• Sonuç bulunamadı

Değişiklik Davası – Sebepsiz Zenginleşme Davası

Belgede Değişiklik davası (sayfa 103-106)

Borçlar Kanunu’nun 77. maddesine göre “haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür”. Yine aynı maddenin ikinci fıkrasına göre zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda, birinci fıkradaki geri verme borcu doğmuş olacaktır. Bu düzenlemelerden hareketle sebepsiz zenginleşmede haklı bir sebep olmaksızın taraflardan birisi açısından zenginleşme bir diğeri için ise fakirleşme durumu söz konusudur291.

Haklı bir sebep olmaksızın ödenen bir paranın, sebepsiz zenginleşme iddiasıyla geri alınabilmesi için sebepsiz zenginleşme davası açılması halinde bu dava ile değişiklik davasının karşılaştırılması söz konusu olabilir. Bu durumda ortaya çıkan sebepsiz zenginleşme davası ile değişiklik davasının karşılaştırıldığı bu başlık, prensip itibariyle değişiklik davası ile istirdat davasının karşılaştırıldığı başlıkta söylenilenlerle aynı temellere dayanmaktadır. Zira orada da gerçekte haklı bir sebebe dayanmayan borcu ödemek zorunda olan kişi, bu ödediği miktarı geri almak istemektedir. Ancak her iki dava arasındaki temel fark; istirdat davasında cebri icra tehdidi altında ödenmiş bir para var iken sebepsiz zenginleşme davasında, haklı bir sebep olmaksızın ödenen para cebri icra tehdidi altında ödenmemiştir.

Değişiklik davasına konu olan edimlerden bazılarının irad ödemeleri bazılarının da tek seferde yapılan ödemeler olabilmesi mümkündür292. Sebepsiz zenginleşme davası ile değişiklik davasını karşılaştırdığımız bu başlık altında, irad şeklinde yapılan ödemeler ve tek seferlik

291 Oğuzman/Öz, s. 717 vd.; Eren, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 11. Baskı, İstanbul, 2009, s. 810 vd.; Reisoğlu, Safa, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 18. Bası, İstanbul, 2006, s. 229 vd; Kılıçoğlu, s. 489 – 490.

292

ödemelerin konu olduğu değişiklik davası ile sebepsiz zenginleşme davasının karşılaştırılmaya müsait olduğunu söyleyebiliriz. Biz burada kesinlikle sebepsiz zenginleşme davası ile değişiklik davasının temelinde yer alan davanın karşılaştırmasını yapmayacağız. Zira o dava sonucunda verilen karar, kesin hüküm etkisi gereğince yerine getirilmeli ve bu doğrultuda sonuçlar doğurmalıdır. Bu dava sonucunda verilen kararın, hukuki güvenlik sebebiyle, sonradan sebepsiz zenginleşme davasına konu olması beklenilemez. Ancak, bu ilk davaya ilişkin yargılamanın iadesini gerektiren sebepler varsa, yargılamanın iadesi yoluna başvurulabilir.

Sebepsiz zenginleşme davası ile değişiklik davasının karşılaştırılmasının temelinde, tıpkı istirdat davasında olduğu gibi değişiklik davası sonucunda verilen hükmün zaman itibariyle etkisinin sınırı önemli rol oynayacaktır. Değişiklik davasının, kural olarak davanın açılmasından önceye etkili olacak şekilde sonuç doğuramayacağı dikkate alındığında, önceden borcun ortadan kalktığı, değişiklik davası ile ileri sürülemeyecektir. Diğer bir ifadeyle değişiklik davası, ancak açıldığı andan itibaren borcu sona erdirebilecek özelliğe sahiptir. Buna paralel olarak değişiklik davasında, sebepsiz zenginleşme savunması ile önceye dayalı olarak yapılan ödemeler nedeniyle sebepsiz yere zenginleşmenin gerçekleştiğinden bahisle, yapılan ödemelerin geri istenebilmesi mümkün değildir. Öğretideki bir görüşe göre, kanuni şartları sağlamadığı halde elde edilen fazla ödemelerin geri alınabilmesi, sebepsiz zenginleşme davası ile olabilecektir293.

Burada asıl üzerinde durulması gereken husus, değişiklik davası açılarak geleceğe etkili bir durum tesis ederken, aynı dava içinde davanın açılmasından önce sebepsiz yere ödenen paranın geri alınıp alınamayacağıdır. Kanaatimizce, istisnai durumlarda değişiklik davası geçmişe etkili olarak sonuç doğurabiliyorsa294 daha önce ödenen paranın değişiklik davası ile geri alınabilmesi mümkündür. Bu halde ortaya çıkan değişiklik davasında, değişiklik hükmü, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre yapılan ödemelerin geri alınmasını da içerebilecektir. Örneğin 1.1.2009 tarihinde nafaka ödemeye mahkûm edilmiş borçlunun, tüm öğrenme çabalarına rağmen alacaklı, 1.1.2010 tarihinde gerçekleşen maddi durumundaki ciddi iyileşmeyi kötüniyetle gizlemiş olsun. Bunun devamında borçlu 1.1.2009 tarihinde verilen hüküm

293 Doğanay, İsmail, Nazari ve Tatbiki Muhtelif Nafaka Davaları, Ankara, 1961, s. 205; Oğuzman/Dural, s. 387; İnal, s. 19; Tekinay, Selahattin Sulhi, Türk Aile Hukuku, 7. Bası, İstanbul, 1990, s. 596.

294

nedeniyle bu hükümden itibaren para borcunu ödemeye devam etmiş olsun. 1.1.2010 tarihinde gerçekleşen değişikliği 1.1.2011 tarihinde öğrenen borçlu, bu tarihte değişiklik davası açtığı zaman, değişikliğin ortaya çıktığı tarih olan 1.1.2010 ile değişiklik davasını açtığı 1.1.2011 tarihi arasında yaptığı ödemeleri geri isteyebilecek midir? Kanaatimizce bu durumda borçlu 1.1.2011 tarihinde açacağı değişiklik davası ile istisnai olarak geçmişe etkili bir hüküm elde ederek 1.1.2010 tarihinden itibaren ödediği parayı geri alabilecektir. Dolayısıyla burada ortaya çıkan değişiklik davası, gelecek için yeni bir durum tesis ederken, bir taraftan da sebepsiz yere yapılan ödemelerin geri verilmesi sonucunu da doğurabilecektir.

Farklı bir bakış açısıyla değişiklik davasının geçmişe yönelik talepleri konu edindiği durumlarda davaların yığılmasından (HMK m. 110) bahsedilebilecektir. Bu durumda ortaya çıkan değişiklik davasında ilk talep geleceğe etkili bir hüküm tesisi eden bir inşai hakkın kullanılmasıdır. Bununla davanın açılmasından itibaren geleceğe etkili olacak bir durum inşa edilecektir. Bunun yanında söz konusu durumda ortaya çıkan değişiklik davasında söz konusu olan ikinci talep, geçmişe yönelik olarak yapılan ödemelerin dava sebebinin ortadan kalktığından bahisle sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri istenmesidir. Burada bir eda hükmü vardır. Ancak bu hüküm, asıl talep değişiklik davası ile davaların yığılması (HMK m. 110) hükümlerince istenilebilecektir.

Bu istisnai durumlar dışında gerek değişiklik davası ile gerekse sebepsiz zenginleşme davası ile daha önceden hükme bağlanmış olan bir ödemenin, geri istenebilmesi mümkün olmamalıdır. Çünkü ortada daha önceden verilmiş ve kesinleşmiş bir hüküm vardır. Bu kesin hükmün başka bir dava ile her zaman ortadan kaldırılabilmesi mümkün olmamalıdır. Ancak fazla ödeme yapılan kişinin, hileli davranışları ile değişiklik davasının açılmasını engellediği hallerde bu davalar açılabilmelidir. Bunun dışında önemli hukuki veya fiili değişikliğin, ödeme yapan kişi tarafından bilindiği durumlarda, değişiklik davası ile önceki hükmün sonuçlarını sona erdirme imkânı varken bunun kullanılmayarak, değişiklik davası açılmadığı durumlarda, geçmişe etkili olacak şekilde bir talepte bulunulması kabul edilmemelidir295.

295

Belgede Değişiklik davası (sayfa 103-106)

Benzer Belgeler