• Sonuç bulunamadı

Değişiklik Davasındaki Kesinleşme Etkisi

Belgede Değişiklik davası (sayfa 55-60)

Kesinleşmenin icra edilebilir nitelikteki durumlar ortaya çıkarması, yüklendiği anlamı önemli hale getirmektedir. Değişiklik davasının temelinde kesinleşme düşüncesini aşma anlayışı yer almaktadır. Değişiklik davasının ortaya çıkış mantığı, temelde yer alan davanın kesinleşme etkisini sınırlamaktır. Bu nedenle değişiklik davası hakkında sınırsız bir kesinleşme etkisinin varlığından bahsetmek mümkün olmayacaktır. Değişiklik davasında kendine özgü bir kesinleşme etkisinin olduğunu söylememiz gerekmektedir135.

Öte yandan bu kendine özgü kesinleşme kavramının, düzenli ama sınırlı bir kesinleşme

şeklinde nitelendirilmesi de mümkündür136. Diğer bir ifadeyle değişiklik davasında mutlak ve düzenli bir kesinleşmeden bahsetmek mümkün değildir137. Buna göre düzenli ama sınırlı bir kesinleşme etkisi gereğince değişiklik davasına konu olan edim hakkında verilen hüküm, kesinleşme etkisine sahip olduktan sonra, bu etkinin varlığını devam ettirdiği sürece, düzenli olarak icra edilebilir. Bunun yanında bu kesinleşme etkisinin sınırlı bir etkiye sahip olmasından dolayı tüm gelecek hakkında kayıtsız ve şartsız olarak sonuç doğurması beklenemeyecektir.

İleride138 anlatılacak şartların varlığı halinde bu kesinleşme etkisi geçerliliğini sona erdirecektir139. Buradan hareketle hukuki güvelik gereğince değişiklik davasına konu olabilecek

134 Bkz. I. Bölüm-§4-F. 135

Braun – Grundfragen, s. 11 Boetzkes, s 21; Leipold, s. 186.

136 Banzer, Albert, Die Verwandtenunterstützungspflicht nach Art. 328/329 ZGB, Zürich, 1978; Boetzkes, s 21. 137 Ansay, s. 364.

138

Bkz. II. Bölüm-§1.

139 “…Ancak, nafakanın gelecek yıllarda ( dönemlerde ) ne şekilde ödeneceğine ilişkin bu tür hükümler taraflar yönünden yeni bir nafaka davası açılıncaya kadar kesin hüküm niteliğinde olup, buradaki amaç her yıl emek ve masraf sarfı ile artırım davası açılmadan, tarafların gelir seviyesine göre nafakada belli bir oranda artırımın sağlanmasıdır. Aksi takdirde tarafların gelir ve giderlerinde önemli değişikliklerin olması halinde bile nafakanın artırılması ya da eksiltilmesi taleplerinin kesin hüküm nedeni ile reddi gerekecektir ki, bu da

bir dava konusu hakkında değişikliğe karşı olan taraf, doğal olarak mevcut hükmün tüm gelecek için devam edeceğine güvenemeyecek ve bu güveni korunamayacaktır140. Zira burada korunması gereken daha üstün bir yarar olduğu için değişiklik davasının açılabileceği pozitif hukuk tarafından kabul edilmiştir.

Değişiklik davasındaki kesinleşme etkisinin geleceğe etki noktasında sınırlı olmasının altında, değişiklik davasında yapılan incelemede geleceğe ilişkin sınırlı bir belirlilik durumunun bulunması yatar. Öncelikle, değişiklik davasında dava sonucunda verilecek hükmü etkileyebilecek nitelikte, sona eren önceki hukuki durumlar için kesinleşme etkisinden bahsedebilmek mümkündür. Zira hükmü etkileyen bu hukuki veya fiili durumlar artık sona ermiştir ve bu durumu tespit eden bir hüküm artık, kesin hüküm etkisine sahiptir. Örneğin eşinden boşanmış bir kadın nafaka almaya devam ederken başka bir erkekle evlenirse ve bu evliliği nedeniyle ona verilen nafaka ödemelerinin sona erdirilmesi için bir değişiklik davası açılırsa, bu davada yapılacak yeniden evlenme durumuna ilişkin tespit, kesinlik arz edecektir. Buna karşılık devam eden değişiklikler karşısında açılan değişiklik davasında, ileriye dönük olarak değişebilecek durumların hangi oranda değişeceğine yönelik tahmin yapılarak bir hüküm ortaya konulacaktır141. Bu sebeple de sınırlı bir etkiye sahip olan kesinleşme etkisi çerçevesinde devam eden bu hüküm, kesinleşme etkisi devam etmesine rağmen ancak değişiklik davasında yapılan tahmin çerçevesinde devam eder ve buna uygun olarak gelecekte etkili olur142. Özetle hükmün temelindeki olayın sona erip ermediği veya tahmin etrafında değişkenlik gösterip

hükmün düzenleniş amacına terstir.” (3. HD. 23.6.2005 T., 2005/6436 E. 2005/7115 K. (Kazancı İçtihat

Bilgi Bankası))

140 Braun – Grundfragen, s. 161; Knecht, s. 27.

141 “4721 sayılı Medeni Kanun'un 176/son maddesine göre: "Hakim, istem halinde, irad biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir." Mahkemece de bu hüküm esas alınarak ileriki yıllarda nafakanın ne oranda artırılacağı saptanmıştır. Günün ekonomik koşulları, paranın alım gücü dikkate alındığında hükmedilen nafaka miktarının gelecek yıllarda T.E.F.Endeksindeki artış oranında artırılması (% 65'i geçmemek kaydı ile ) tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına uygun olduğu halde bu yönde davacı tarafın açık bir talep ve itirazı bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.” (3. HD. 21.5.2002 T., 2002/5041 E. 2002/5769 K. (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası))

142

göstermediği kesinleşme etkisinin bakış açısı altında önemli bir farklılık ortaya koyar143. Bu sebeple de değişiklik davasında yapılan tahminin ne ölçüde emin ve güvenilir olduğu, hukuki durumun hangi ölçüde tespit edildiği ile ilgilidir. Yapılan sağlam tespitler sonucunda ortaya konulan tahminler ve bu tahminler sonucunda verilen hükmün, sonradan değişikliklere maruz kalma oranı birbiri ile bağlantılıdır. Bu şekilde sürekli değişkenlik gösteren hukuki durumlar hakkındaki hükmün kesinleşmesinin geleceğe etkisi, yalnızca olayın doğal sınırları çerçevesinde (öngörülebilir çerçevede) ortaya çıkabilecektir144.

Değişiklik davası açısından kesinleşme, karara esas teşkil eden edimin muaccel hale gelmesinden itibaren sonuç doğurmaya başlayacaktır. Dolayısıyla muaccel edimlerin şüphe olmaksızın kesinleştiğinden bahsetmek mümkündür. Burada önemle dikkat edilmesi gereken husus; kesinliğin, hükümde gelecekte ne oranda devam edeceğidir. Bu husus, muaccel hale gelmiş edimler yanında ileride muaccel hale gelme ihtimali olan edimler açısından da önemlidir. Söz konusu durum, aslında kesinleşmenin zamana ilişkin sınırları olarak da belirtilebilir145.

Değişiklik davası sonucunda verilen kararın da geleceğe etkisi anlamında bir kesinleşme etkisine sahip olduğunu söylemek mümkündür146. Zaten değişiklik davası sonucunda verilen kararın icra edilebilir nitelik kazanabilmesi için de bu özelliğe sahip olması gerekir. Buradan hareketle, değişiklik davası sonucunda verilen hükmün kendine özgü nitelikte bir kesinleşme özelliğe sahip olduğunu söylemek gerekir147.

143

Kurz, s. 21; Zöller, § 323 Rn. 2; Baumbach /Lauterbach /Albers/Hartmann, 1415; Rosenberg/Schwab/Gottwald, s. 1098.

144 Leipld, s. 186; Zöller, § 323 Rn. 1. 145

Braun – Grundfragen, s. 10; Zöller, § 323 Rn. 1.

146 “Oysa yoksulluk nafakasının verilmesine ilişkin karar kesin hüküm (HUMK mad.237) niteliğinde olduğundan

tarafları bağlayıcıdır. Kararın öncesindeki usuli ya da maddi hataların bulunduğu gerekçesi ile kesin hükmün sonuçlarını değiştirecek şekilde yeniden deliller değerlendirilip, yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gerektirecek yasal koşulların da (TMK md.176/3) oluşmadığı gözetilmeden nafakanın kaldırılmasına karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.” (3. HD. 15.6.2004 T., 2004/6308 E. 2002/6639 K. (Yavuz, s. 331 – 332)) 147 Değişiklik davası ile kesin hüküm etkisi arasındaki ilişki özetlenecek olursa; değişiklik davasında verilen

hüküm, geleceğe etkili olacak tahminler içermektedir. Bu hükmün içeriğinde yer alan tahmin olgusu, değişiklik davasında verilen hükmün yeniden bir değişiklik davasına konu edilebilmesine ve dolayısıyla kesinleşme etkisinin sınırlandırılmasına imkân sağlar. Bunun yanında, değişiklik davasının temelinde yer alan davada verilen hükümde yanlışlıklar tespit edildiğinde bu yanlışların değişiklik davasında ne oranda etkili olacağı ve değişiklik davasında ilk davada ileri sürülmemiş vakıa ve taleplerin ileri sürülmesinin mümkün

Kesinleşmenin sınırının dava konusunun dava anında ileri sürülebilir yani belirlenebilir ve dolayısıyla dikkate alınabilir miktar olduğunu yukarıda148 belirtmiştik. Dolayısıyla değişiklik davasında ortaya çıkan kesinleşme etkisi ve bu etkiye temel teşkil eden tükenme etkisinin, dava konusunun belirlenebilir ve dikkate alınabilir sınırı içinde etkili olması gerekir. Zira davanın başlangıcından sona ermesine kadar bilinmesi mümkün olmayan durumlardan ve taleplerden, tarafları kesinleşme etkisi ile sorumlu tutarak onların bu kısmı talep etmelerinin önüne geçmek, hakkaniyete, maddi gerçeğe ulaşma amacına ve hukukun tüm talepleri değerlendirmesi gerektiği kuralına uygun düşmemektedir149.

Buradan hareketle, tarafların önceki değişiklik davasında veya ilk hükümde, ileri sürdükleri veya sürebilecek iken ileri sürmedikleri maddi olguları sonradan açacakları değişiklik davasına taşıyabilmeleri kural olarak150 mümkün olmamalıdır. Zira değişiklik davasının kesinleşme etkisi anlamında önceden açılmış bir davada ileri sürülmemiş veya ileri sürülememiş bir hukuki vakıa veya talebin tükenmiş olduğundan bahsetmeliyiz. Bu düşünce, değişiklik davası içinde de bir kesinleşme etkisinin olduğu ve bu etki ile birlikte, değişiklik davasının taraflarının hukuki durumları açısından önceki durumlara olan güvenlerinin korunacağı anlamına gelir. Ancak burada belirtilen durum, değişiklik davasının geçmişe etkisi noktasında kesinleşme etkisinden ne derecede etkilendiği ile ilgilidir. Diğer bir ifadeyle değişiklik davasının geçmişe etkili olabilmesi noktasında ortaya koyduğumuz bu kesin sınırın karşısında, değişiklik davasının geleceğe etki anlamında, herhangi bir sınılamaya maruz kalmaması gerektiğini söyleyebiliriz. Zira değişiklik davasının sonradan ortaya çıkan önemli hukuki veya fiili değişikliklerle geleceğe etkili olan değişiklik ortaya koyabilme amacı, geleceğe etki noktasında herhangi bir sınırlamanın olmayacağı anlamına gelir151.

Değişiklik davasında ortaya çıkan bu kendine özgü kesinlik, dava konusu hakkında yeni bir değişiklik davası açılana kadar varlığını sürdürmek zorundadır. Diğer bir ifadeyle,

olup olamayacağı, tartışmaya muhtaç bir durumdur. Bu tartışmaları önemine binaen ayrı bir başlık altında ileride incelemeye çalışacağız. (Bkz. I. Bölüm-§7)

148 Bkz. I. Bölüm-§3-B. 149 Braun – Grundfragen, s. 53.

150 İstisnaları için bkz. II. Bölüm§1-G-V. 151

değişiklik davası bakımından kesinleşmenin geleceğe yönelik etkisi, bir sonraki değişiklik davasının açılması ile sınırlıdır. Dolayısıyla değişiklik davası sonucunda verilen hüküm ile aynı konu hakkında açılan yeni bir değişiklik davası arasında geçen zaman diliminde, bir kesinleşmenin olduğunu söylemek mümkündür152. Zira değişiklik davasında verilen hükmün geçmişe etkili olabilmesi kural olarak153 mümkün değildir. Bununla birlikte değişiklik davasında verilen hüküm ileriye yönelik sonuç doğuracağı için temeldeki davanın sonucunda verilen kesinleşme etkisini ortadan kaldıracaktır154.

Diğer bir ifadeyle, değişiklik davasında sonradan ortaya çıkan değişikliklerin ileri sürülebilmesi sonucunda, değişiklik hükmünün geleceğe etkisi bakımından özel bir etki alanı ortaya çıkmaktadır. Buna göre değişikliklerin temelinde, geçmişe uygulama yasağını tıpkı diğer karalarda olduğu gibi sert bir şekilde uygulamak, değişiklik davası açısından kesinleşmenin gelecekteki etkisini aynı ölçüde sert bir hale getirir. Bu sonucun özellikle değişiklik davasının söz konusu olduğu durumlarda ortaya çıkması istenilmez. Daha açık bir ifadeyle, değişiklik davasında, sonraki değişikliklerin bir sınırlama olmaksızın ileri sürülmesinin sonucu olarak, kesinleşmenin zaman bakımından sınırları hakkında geçerli kuralların bir anlamda daha esnek bir şekilde kullanılması gerektiği sonucunu ortaya çıkacaktır155.

Değişiklik davasının buraya kadar ortaya konulan kesin hüküm etkisi içinde daha fazla geleceğe dönük etkisi ele alınmıştır. Değişiklik davasında verilen hükmün, ne zamana kadar etkisini devam ettireceğini ortaya koyduktan sonra bu etkinin ne zamandan itibaren başlayacağını belirtebiliriz. Buna göre değişiklik davası sonucunda verilecek kesin hüküm, etkisini, kural olarak156 davanın açılmasından itibaren doğuracaktır. Bu kesin hüküm etkisini değişiklik davasının açılmasından önceye götürmek, değişiklik davasının açılmasına karşı olan taraf açısından, hukuki güvenliğin zedelenmesine sebep olacaktır. Özetle, değişiklik davasının davanın açılmasından sonraya etkili olması kuralı ile değişiklik davasındaki kesinleşme etkisinin

152 Braun – Grundfragen, s. 10 – 11; Hoppenz – Verhaltnis, s. 226. 153 Bu kural ve istisnası için bkz. II. Bölüm §1-G.

154

Niklas – Wesentlichen, s. 6 – 7; Stein/Jonas – Leiplod, s. 282.

155 Braun – Grundfragen, s. 154; Braun, Johann, § 323 I und III ZPO verstöβt gegen das Recht auf Gehör, (NJW 1992, s. 1593 – 1597), s. 1593 (Braun – Gehör); Jakoby, s. 221.

156

geçmişe etkili olamayacağı kuralının birbirine sebep sonuç ilişkisi ile bağlı olduğunu söyleyebiliriz157.

§4. Değişiklik Davasının Temelinde Yer Alan İlkeler

Belgede Değişiklik davası (sayfa 55-60)

Benzer Belgeler