• Sonuç bulunamadı

C- Küresel Vergi Sorunlarının Türleri

3- Finansal Spekülasyonların Vergilendirilmesi

Küreselleşme sürecine hakim olan serbestlik anlayışı 1970’li yıllarda finansal faaliyetleri hedef almış ve ülkelerin farklı nedenlerle izlediği finansal liberalizasyon uygulamaları sayesinde spekülatif hareketler dünya genelinde değerlendirilebilir hale gelmiştir. Ayrıca bilgi ve iletişim teknolojisinde yaşanan ilerlemeler de bu gelişmeye önemli katkılar sağlamıştır. Finansal spekülasyonların değerlendirilebilir hale gelmesi ise, özel sermaye akımlarını değişime uğratmış ve faiz arbitrajı sağlamayı amaçlayan finansal sermaye, uluslararası sermaye hareketlerinin önemli bir bileşeni haline gelmiştir.

Bu bağlamda, son otuz yıllık dönem ele alındığında finans piyasalarındaki işlem hacmi ciddi artışlar sergilemiştir. Günlük işlem hacmi yönünden değerlendirildiğinde, 1972-1995 arası dönemde yaklaşık 14 katlık bir artış yaşandığı ve 1995 yılı işlem hacminin 1.2 trilyon dolara ulaştığı görülmüştür. 1998 yılının Nisan ayında ise günlük işlem hacmi, 1.5 trilyon dolarla en yüksek seviyeye çıkmış ve Eoru’nun kullanımına bağlı olarak 2001 yılında yüzde 14’lük bir azalışla tekrar 1.2 trilyon dolar seviyesine

150 Tanzi (2001), a.g.m., s.165-166.

151 Coşkun Can Aktan ve İstiklal Y. Vural, “Globalleşme ve Maliye Politikasında Değişim”, Kamu Maliyesinde Çağdaş Yaklaşımlar içinde, Der.Coşkun Can Aktan, Dilek Dileyici ve

gerilemiştir. Yıllık işlem hacmi yönüyle değerlendirildiğinde ise, kısa vadeli finansal hareketler 1983-1998 arası dönemde 40 trilyon dolardan 400 trilyon dolara ulaşmıştır152.

Finansal spekülasyonların gelişiminde uluslararası finans piyasalarının 1980’li yıllarda değişime uğraması önemli bir rol oynamıştır. Özellikle, finansal merkezlerdeki işlem hacimlerinin artması, piyasa katılımcı sayısının artarak çeşitlenmesi, finans piyasalarının yeni mali araçlarla tanışması, işlem tekniklerinin çeşitlenerek 24 saat işlem yapabilme imkanının oluşması, teknolojik ilerlemelerin süratle bu piyasalara adaptasyonu, finans piyasalarında serbest piyasa mekanizmasının kabulüne bağlı olarak hükümet müdahalelerinin azalması* finansal spekülasyonların gelişiminde ciddi

katkılar sağlamıştır153.

Finans piyasalarının ulusal ve uluslararası düzeyde serbestleşmesi ve piyasalar arasında entegrasyonun sağlanması, piyasa katılımcılarına ve ülkelere çeşitli avantajlar sunmasının yanı sıra ciddi bazı riskleri de beraberinde getirmiştir. Söz konusu riskler arasında ise, piyasalardaki fiyat oynaklığı nedeniyle düzensiz ve ani sermaye giriş- çıkışlarından kaynaklanan finansal krizler** önem kazanmıştır154. Ayrıca, finansal

faaliyetlerin küreselleştiği bir ortamda herhangi bir ülkede ortaya çıkan finansman sorununun karşılıklı bağımlılık kanalıyla diğer ekonomilere yayılma potansiyelinin bulunması, finansal sorunları ciddi sistematik riskler haline getirmiş ve dikkatlerin spekülatif sermaye hareketlerinin denetlenmesi üzerine odaklanmasını sağlamıştır155.

Ancak, denetim mekanizmasının işleyişine temel oluşturacak unsurların neler olacağı ve beklenen işlevleri sağlamada etkili olup olamayacağı yönünde tartışmalar gündeme gelmiştir.

152 Cornelia Staritz ve Ralf Widtmann, “Financial Markets and Sustainable Development: Tobin

Tax”, Vienna, May 2002, s.5-6. www.wu-wien.ac.at/inst/vw7/Tobintax.pdf, (24.11.2004)

* Finansal liberalizasyon sürecinde bir çok GOÜ’de olduğu gibi Türkiye de 1989 yılında aldığı

32 Sayılı Karar ile kambiyo rejimlerini tamamen serbestleştirmiş ve ödemeler dengesinin sermaye hareketleri kalemini doğrudan doğruya uluslararası finansal sermayenin spekülatif hareketlerine açmıştır. Bkz., Yeldan (2003), s.106-107.

153 Alp, a.g.e., s.80.

** Son on yıllık dönem ele alındığında; 1994 Meksika, 1997 Doğu Asya, 1998 Rusya ve 2001

Türkiye krizlerinin tümünde finansal spekülasyonların ortak bir özellik taşıdığı ve bu krizlerin patlak vermesinde ani sermaye çıkışlarının etkili olduğu görülmektedir. Bkz., Bülent Güloğlu ve A.Ender Altunoğlu, “Finansal Serbestleşme Politikaları ve Finansal Krizler: Latin Amerika, Meksika, Asya ve Türkiye Krizleri”, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

Dergisi, No:27, Ekim 2002. 154 Önder, a.g.m., s.66.

155 Engin Yıldızoğlu, “Küresel Kriz ve Dönüşüm: Olanlar, Olasılıklar ve Umutlar”, Petrol-İş 97- 99 Yıllığı, Mart 2000, s.44-46.

Gerçekten de, küreselleşme sürecinin karakteristik özellikleri dikkate alındığında, finansal hareketlerin ve spekülasyonların denetlenmesinin teorik yönden önemli bir sorun oluşturduğu görülmektedir. Çünkü, küreselleşme sürecine hakim olan serbestlik anlayışı ile bir anlamda sınırlandırma işlevi sağlayan denetim mekanizması arasında bir mantıksal çelişki ortaya çıkmaktadır. Diğer yandan, finansal spekülasyonların denetimi konusunda hangi kurumların yetkili olacağı ve denetimin hangi yöntemlerle yapılacağı tam bir belirsizlik taşımaktadır. Finansal spekülasyonların denetimi konusunda ulusal otoritelerin devreye sokulması ve zamanla regülasyon uygulamalarının ağırlık kazanması, serbest piyasa mekanizmasının işleyişi üzerinde potansiyel bir risk oluşturmaktadır. Ayrıca bu şekilde yapılacak bir denetim nedeniyle küreselleşme sürecinin ulaştığı noktadan geriye doğru bir dönüş söz konusu olacak ve sağladığı kazanımların ortadan kalkma tehlikesi ortaya çıkacaktır.

Finansal spekülasyonların neden olduğu ekonomik krizler ve ortaya çıkan refah kayıplarının engellenmesi konusunda oluşan eğilim, söz konusu paradoksal ilişki nedeniyle günümüzde doğrudan müdahale özelliği taşıyan ulusal sermaye kontrolleri -regülasyonlar- yerine dolaylı müdahaleyi öngören vergiler üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ancak, ulusal otoritelerin finansal spekülasyonları vergilendirme girişimlerinde teknolojik ilerlemelerin finansal faaliyetlere sağladığı üstünlükler nedeniyle çeşitli güçlükler oluşmaktadır. Ayrıca, ulusal otoritelerin finansal spekülasyonları görece farklı vergilendirme rejimlerine tabi tutması, vergi rekabetine neden olacağından mevcut sorunların kendilerini artan ölçüde yeniden üretmesi olasılığı oluşmaktadır. Dolayısıyla, bu olasılığın ortadan kaldırılabilmesi için finansal spekülasyonların ulusal vergi otoriteleri tarafından senkronize vergilendirilmesi şeklinde olmazsa olmaz bir zorunluluk ortaya çıkmaktadır.

Finansal spekülasyonların vergilendirilmesindeki en önemli güçlüklerden biri de, faiz arbitrajı sağlamaya çalışan spekülatör ile vergi almaya çalışan ulusal otorite arasındaki etkileşimin neden olduğu tercih sorunudur. Bilindiği gibi, finansal spekülasyonların ortaya çıkmasında ulus devletlerin yöneldiği borçlanma aracı merkezi ve özel bir konuma sahiptir. Ancak borç ilişkisi yönünden değerlendirildiğinde, borç alan devletin borç veren spekülatörü ne derecede vergilendirebileceği tartışmalıdır. Dolayısıyla spekülatör açısından maliyet özelliği taşıyan vergilendirme, arbitraj kazancını

azaltacağından oluşan kaybın telafisi yönünde reel faizinin yükselmesine neden olacak ve bu sayede vergilendirmeden beklenen etki nötrize edilmiş olacaktır156.

Günümüzde finansal spekülasyonların vergilendirilmesi yönünde oluşan eğilim, sayılan güçlüklere bağlı olarak ulusal otoriteler ve farklı özellikler barındıran yerel vergiler yerine tüm ülkelerde uygulanmayı konu alan küresel vergilere yönelmiştir. Bu kapsamda özellikle 1970’lerin başında James Tobin tarafından önerilen “Tobin Vergisi” nin uygulanabilirliği ve olası etkilerinin beklentileri karşılayabilirliği yönünde ciddi gelişmeler ortaya çıkmıştır. Ayrıca, bazı ülke ve uluslararası kuruluşların Tobin Vergisi konusunda yöneldiği somut girişimler de spekülatif hareketlerin sınırlandırılması konusundaki kararlılığı pekiştirmiştir157.

Tobin Vergisi, özel döviz işlemleri üzerine düşük oranlı (yüzde 0.05-1 arası) bir küresel vergi konulması halinde dövize yönelik spekülatif alım-satımların maliyetli hale geleceği ve böylece spekülatif döviz işlemlerinin azalmasına bağlı olarak finansal sistemin daha istikrarlı hale geleceği temeline dayanmaktadır158. Diğer yandan, vergi

sayesinde elde edilecek -tahminen 150 milyar dolar seviyesindeki- gelirin az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde insani gelişme amacıyla alt yapı yatırımlarında kullanılması da Tobin Vergisi’ne yüklenen işlevler arasında yer almaktadır159.

Tobin Vergisi’ne yüklenen işlevler dikkate alındığında, vergi konusunun finansal piyasalarla doğrudan bağlantısı olmayan kişileri kapsamaması ve küresel nitelikli bir vergi olmasına bağlı olarak vergi yükünün geniş bir ölçeğe dağılımına imkan sağlaması nedeniyle politik açıdan avantajlı bir vergi olduğu görülmektedir. Diğer yandan, finansal krizlerin engellenmesi ve küresel gelir dağılımının daha adil bir hale getirilmesi yönünde kazanımlar sağlama potansiyeline sahip olması da verginin meşruiyetini arttırmaktadır. Günümüzde Tobin Vergisi hakkında lehte ve aleyhte değerlendirmelerin yapıldığı geniş bir literatür bulunmaktadır. Tobin Vergisi’ni savunanlara göre, başta finansal istikrarın sağlanması ve iktisadi büyüme üzerindeki olumsuzlukların giderilmesi

156 James Dow ve Rohit Rahi, “Should Speculators Be Taxed?”, Journal of Business, Vol:73,

No.1, January 2000, s.91.

157 Tobin Vergisi konundaki girişimler hakkında bkz., Tuncay Kapusuzoğlu, “Tobin Vergisi Kısa

Vadeli Sermaye Hareketlerinin Yıkıcı Etkilerini Önlemede Bir Çözüm Olabilir mi?”, Vergi

Dünyası, Sayı 250, Haziran 2002, s.68-70.

158 Seyhan Erdoğdu, “Küresel Mali Reform ve Tobin Vergisi”, Mülkiye, Cilt: XXV, Sayı: 229,

yönünde kazanımların yanı sıra, bu verginin reel işlemler üzerinde saptırıcı etkiler barındırmadığı ve geleneksel politik araçlara kıyasla daha avantajlı olduğu iddia edilmektedir. Bu iddialara karşı geliştirilen argümanlar ise, verginin piyasa etkinliğini azaltıcı etkiler oluşturacağı ve küresel düzlemde uygulanabilirliğinin zorluğu üzerinde durmaktadır160.

Teorik düzlemde önemli gelişmeler ve uluslararası kamuoyunda ciddi girişimler olmasına rağmen, küreselleşme sürecinde yer alan aktörler arasındaki ortak çıkar birliğinin sağlanamaması nedeniyle Tobin Vergisi günümüzde halen öneri olma özelliğini korumaktadır. Dolayısıyla, finansal spekülasyonların vergilendirilmesi yönünde Tobin Vergisi başta olmak üzere herhangi bir uygulama söz konusu değildir. Bu nedenle, finansal spekülasyonların barındırdığı olumsuzluklar devam etmekte olup, vergilendirme önerisinin gerçekleştirilememiş olması konunun küresel bir vergi sorunu olarak varlığını korumasını sağlamaktadır.