• Sonuç bulunamadı

Toplumsal hayatın hemen her alanında etkili olan ve oldukça karmaşık ilişkilerin söz konusu olduğu küreselleşme süreci, farklı kaynaklardan beslenmektedir. Küreselleşme sürecinin gelişimi açısından hayati bir önem taşıyan ve sürecin işleyişine dinamik bir karakter kazandıran bu kaynaklar, küreselleşmenin dinamikleri olarak ele alınmaktadır.

Küreselleşme dinamikleri, belirleyici olma özelliği yönüyle “teknolojik ilerlemeler” ve “politik tercihler” olarak iki ana eksende ele alınabilir. Mal ve hizmetlerin taşınma maliyetlerini azaltan ve bilgiye erişim olanaklarını arttıran teknolojik ilerlemeler küresel ortamda yeni fırsatlar oluşturmaktadır. Dolayısıyla, teknolojik ilerlemeler bireysel ve toplumsal tercihleri oluşturduğu fırsatları değerlendirmeye yönlendirmede önem derecesi yüksek bir belirleyici olmaktadır. Ülkelerin belirli amaçlar doğrulturunda yöneldiği politik tercihler de, sürecin gelişiminde özel bir öneme sahiptir. Çünkü, kamusal politikalar küresel ekonomik entegrasyonun hızını ve karakterini önemli ölçüde etkileyebilmektedir19.

1- Teknolojik İlerlemeler

Teknolojik ilerlemeler, sadece ulusal refahın yükseltilmesinin bir yolu olarak değil, insanların daha önce hiç yapılmamış şeyleri yapabilmeleri için olanak sağlayan niteliği ile önem taşımaktadır. İktisadi literatürde ekonomik sistemler başta olmak üzere sosyal ve siyasal sistemlerde yaşanan dönüşüme kaynaklık eden temel değişimin teknolojik ilerlemeler olduğu savunulmaktadır20. Bu bağlamda, toplumsal hayatın gelişimi

yönünden teknolojik ilerlemelerin hayati bir önem taşıdığı söylenebilir.

Günümüzde yaygın olan eğilim, küreselleşmenin teknolojik ilerlemelerle yakın ilişkisi olduğu yönündedir. Esasen toplumsal süreçleri sadece teknolojiye indirgemek aşırı basitleştirme olsa da, teknolojik determinizme yönelik eleştirileri* saklı tutmak

koşuluyla, teknolojinin küreselleşme üzerindeki etkisini inkar etmek de mümkün değildir. Özellikle 1980’li yıllardan bu yana enformasyon teknolojilerinin yaygınlık kazanması, mekansal uzaklıktan kaynaklanan farklılıkların ortadan kalktığı bir dünya düzeninin oluşumuna katkıda bulunmuştur. Küreselleşme sürecinde bu durum, ilk

19 Michael Mussa, “Factors Driving Global Economic Integration”, Global Economic Integration: Opportunities and Challenges içinde, Federal Reserve Bank of Kansas City,

Wyoming, 24-26 August 2000, s.10.

20 Chris Freeman ve Luc Soete, Yenilik İktisadı, Çev. Ergun Türkcan, TUBİTAK Yayınları-

Akademik Dizi 2, Birinci Basım, Ankara, Temmuz 2003, s.2-3.

* Küreselleşme literatüründe teknolojik determinizme yönelik çok sayıda eleştiri bulunmaktadır.

Bunlar içersinde teknolojik gelişmelerin toplumları belirli bir politikayı izlemeye zorlayan asli ve nihai bir fonksiyonu olmadığı yönündeki eleştiri, kanaatimizce en önemlisidir. Bkz., Somel, a.g.m., s.143.

olarak finans piyasaları üzerinde etkili olmuş ve giderek uluslararası ticaret ve üretim faaliyetlerini de kapsayan geniş bir alana yayılmıştır.

Teknoloji, küreselleşme sürecinde yeterli koşul değil ise de, sürecin ortaya çıkışında belirleyici bir özelliğe sahiptir. Günümüzde giderek ucuzlayarak yaygınlık kazanan enformasyon teknolojileri, uluslararası etkileşim sürecinde önemli bir dönüşüm oluşturmakta ve özellikle ekonomik faaliyetlerin küresel boyuta yayılmasını sağlamaktadır. Teknolojik ilerlemelerin kaynakları ve sonuçları aşağıdaki şekil yardımıyla izlenebilir.

Teknolojik ilerleme, genel anlamda üretim süreci, organizasyon yapısı, ürün kalitesi ve pazarlama alanlarındaki bilgi ve deneyimlerin birikimi şeklinde tanımlanabilir. Bu anlamda teknolojik ilerleme, teknoloji düzeyindeki gelişmeleri kapsamaktadır21.

Teknolojik ilerlemeler, sahip olduğu dinamik yapı ve diğer alanlar üzerinde meydana getirdiği etkilere bağlı olarak küreselleşme sürecini hızlandıran bir özelliğe sahiptir.

21 Aykut Kibritçioğlu, “Technological Developments and Their Effects on World Trade: Any

Implications for Governments?”, International Conference on The Political Economy of

Globalization-The New Identify of State in 21.Century, Istanbul, November 25-27, 1998,

s.4.

Kaynak: Aykut Kibritçioğlu, “Technological Developments and Their Effects on

World Trade: Any Implications for Governments?”, International Conference

on The Political Economy of Globalization-The New Identify of State in 21.Century, Istanbul, November 25-27, 1998, s.3’den oluşturulmuştur.

Teknolojik İlerlemenin Kaynakları

Ulaşım ve İletişim Maliyetlerinin Düşmesi

Uluslararası Ticaret Yapısının Değişmesi

Şekil 1: Küreselleşmenin Teknolojik Boyutu

Teknoloji ve Eğitim Politikaları Teknoloji Transferi (Taklitler Dahil) Yaparak Öğrenme, Ar-Ge ve Eğitim TEKNOLOJİK İLERLEMELER Finansal Akımların

Genişlemesi Ticaretinin ArtmasıMal ve Hizmet Üretiminin Artması Mal ve Hizmet

Ekonomik küreselleşme sürecinin lokomotifi konumunda bulunan teknolojik ilerlemeler, üç temel kaynaktan beslenmektedir. Bunlardan birincisi, ulusal hükümetlerin makro amaçlara ulaşma gayesiyle izledikleri teknoloji ve eğitim politikalarıdır. Bu politikalar sayesinde ülkeler gerek sahip olunan teknoloji düzeyinin yükseltilmesi, gerekse teknolojik buluşlar yoluyla yeni teknolojilerin oluşturulmasını hedeflemektedir. Bu açıdan yeni buluşların da teknolojik ilerlemeler içersinde yer aldığı belirtilmelidir. İkinci kaynak ise, teknoloji transferi yoluyla gerçekleşmektedir. Teknoloji transferi, üretim sürecinde kullanılan daha ileri bir teknolojinin satın alma veya yabancı sermaye yatırımları aracılığıyla ülke ekonomisine girmesidir. Taklitler de bir çeşit teknoloji transferi olarak değerlendirilebilir. Teknolojik gelişmelerin üçüncü kaynağı, firmalar tarafından gerçekleştirilen araştırma-geliştirme ve eğitim faaliyetlerdir. Ayrıca mevcut teknolojik düzeyin geliştirilmesinde adeta bir tür sınama-yanılma yöntemi olarak nitelendirilen “yaparak öğrenme” faaliyetleri de bu kapsamda yer almaktadır.

Teknolojik ilerlemelerin ekonomik alanda meydana getirdiği en önemli etkiler, ulaşım ve iletişim maliyetlerinin önemli ölçüde azalması ve uluslararası ticaret yapısının değişmesidir. Teknolojik ilerlemeler sayesinde 1920-90 arası dönemde okyanus ötesi taşıma maliyetleri ortalaması ton başına 95 dolardan 29 dolara düşmüştür. Aynı dönemde bir millik havayolu ulaşım maliyeti ortalaması kişi başına 0.68 dolardan 0.11 dolara inmiştir. Ayrıca, teknolojik ilerleme ve yenilikler, iletişim maliyetlerini de hızlı bir şekilde düşürmüştür. 1920-90 arası dönemde New York-Londra arasındaki üç dakikalık bir telefon görüşmesinin maliyeti 244.65 dolardan 3.32 dolara inmiştir. Faks ve internet donanımları sayesinde iletişim imkanları geçmiş dönemlerle mukayese edilemeyecek oranda genişlemiştir. Diğer yandan, önceki dönemlerde uluslararası ticarete konu olmayan ekonomik ömrü kısa olan çabuk bozulma özelliğine sahip ürünler, dondurucu teknolojisi ve jet kargo taşımacılığındaki gelişmeler sayesinde uluslararası nitelik kazanmıştır22.

Ulaşım ve iletişim maliyetlerinde görülen azalışlar ve uluslararası ticaret yapısında meydana gelen gelişmeler, başta finansal akımlar olmak üzere uluslararası ticaret hacminin ve uluslararası üretim faaliyetlerinin küresel ölçeğe genişlemesini sağlamıştır. Diğer yandan ülkelerin izledikleri liberal politikalar da bu sürece önemli katkılar sağlamış ve küreselleşmenin ekonomik alana yayılmasında etkili olmuştur.

22 Jeffrey A. Frankel, “Globalization of the Economy”, NBER Working Paper, No:7858, August,

2- Politik Tercihler

Ulusal hükümetlerin politik tercihleri de, küreselleşme sürecinin gelişimini etkileyen önemli bir faktördür. Ulusal politik tercihler, teknolojik ilerlemelerden farklı olarak, küreselleşmenin özellikle mekan boyutlu gelişiminde etkili olmaktadır. Ulusal politik tercihleri belirleyen unsurlar ise, ulusal hükümetlerin sahip olduğu siyasi özelliklere bağlı olarak içten ve küresel platformda hakimiyet kazanan siyasi paradigmaya bağlı olarak dıştan gelebilmektedir. Sürecin gelişiminde politik tercihleri belirleyebilme kabiliyeti açısından dış unsurlar önem kazanmaktadır. Çünkü, günümüzde farklı siyasi özelliklere sahip olanlar dahil, ulusal hükümetlerin çoğu çeşitli dış belirleyicilerin etkisiyle “marjinalleşme kaygısı” taşımakta ve sürece uyumlu politik tercihlerde bulunmaya özen göstermektedir*.

Ulusal hükümetlerin küreselleşme sürecinde yöneldiği politik tercihlerin ana ekseninde ise, 1980’li yıllarda ortaya çıkarak kısa sürede hakim paradigmaya dönüşen liberalizasyon uygulamaları yer almaktadır. Her türlü uluslararası iktisadi faaliyetin serbestleştirilmesi temeline dayanan bu uygulamalar, ulus devletler açısından küreselleşen dünya ekonomisine entegre olma girişimi olarak değerlendirilebilir23.

Dolayısıyla, siyasi bir tercih olmaları yönüyle ele alındığında, liberalizasyon uygulamalarının küreselleşme sürecinin gelişiminde önemli bir rol oynadığı söylenebilir.

Liberalizasyon uygulamaları ticari faaliyetlerin serbestleşmesini hedef alan “ticari liberalizasyon” ve sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesine odaklanan “finansal liberalizasyon” şeklinde iki grupta incelenmektedir. Uluslararasılaşma eğilimlerinin temelini oluşturan ticari liberalizasyona kıyasla, özellikle finansal liberalizasyon, günümüzde iktisadi entegrasyon süreci olarak ifade edilen küreselleşmenin en önemli göstergesi şeklinde değerlendirilmektedir.

Finansal liberalizasyon, sermaye hareketleri ve döviz kontrolleri üzerinde hükümet müdahalelerinin azaltılması veya tamamen kaldırılması şeklinde tanımlanabilir. Bu bağlamda; mevzuatın yeniden düzenlenmesi, uluslararası para ve sermaye giriş-çıkışlarının hukuki olarak serbestleştirilmesi, döviz kurları ve faiz oranları üzerindeki devlet denetimin gevşetilmesi, kredi sözleşmeleri üzerindeki engellerin

* Günümüzde planlı ekonomik anlayışı benimseyen Çin’in küresel platformda izlediği liberal

politikalar, bu duruma somut örnek olma özelliğindedir.

23 Fevzi Devrim ve Asuman Altay, “Küreselleşme Sürecinde Gelişmekte Olan Ülkelerde Finans

Piyasalarının Gelişimi ve Kamu Müdahalesi”, Prof.Dr. Nezihe Sönmez’e Armağan içinde, Anadolu Matbaacılık, İzmir, 1997, s.213.

kaldırılması, finansal işlemler üzerindeki vergi ve diğer yükümlülüklerin azaltılması veya tamamen kaldırılması gibi uygulamaları içermektedir24.

Finansal liberalizasyon uygulamaları, 1970'li yıllarda öncelikle gelişmiş ülkelerde başlamıştır. Bu kapsamda, 1973’de Almanya, Kanada, İsveç uluslararası sermaye hareketlerine ilişkin bütün sınırlamaları kaldırmış, bunları 1974 yılında ABD, 1979’da İngiltere, 1980’de Japonya daha sonra ise İtalya, Fransa, ve diğer Avrupa Birliği üyesi ülkeler izlemiştir. Ardından benzer politikalar özellikle IMF ve Dünya Bankası aracılığı ile GOÜ’lerde de yaygınlaşmış ve 1980’li yıllar finansal liberalizasyon politikalarının yaygınlık kazandığı yıllar olmuştur25. Bu dönemde belirgin bir unsur olarak öne çıkan bu politikalarının dünya ölçeğinde kabul görmesi, küresel piyasaların gelişiminde çok önemli bir rol oynamıştır. Çünkü, ulusal hükümetlerin politik tercihleri, liberalizasyon uygulamaları sayesinde küreselleşme sürecine destek veren dinamik bir araç özelliği kazanmıştır.