• Sonuç bulunamadı

F- Küreselleşmenin Etkileri

1- Küreselleşmenin İktisadi Etkileri

Dünya çapındaki ekonomik göstergelerin eşdeğer olmaması ve dolayısıyla dış faaliyetler yoluyla artı bir değer elde etme imkanının varoluşu, ekonomik anlamda küreselleşmenin en önemli dinamiği sayılmaktadır. Öyle ki, sermaye ve diğer üretim faktörlerinin ülke sınırları arasında serbestçe hareket etmesini sağlayan küresel piyasaların oluşmasının öncelikli sebebi, çeşitli coğrafyaların farklı özellikleridir. İşçi ücretlerinin, uzmanlıkların, üretim altyapılarının, politik ve ekonomik risklerin teknolojik gelişmeler sayesinde dünya genelinde değerlendirilebilir hale gelmesi, ekonomik faaliyetlerin küreselleşmesini olanaklı kılmaktadır60. Teknolojik gelişmeler sayesinde azalan ulaşım ve iletişim maliyetleri, piyasa aktörlerinin tercihlerini değiştirmekte ve onları faaliyetlerini çok daha fazla artı değer sağlayabilecekleri küresel piyasalara genişletme yönünde motive etmektedir. Ayrıca, ülkelerin neo-liberal politikalar kapsamında izledikleri liberalizasyon uygulamaları da iktisadi faaliyetlerin küreselleşmesine önemli katkılar sağlamaktadır.

Ekonomik anlamda küreselleşme, başta ticari faaliyetler olmak üzere “uluslararası ticaret”, üretim faaliyetleri ile ilgili olarak “uluslararası üretim” ve finansal faaliyetler kapsamında “uluslararası finansal akımlar” ın küreselleşmesi şeklinde üçlü bir ayrıma gidilerek değerlendirilebilir. Böyle bir ayrım, ekonomik faaliyetleri genel olarak kapsamasının yanı sıra, küreselleşme sürecinin gelişimi ile ilgili ayrıntılı değerlendirmeler yapılmasına da olanak sağlamaktadır.

Ticari faaliyetlerin küreselleşmesi, azalan ulaşım ve iletişim maliyetleri sayesinde piyasa aktörlerinin uluslararası olanakları değerlendirmeye yönelmesiyle gelişmektedir. Bu anlamda, kar maksimizasyonu amacıyla dünyanın farklı coğrafyalarına yönelik olarak mal ve hizmet ticareti ön plana çıkmaktadır. Üretim faaliyetlerinin küreselleşmesi, dünya ölçeğinde kaynak kullanımına bağlı olarak üretimin teknik ve fonksiyonel olarak bölünmesi, üretim sürecine esneklik kazandırılması, istihdam yapısındaki değişimden yararlanılması, yeni üretim yöntemlerinin geliştirilmesi yoluyla üretim olanaklarının farklı ülkelere yayılmasını kapsamaktadır. Finansal faaliyetlerin küreselleşme ise, artan bilgi ve enformasyon olanakları ve ülkelerin izledikleri finansal liberalizasyon politikaları sayesinde artan sermaye hareketleri ve bunların oluşturduğu uluslararası finans piyasalarını hedef almaktadır61.

60 Godinez, a.g.m., s.60.

61 Francis Snyder, “Governing Economic Globalization: Global Legal Pluralism and European

a- Ticari Faaliyetlerin Küreselleşmesi

Küreselleşmenin en çok etkilediği alanların başında uluslararası ticaret gelmektedir. Uluslararası ticaret küreselleşmenin önemli bir unsuru olduğu gibi, aynı zamanda bir sonucu olarak da değerlendirilmektedir. Ticari faaliyetlerin küreselleşmesi, ülkeler arasında gerçekleşen mal ve hizmet ticaretinde gerek nicelik, gerekse nitelik yönünden meydana gelen değişimlere dayanmaktadır. Dolayısıyla, küreselleşmenin uluslararası ticaret boyutu, uluslararası ticaret hacminde meydana gelen artışlar ve uluslararası ticaret yapısında yaşanan dönüşümlerle incelenebilmektedir.

Küreselleşme, uluslararasılaşma sürecini kapsayan ve uluslararası ticari faaliyetlerin gelişimini sağlayan bir süreç olduğundan, tek başına açıklayıcı değişken olmasa da uluslararası ticari faaliyetlerde meydana gelen artışlar, küreselleşmenin bir göstergesi özelliğindedir. Dolayısıyla, küreselleşme ticari faaliyetlerin gelişimini sağlayan bir süreç olarak ele alınıyorsa, uluslararası ticaret artışları oluşturup oluşturmadığı sorgulanmalıdır. Bu durum, dünya ticaret hacminin uzun dönemde sergilediği gelişimle incelenebilir.

Dünya ticaret hacmi sürekli genişlemekte, hatta dünya üretimini aşan oranlarda büyümektedir. 1980’li yılların ikinci yarısında özellikle gelişmiş ülkelerde yaşanan ekonomik durgunluk ve gelişmekte olan ülkelerde yaşanan borç krizine bağlı olarak dünya ticaretinde bir düşüş yaşanmıştır. Ancak bu süreç hariç tutulduğunda, dünya ticaret artışı 1950’li yıllardan itibaren dünya üretimindeki artışın üstünde gerçekleşmiş ve bu durum artan ekonomik bütünleşmenin bir göstergesi olarak yorumlanmıştır.

Dünya ticaret hacmindeki artışların dünya üretiminden daha fazla olması, ticari faaliyetlerin küreselleşme sürecinde önemli bir rol oynadığını göstermektedir.

Kaynak: WTO, International Trade Statistics 2005, s.29.

Grafik 1: Dünya Ticareti ve Üretiminin Gelişimi, 1950-2004 (Yıllık Artış Yüzdesi Olarak)

Üretim 1950-1963 1963-1973 1973-1990 1990-2004 Ticaret 12 10 8 6 4 2 0

Uluslararası ticaret hacminde meydana gelen bu artışlar içinde, mal türleri itibariyle imalat alanındaki ticaret, hammadde ve tarım ürünleri ticaretine göre ön plana çıkmıştır.

Dünya ticaret hacminde meydana gelen artışları, mal ve hizmet ticareti ayrımı esas alınarak ithalat ve ihracat rakamlarıyla ortaya koymak da mümkündür. Değer cinsinden ifade edildiğinde, 1948-2002 arası dönemde uluslararası mal ticareti ihracat rakamları açısından 58 milyar dolardan 8 trilyon 907 milyara yükselmiş, diğer bir deyişle yaklaşık 153 kat artmıştır62.

Hizmet ticaretinde de benzer bir durum söz konusudur. Hatta, artış oranları açısından karşılaştırıldığında, uluslararası hizmet ticaretinin mal ticaretinden daha hızlı bir artış gösterdiği söylenebilir. Dünya hizmet ticaretindeki gelişim değer cinsinden ifade edildiğinde, 1980-2004 arası dönemde meydana gelen artışların, ihracat değeri olarak 363 milyar dolardan 2 trilyon 127 milyar dolara yükseldiği ve yirmi dört yıllık dönemde yaklaşık 5.8 kat arttığı görülmektedir63.

Uluslararası mal ve hizmet ticaretindeki artışların temelinde, başta teknolojik gelişmeler olmak üzere birçok iktisadi, siyasi ve hatta sosyal neden bulunmaktadır:

Teknolojik gelişmeler özellikle ulaşım ve iletişim maliyetlerini azaltmaktadır. Maliyetlerde görülen bu azalış ise, yerel işletmeleri pazar payını genişletme yönünde motive etmekte ve ticari faaliyetlerin farklı coğrafyalara yayılmasını özendirmektedir. Ayrıca, faaliyette bulundukları piyasanın özelliklerine bağlı olarak, daha önceden uluslararası ticarete konu olmayan mal ve hizmetlerin teknolojik gelişmeler sayesinde değerlendirilebilir hale gelmesi de, ticari faaliyetlerin ülke ölçeğini aşan bir nitelik kazanmasına neden olmaktadır.

Uluslararası ticaret artışının temelinde yer alan bir diğer neden ise, dünya ticaretinin serbestleştirilmesi hedefini esas alan mal ve hizmet akımları üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması veya azaltılması sürecidir. Mal ve hizmet akımları üzerindeki kısıtlamaların kaldırılmasının özünde ise gümrük tarifelerindeki indirimler yer almaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar iniş-çıkışlı bir gelişme gösteren gümrük tarifeleri, savaş sonrası dönemde yavaş ancak süreklilik arz eden bir düşme eğilimine girmiştir. 1945 yılında kurulan GATT ve onun bünyesinde gerçekleştirilen 1947 Cenevre, 1960 Kennedy ve 1994 Uruguay Turları ile çok taraflı tarife indirimleri konusunda önemli

62 WTO, International Trade Statistics 2000, s.28; WTO, International Trade Statistics 2005, s.20.

adımlar atılmıştır. Söz konusu tarife indirimleri, uluslararası ticaretin artış eğilimine önemli bir ivme kazandırmıştır64.

Ödeme türlerindeki kolaylıklar ve bankacılık sistemindeki gelişmeler de, uluslararası ticaret üzerinde olumlu etkiler meydana getirmektedir. Artan oranda şeffaf, homojen ve yaptırıma dayalı kurallarla beslenen uluslararası ödeme türleri ve gelişen banka ve sigortacılık sistemleri, uluslararası ticarette risk faktörünü düşürmekte ve ticaret arttırıcı bir etki oluşturmaktadır.

Uluslararası ticaretin artmasında etkili olan bir diğer husus da, artan enformasyon olanaklarına bağlı olarak dış alemlerdeki tüketim kalıpları, beğeniler ve alışkanlıklar hakkında bilgi almanın kolaylaşmasıdır. Edinilen yeni bilgiler, mevcut alışkanlıkları ve giderilme yöntemlerinin değişimine yol açmakta ve değişen tercihlere göre şekillenen tüketim kalıplarına uygun mal ve hizmet teminini gerektirmektedir. Bu işlevin yerine getirilmesi ise, dış ticaret yoluyla gerçekleşmektedir65.

Uluslararası ticarette görülen artışları açıklamada kullanılan bu unsurlara daha birçoğu eklenebilir. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken husus, günümüzdeki gelişmiş işbölümü ve uzmanlaşmanın uluslararası alanda yol açtığı karşılıklı bağımlılık ve bunun dış ticaretin artması yönünde oluşturduğu baskıdır. Aynı şekilde, dış ticaret arttıkça ülkeler arasındaki bağımlılık da artmaktadır. Dolayısıyla, dış ticaretle küreselleşme arasında birbirini besleyen bir etkileşimin olduğu ve biri arttıkça diğerini de arttıran bir bağın bulunduğu söylenebilir.

Küreselleşmenin, uluslararası ticarette sadece nicelik yönünden artışlar sağlayan bir süreç olarak değerlendirilmesi yeterli değildir. Kaldı ki, salt uluslararası ticaretin gelişimini izleyerek küreselleşmenin gerekçelendirilmesi de mümkün değildir. Küreselleşme, ülkeler arasındaki ticaret serbestisinin ve karşılıklı ekonomik bağımlılığın artması ve dolayısıyla ekonomik bütünleşmenin hızlanması olarak tanımlanırsa, sadece olağan bir yayılma ve sınırlar arası ticari faaliyet artışları ile değil, uluslararası ticaret yapısında meydana gelen nitelik değişimleri ile de değerlendirilmelidir.

Uluslararası ticaret yapısında meydana gelen nitelik değişimlerinin başında teknolojik gelişmelerin oluşturduğu kazanımlar gelmektedir. Teknolojik gelişmeler, ulaşım ve iletişim maliyetlerinin düşmesiyle hizmet ticaretinin ön plana çıkmasını

64 Halil Seyidoğlu, “Uluslararası Mali Krizler, IMF Politikaları, Az Gelişmiş Ülkeler, Türkiye ve

Dönüşüm Ekonomileri”, Doğuş Üniversitesi Dergisi, Cilt:4, Sayı:2, 2003, s.142.

65 DPT, Küreselleşme Özel İhtisas Komisyonu Raporu, DPT:2544, ÖİK:560, Ankara 2000,

sağlamaktadır. Son yıllarda hizmet sektöründe gerçekleştirilen uluslararası ticaret, mal ticaretine göre daha hızlı bir yükselme eğilime girmiştir.

Tablo 4: Dünya Mal ve Hizmet İhracatı Artış Oranları, 1990-2000

Mallar Hizmetler

Dünya GÜ GOÜ Dünya GÜ GOÜ

2000 -- 71.7 28.3 -- 78.9 21.1

1990 -- 79.0 21.0 -- 84.3 15.7

1990-2000 Artış Ortalaması 6.8 5.9 9.5 6.6 5.4 10.1

1995-2000 Artış Ortalaması 3.6 2.8 5.9 3.9 3.7 5.5

Kaynak: UNCTAD, E-Commerce and Development Report 2002, s.222.

Dünya mal ve hizmet ticaretinde mal gruplarının payı ağırlıklı olmakla birlikte, hizmetlerin mallara oranla ihracat içindeki payı giderek artmaktadır. Son yıllardaki gelişmeler açısından değerlendirildiğinde, 1990-2000 arası dönemde dünya mal ticaretinin hizmet ticaretine göre daha yüksek bir büyüme ortalamasına sahiptir. Bu dönemde mal ticareti lehine olan bu durumun sadece GOÜ’ler açısından yüzde 9.5 mal ihracatı, yüzde 10.1 hizmet ihracatı artışı olarak tersine döndüğü görülmektedir. 1995- 2000 arası dönemde ise, hizmet ticareti (yüzde 3.9) mal ticaretine (yüzde 3.6) göre daha yüksek bir artış göstermiştir. Bu artışın nedeni ise, büyük ölçüde gelişmiş ülkelerin hizmet ticaretindeki artışlardan kaynaklanmıştır.

Küreselleşmenin uluslararası ticaret yapısında meydana getirdiği diğer bir değişim ise, bölgeselleşme eğilimleri sonucunda oluşan iktisadi işbirliği bölgeleri arasında yapılan ticarette meydana gelen değişimdir. Küreselleşme sürecinde bölgeiçi ticaret (intra-trade) payları artma eğilimindedir.

Tablo 5: Bölgeiçi Ticaret Payları, 1970-2004 (Toplam İhracatın Yüzdesi Olarak)

1970 1980 1990 2000 2001 2002 2003 2004 AB 59 61 66 62 61 61 62 61 NAFTA 36 34 41 56 56 57 56 55 APEC 58 58 68 73 73 73 73 72 ASEAN 22 17 19 23 22 23 22 22 MERCOSUR 9 12 9 20 17 11 12 12

Kaynak: UNCTAD, Handbook of Statistics 2005, online database’den düzenlenmiştir.

Uluslararası ticaretin küreselleşmesi konusunda göz ardı edilmemesi gereken diğer bir husus ise, dünya ticaretinde meydana gelen artışların hangi bölgeler arasındaki ticari faaliyetlerden beslendiğidir. Diğer bir deyişle, ticaretteki artışların orijin itibariyle ele alınması, ticari küreselleşmenin hangi eksende geliştiğini belirlemeye yardımcı olmaktadır.

Tablo 6: Dünya Ticaretinin Bölgeler Arası Dağılımı, 1983-2004 (Yüzde Olarak)

1983 2004 İhracat

(1.838 Milyar $) (1.881 Milyar $) İthalat (8.907 Milyar $) İhracat (9.250 Milyar $)İthalat

Kuzey Amerika 16.8 18.5 14.9 21.8 ABD 11.2 14.3 9.2 16.5 Latin Amerika 4.4 3.8 3.1 2.6 Avrupa 43.5 44.2 45.3 44.8 Afrika 4.5 4.6 2.6 2.3 Orta Doğu 6.8 6.2 4.4 2.7 Asya 19.1 18.5 26.8 24.0 Japonya 8.0 6.7 6.4 4.9 Çin 1.2 1.1 6.7 6.1

Kaynak: WTO, International Trade Statistics 2005, s.32.

Görüldüğü üzere, dünya ticaretinin bölgeler arası dağılımında 1983 yılında gelişmiş ülkelerin ağırlıkta olduğu bölgelerin lehine olan dengesizlik 2004 yılına gelindiğinde de hükmünü sürdürmektedir. Dolayısıyla küreselleşme sürecinin yoğunlaştığı son yirmi yıllık dönemde dünya ticaretinin dağılımda eşitlik yönünden önemli bir kazanım söz konusu değildir. Özellikle Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya bölgelerinin diğer bölgelerle karşılaştırıldığında dünya ticaretinden çok büyük paylar aldığı görülmektedir. Bunun nedeni ise, gelişmiş ülkelerin ağırlıklı olarak bu bölgelerde bulunmasından kaynaklanmaktadır. Buna göre, dünya ticaretinin bu bölgelerde yer alan ülke ve ülke grupları (ABD, AB, Japonya) -ki oluşturdukları ekonomik coğrafyaya literatürde “Triad: Üç Kutuplu Dünya” denilmektedir- ekseninde gelişim gösterdiği görülmektedir. 2004 yılı itibariyle üç kutulu dünyayı oluşturan ülkeler kökenli mal ve hizmet ihracatının dünya ihracatı içindeki toplam payı 61.9a ulaşmıştır.

Dünya ticareti ile ilgili ele alınan tüm veriler, küresel piyasanın dolayısıyla üretken sistemlerin zaman içinde büyük bir yapısal değişim geçirdiğini ve buna bağlı olarak dünya ticaret hacminin giderek genişleyen bir özellik kazandığını göstermektedir. Ancak, uluslararası ticaret ekseni ele alındığında, küreselleşmenin esasen merkez ülkeleri ilgilendiren ve daha çok bu ülkeler çerçevesinde yoğunlaşan bir süreç olarak ilerlediği söylenebilir.

b- Üretim Faaliyetlerinin Küreselleşmesi

Küreselleşmenin ekonomik boyutuyla ilgili olarak ele alınabilecek değişkenlerden biri de uluslararası üretim faaliyetleridir. Küreselleşme sürecinde uluslararası üretim faaliyetleri, uluslararası ticarette olduğu gibi hem nicelik (uluslararası üretim faaliyetlerinde meydana gelen artışlar), hem de nitelik (uluslararası üretimin yapısındaki dönüşümler) yönünden önemli değişimlere uğramaktadır.

Küreselleşmenin uluslararası üretim faaliyetleri üzerinde genişletici bir etkisi söz konusudur. Diğer yandan, uluslararası üretim faaliyetlerinde meydana gelen artışlar, küreselleşme sürecinin bu alanda yoğunlaşmasına ve giderek hızlanmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla, her iki değişken arasındaki neden-sonuç ilişkisi yön değiştirebilmekte ve değişkenler birbirlerinin açıklayıcısı olabilmektedir.

Dünya üretimi ele alındığında, üretim hacminin değer olarak hemen her yıl belirli bir artış gösterdiği görülmektedir.

Görüldüğü gibi, son otuz yıllık dönemde dünya üretim hacminin gelişimi, dünya konjonktürüne uygun bir seyir izlemiştir. Dünya konjonktüründe meydana gelen önemli değişimleri sırasıyla ele aldığımızda, 1970’li yılların ortalarındaki üretim düşüşünün 1973 petrol krizinden, 1980’li yılların başındaki düşüşün ise 1979 petrol krizinden kaynaklandığı söylenebilir. Aynı şekilde, 1990’lar ve sonrası dönemde görülen düşüşlerin, yaşanan küresel kriz dönemlerine denk geldiği görülmektedir. 1998 yılındaki azalmanın nedeni o dönemde etkili olan Doğu Asya krizine bağlanmaktadır. Doğu Asya krizi, ülke grupları açısından değerlendirildiğinde daha çok GOÜ’lerin üretim artışlarını olumsuz yönde etkilemiştir. 2001 yılındaki azalmanın nedeni ise, daha önce ifade edildiği gibi yaşanan küresel ekonomik kriz ve dünya siyasi ortamını gerginleştiren 11 Eylül saldırısının meydana getirdiği olumsuz etkilerle açıklanabilir. Ancak, istikrarlı bir gelişim izlemediği halde son otuz yıllık dönem ele alındığında; 1970’de 6.646 milyar dolar olan dünya üretim hacminin 2004 yılına gelindiğinde 40.671 milyar dolara ulaştığı ve yaklaşık beş katlık bir artış gösterdiği görülmektedir66.

Dolayısıyla, dünya üretiminde meydana gelen bu artışlar, küreselleşmenin üretim ekseninde de ilerleyen bir süreç olduğu şeklinde yorumlanabilir.

66 UNCTAD, World Investment Report 2005, s.14. 0 1 2 3 4 5 6 7 8

Grafik 2: Dünya Üretim Hacminin Gelişimi, 1970-2005 (Yıllık Değişim Yüzdesi)

1970 1975 1980 1985 1990 1995 2000 2005 Kaynak: IMF, World Economic Outlook 2003, s.1 ve IMF, World Economic Outlook 2005, s.5’den düzenlenmiştir.

Grafik 2: Dünya Üretim Hacminin Gelişimi, 1970-2005 (Yıllık Değişim Yüzdesi)

Dünya üretim hacminde meydana gelen bu artışlar, mal grupları itibariyle ele alındığında; uluslararası ticarette meydana gelen gelişmelere benzer şekilde imalat alanındaki üretimin ön plana çıktığı görülmektedir.

Küreselleşme, uluslararası üretim artışları sağlamasının yanı sıra, uluslararası üretim yapısında da önemli dönüşümler meydana getirmektedir. Küresel üretim sürecini hazırlayan bu dönüşümlerin nedenleri şu şekilde sıralanabilir67:

- İkinci Dünya Savaşı sonrasında yerleşen kalkınma ideali ve projesi, - Ulaşım ve iletişim maliyetlerinin ucuzlaması,

- Sabit kur sisteminden esnek kur sistemine geçilmesi,

- GOÜ’lerin sürüklendikleri borç çıkmazı ve ihracata dayalı kalkınma modelleri, - Çokuluslu şirketlerin dünya ekonomisinde artan rolleri,

- IMF ve WB gibi küresel ölçekte düzenleme yapma gücüne sahip kuruluşların dünya ekonomisindeki artan rolleri,

- Soğuk savaş döneminin sona ermesi ve iki kutuplu dünyanın ABD yönlendirmeli tek kutuplu dünyaya doğru evrilmesi,

- Merkez ülkelerde düşen karlılık ve verimlilik oranları.

Küreselleşmenin üretim ekseninde niceliksel artışlar sağlamanın yanı sıra, yukarıda sayılan nedenlere bağlı olarak meydana getirdiği üretim yapısına ilişkin niteliksel gelişmelerden biri, üretim tekniklerde meydana gelen değişimdir. Günümüzde

67 Ahmet Alpay Dikmen, “Küresel Üretim, Moda Ekonomileri ve Yeni Dünya Hiyerarşisi”, Toplum ve Bilim, Sayı:86, Güz 2000, s.283.

Grafik 3: Dünya Üretiminin Mal Gruplarlı İtibariyle Gelişimi, 1950-2004 (Ortalama Yıllık Değişim Yüzdesi)

0 2 4 6 8 10 12 1950-73 1973-90 1990-04 Ta rım Ma d e n İm a la t

emek-yoğun veya sermaye-yoğun üretim teknikleri yerine, küresel piyasada etkili olabilecek teknoloji tartışılmakta, değişen tüketici profili ve tüketim kalıplarına uyumlu firma teorileri geliştirilmektedir. Ulusal piyasa aktörlerinin gelişen enformasyon olanaklarına bağlı olarak küresel düşünceden aldıkları pay arttıkça, yerel faaliyetler de küreselleşmektedir. Diğer bir ifadeyle, ulusal piyasaya yönelik üretim karşısında, küresel nitelikli yerli tüketicilerin bulunması, kaçınılmaz olarak üretim faaliyetlerinin küresel normlara uyumlu hale gelmesi sonucunu doğurmaktadır68.

Üretim yapılanmalarının dağılarak adem-i merkezileşmesi ve kitlesel üretimin yerini esnek uzmanlaşmanın alması, küreselleşme sürecinde üretim yapısında gözlemlenen diğer bir dönüşümdür. Bu dönüşüm, fordist üretimden post-fordist üretime geçiş olarak adlandırılmaktadır. 1945’lerden 1970’lere kadar uzanan dönemde ABD hegemonyasıyla yaygınlaşan fordist üretim, modernite paradigması etrafında gelişmiş ve özetle büyük ölçekte, standart mal üretimi sağlayan, seri üretime dayalı bir üretim yöntemi olarak varolmuştur. Katı olan eski yerine, esnek olan yeninin geçerlilik kazandığı post-fordist üretim ise, tüketim kültürünün hakim değerleri etrafında yoğunlaşmış ve tüketici tercihlerinde meydana gelen değişimlere kısa zamanda uyum sağlayabilen, esnek üretim yöntemi olarak şekillenmiştir69.

Post-fordist üretimin temelini oluşturan esnek üretim yöntemine geçişte ve bu yöntemin yaygınlaşmasında teknolojik gelişmelerin yadsınamaz bir rolü olmuştur. Dolayısıyla, teknoloji olanaklarının gelişmesi esnek üretim yönteminin gelişimini sağlamış ve bu yolla üretimin küreselleşmesini hızlandırmıştır. Geçmişteki uluslararası üretim yapısında GOÜ’lerin GÜ’lere hammadde ihraç edip, GÜ’lerin bunları dönüştürerek nihai ürünler haline getirip satmasıyla işleyen sınırlı süreç, özellikle çokuluslu şirketlerin üretim faaliyetlerini küresel ölçeğe taşımasıyla günümüzde ülke farkı gözetmeksizin hemen her ülkeye komplike ürün ve hizmetlerin üreticisi veya alt yüklenicisi olabilme imkanı sağlamıştır.

Küreselleşmenin uluslararası üretim boyutunda çokuluslu şirketler önemli bir yer tutmaktadır. Çünkü günümüzde dünya üretiminin çok önemli bir bölümü aynı anda bir çok ülkede üretimde bulunan çokuluslu şirketler tarafından gerçekleştirilmektedir70. Çokuluslu şirketler üretim sisteminin etkinliğini arttıracak biçimde faaliyetlerini ve kendilerine bağlı işletmelerle ilişkilerini uluslararası düzeyde bütünleştirerek düzenlemektedirler. Bu eğilim, katmadeğeri yüksek tüm etkinliklerde ölçek

68 Murat Ali Dulupçu, Küresel Rekabet Gücü, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, Haziran 2001,

s.39-40.

69 Nalan Yetim, “Küresel Üretim Yapılanmasına Kültürel Yanıtlar: Ulusal-Yerel?”, Doğu-Batı,

Yıl:5, Sayı:18, Şubat, Mart, Nisan 2002, s.133-134.

ekonomilerinden yararlanma isteğinden ileri gelmektedir. Bu amaçla, işletmenin üretim birimleri coğrafi bakımdan farklı ve uzak mekanlara dağılırken, üretim sürecinde küresel bir bütünleşme ortaya çıkmaktadır71.

Uluslararası üretim faaliyetlerinin küreselleşmesi kapsamındaki en önemli yapısal dönüşümlerden biri de, doğrudan yabancı yatırımlardır. DYY’lar* uluslararası sermaye hareketleri kapsamında da ele alınabilir. Ancak, bu sermaye hareketleri kısa vadeli sermaye hareketlerinin aksine spekülatif karakterli olmayıp, üretimde katmadeğer oluşturan bir karakter taşıdığından küreselleşmenin üretim boyutu kapsamında değerlendirilmelidir.

Küresel üretimin yeniden yapılanması anlamına gelen DYY’lar aslında yeni bir süreç değildir. Bu yatırım türünün ortaya çıkışı 1850’li yıllara dayanmaktadır. Ancak, günümüzde farklı olan bu yatırımların küreselleşme sürecinde bir gösterge olarak ele alınmasıdır. Dolayısıyla, küreselleşmenin üretim ekseninde sergilediği gelişimi ortaya koymak açısından kullanılabilecek diğer bir kriter ise, doğrudan yabancı yatırımlarının gelişimidir.

Tablo 7: Doğrudan Yabancı Yatırımların Gelişimi, 1970-2004 (Milyar Dolar)

1970 1980 1990 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004

DYY Girişleri 13.4 55.1 207.9 487.9 701.1 1092.0 1396.5 825.9 716.1 632.6 648.1 DYY Çıkışları 14.1 53.7 38.7 484.9 693.1 1104.9 1239.1 743.5 652.2 616.9 730.3 Giren DYY Stoku … 530.2 1768.6 3512.8 4135.7 4914.8 5786.0 6197.7 6703.6 7987.1 8902.1 Çıkan DYY Stoku … 570.1 1785.3 3663.1 4302.1 5156.9 6148.3 6564.2 7288.4 8731.2 9732.2

Kaynak: UNCTAD, Foreign Direct Investment 2005, On-line Database’den düzenlenmiştir. DYY’larının dünya genelindeki gelişimi, bu yatırımlarla ilişkili iki değişken grubu açısından incelenebilir. Birinci grupta, yıllık DYY akımlarını gösteren ve ülke ekonomilerine giren ve ülke ekonomilerinden çıkan miktarlar yer almaktadır. Buna göre; 1970 yılında 13.4 milyar dolar yatırım girişleri 2000 yılında 1396.5 milyar dolar seviyesine yükselmiş ve yaklaşık 107 katlık bir gelişme göstermiştir. 2000 yılından sonraki dönemde ise yaşanan ekonomik krizler ve 11 Eylül sonrası dünya siyasi ortamında baş gösteren gerginlik nedeniyle yatırım girişlerinde önemli sayılabilecek