• Sonuç bulunamadı

Vergi rekabeti konusunda yapılan çalışmalar değerlendirildiğinde, fenomenin tanımlanması konusu üzerinde çok fazla durulmadığı ve oldukça geniş bir literatür bulunmasına rağmen bu ihtiyacının giderilemediği söylenebilir173. Bu kapsamda, bazı

çalışmalarda yüzeysel, bazılarında ise indirgemeci bir yaklaşım çerçevesinde dar kapsamlı tanımlar yapıldığı, hatta yaklaşım farklılıklarına bağlı olarak kavramsallaştırma sorununun dahi yaşandığı görülmektedir.

Küreselleşme sürecinde iktisadi faaliyetlerin gelişimi ve coğrafi olarak dağılımında bir bütün olarak kamu sektörü performansının belirleyiciliği üzerinde duran Oates, vergi rekabeti kavramını geniş bir perspektifle ele almakta ve kamu harcamaları ile kamusal regülasyon uygulamalarının da rekabet aracı olabileceğine dikkat çekmektedir. Bu bağlamda, “mali rekabet” ve “regülasyon rekabeti” kavramlarını kullanan Oates, günümüzde hükümetler arası vergi rekabetinin; verginin kamusal gelir olma özelliğine bağlı olarak mali rekabet ve verginin hukuki bir tasarruf olma özelliğine bağlı olarak regülasyon rekabeti şeklinde gerçekleşebileceğini vurgulamaktadır174.

Vergi rekabetinin belirli amaçlar doğrultusunda izlenen politikalara bağlı olduğunu savunan Oman ise, benzer bir perspektifle “politika rekabeti” kavramını kullanmakta ve küreselleşme sürecine eklemlenme çabası niteliğindeki liberalizasyon politikaları ile sürecin karakteristik özelliği doğrultusunda gerçekleştirilen deregülasyon uygulamalarının da küresel dinamikleri etkilemede rekabet aracı olarak kullanılabileceğine dikkat çekmektedir175. Steinmo ise, yatırım kararlarının alınmasında vergi oranlarının yanı sıra kamusal hizmet seviyesinin de belirleyici olabileceğini, dolayısıyla bir ülkenin yüksek oranlı vergilendirmenin sağladığı finansman olanaklarına bağlı olarak kamu hizmet kalitesini yükseltmesi durumunda yatırım ikliminin cazip hale getirilebileceğini savunmaktadır176.

173 John D. Wilson ve David E. Wildasin, “Capital Tax Competition: Bane or Boon”, Journal of Public Economics, Volume 88, Issue 6 , June 2004, s.1066.

174 Wallace E. Oates, “Fiscal and Regulatory Competition: Theory and Evidence”, Perspektiven der Wirtschaftspolitik, Volume 3, Issue 4, 2002, s.377-378.

175 Charles Oman, Policy Competition for Foreign Direct Investment, OECD Development

Centre, 2000, s.15.

176 Şahin Akkaya, “Küreselleşme ve Vergi Politikası”, İ.Ü. İktisat Fakültesi, Maliye Araştırma Merkezi Konferansları, Seri 42, 2002, s.17.

Konu hakkında farklı yaklaşımlardan yola çıkarak fenomenin tanımlaması konusunda çeşitli değişkenlerden hareketle farklı yöntemler de izlenebilmektedir: Buna göre, tanımlama konusunda “vergi oranları” esas alınırsa vergi rekabeti, üretim faktörlerinin serbestçe hareket edebildiği ve birden fazla vergi otoritesinin bulunduğu bir ortamda “vergi otoritelerinin üretim faktörlerini kendi iktidar alanlarına yönlendirme amacıyla vergi oranlarını düşürmesi ve böylelikle vergi matrahlarını genişletme imkanına kavuşması” şeklinde tanımlanabilmektedir177. Dikkat edilecek olursa, yapılan tanımlamada vergilendirmeyle ilgili olarak sadece vergi oranı değişkenini ve bu değişkende indirime gidilmesi ele alınmaktadır. Vergi otoritesinin vergi oranında indirime yönelmesi, mobil üretim faktörleri için daha az vergi anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, verginin piyasa aktörleri açısından bir maliyet unsuru olması özelliği vurgulandığında, yapılacak indirim önemli bir teşvik unsuru olmakta ve yerleşme kararlarını belirleyebilmektedir.

Vergilerin sadece oran indirimleriyle teşvik edici özellik kazandığını söylemek yanıltıcıdır. Çünkü çeşitli “vergisel ayrıcalıklar” ın kullanımı da mobil üretim faktörlerini uyarabilmektedir. Bu ise, beklenen şekilde vergi rekabeti tanımının farklılaşmasına neden olmaktadır. Buna göre, vergi rekabeti; “indirim, istisna, muafiyet, vergi ertelemesi, hızlandırılmış amortisman vb. vergisel ayrıcalıklar sağlanarak mobil üretim faktörlerine teşvik sağlanması” şeklinde tanımlanabilir178. Bu tanımlama, vergi rekabeti konusunda sadece vergi oranlarının değil vergisel ayrıcalıkların da araç olarak kullanılabileceğinden hareketle fenomenin daha geniş bir şekilde ele alınabileceğini ortaya koymaktadır.

Yapılan bu iki tanımdan hareketle vergi rekabetinin “vergi yükü” değişkeni esas alınarak çok daha geniş kapsamlı ve bütünleyici bir şekilde tanımlanması mümkün olmaktadır. Buna göre, vergi rekabeti; “mobil üretim faktörlerinin ulusal iktidar alanına çekilmesi amacıyla vergi oranlarında indirime gidilmesi ve çeşitli vergisel ayrıcalıklar getirilerek vergi yükünün düşürülmesi” şeklinde tanımlanabilir179.

Diğer yandan siyasi yetki kullanımı bağlamında farklı tanımlamalar da yapılabilmektedir. Buna göre vergi rekabeti, “vergilendirme yetkisine sahip idari birimlerin izlediği vergi politikalarının diğer idari birimler üzerinde meydana getirdiği etkiler” şeklinde ortaya konabilir180. Ayrıca vergi rekabeti konusunda, firma ve ulusal

177 Filiz Giray, “Zararlı Vergi Rekabeti ve Etkileri”, Vergi Dünyası, Sayı.260, Nisan 2003, s.125. 178 Thomas F. Field, “Tax Competition in Europe and America,” Tax Notes, Vol:98, No:14,

March 31, 2003, s.2045.

179 John D. Wilson, “Theories of Tax Competition”, National Tax Journal, Volume 52, No 2,

June 1999, s.270.

180 Chris Edwards ve Veronique De Rugy, “International Tax Competition: A 21st-Century

düzeyde rekabet gücünü arttırmak isteyen idari birimlerin vergilendirme yetkisine sahip olduğu alanlarda rakip idari birimlere kıyasla mükelleflerin vergi yüklerini hafifletmek suretiyle potansiyel olarak mobilitesi yüksek olan üretim faktörleri için kendi iktidar alanlarını cazip hale getirme çabasına yönelmeleri şeklinde de benzer türden bir tanımlama yapılabilir181.

Vergi rekabetini tanımlama girişimleri ele alındığında, kullanılan değişkenler ve anlamsal izahın temel alındığı kriterler bağlamında fenomenin şu özelliklere sahip olduğu görülmektedir:

- Vergi rekabeti mobil üretim faktörlerini hedef almaktadır: Mobilitesi olmayan üretim faktörleri vergi rekabetine konu olma özelliğine sahip değildir. Bu kapsamda, sermaye ve nitelikli işgücü mobiliteye sahip olduklarından kolaylıkla vergi rekabetine konu olmaktadırlar. Aksi durum mobilitesi olmayan doğa için geçerlidir ve doğanın vergi rekabetine konu olması söz konusu değildir. Diğer bir ifadeyle, vergi otoritelerinin doğayı kendi vergilendirme yetkileri kapsamına alabilmesi iktidar alanlarının genişletilmesi ile mümkün olmaktadır. Ancak tahmin edileceği üzere bu durum, vergi rekabeti ile ilgili değildir.

- Vergi rekabetinin aktörleri vergilendirme yetkisine sahip otoritelerdir: Vergilendirme yetkisinin mülkiyeti konusunda her ne kadar mali federalizm kapsamında merkezi ve yerel yönetim ayrımına gidilerek farklı tanımlamalar yapılabilse de, günümüz küresel ekonomisinde vergi rekabetinin aktörleri ulus devletlerdir. Ayrıca vergilendirme yetkisinin kullanımı konusunda günümüzde ulus devletler dışında herhangi bir siyasi veya idari oluşum söz konusu değildir*.

- Vergi rekabetinde vergi yükünün hafifletilmesi bağlamında çok sayıda araç

kullanılabilir: Piyasa rekabetinde fiyat ve kalite, rekabetin araçları

konumundadır. Vergi rekabetinde ise, piyasadaki fiyat rekabetine benzer şekilde vergi yükünün düşürülmesini sağlayan vergi oranı indirimleri, vergi ayrıcalıkları ve mali teşvikler sağlanması veya ürün kalitesinin geliştirilmesine benzer olarak kamu hizmetlerinin iyileştirilmesi araç olarak kullanılabilmektedir.

- Vergi rekabeti talep edenlerin rekabetidir: Piyasa rekabetinde rekabetin aktörü konumundaki üreticiler “arz edenler” olarak rekabet sürecine eklemlenmekte ve rekabet anlayışı kar maksimizasyonunun ön şartlarından biri olan piyasa payını

181 Aktan ve Vural (2004), s.69.

* Günümüzde AB’ndeki uluslarüstü yapılanma ve işbirliği anlayışı kapsamında üye ülkelerin

vergilendirme yetkilerinin önemli ölçüde sınırlandığı bir gerçektir. Ancak vergileme alanında birlik üst kurullarının yetki kullanımına sahip olmamaları dikkate alındığında, bu gerçeğe rağmen ulusal otonomilerin halen yetki tekeline sahip oldukları söylenebilir.

genişletmeye dayanmaktadır. Oysa, vergi rekabetinde mobil üretim faktörlerinin iktidar alanına çekilmesi yönünde girişimler ön plana çıkmakta ve bu anlamda “talep edenler”in rekabeti söz konusu olmaktadır.

- Vergi rekabeti, “kazanma” motifinden bağımsız değildir: Rekabet, kazanan

ve kaybedenin olduğu bir yarış niteliği taşıdığından vergi rekabetinde de kazanların sağladığı avantajlar ve kaybedenlerin yüklendiği dezavantajlar söz konusudur. Bu durum, maliye literatüründeki “mali dışsallıklar” konusuyla yakından ilgilidir ve bir tür yarışa benzetildiğinde rekabet, tarafların kayıp ve kazanç bileşenleri bağlamında zararlı ve yararlı olarak addedilebilmektedir.

Vergi rekabetinin özellikleri dikkate alındığında, söz konusu rekabetin vergilendirme yetkisi tekeline sahip ulus devletler arasında gerçekleştiği, rekabetteki amacın hareketli üretim faktörlerini ulusal iktidar alanına çekmek olduğu ve her türden rekabet sürecinde olduğu gibi bu rekabet ortamında da kazanan ve kaybeden tarafların bulunduğu söylenebilir.