• Sonuç bulunamadı

Temelde Yer Alan Dava İle ilgili Olan Tespitler

Belgede Değişiklik davası (sayfa 147-153)

C. Temelde Yer Alan Davadan Bağımsız Olarak Yapılabilecek Tespitler

II. Temelde Yer Alan Dava İle ilgili Olan Tespitler

Değişiklik davasında, temelde yer alan dava ile ilgili olmayan tespitlerin yapılabileceğini kabul ettikten sonra değişiklik davasında, mevcut şartlar çerçevesinde hâkimin, önceki davada yapılan tespitlerden farklı tespitler yapabilmesi ve kararlar alabilmesinin de mümkün olabileceğini söylemeliyiz. Ancak değişiklik davasını inceleyen mahkemenin, önceki mahkemenin yaptığı tespitlerden farklı tespitler yapabilmesi ve kararlar alabilmesi için gerekli

şartların oluşması gerekir. Bu şartlar ile kastedilen önceki tespitlerin değiştirilmesini

gerektirecek bir durumun olması gerekliliğidir379. Hiçbir sebep olmaksızın temelde yer alan davada yapılan tespitlerin değişiklik davasında değiştirilmesi mümkün olmamalıdır. Bu sonucun mümkün olduğunu kabul etmek, önceki hükmün değişiklik davası ile denetlenmesi anlamına gelir. Burada önceki davada yapılan tespitlerin özel bir etkiye sahip olduğu düşünülebilir. Bu özel etki ile kastedilen, varlığını kural olarak tüm gelecek için sürdürecek olan ama önemli hukuki veya fiili değişikliklere maruz kalma ihtimali olan tespitlerin varlığıdır.

Değişiklik davasının temelinde her ne kadar daha sonraki değişiklikleri uygulamak olsa da sonuçta değişiklik davası, temeldeki hükmün üzerine inşa edilecektir. Buna göre temeldeki hükümde mevcut eksiklik ve yanlışlık, değişiklik davası ile değişiklik davasının açılmasından itibaren geleceğe etkili olacak şekilde düzeltilebilecektir. Bu noktada aksi görüşü savunmak, özellikle temeldeki hükmün incelenip düzeltilmesinin mümkün olmayacağı da düşünüldüğünde, değişiklik davasının yanlış bir temel üzerine inşa edilmesine sebep olabilecektir380. Çünkü temeldeki davada olay değerlendirilmesi doğru bir şekilde yapılmamışsa,

379 “….Yoksulluk nafakasının tezyid edilebilmesi için davacının yoksulluğunun devam etmiş olması gerektiği gibi kendisinin yoksulluğunu arttırıcı hareketlerden kaçınmış olması gerekir. Toplanan delillerden davacıya babasının ölümünden sonra emekli Sandığından maaş kaldığı, oturduğu dairenin kendisine ait olup kira ödemediği, Tokat ile Erbaa ilçesinde dedesinden kalan arazinin bir kooperatife devri dolayısıyla bir miktar para aldığı….anlaşılmaktadır. Davacı yoksulluk nafakasının arttırılmasını istemekte ise de tespit edilen mal varlığı ile Emekli Sandığınca da maaşı olan ve işleri bozuk gittiği belirtilen oğluna da yardım gayesi ile İzmir’deki dairesini satan ve bedelini oğlunun almasına müsaade eden davacının yoksul olduğu kabul edilmez ve yoksulluk nafakasının arttırılması talebinin kabulü mümkün değildir. Daha önce oluşan hüküm kendi konusu ile sınırlı kesin hüküm oluşturur ve o hükümle oluşan hakkın genişletilmesine imkân vermez…” 2. HD. 27.01.2000 T., 729/734 (Özuğur, Ali İhsan, Türk Medeni Kanununun Yeni Düzenlemelerine Göre Gerekçeli – Açıklamalı – İçtihatlı Nafaka Hukuku, Ankara, 2004, s. 430 – 432 (Özuğur – Nafaka)).

380 Bu konuya ilişkin olmak üzere Alman Hukukunda önemli yargı kararları mevcuttur. Alman Federal

Mahkemesi (Bundesgerichtshof) bir kararında önceki hükümde önemli ölçüde dikkate alınmayan savunmaların nafakanın yükseltilmesine yönelik açılan değişiklik davasında tarafa borç yükleyen sonuçlar

artık bu tespitler etrafında değişiklik davasında olayın doğru bir şekilde takdir edilmesi de beklenemeyecektir. Bu durumda ilk hükmün varlığını devam ettirmesini kabul etme noktasında katlanılamaz bir sonucun olduğunu söylemek gerekir. Daha açık bir ifadeyle ilk hükmün varlığını tüm gelecek için her açıdan sürdürebildiğini kabul etmek, maddi gerçekliğe aykırı sonuçlar doğuracağı için ilk hükmün bu sonucuna katlanılamayacaktır381.

Buraya kadar anlatılanlar ışığında değişiklik davasının temelde yer alan dava ile bağlantısı ve bu bağlantının ne zaman ortadan kalkacağı, yani önceki hükümden uzaklaşılarak, yeni tespitler yapılabileceğinin sınırlarının belirlenmesi gerektiğini söyleyebiliriz. Diğer bir ifadeyle önceki hükümde, önemli hukuki veya fiili değişikliklerin gerçekleşmediği tespitler üzerinde değişiklik yapılırken, bunun hangi sınırlar içinde yapılması gerekeceği, üzerinde durulması gereken önemli bir konudur.

Öncelikle değişiklik davasında ilk hükümdeki tespitler hakkında yapılacak tüm bu yeni tespit işlemleri ve beraberindeki düzeltme işlemleri açısından en önemli şart; önceki hükmün sahip olduğu kesinleşme etkisi sebebiyle o hükmü etkileyecek şekilde değişiklik davasının, açılmasından itibaren geçmişe etkili olmamasıdır382. Zira bu durum, değişiklik davasının temelinde yer alan davada verilen hükmün kesinleşme etkisini olumsuz anlamda etkileyebilecektir. Bunun yanında bu sonucu kabul etmek önceki hükmün, değişiklik davasında denetlenmesi sonucu ortaya çıkaracaktır. Bu durum ise hukuki güvenlik açısından istenilmeyen bir durumdur.

Bu temel şartın yanında düşünülebilecek bir diğer şart; temeldeki davada yapılan tespitler hakkında yapılacak değişikliğin, iki tarafın yararına olacak şekilde sonuç doğurmasıdır. Bu düşüncemizle kastettiğimiz, değişiklik davasının her iki tarafın lehine olacak şekilde sonuç doğurması değildir. Dava düzeni içerisinde bulunan çekişme (ihtilaf) ölçütü gereğince zaten böyle bir sonucun ortaya çıkabilmesi de mümkün gözükmemektedir. Burada kastettiğimiz, temeldeki davada yapılan tespitler üzerinde değişiklik yapılırken tarafların menfaatinin bunu

doğuramayacağını, tamamen farklı gelişmeler dolayısıyla önem kazanmış olan sebepler nedeniyle, aynı zamanda bu durumun yeniden değerlendirilerek hüküm kurulması gerektiğini belirterek, aksi durumu kabul etmenin katlanılmaz sonuçlar doğuracağı sonucuna varmıştır. (BGH U. v. 8.12.1982 (NJW 1983, 1118 vd.)) 381 Leipold, s. 181 – 182.

382

gerektirmesi ve bu gerekliliğin özellikle hukuki dinlenilme hakkının sağlanarak yapılmasıdır383. Örnek vermek gerekirse; değişiklik davasının temelinde yer alan nafaka davasında dikkate alınmayan savunmaları nedeniyle mahkûm edilen borçlunun, değişiklik davasını açtığı zaman ilk hükümde dikkate alınmayan savunmasının dikkate alınması onun açısından bir gerekliliktir. Öte yandan, önceki davada dikkate alınmayan bu savunmanın değişiklik davasında dikkate alınması esnasında davalı alacaklının da korunmaya değeri menfaati vardır. Onun korunmaya değer menfaati, geçmişte ileri sürülmesine karşın hükme etki etmeyen ancak yeni hükme etki edecek bu durum hakkında ileri sürebileceği iddia ve savunmaları ileri sürmesine imkân sağlamaktır. Yani davacının, önceki davada dikkate alınmayan savunmalarını ileri sürdükten sonra bu savunmalar hakkında davalı alacaklının da kendini savunabilme adına söyleyeceği bazı sözler olabilir. Bu durumda, değişiklik davasında davalı alacaklıya da hukuki dinlenilme hakkının temini açısından, kendisini savunabilme imkânın sağlanması gerekmelidir. Üstelik bunun, hukuki dinlenilme hakkının şartlarına uygun olacak bir şekilde sağlanması gerekir. Bu çerçevede, değişiklik davasındaki tahkikat aşamasında daha önceden ileri sürülmesine rağmen ilk mahkemenin dikkate almadığı hususların, bu davada ileri sürüldükten sonra, bu hususlar hakkında ileri sürebileceği vakıaların dikkate alınabilmesi gerekir. Dolayısıyla daha önceki davada ileri sürüldüğü halde dikkate alınmayan durumu değişiklik davasında ileri sürebilme imkânının, yalnızca davacıya tanındığını söylemek doğru değildir. Diğer bir ifadeyle önceki davanın hüküm fıkrasında yer alan ve tahammül edilemez olarak değerlendirilen yanlışlığın düzeltilmesini değişiklik davasının davalısı olan taraf da talep edebilir384.

Değişiklik davasında önceki hükümde yer alan tespitlerin değiştirilmesindeki temel

şartlardan veya sınırlardan birisi de önemli sebeplerin varlığı halinde bu yola gidilebilmesine

imkân vermektir. Bu durumu anlatabilme adına Alman öğretisinde “üstün sebep ölçütü” (übergeordneten Gründen) adı verilen bir ölçüt ileri sürülmüştür. Buna göre daha önce yapılmış olan tespitlerin değiştirilebilmesi için gereklilik noktasında daha üstün durumda olması gerektiği düşünülen bir tespit olmalıdır. Ayrıca korunması gerektiği halde değiştirilen tespitin, istenilen sonucu, yani hakkaniyeti sağlaması gerekir385.

383 Braun – Grundfragen, s. 215 – 216. 384 Braun – Grundfragen, s. 216 – 217. 385

Bunun yanında yapılacak bu tespitlerin, muaccel hale gelmiş talepler hakkında olması gerekir. Zira mevcut şartlar çerçevesinde taleplerin ileride maruz kalacakları durumdan ziyade, hali hazırdaki durumları hakkında tespitler yapılmalıdır. Değişiklik davasında sonradan ortaya çıkabilecek talepler ancak önceden öngörülebildiği çerçevede ileri sürülebilecektir. Dolayısıyla taraflara da ileri sürülebilecek talepler etrafında taleplerini ileri sürebilme, diğer bir ifadeyle hukuki dinlenilme hakkı sağlanabilecektir. Bu noktada, öncelikle davanın açıldığı anda başlamış olan taleplerin ileri sürülebileceğini ve dolayısıyla dikkate alınabileceğini söyleyebiliriz. Ancak başlamış olan değişikliğin, ileride ortaya çıkaracağı belirsiz sonuçların öngörülebilir ölçüde yapılacak tahminler çerçevesinde dikkate alınabilmesi gerekir. Bununla kastedilen henüz hiç başlamamış değişikliklerin dikkate alınması değildir. Kastedilen, başlayan ancak sonuçlarını henüz tam anlamıyla ortaya koymayan değişikliklerin tahmin edilmesi durumudur. Örneğin değişiklik davasında taraflardan birisinin gelirinde artış meydana getirebilecek bir işte çalışmaya başladığını tespit eden mahkeme, bu çalışma sonucunda elde edilecek gelirin başarıya göre değişmesi halinde, gelecek hakkında bir öngörüde bulunabilir. Ancak böyle bir çalışmaya başlama durumunun gerçekleşmediği durumda, ileride ortaya çıkabilecek işe başlama durumu düşünülerek bir tespit yapılmamalıdır386.

Yine yapılacak bu tespitlerin davacının talepleri doğrultusunda yapılması gerekecektir. Çünkü taleple bağlılık ilkesinin geçerli olduğu bu tür davalarda davacının talep ettiği muaccel talepleri, yargı mercileri önünde dikkate alınabilecektir387. Davacının değişiklik davasında ortaya koyacağı talepler ve bu talepler hakkındaki tespitlerin söz konusu olabilmesi, bunların maddi hukuk bakımından istenebilir olmasına bağlıdır. Maddi hukuk bakımından istenebilir olması ile kastedilen, hem maddi hukuk bakımından gerekli hukuki düzenlemelerle bu taleplerin garanti altına alınmış olması hem de bu garanti altına alınan taleplerin istenebilme zamanın gelmiş olmasıdır.

386 Erting, s. 69 – 70.

387

İKİNCİ BÖLÜM

DEĞİŞİKLİK DAVASININ ŞARTLARI, TÜRK HUKUKUNDAKİ GÖRÜNÜMÜ VE DEĞİŞİKLİK DAVASINDAKİ USUL HÜKÜMLERİ

§1. Değişiklik Davasının Şartları

Değişiklik davasının ortaya çıkabilmesi için belirlenmiş şartların gerçekleşmiş olması gerekir. Zira değişiklik davası kesin hüküm etkisini sona erdirme özelliğine sahip olan bir hukuki çare olması sebebi ile bu yola ancak önceden belirlenen şartlar çerçevesinde başvurulabilmelidir1. Aksi yolun kabul edilmiş olması hukuki güvenliğin zedelenmesine sebep olacaktır.

Değişiklik davası türlerinden yoksulluk nafakasının söz konusu olduğu değişiklik davası için öğretide, Yargıtay kararlarından hareketle üç şartın söz konusu olduğu ileri sürülmüştür. Bu şartlar; ekonomik durumda önemli bir değişikliğin ortaya çıkması, değişikliğin sürekli olması ve nafaka alacaklısının ekonomik durumunda bu şekilde bir değişikliğin ortaya çıkacağının boşanma kararı verilirken öngörülmesinin mümkün olmamasıdır2. Yalnızca yoksulluk nafakasının söz konusu olduğu değişiklik davası için kabul edilen şartlardan ekonomik durumda önemli bir değişikliğin olması şartının, tüm değişiklik davası türleri için yalnızca ekonomik şartlarla sınırlanmadan, tarafları etkileyen tüm hukuki veya fiili değişiklikler olarak değerlendirilebilmesi mümkündür. Diğer bir şart, değişikliğin süreklilik arz etmesi ise değişiklik davasının açılabilmesi için gereken, değişikliğin önemlilik derecesine ulaşmasını sağlayan bir şart olarak kabul edilebilir. Zira süreklilik arz etmeyen bir değişikliğin önemlilik derecesine ulaştığını kabul etmek mümkün olmayacaktır. Yine, yalnızca yoksulluk nafakasının söz konusu olduğu değişiklik davası için kabul edilen, “nafaka alacaklısının ekonomik durumunda önemli bir değişikliğin ortaya çıkacağının boşanma kararı verilirken öngörülmesinin mümkün olmaması” şartının, değişikliği gerektiren öngörülemezlik durumu olarak değerlendirilmesi mümkündür. Biz bu şartlardan ilk ikisini değişiklik davasının şartları başlığı

1 Brox – Erhöhung, s. 854; Zöller, § 323 Rn. 2. 2

altında bu paragrafta inceleyeceğiz. Üçüncü şartı ise değişiklik davasının genel prensipleri altında yukarıda3 incelemiştik.

Söz konusu şartların neler olduğu bu paragrafta ayrıntılı olarak incelenmeye çalışılacaktır.

Belgede Değişiklik davası (sayfa 147-153)

Benzer Belgeler