• Sonuç bulunamadı

C- Küresel Vergi Rekabetinin Etkileri

3- Siyasi ve Sosyal Etkiler

Vergilendirme ve üzerinden geliştirilen politikalar geleneksel olarak devletler açısından hassasiyeti yüksek konular olagelmiştir. Vergilendirme, ulusal egemenliğin en önemli unsurlarından birini teşkil etmekte ve ülkelerin makro ekonomik politikalarının en etkili araçlarından birini oluşturmaktadır. Devletler, sağladıkları vergi gelirleriyle kamu harcamalarını finanse etmekte ve izledikleri makro politikaları şekillendirmektedir. Rekabetçi vergi politikaları, vergilendirme yetkisinin kullanımı bağlamında önemli siyasi etkiler oluşturmaktadır.

Vergi rekabetinin en önemli siyasi etkisi, vergileme yetkisinin sınırlandırılmasıdır. Vergi politikalarının günümüzde ulusal dinamiklerin yanı sıra küresel dinamiklere göre şekillenmesi, vergileme yetkisinin kullanımı bağlamında ulusal otoriteleri spontane biçimde sınırlandırmaktadır. Çünkü vergilendirmeye hedef olan değişkenlerin küresel ölçekteki hareketliliği, vergilendirme yetkisinin etkin kullanımını engellemektedir. Uzmanlar vergi rekabeti ortamında yaşanan bu süreci, demokrasinin gelişimi açısından olumlu karşılamaktadır. Ancak hareketli matrahlar açısından oluşan pazarlık gücü nedeniyle vergi otoritelerinin otorite olma özelliği görece aşınmaktadır. Dolayısıyla, yetki kullanımı açısından oluşan bu boşluğun gelecekte siyaseten nasıl şekilleneceği yönünde ciddi endişeler bulunmaktadır282.

Rekabetçi vergi politikalarına yönelen ülkelerin birbirleri açısından oluşturduğu etkilerin kayıp ve kazanç olarak şekillenmesi de, ülkeler arasında çeşitli siyasi sorunlar oluşturabilmektedir. İktisadi etkiler bağlamında “yatırım aşırma” ve “komşuyu zarara sokma” olarak anılan etkilerin oluşması mevcut siyasi sorunları daha da arttırabilmekte ve uluslararası alanda işbirliğinin zayıflaması türünden küresel yönetişim anlayışıyla bağdaşmayan sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Bu ise, küreselleşme sürecinin gelişimi üzeride potansiyel riskler oluşturmaktadır.

Diğer yandan vergi rekabetinin yetki kullanımı konusunda ortaya çıkardığı siyasi sorunlar, engelleme girişimleri ile yüzleştiğinde çeşitlenme özelliği göstermektedir. Çünkü vergi rekabetinin engellenmesine yönelik girişimler, vergileme yetkisinin ulusal otoritelere ait olduğu bir ortamda işbirliğine dayalı yönetişim anlayışlı çözümlemeleri gerekli kılmaktadır. Ancak günümüzde OECD girişimi başta olmak üzere, vergi rekabetini engellemeyi hedef alan girişimlerin tümü böyle bir anlayıştan uzaktır. Dolayısıyla fenomenin meydana getirdiği siyasi sorunların çözümünü amaçlayan engelleme girişimleri, mevcut siyasi sorunları daha da arttırabilme potansiyeli taşımaktadır.

OECD engelleme girişimi ele alındığında, mevcut kuruluş sekretarya ve bürokratlarının seçilmemiş oldukları ve temsil yetkilerinin bulunmadığı tartışılmazdır.

Dolayısıyla, OECD’nin vergilendirme alanındaki her türden düzenlemesi hükümran ülke vatandaşları üzerinde vergisel yükümlülükler tesis etmekte ve engelleme girişimi vatandaş özerkliğinin dâhili anayasal ve diğer yasal tedbirlerle korunması hususu ile ilişkilidir. Uluslararası hukuk söz konusu olduğunda, vergi toplanması veya angaryaya gidilmesi bir hükümranlık göstergesidir. Oysa işbirliği organizasyonu olan OECD’nin böyle bir hükümranlığı bulunmamakta ve ulusal hükümranlığın bulunduğu bir ortamda vergi rekabetinin engellemeye çalışması siyasi açıdan “temsilsiz vergilendirme” anlamına gelmektedir283.

Vergi rekabetini engelleme girişimleri, özel mülkiyetin ve sermayenin özerkliği hususunda da ilginç bir durum ortaya çıkarmaktadır. Bu hususlarda özerklik bulunuyorsa, o halde diledikleri ülkelere hareket etme hakkı olduğu tartışılmazdır. Buna karşın, özerk değillerse o zaman özel mülkiyete dayalı piyasa ekonomisinin varlığına ters bir durum ortaya çıkmaktadır. Özel mülkiyetin hareketini veya el değiştirmesini engelleme çabaları doğrudan özel mülkiyete bir müdahaledir. Böyle bir müdahale durumunda piyasa ekonomisinin çalışması imkânsızlaşmakta ve piyasa ekonomisinin içeriği boşaltılmış olmaktadır.

Vergi rekabetinin siyasi alanda meydana getirdiği etkilerin sosyal alana sıçraması da muhtemeldir. Çünkü vergilendirme yetkisinin kullanımı bağlamında oluşan sınırlandırıcılık, temsil mekanizması üzerinden her iki alanı de etkilemektedir. Sosyal alanda oluşacak etkilerin hedefinde ise, öncelikli olarak işgücü piyasası gelmektedir. Uzmanlar vergi rekabetinin işgücü üzerindeki etkilerini şu şekilde özetlemektedir284:

- Reel Ücretlerde Azalma: Yabancı yatırımların terleşme kararlarında istihdam edeceği işgücü maliyetinin alternatif ülkelerdeki maliyeti oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle, yabancı yatırımlar için rekabete kalkışan ülke hükümetleri teşvik sağlamak amacıyla ücret politikalarında asgari ücret düzeyi, işsizlik ödeneği gibi konularda tercih edilir olmaya yönelik düzenlemelere gitmek zorunda kalmaktadır. Bu ise, niteliksiz işgücü ücretlerinde göreli bir gerileme oluşturmaktadır.

- Çalışma Standartlarında Gerileme: Rekabete yönelen ülke hükümetleri teşvik sağlamak amacıyla çalışma standartlarında işgücü aleyhine olacak şekilde düzenlemelere gidebilmektedir.

- İşgücünün Örgütlenme Hakkının Kısıtlanması: Gelişmekte olan ülkelerde aynı nedenlerle işgücü örgütlenme hakkının de jure veya de facto olarak kısıtlandığı görülmektedir. Uzamanlar OECD ülkeleri içinde özellikle Meksika ve Türkiye’de bu yönde bir gelişme yaşandığını vurgulamaktadır.

283 Terry Dwyer, “The New Fiscal Imperialism”, Policy, Volume 18, No 4, Summer 2002, s.13. 284 Oman, a.g.e., s.97.

- İşgücü Üzerindeki Vergi Yükünün Ağırlaşması: Esasen mali etkiler kısmında ele alınan bu gelişme, üretim faktörlerinin hareket kabiliyeti ile ilgilidir. Sermayenin işgücüne göre hareketli olması, vergi hasılatındaki kayıpların işgücü üzerindeki vergi yükünün ağırlaştırılması ile giderilmeye çalışılmaktadır. Aynı şekilde vergilendirmenin tüketim üzerine kaydırılması tercihi de, harcama eğilimi yüksek işgücü faktörü üzerindeki vergi yükünün arttırılması sonucunu doğurmaktadır.

Vergi rekabetinin işgücü piyasası üzerindeki etkilerinin sosyal etkiler olarak ele alınmasındaki en önemli gerekçe, toplumu oluşturan sınıflar üzerindeki vergi yükünün bu gruplar aleyhine ağırlaşmasıdır. Bu nedenle, ülkelerin izledikleri rekabetçi vergi politikalarının vergi adaletini olumsuz etkilemesi muhtemeldir. Ancak ortaya çıkacak bu etki tartışmalıdır. Çünkü ileride ele alınacağı gibi, özellikle önemli boyutlarda işsizliğin olduğu gelişmekte olan ülkelerde izlenen rekabetçi politikalar yeni istihdam alanlarının oluşmasına katkılar sağlamakta ve vergi adaletinin bozulmasına rağmen gelir dağılımında iyileştirici ekiler ortaya çıkarabilmektedir.