• Sonuç bulunamadı

Değişiklik Davasının Mantıksal Dayanağı Hakkındaki Görüşler

Belgede Değişiklik davası (sayfa 60-63)

I.Doğrulama Teorisi (Bestätigungstheorie)

Doğrulama teorisine göre, değişiklik davası, kesinleşme etkisi karşısında genel bir anlayışı ifade etmelidir. Yine değişikliğin karşısında durulmamakta, temeldeki davanın sona ermesinden sonra her zaman değişikliğin istenebileceği vurgulanmaktadır. Bu teoriye göre, ilk hükmü etkileyen durumlarda değişiklik olur olmaz önceki hükmün kesinleşme etkisi sona erdirilmez. Yapılması gereken, değişen durumlar karşısında ortaya çıkan yeni tespitlere göre bir hüküm koyabilmektir. Daha açık bir ifade ile değişiklik davası, ortaya çıkan durumun doğal sonuçlarının hükme bağlanmasını sağlayabilecek bir davadır. Bu düşüncenin temelinde ise zaman faktörünün belirleyici olduğu söylenebilir158. Zamanın etkisi ile doğruluğunun güncellenmesi gereken bir hükmün varlığı, değişiklik davasını ortaya çıkarmaktadır. Bu düşünceye göre kesinleşmenin etkisi zaman noktasında sınırlıdır159. Doğrulama teorisine göre kesinleşme etkisine sahip olan hükmün verilmesi sırasında yapılan tahminlerin gerçekleşmemesi ve bu durum karşısında eksik (veya yanlış) bir hükmün bulunması söz konusudur. Zaman faktörünün etkisi ve gelecek hakkında yapılan tahminlerin gerçekleşmemesi yanlış bir hükmü ortaya koymaktadır160. Tüm bu sonuçlar dikkate alındığında değişiklik davası, ortaya çıkan yeni durumu doğrulayacak nitelikte kesin hükmün verilmesini sağlayacaktır161.

Bu teoriye göre değişiklik davası için özel durumlar ortaya koymak yerine genel uygulamalar belirlenmelidir. Doğrulama teorisinin anlamı, değişiklik davasının usuli bir inşai

157 Braun – Grundfragen, s. 160.

158 Knecht, s. 24; Erting, s. 17; Schwartz, s. 104; MünchKommZPO – Gottwald § 323 Rn.9. 159 Erting, s. 19; MünchKommZPO – Gottwald § 323 Rn.9.

160 Knecht, s. 23; Zöller, § 323 Rn. 1; Rosenberg/Schwab/Gottwald, s. 1098. 161

dava olması ile açıklanmaktadır. Değişiklik nedeniyle ortaya çıkan yeni dava konusu, yeniden ele alınarak, önceki hükmün kesinleşme etkisinin zaman sınırı ortaya konulmaktadır162. Dolayısıyla burada, maddi anlamda kesin hükmün bir istisnasından bahsedilmemektedir. Burada, değişen durum karşısında önceki kesin hükmün, zaman bakımından sonuçlarını noktalandığı düşünülmektedir. Önceki hükmün, kesin hüküm etkisini, zaman bakımından sona erdirmesi üzerine ortaya çıkan yeni duruma uygun olacak şekilde bir hükmün verilmesi gerekliliği, söz konusu olacaktır163.

II. Hakkaniyete Uygun Karar Verme Gerekliliği (Billigkeitstheorie)

Usul Hukuku’nun temel amacı, doğru ve olaya uygun karar verilemesi ile hakkaniyetin gerçekleşmesidir. Hakkaniyet, usul hukukuna başvurarak, zarar gören kişinin zararının karşılanmasını temin etmek ve onu gereksiz yargılama risklerinden uzak tutmayı gerektirir164. Diğer bir ifadeyle usul hukuku açısından hakkaniyet iki şekilde değerlendirilebilir. İlk olarak hakkaniyet gereği kişilerin gereksiz yargılama risklerinden uzak tutulması gerekir. Bunun sağlamanın en önemli yolu ise maddi anlamda kesin hüküm etkisidir. Yani somut bir uyuşmazlık hakkında maddi anlamda kesin hüküm gücüne sahip bir karar oldukça, o hükmün tarafları gereksiz yargılama risklerinden uzak tutulacaktır.

Öte yandan ikinci olarak ise zarar gören kişinin zararının tam olarak karşılanması da hakkaniyet unsurunun temeline dayanmaktadır. İşte hakkaniyetin bu iki değerlendirmesi sonucunda değişiklik davası kendine yer bulmaktadır. Yani değişiklik davası bu iki dayanaktan ikincisi, yani zarar gören kişinin zararının tam olarak karşılanması amacına hizmet eder. Bu çerçevede değişiklik davası, hakkaniyete uygun karar verme gerekliliği karşısında ortaya

162 Erting, s. 19.

163 Kurz, s. 17; Gottwald – Materielle, s. 151; Knecht, s. 73; Erting, s. 17. 164

çıkacaktır. Değişiklik davası ilk hükmün ortaya koyduğu sonuçlara karşın bu hükmün değiştirilmesinin istenilebilmesi için kabul edilmiş özel bir korumadır165.

III. Değerlendirme

Değişiklik davasının kabul edilebilirliği hakkında yukarıda ortaya konulan teoriler bizi değişiklik davasının kabul edilebilirliği sonucuna ulaştırmaktadır. Ancak bu iki teorinin çıkış noktaları birbirinden farklıdır. Özetle, bir teoriye göre, hakkaniyet gerektirdiği için (hakkaniyet teorisine göre) önceki hükmün yerine yeni bir hüküm ortaya konulmalıdır. Bir diğer teoriye göre ise değişen şartlar gereğince önceki hükmün yeniden doğrulanması (doğrulama teorisi) gerektiği için yeni bir hüküm ortaya konulmalıdır.

Kanaatimizce bu iki teorinin ayrıldığı nokta, değişiklik davasının açılmasına zemin hazırlayan sebeplerin farklı olmasından ileri gelmektedir. Bir teoride güncelleme durumu, bir diğer teoride ise yanlışlığı düzeltme durumu söz konusudur. Karşılaştırmalı hukukta, değişiklik davasının temel dayanağı olarak, hakkaniyet teorisinin gösterilmesi gerektiği düşüncesi ağırlık kazanmaktadır166. Katıldığımız bu görüşün temelinde, önceki hükmü yanlış sayıp saymama hususu yer almaktadır. Öncelikle, temeldeki hükmün içerisinde barındırdığı tahmin olgusu ve bu tahminin gerçekleşmemesi, önceki hükmün değiştirilmesini haklı kılar. Ancak temeldeki hükmü, yalnızca bu sebeple, yanlış bir hüküm olarak değerlendirmek çok da doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Temeldeki hükümde yanlışlık, değişen şartlar gereğince elbette bulunmaktadır. Temeldeki hükmü yanlış kılan, yalnızca zaman faktörü altında ortaya çıkan önemli hukuki veya fiili değişiklikler olacaktır. Ama onun yanlışlığı, önemli hukuki veya fiili değişikliğin gerçekleştiği andan itibaren ortaya çıkmaktadır. Özetle değişiklik davasına konu olan bir dava için yanlışlık, sonradan ortaya çıkan ve önceden kestirilemeyen bir yanlışlık olarak ifade

165

Kurz, s. 18; Knecht, s. 17; Boetzkes, s 17; Rosenberg/Schwab/Gottwald, s. 1099; Erting, s. 4; MünchKommZPO – Gottwald § 323 Rn.7; Musielak/Borth, § 323 Rn.4; Zöller, § 323 Rn. 1; Brudermüller, s. 50.

166 MünchKommZPO – Gottwald § 323 Rn.7; Braun – Grundfragen, s. 37; Stackmann, s. 281; Brox – Welche, s. 66; Kurz, s. 19; Zöller, § 323 Rn. 1; Knecht, s. 24; Rosenberg/Schwab/Gottwald, s. 1099;

edilir167. Değişiklik davasının temelinde yer alan davada, hüküm verildiği anda ortaya çıkan bir yanlışlık olarak nitelendirilmemelidir.

Bu düşünceler ışığında hakkaniyet düşüncesi modern hukuk sistemlerinde hep ön planda tutulan bir amaçtır. Söz konusu amaç doğrultusunda, hakkaniyete uygun koruma sağlanması düşüncesi ile değişiklik davasının kabul edildiği söylenebilecektir. Nitekim uygulamada Yargıtay, verdiği çeşitli kararlarda, önceden verilmiş ve kesin hüküm gücüne sahip bir hükmün, değişiklik davasına tabi olmasına sebep olarak, hakkaniyet düşüncesinin kabul edilebileceğini belirtmiştir168. Yine gerek karşılaştırmalı hukuk gerekse Türk Hukuk öğretisinde değişiklik davasının temel sebebinin hakkaniyet düşüncesi olduğu vurgulanmıştır169.

Belgede Değişiklik davası (sayfa 60-63)

Benzer Belgeler