• Sonuç bulunamadı

Literatürde küreselleşme konusundaki teorik yaklaşımlar; (1) küreselleşme taraftarları; radikaller, (2) küreselleşme karşıtları; şüpheciler ve (3) dönüşümcüler şeklinde üçlü bir sınıflandırmaya tabi tutulmaktadır. Küreselleşme konusundaki argümanları farklı kriterlere dayandıran ve farklı dünya görüşüne sahip bu yaklaşımlar, doğal olarak ulaştıkları sonuçlar itibariyle de birbirinden ayrılmaktadır.

Radikallere göre, günümüzde küresel ekonomi gerçekten de sınır tanımayan bir özellik kazanmıştır. Gelişen teknoloji sayesinde bilgi ve sermaye akımları tüm dünya genelinde inanılmaz bir hızla gerçekleşebilmekte ve tüketiciler en kaliteli ürünlere en az maliyetle ulaşabilmektedir. Küresel piyasa önceki dönemlere göre çok daha gelişmiş düzeydedir ve uluslar eskiden sahip oldukları egemenliğin, siyasetçiler de olayları etkileme yeteneklerinin önemli bir kısmını kaybetmektedir. Ulus-devlet, küreselleşme sürecine paralel olarak önemini yitirmekte ve piyasa temeline dayalı bir dünya düzeni oluşmaktadır. Radikaller, küreselleşmenin karşı konulamaz bir süreç olduğunu ve sonuçlarının tüm yerkürede etkili olacağını ileri sürmektedir15.

14 Hirst ve Thompson, a.g.e., s.44. 15 Giddens, a.g.e., s.21-22.

Radikallerin küreselleşme sürecinde ulus-devlet anlayışının terk edilmesi gerektiği tezinin en önemli dayanak noktası, piyasa mekanizmasının hükümetlere göre daha rasyonel çalışmasıdır. Dolayısıyla, küresel piyasanın gelişimi toplumlar açısından daha yüksek bir kazanım sağlayacaktır. Ayıca, ulus-devletler ulusal ölçekte belirli bir başarı sağlasa da, bu onların küresel ekonomiyi yönlendirebilecek güce sahip olduğu anlamına gelmemektedir. Radikaller, küresel ekonominin doğası gereği yönetilemez olduğu ve dolayısıyla düzenleme projelerinin başarısız olacağını savunmaktadır16.

Radikallerin tam karşısında yer alan şüpheciler, küreselleşmeye her yönüyle temkinli olarak yaklaşmaktadır. Şüpheciler, ortaya attıkları iddialarda öncelikle küreselleşmenin yeni bir süreç olmadığını ileri sürmekte ve günümüzde yaşanan gelişmelerin yüz yıl öncesine benzer bir düzene geri dönüşten başka bir şey olmadığını savunmaktadır. Onlara göre küreselleşme, liberal uluslararası ekonominin mimarı olan birkaç gelişmiş ülke tarafından şekillendirilmektedir. Diğer yandan şüpheciler, ekonomik faaliyetlerin dünya çapından ziyade yakın bölgeler ve ülkeler arasında gerçekleştiğini ileri sürmektedirler. Günümüzde Avrupa Birliği’ne üye ülkeler ticaretlerinin büyük kısmını kendi aralarında gerçekleştirmektedir. Aynı durum Asya-Pasifik ve Kuzey Amerika bölgeleri gibi belli başlı ticaret blokları için de geçerlidir. Şüphecilerin en önemli iddialarından biri de, küreselleşme sürecinin ekonomik ve teknolojik gelişmeler sonucunda ortaya çıkmadığı, daha ziyade bir ideolojiye dayandığı şeklindedir17. Onlar

için küreselleşme, refah devletini yok edecek minimal devlet ve hükümeti amaçlayan neo-liberal çevrelerin kullandığı basit bir terimdir.

Küreselleşme konusunda ilk iki yaklaşım arasında “üçüncü yol” arayışı olarak da gündeme gelen diğer yaklaşım ise dönüşümcüler olarak adlandırılmaktadır. Giddens’in de dahil olduğu bu grup, küreselleşmeyi modern toplumları ve dünya düzenini yeniden şekillendiren hızlı sosyal, siyasal ve ekonomik değişmelerin arkasındaki ana siyasal güç olarak görmektedir. Artık uluslararası ilişkiler ile iç ilişkiler arasında açık bir ayrım söz konusu değildir. Ekonomik anlamda bırakın yüz yıl öncesini, 30-40 yıl öncesinden bile çok farklı bir dönem yaşanmaktadır. Karşılıklı alınıp satılan malların miktarı 19. yüzyılla karşılaştırılamayacak kadar fazladır. Ama bundan daha da önemlisi, ekonominin giderek daha fazla bir şekilde hizmet sektörüne bağlı hale gelmesidir. Bilgi, eğlence, iletişim ve en önemlisi elektronik ve finans ekonomisi içeren hizmetler, ekonomideki en önemli sektörler haline gelmektedir. İletişim devrimi sayesinde anında haberleşme imkanına kavuştuğumuzdan bu yana, eski yapılar yıkılmaya, eski

16 Hirst ve Thompson, a.g.e, s.24.

17 Anthony Giddens, “Küreselleşmenin İkilemleri”, Çev. M.C.Yalçıntan, Sosyal Demokrat Değişim, Sayı:12, s.56.

alışkanlıklar unutulmaya ve kültürler de diğer kültürlerle anında temas edebilmeye, karşılıklı etkileşime girmeye başlamıştır18.

Küreselleşme konusundaki yaklaşımlar, küreselleşme sürecinin sorgulanması ve sağladığı avantaj ve dezavantajların değerlendirilmesi açısından önem taşımaktadır. Aşağıdaki tabloda bu üç yaklaşımın belirli bazı kritik noktalarda küreselleşme konusundaki bakış açıları karşılaştırmalı olarak izlenebilmektedir.

Tablo 1: Küreselleşme Konusundaki Yaklaşımların Karşılaştırılması

Radikaller Şüpheciler Dönüşümcüler

Küresel ekonominin genel karakteristik özellikleri nelerdir? - Küresel kapitalizm. - Coğrafi engellerin aşılması. - Küresel kültür. - Küresel sivil toplum.

- Dünya 1890’lara kıyasla daha az birbirine bağımlıdır. - Sektörler arası karşılıklı bağımlılık güçlenmiş ve daha geniş bölgelere yayılmıştır. Küreselleşmenin sürükleyici güçleri nelerdir?

- Kapitalizm ve teknoloji. - Devletler ve piyasalar. - Materyal çokluğu ve artan karmaşıklık.

Ulus-devlete neler

oluyor? - Zayıflıyor ve yıpranıyor. - Yeniden güçleniyor ve önemli hale geliyor. - Ulus-devlet değişiyor. - Artık dünya ölçeğinde tek aktör değil.

Küreselleşmeyi nasıl değerlendiriyorlar? - Tüm insan aktivitelerini yeniden yapılandırıyor - Uluslararasılaşma ve bölgeselleşme.

- Bölgeler arası ilişkileri yeniden yapılandırıyor ve karmaşıklaştırıyor.

Gelecek dünya beklentisi nedir?

- Küresel toplum - Bölgesel bloklar ve medeniyetler çatışması. - Küresel parçalanma ve bütünleşme. Temel argümanları nelerdir? - Ulus-devlet tarih olmuştur. - Uluslararasılaşma ulus devletlerin kabulü ve desteğine bağlıdır. - Küreselleşme devlet gücünü ve dünya siyasetin dönüşüme uğratıyor.

Kaynak: David Held, Anthony McGrew, David Goldblatt ve Jonathan Perraton, Global Transformations: Politics, Economics and Cultures, Polity Press, Cambridge, 1999, s.10.

Görüleceği üzere, radikaller ve şüphecilerin küreselleşme konusundaki tezleri birbirine tamamen zıt konumdadır. Bu görüşler, küreselleşmenin tarihsel gelişiminden küresel ekonominin genel özelliklerine, ulus-devletin konumundan gelecek dünya beklentisine kadar farklı argümanlara sahiptir. Diğer yandan, bu iki yaklaşım arasında yer alan ve her iki görüşün de adeta haklı yönlerinin olduğunu ön plana çıkaran dönüşümcüler, küreselleşme konusundaki yaklaşımlarını yaşanmakta olan dönüşüm temeline dayandırmaktadır.

18 Veysel Bozkurt, “Küreselleşme: Kavram, Gelişim ve Yaklaşımlar”, Uludağ Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt: 18, Sayı: 2, Nisan 2000. http://iktisat.uludag.edu.tr/dergi, (12.02.2004)