyor olması arama maliyetlerini önemli ölçüde düşürmekte ve rekabette bu yönde oluşan sapmalar en aza indirgenebilmektedir.

Rekabet kavramının temel unsurlarından bir diğeri, iktisadi anlamda kıt kaynakların veya kıt imkanların bulunduğu bir ortamda bunlardan pay almayı sağlayacak bir performans sergilenmesidir187. Vergi rekabeti ortamında iktisadi açıdan

185 Türkan, a.g.e., s.69.

186 İzak Atiyas, “Rekabet Politikasının İktisadi Temelleri Üzerine Düşünceler”, Rekabet Dergisi,

Cilt 1, Sayı 1, Mart 2000, s.28.

kıt sayılan üretim faktörleri hedef değişken olma özelliği taşımaktadır. Ayrıca bu faktörlerin hareketli oluşu rekabet ortamının sürekliliğini sağlamaktadır.

Görüldüğü üzere rekabet olgusu piyasa rekabeti ve vergi rekabeti formlarında farklı işlevler taşıyabilmektedir. Ancak her ne kadar farklı işlevler ortaya çıksa da, günümüzde gerek devletlerin gerekse firmaların etkili regülasyon stratejisi arayışını hızlandırdıkları yadsınamaz bir gerçektir. Bu bağlamda rekabetin aslında günümüzde bir çeşit regülasyon rekabeti halini aldığı ve piyasa ekonomisinde meydana getirdiği işlevler referans alınarak vergi politikası uygulamalarında belirleyicilik özelliği kazandığı söylenebilmektedir.