• Sonuç bulunamadı

Usul Ekonomisi İlkesi

Belgede Değişiklik davası (sayfa 73-77)

Usul ekonomisi ilkesi, kamu yararı düşüncesiyle ihlal edilen veya ihlâl edilme ihtimali bulunan hukuk düzeninin en az giderle, mümkün olan en kısa sürede ve en az zorlukla gerçekleştirilmesini ve boş yere davalar açılmasının önüne geçilmesini sağlamaya yönelmiş bir yargılama hukuku ilkesidir208. Usul ekonomisi ilkesi, yargılama sürecinde bir amaç değildir. Usul ekonomisi, maddî gerçekliğe ulaşma ve âdil karar verme için yalnızca bir araçtır209.

Usul ekonomisi ilkesinin unsurları genel olarak; basitlik, hızlılık ve ucuzluktur. Basitlik ile yargılamanın kolaylaştırılması amaçlanır. Bu doğrultuda, yeni uyuşmazlıkların ortaya çıkmasının ve mahkemelerin iş yükünün artmasının engellenmesi, büyük önem taşımaktadır210. Usul Ekonomisi ilkesi ile yargılamada emekten, zamandan ve masraftan

208 Yılmaz, Ejder, Usul Ekonomisi, (AÜHFD, 2008/1, C. 57, s. 243 – 274), s. 244 – 245 (Yılmaz – Ekonomi);

Yılmaz, Ejder, Medeni Yargılama Hukukunda Islah, 3. Baskı, Ankara, 2011, s. 77, 79 (Yılmaz – Islah); Yılmaz – Adalet, s. 56; Ulukapı – Dava, s. 45; Ulukapı, Ömer, Yargıtay Kararları Işığında Medeni Usul

Hukukunda Yargılamaya Hakim Olan İlkelerden Taraflarca Hazırlama İlkesi, (SÜHFD Prof. Dr. Süleyman Arslan’a Armağan C.6 1998/1-2, s. 713 – 732), s. 727 (Ulukapı – İlke); Tanrıver – Adil, s. 198 – 199;

Tanrıver – Derdestlik, s. 20 – 21; Mettemheim, Christoph, Grundsatz der Prozeβökonomie im Zivilprozeβ,

Berlin, 1969, s. 13 vd.; Özekes – Temel Haklar, s. 82. Usul ekonomisi ilkesi için öğretide Deren Yıldırım, dava ekonomisi ifadesini kullanmaktadır (Deren Yıldırım – Kesin, s. 44); Akkan – Etkin, s. 40;

Pekcanıtez/Atalay/Özekes – 13. Bası, s. 334; Karslı, s. 337 – 338, Umar, s. 129; Kuru/Arslan/Yılmaz –

Usul, s. 348.

209 Yılmaz – Ekonomi, s. 246; Mettenheim, s. 15; Yılmaz – Islah, s. 77; Yılmaz – Adalet, s. 57 – 58; Ulukapı – Dava, s. 45; Akcan, Recep, Hükmün Bozulmasından Sonra Islah, (Ünal Tekinalp’e Armağan, C. II, s, 859 – 889), s. 875 (Akcan – Islah).

210 Yılmaz – Ekonomi, s. 250 – 252; Yılmaz – Islah, s. 78; Kuru/Arslan/Yılmaz – Usul, s. 348; Ulukapı – İlke, s. 728.

mümkün olduğu ölçüde tasarruf edilmesi amaçlanır211. Bu doğrultuda gerçek, etkin bir hukuki koruma ve adil yargılanma, yargılamanın özellikleri çerçevesinde mümkün olduğunca, en basit, en çabuk ve en ucuz olanıdır212.

Usul ekonomisi ilkesinin, usul hukukunun temel kavramlarından birisi olması sebebiyle, birçok usuli kurumun incelenmesinde kendine yer bulduğunu söyleyebiliriz. Değişiklik davası açısından da usul ekonomisi ilkesinin, etkili olduğu ve sonuçlar doğurduğu durumlar bulunmaktadır. Bu ilke, davanın açılmasından sonuçlanmasına kadar geçen zaman dilimi içerisinde çeşitli etkiler doğuracak şekilde kendini göstermektedir.

Usul ekonomisi ilkesi, ihlal edilen ve ihlal edilme ihtimali bulunan objektif hukukun, en az giderle en kısa sürede ve en az zorlukla gerçekleştirilmesini ve boş yere dava açılmasının önüne geçilmesini amaçlar213. Bu bakış açısı altında, değişiklik davası açısından usul ekonomisi ilkesini ilk olarak, değişiklik davasının açılabilirliği noktasında ele almak gerekir. Daha açık bir ifadeyle, usul ekonomisi ilkesi penceresinden bakıldığında, değişiklik davasının her durumda değil ancak, önemli gereklilik durumunda açılabilmesi gerekir214. Ancak önemli gereklilik durumu, diğer bir tespitle önemli hukuki veya fiili değişiklik durumu gerçekleşmeden, değişiklik davasının açılamamasnın temelinde öncelikle, kesin hüküm etkisinin olduğunu belirtmeliyiz215. Diğer bir ifadeyle, önemli hukuki veya fiili değişiklik durumu gerçekleşmeden değişiklik davası açılamamasının temel sebebinin, ilk hükmün sahip olduğu kesinleşme etkisi olduğunu belirttikten sonra bir diğer sebebin de usul ekonomisi ilkesi olduğunu söylenebilir. Burada özellikle önemli değişiklik halinde değişiklik davasının açılabileceğini düşünerek216,

211 Deren Yıldırım – Kesin, s. 44; Ulukapı – Dava, s. 45; Ulukapı, Ömer, Medeni Usul Hukukunda Derdestlik ve Sonuçları, (YD C. 21 1995/4, s. 395 – 445), s. 400 (Ulukapı – Derdestlik); Tanrıver – Derdestlik, s. 18 – 19; Yılmaz – Adalet, s. 56 – 57; Hanağası, s. 31 – 32; Karslı, s. 337.

212

Pekcanıtez/Atalay/Özekes – 13. Bası, s. 334; Ulukapı – İlke, s. 728; Akcan – Islah, s. 875; Karslı, s. 337 –

338.

213 Mettenheim, s. 94; Yılmaz – Islah, s. 80; Tanrıver – Derdestlik, s. 21. 214 Niklas – Wesentlichen, s.157 – 158; Leipold, 189.

215 Leiplod, s. 189.

216 “Diğer taraftan nafakanın miktarı belirlenirken TMK'nun 4.maddesinde vurgulanan "hakkaniyet" ilkesinin gözetilmesi gerekir. Uyuşmazlık konusu davada olduğu gibi davacının belirli düzeyde de olsa emekli maaşı alması, sosyal güvencesinin bulunması (yoksulluğu tümüyle ortadan kaldırmıyorsa) ayrıca eşinden nafaka almasını veya var olan nafakanın artırılmasını talep etmesini engellemez. Ne var ki bu koşullarda takdir

usul ekonomisi ilkesine uygun hareket edilebilecektir. Önemlilik derecesine ulaşmayan değişiklikler için değişiklik davasının açılarak tarafların ve mahkemelerin emek ve masraf kaybına neden olmak, usul ekonomisi ilkesine aykırılık teşkil edecektir. Zira usul ekonomisi ilkesi, boş yere dava açılmasını önlemeye hizmet eder.

Değişiklik davasının kabul edilebilirliğinin temelinde, ileride muaccel hale gelecek ödemelerin, değişen şartlara yeniden uyarlanması yer almaktadır. Daha açık bir ifadeyle gelecekte dava edilebilir bir menfaat olmasına karşın, bu menfaat için etkili olacak dava sebeplerinde değişiklik olması halinde, bu değişikliğin dikkate alınarak hükmün yeniden gözden geçirilmesi söz konusu olacaktır. Değişiklik davasının yalnızca bu ortaya çıkış sebebi düşünüldüğüne, aslında bu kurumun, usul ekonomisi ilkesine hizmet eden bir kurum olduğunu söyleyebiliriz. Zira değişiklik davası, ileride muaccel hale gelecek her bir edim için açılacak ayrı ve bağımısız davaların önüne geçmektedir. İleride ortaya çıkacak değişiklikler dava sebeplerinin değiştiğinden bahisle, bağımsız ayrı bir davaya konu olabilecekken, değişiklik davasına konu olacaktır. Örnek vermek gerekirse; aylık 300 TL nafaka alan bir davacı, bu nafakanın arttırılmasını istiyorsa ve hakkını arayacağı hukuk sisteminde değişiklik davasına yer verilmemişse bu kişi, hakkını ancak açacağı yeni bir dava ile isteyebilecektir217. Bu yeni davayı inceleyen mahkeme, değişiklik davasından farklı olarak, önceki davayı inceleyen mahkemenin dışında olabilecek, önceki davada yapılan ve geçen zaman içinde önemli değişikliklere uğramayan tespitleri, yeniden yapmak zorunda kalacaktır. Bu durum ise yargı mercileri açısından gereksiz emek, zaman ve masrafa neden olabilecektir. İşte bu bu açıdan bakıldığında, değişiklik davasının, ortaya çıkış nedenlerinden birisinin, usul ekonomisi ilkesine hizmet etmek olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Usul ekonomisi ilkesinin değişiklik davasında görülebileceği bir diğer nokta ise değişiklik davasında veya değişiklik davasının öncesinde yer alan davada, gelecekte ortaya çıkması muhtemel değişiklikler dikkate alınarak bir hüküm kurulması halinde ortaya çıkacaktır. Bu görüşümüzün kanuni dayanak bulduğu MK m. 176/son gereğince; “hâkim, istem halinde,

irad biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda

edilecek nafaka "hakkaniyet" ölçüsünde bir miktar olacaktır.” (3. HD. 9.3.2004 T., 2004/1740 E. 2002/1789 K. (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası)); Aynı yönde bkz. (3. HD. 9.3.2004 T., 2004/1827 E. 2002/1802 K. (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası)).

217

tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir”.

Dolayısıyla bu bakış açısı altında karar veren hâkim, aynı konu hakkında daha sonradan ortaya çıkan değişiklikler nedeniyle, değişiklik davasının açılmasını önleyebilecektir. Bununla da gereksiz yere zaman, emek ve masraf edilmesi engellenmiş olacaktır. Özellikle ekonomik ve mali açıdan güçsüz olan nafaka alacaklılarının her yıl masraf ve emek sarfı suretiyle artırım davaları açmalarını önlenecek ve bu nedenle doğabilecek mağduriyetler giderilebilecektir 218. Ayrıca farklı bir bakış açısına göre bu kanuni düzenleme ile hâkim, ileride değişikliğe uğramış ama önemlilik derecesine ulaşamayacak ve bu nedenle değişiklik davasına konu edilemeyecek talepleri de dikkate alması sağlanabilecektir.

Öte yandan usul ekonomisi ilkesinin değişiklik davası açısından sonuç doğurduğu bir diğer durum, değişiklik davasının görüleceği mahkeme açısından olacaktır. Değişiklik davası, ilk hüküm temelli ortaya çıkan değişikliklerin sebep olduğu yeni bir davadır219. Bu davaya bakacak mahkemenin ilk hükmü veren mahkeme olması ve dolayısıyla konuya vakıf olması, usul ekonomisine uygun karar verebilme imkânını sağlayacaktır. Değişiklik davasını inceleyen mahkemenin ilk hükmü veren mahkeme olmaması halinde, ortaya çıkacak yeni hüküm hakkında yapılacak tespitlerde, ilave zaman, emek ve masraf kaybına uğranılacağı kaçınılmaz bir gerçektir. İleride220, değişiklik davasında yetki başlığı altında, daha ayrıntılı olarak inceleneceği üzere değişiklik davası türlerinde, davayı incelemekle yetkili mahkemenin temeldeki davayı inceleyen mahkeme olmasının usul ekonomisi ilkesi bakımından daha faydalı olacağı söylenebilir.

218 Dural/ Öğüz/ Gümüş, s. 152; Yavuz, s. 261. Bir görüşe göre hâkim burada, hükme, para değerindeki değişme oranının, ödeme gününde eklenmesi yollu borcunu ilave etmektedir. (İyimaya – İrat, s. 40).

“Türk Medeni Kanununun 182/son maddesindeki "Hâkim, istem halinde irad biçiminde ödenmesine karar verilen bu giderlerin gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir" hükmü gereğince; hükmedilen iştirak nafakasının takip eden 2004 yılı için 400.000.000 liraya, 2005 yılı için de 550.000.000 liraya çıkartılmasına karar verilmiş ise de; tarafların gelecek yıllardaki ekonomik durumlarında meydana gelebilecek değişikliğin asgari olarak; paranın satın alma gücündeki azalma (enflasyon) oranında artırım olarak yorumlanması gerekir. Nafakanın, gelecek yıllarda da artırım oranının belirlenmesindeki amaç; ekonomik ve mali açıdan güçsüz olan nafaka alacaklılarının her yıl masraf ve emek sarfı suretiyle artırım davaları açmalarını önlemek ve bu nedenle doğabilecek mağduriyetlerini gidermektir.” (3. HD. 15.3.2004 T., 2004/2125 E. 2002/2187 K. (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası)

219 Staudigl, s. 221; Thomas/Putzo, § 323 Anm. 34; Musielak/Borth, § 323 Rn.4. 220

Değişiklik davasında, usul ekonomisi ilkesinin kendini gösterdiği bir başka nokta, değişiklik davasına konu edilen uyuşmazlık hakkında ilk davayı inceleyen mahkemenin, temeldeki vakıa tespitlerini, yeniden yapmak yerine, yapılan bu tespitler üzerindeki yeni talepleri değerlendirmesi hususudur221. Zira usul ekonomisi ilkesi, dava esnasında gereksiz işlemlerin yapılmasını ve zor yöntemlerin seçilmesini önlemeye hizmet eder222. Bu çerçevede değişiklik davasının temelinde yer alan davada bir hak elde etmiş olan kişinin bu hakkının, değişiklik davasında da varlığını devam ettirmesi beklenir223. Ancak bu hakkın sona ermesi gerektiği, karşı tarafça ileri sürülerek değiştirilebilir veya ortadan kaldırılabilir224. Dolayısıyla burada, bir anlamda ispat yükünün değişiklik davasını açan veya daha geniş bir ifadeyle değişikliği talep eden kişide olduğu düşünülerek, temeldeki davada tespit edilen bu durumların kural olarak, değişiklik davasında varlığını, aksi ispat edilene kadar devam ettireceği söyleyenebilir.

Belgede Değişiklik davası (sayfa 73-77)

Benzer Belgeler