• Sonuç bulunamadı

F- Küreselleşmenin Etkileri

3- Küreselleşmenin Sosyo-Kültürel Etkileri

Günümüzde küreselleşme olarak adlandırılan dönüşüm süreci, toplumsal yapının sadece ekonomik ve siyasal alanlarında değil, sosyo-kültürel alanında da yaşanmakta ve bu alandaki mevcut ilişkileri de köklü bir dönüşüme uğratmaktadır. Küreselleşmenin sosyal boyutu, küreselleşmenin kişilerin iş hayatı ve toplumların yaşam kalitesi üzerinde meydana getirdiği etkileri içermektedir. Bu anlamda, küreselleşmenin istihdam yapısı, çalışma koşulları, gelir dağılımı ve sosyal güvenlik alanlarında meydana getirdiği etkilerle mevcut sorunları arttırdığı iddia edilmektedir. Kültürel anlamda küreselleşme ise, belirli siyasi ve ulusal özelliklere sahip bir bölgedeki mevcut üretim modelleri ve tüketim kalıplarının diğer bölgelere yayılmasını içermektedir. Böylece, farklı bölge ve ülkelerdeki yerel eğilimlerden uluslararası eğilimlere doğru bir gelişme yaşandığı, farklılık temeline dayalı yeni bir sosyal mekanizma oluştuğu ileri sürülmektedir85.

Küreselleşmenin teknolojik gelişmelere bağlı olarak üretimde ve istihdamda yapı değişimi oluşturduğu görülmektedir. Bu değişikliklerin başında; yapılan işlerin ve mesleklerin değiştiği, bazı meslek ve işler elenirken yeni bazılarının ortaya çıktığı, işgücünde önemli bir niteliksel değişim yaşandığı, geçmişte önemli olan kol gücünün yerini beyin gücünün aldığı, hemen her meslek ve işte kadın işgücünün devreye girdiği

84 Branislav Gosovic, “Global Intellectual Hegemony and The International Development

Agenda”, International Social Science Journal, Volume:52, Issue:166, December 2000, s.447-448.

ve çalışma biçimlerinin şekillendiği gelmektedir. Diğer yandan, kısmi zamanlı çalışma, geçici ya da mevsimlik çalışma, taşeron işçiliği, evde çalışma, tele çalışma gibi adlar altında esnek istihdam modellerinin yaygınlaşması dikkat çekmektedir. Bu değişmeler kimi zaman ve bazıları için olumlu gelişmeler anlamına gelirken, bazıları içinse iş ve statü kaybı, iş güvencesinin azalması gibi olumsuz gelişmelere yol açmaktadır. Bir sonuç çıkarılmak istendiğinde ise, istihdamın gerek çalışanlar, gerek çalışma biçimleri açısından oldukça heterojen bir yapıya ulaştığı sonucuna ulaşılmaktadır86.

Küreselleşmenin sosyal boyutu kapsamında ele alınan diğer bir konu ise, günümüzde sosyal eşitsizliğin geçmişte olduğundan çok daha önemli seviyeye ulaştığıdır. Sosyal eşitsizliklerin yanı sıra, aynı derecede önemli coğrafi eşitsizlikler de var olmaya devam etmektedir. Diğer yandan, sermayenin küreselleşmesi neticesinde günümüzde gelirin farklı bir şekilde dağılımı söz konusu olmaktadır. Eski üçüncü dünyanın bazı bölgelerinde refahın aşırı yoğunlaştığı ve merkez ülkelerde de mahrumiyet alanlarının oluştuğu görülmektedir87. Dolayısıyla, küreselleşme sürecinde

en az geçmişte olduğu kadar önemli olan bir sosyal eşitsizlik eğilimi olduğu ve bunun ülke grupları açısından artarak devam ettiği söylenebilir. Nitekim dünya gelir dağılımı verilerine göre, 1960-62 döneminde en fakir 20 ve en zengin 20 ülke arasındaki 54 katlık kişisel gelir dağılımı farkı, 2000-02 döneminde 121 kata yükselmiş ve aradaki uçurum önemli ölçüde derinleşmiştir88.

Küreselleşme bağlamında sosyal eşitsizliklerin temel göstergelerinden biri de yoksulluktur89. Yoksulluk, genellikle “insanların ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli

kaynağa sahip olamama durumu” veya benzer biçimlerde “mutlak asgari refah düzeyinin altında kalma durumu” ve “yaşamda kalabilmek için gerekli mal ve hizmetlere olan ihtiyaçların karşılanamaması durumu” olarak tanımlanmaktadır90. Ekonomik

bakımdan yoksulluk ise salt gelirden değil, aynı zamanda fırsatlardan da yoksun olmayı içermektedir. Eğitim düzeyinin düşüklüğü, yetersiz beslenme, coğrafi engeller ve sosyal dışlama gibi etkenler, bireyin iş bulmasını zorlaştırdığından bireyin bu yolla sağlayacağı sosyal fırsatlardan da mahrum kalmasına neden olmaktadır. Küreselleşme sürecinde yoksulluk artma eğilimindedir. Nitekim 2002 yılında yoksulluk sınırı olarak kabul edilen

86 Meryem Koray, Sosyal Politika, Ezgi Kitabevi, Bursa, Ekim 2000, s.169-170; Jale Yalınpala,

“Küreselleşmenin Emek Piyasası ve İstihdam Üzerindeki Etkileri”, Küreselleşme: İktisadi

Yönelimler ve Sosyopolitik Karşıtlıklar içinde, Ed. Alkan Soyak, Om Yayınevi, İstanbul,

2002, s.279.

87 Mesut Yeğen, “Ernesto Laclau ile Söyleşi: Post-Marksizm, Küreselleşme, Evrensellik ve Etik”, Birikim, Sayı:158, Haziran 2002, s.32.

88 ILO, A Fair Globalization: Creating Opportunities for All, Gevena, February 2004, s.37. 89 Zeki Erdut, Küreselleşme Bağlamında Uluslararası Sosyal Politika ve Türkiye, Dokuz

Eylül Yayınları, İzmir, Ocak 2002, s.23.

90 Fikret Şenses, Küreselleşmenin Öteki Yüzü Yoksulluk, İkinci Baskı, İletişim Yayınları,

günlük bir doların altında gelirle yaşayan kişi sayısının 1.2 milyar olduğu, ayrıca 2.8 milyar kişinin günde iki dolarla, hatta daha azı ile yaşadığı tahmin edilmektedir91.

Sosyal boyutu ile ele alındığında küreselleşme, teknolojik ilerlemeler sayesinde önemli kazanımların sağlanabildiği iktisadi boyut ve olası iktisadi kazanımları hedefleyen tercihlerin oluşturduğu siyasi boyuttan gelen fırsat ve tehditleri içeren bir özellik taşımaktadır. Bu kapsamda, toplumların sosyal etkileşime girdiği böyle bir süreçte, ağırlıklı yönüyle ortaya çıkan ve ağırlaşan sorunlar ele alınmaktadır. Söz konusu sorunların çözümünde ise, farklı yaklaşımlar olmakla birlikte genelde küresel sosyal politika oluşturma gerekliliği üzerinde durulmaktadır.

Diğer yandan küreselleşme, küresel değerlerin yerel değerlerle birlikteliğini ifade eden bir süreçtir ve kaçınılmaz olarak kültürel dönüşüme neden olmaktadır.

Küreselleşmenin kültürel alanda meydana getirdiği dönüşüm hakkında üç temel iddia bulunmaktadır. Bunlar; (1) homojenleşme (homogenization), (2) kutuplaşma (polarization) ve (3) melezleşme (hybridization) şeklindedir. Homojenleşme tezi, Batı ve Amerikan değerleri öncülüğünde küresel bir kültür oluştuğunu iddia etmekte ve bu iddiasını bilgi teknolojisindeki ilerleler sayesinde zaman ve mekan kısıtlarının aşılmasına ve çokuluslu şirket stratejileri sayesinde serbest piyasa ekonomisinin yaygınlık kazanmasına dayandırmaktadır. Bu tezin karşısında yer alan kutuplaşma tezi ise, Batı normlarının hegemonyasına direnen kültürel alternatiflerin varolduğunu ve gelecekte de olacağını, küreselleşme sürecinde oluşan karşılıklı bağlılık ve bağımlılığın küresel kültürel gelişimde mutlak bir uyum gerektirmediğini iddia etmektedir. Melezleşme tezi ise, kültürler arasında etkileşim yaşandığını ve buna bağlı olarak varolan kültürel değerlerden farklı, nevi şahsına münhasır yeni kültürler oluştuğunu savunmaktadır92.

Toplumsal hayatın özellikle ekonomik alanında belirgin bir ilerleme sağlayan küreselleşme süreci, topluluklar arasındaki karşılıklı bağımlılığı arttıran özelliği ile kültürel alanda etkileşim sağlamakta ve benzer çıkarlar doğrulturunda aynı tür kültürel değerleri paylaşan bir uluslararası topluluk oluşturmaktadır. Farklı kültürlerin kaynaştığı böyle bir toplulukta, değer yargılarındaki dönüşümler zaman alsa da, özellikle tüketim ilişkileri yönünden yaşam tarzları yenilenmekte ve benzeşmektedir. Ayrıca, diğer alanlardaki dönüşüme kaynaklık eden özelliği ile teknolojik ilerlemeler de, yer ve zaman engeli tanımayan iletişim imkanları sağladığından, dünyanın farklı coğrafyalarında farklı

91 ILO, Facts and Figures on Globalization, Geneva, August 2002, s.3.

92 Robert Holton, "Globalization's Cultural Concequences", The Annals of The American Academy, No:570, July 2000, s.140.

ulusal kültürlerin etkisiyle yetişen bireyler, sahip oldukları kültürel değerlerden ayrılabilmekte ve oluşan kozmopolit kültürün bir parçası haline gelebilmektedir.