• Sonuç bulunamadı

Değişiklik Davası – Belirsiz Alacak ve Tespit Davası

Belgede Değişiklik davası (sayfa 119-129)

Belirsiz alacak ve tespit davası hukukumuza Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesi ile girmiştir. Bu maddenin birinci fıkrasına göre “Davanın açıldığı tarihte alacağın

miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.”

Belirsiz alacak ve tespit davasında davanın açılması aşamasında davacı, talep sonucunu yalnızca hukuki ilişkiyi belirttikten sonra asgari bir miktar veya değeri belirtmek suretiyle ortaya koymalıdır. Buna göre belirsiz alacak ve tespit davasında hâkim, davacının alacağının miktar veya değerini dava dilekçesinden bilememektedir. Zira bu davada davacı da ne kadar alacaklı olduğunu bilememektedir. Mahkeme davacının ne kadar alacağı olduğunu ve bunun en üst sınırını tespit edecektir317. Belirsiz alacak ve tespit davası, davacının davasını açarken alacağın miktar yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyemediği hallerde başvurabildiği bir davadır. Bu dava, talep sonucunun belirlenememesi durumu karşısında hak kaybına uğranmaması için istem dışı olarak talep sonucunun yüksek tutulduğu tazminat davalarında, reddedilen kısım için yargılama giderlerine mahkûm olma riskini ortadan kaldırabilir. Diğer bir ifadeyle bu dava ile davanın başında talep sonucunu tam olarak belirleyemeyen davacının, yüksek yargılama giderlerine mahkûm olma riski ortadan kaldırılabilmektedir318. Yine bunun yanında aynı davada, saklı tutulan alacağın sonradan ileri

317 Pekcanıtez – Belirsiz, s. 512; Pekcanıtez – Alacak, s. 26 – 27; Karslı, s. 396.

318 Pekcanıtez – Alacak, s. 26; Ercan, İbrahim, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Çerçevesinde Kısmi Dava ile Belirsiz Alacak ve Tespit Davası, (KBD Yıl: 39 S. 20, s. 22 – 27), s. 25 (Ercan – Belirsiz).

sürülebilmesi için karşı tarafın açık iznine veya ıslaha başvuru zorunluluğu yoktur. Ayrıca bu dava ile ıslaha başvuru halinde ıslaha konu olan kısım hakkındaki zamanaşımına uğrama riski ortadan kaldırlabilecektir. Bu açıdan değerlendirildiğinde kısmi dava yoluyla dava açılırken alacağın saklı tutulan geri kalan kısmının, zamanaşımına uğrama riskini de belirsiz alacak ve tespit davası ortadan kaldırabilecektir319. Bunun yanında belirsiz alacak ve tespit davası davacının, yanlış ya da düşük talepte bulunma riskini ortadan kaldırabilecektir. Zira bu dava davacının yüksek yargılama giderlerinden çekinerek talebin daha az ileri sürülmesinin ve maddi hukuk açısından haklı olduğu alacağından daha azını almasının önüne geçilmesine yardımcı olabilecektir320.

HMK m. 107/I’e göre davacı, kanunda belirtilen şartları sağlamak suretiyle belirsiz bir alacağını talep edebileceği gibi hukuki yararı olmak şartıyla bir alacağının tespit edilmesini de isteyebilir. Dikkat edilecek olursa bu davanın konusu bir alacaktır. Ancak madde metni bu alacağın para veya başka bir alacak olduğuna yönelik herhangi bir sınırlama yapmamıştır. Buna göre davacı para alacağını belirsiz alacak ve tespit davasına konu edebileceği gibi para dışında bir alacağı da dava konusu edebilir321. İlk olarak bu açıdan belirsiz alacak ve tespit davasını konumuz olan değişiklik davası ile karşılaştırmak mümkündür. Hukukumuzda değişiklik davasına aşağıda322 ayrıntılı olarak inceleneceği gibi nafakaya ilişkin talepler, irad veya tek seferlik edimler şeklinde ortaya çıkan maddi veya manevi tazminat talepleri ve 5510 Sayılı SSGSSK’nun İş Kazası ve Meslek Hastalığından doğan ödemeler hakkında başvurulabilir. Buna göre değişiklik davasında dava konusu para alacağıdır. Buna karşılık belirsiz alacak ve tespit davasının konusu ise para alacağı olabileceği gibi para alacağı dışında bir alacak da olabilir.

319 Pekcanıtez – Belirsiz, s. 512 – 514; Pekcanıtez – Alacak, s. 19, 27 – 28; Ercan – Belirsiz, s. 26. 320 Pekcanıtez – Alacak, s. 27.

321 Belirsiz alacak ve tespit davasının konu olduğu madde metninde, dava konusuna ilişkin bu yönde herhangi bir sınırlamanın olmaması nedeniyle belirsiz alacak ve tespit davası para alacağı dışında bir alacak için de söz konusu olabilir. Örneğin tarlasındaki mahsulün ekiminde yanlış yöntem izlendiğini iddia eden tarla sahibi ekim işlemini yapan kişiye uğradığı zararın bugün 1.000 ton olduğunu ileri sürerek bir dava açabilir. Bu davanın devamında bir sonraki hasat zamanında yapılan yanlışlığın ileriye dönük tarlanın verimini düşürdüğünden hareketle, zararının 2.000 tona çıktığını açtığı belirsiz alacak ve tespit davasında ileri sürebilmedir (Ercan – Belirsiz, s. 269). Ancak öğretideki bir başka görüşe göre belirsiz alacak davası sadece para alacakları için söz konusu olabilir (Pekcanıtez – Belirsiz, s. 528).

322

Belirsiz alacak ve tespit davası ile değişiklik davası arasındaki ikinci fark, dava sonucunda verilebilecek karardan hareketle, davaların mahkemeden istenen hukuki korumaya göre nitelendirilmesi halinde ortaya çıkmaktadır. Buna göre belirsiz alacak ve tespit davasında bazen bir eda hükmü bazen de tespit hükmünden bahsetmek mümkündür. Dolaysıyla bu dava bazen bir eda davası bazen de bir tespit davası şeklinde karşımıza çıkabilir323. Zira belirsiz alacak ve tespit davasında hukuki yarar olmak şartıyla yalnızca bir tespit talebi de söz konusu olabilir (HMK m. 107/III). Buna karşılık değişiklik davasında ise inşai hüküm ortaya çıkabilecektir. Ayrıca değişiklik davasında davacının talebini tek başına karşılayamayacağı için yalnızca tespit davası açılmasında hukuki bir yarar yoktur. Ancak burada şunu da belirtmekte yarar vardır. Yapılan bu ayrım yalnızca belirsiz tespit davası ile değişiklik davası arasında geçerli olabilecektir. Daha açık bir ifadeyle belirsiz alacak ve tespit davasının ayrı ayrı belirsiz alacak davası ve belirsiz tespit davası şeklinde düşünülmesi halinde bu fark yalnızca belirsiz tespit davası ile değişiklik davası arasında söz konusu olabilecektir.

Belirsiz alacak ve tespit davası ile değişiklik davası arasındaki üçüncü fark davanın tarafları açısından kendini göstermektedir. Değişiklik davasını bazen alacaklı bazen de borçlu açabilecektir. Örneğin nafaka ödemelerinde bazen nafaka hakkına sahip olan kişi yani alacaklı, bu nafaka miktarının arttırılması için değişiklik davası açabileceği gibi bazen de nafaka ödeyen kişi yani borçlu nafaka miktarının azaltılması veya ortadan kaldırılması için değişiklik davasını açabilir. Buna karşılık belirsiz alacak ve tespit davasında davacı hep alacaklıdır. Zira alacaklı, davanın açıldığı anda alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyememektedir. Borçlunun bu davayı açabilmesi, işin doğası gereği mümkün değildir.

Değişiklik davası ile belirsiz alacak ve tespit davası arasındaki bir diğer fark, değişiklik davasının açılabileceği durumların hukuki düzenlemelerde açıkça belirtilmesi zorunluluğudur324. Zira değişiklik davası, hükmün kesinleşme etkisini ortadan kaldırmaya

323 Pekcanıtez bu davanın mahkemeden istenen hukuki korumaya göre bir eda davası olduğunu belirtmektedir (Pekcanıtez – Alacak, s. 31 vd.). Buna karşın öğretide ileri sürülen bir başka görüşe göre bu davanın Kanunda (HMK m.107) düzenleniş şekli belirsiz alacak ve tespit davası şeklinde olduğu düşünülürse ve m. 107/III’te kısmi davanın açılabildiği hallerde, tespit davasının da açılabildiği de vurgulandığı için bu davanın belirsiz tespit davası şeklinde ortaya çıkabilmesi ve mahkemeden istenen hukuki korumaya göre tespit davası olarak değerlendirilmesi mümkündür (Ercan – Belirsiz, s. 26).

324

yarayan bir yoldur. Bu yola sıklıkla ve yalnızca mahkemenin takdiri doğrultusunda başvurulabilmesi mümkün olmamalıdır. Aksi halde ortaya çıkan durum, hukuki güvenliği zedeleyecek ve bu durum karşısında insanlar devamlı dava tehdidi altında bırakılarak adalet düşüncesi sarsılacaktır. Değişiklik davası, hukukumuzdaki düzenleniş sistematiği gereği ancak, maddi hukuka ilişkin özel düzenlemeler bulunduğu hallerde istisnai olarak başvurulması gereken bir yol olmalıdır325. Buna karşılık belirsiz alacak ve tespit davası için kesin hüküm etkisini ortadan kaldırma özelliğinden bahsedilemeyeceği için böyle bir sınırlamadan bahsetmek mümkün olmayacaktır. Daha açık bir ifadeyle belirsiz alacak ve tespit davasına maddi hukuka ilişkin düzenlemeler imkân sağlasın326 veya sağlamasın HMK’daki genel düzenlemeden hareketle davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde alacaklı, bu davayı açabilecektir.

Buraya kadar değişiklik davası ile belirsiz alacak ve tespit davası genel olarak karşılaştırıldı. Bunun yanında özel olarak biraz daha derinlemesine yapılması gereken başka bir karşılaştırma daha vardır. Bu karşılaştırmanın temelinde, hak arama hürriyeti çerçevesinde alacağın tamamının tespit edilemediği durumlarda hak sahibinin bu hakkını zamanaşımına uğrama ve teksif ilkesinden etkilenme tehlikesiyle karşılaşmadan elde edebilme imkânının sağlanması vardır. Buna göre belirsiz alacak ve tespit davasının düzenlendiği 107. maddenin gerekçesine de bakıldığı zaman, bu davanın temel kabul ediliş amacı, dava açıldığı anda gerçekten bilinemeyen veya belirlenemeyen bir alacağın hak arama hürriyeti çerçevesinde herhangi bir olumsuz durumdan etkilenilmeksizin talep edilebilmesidir. Daha açık bir ifadeyle bu kurumun temelinde, daha sonra ortaya çıkabilecek farklı durumlardan doğabilecek talepler bulunmaktadır. Bu talepler yine kanun gerekçesinde de belirtildiği gibi salt hukuki korumanın ötesine geçilerek “etkin hukuki koruma” ile sağlanabilir hale gelecektir327. Buradan hareketle bizim her iki davayı karşılaştıracağımız durum, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarının

325 Pekcanıtez – Belirsiz, s. 535; Pekcanıtez – Alacak, s. 33. 326

Belirsiz alacak ve tespit davasının maddi hukukta yer bulduğu düzenlemeler şunlardır: TTK m. 56, 551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 141. maddesi, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 67. maddesi, 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 53. maddesi, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 66. maddesi. (Pekcanıtez – Belirsiz, s. 530 – 533; Pekcanıtez – Alacak, s. 84 vd.).

327

yahut değerinin tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olmadığı veya olamayacağı durumlardır. Böyle bir durumda alacaklının, belirsiz alacak ve tespit davası ile değişiklik davasından hangisini seçeceği üzerinde durulması gereken bir husustur.

Burada öncelikle belirtilmesi gereken husus, dava konusu edilebilecek hukuki uyuşmazlık hakkında henüz hiçbir karar verilemediği durumlarda eğer alacağın miktarının yahut değerinin tam ve kesin olarak belirlenememesinden bahsediliyorsa, ortaya belirsiz alacak ve tespit davası çıkacaktır. Zira değişiklik davası, adından anlaşılabileceği bir hukuki uyuşmazlık hakkında daha önce verilmiş bir hükmün, sonradan ortaya çıkan hukuki veya fiili değişiklikler nedeniyle yeniden değerlendirilerek yeni bir hüküm verilmesi amacına hizmet eder. Bununla birlikte değişiklik davası ile belirsiz alacak ve tespit davası için dava konusu hakkında gerek dava anındaki şartların tam anlamıyla belirlenmemiş olması nedeniyle, gerekse daha sonradan ortaya çıkacak fiili veya hukuki değişikliklerden etkilenilme nedeniyle, bir belirsizlik vardır. Ancak her iki dava açısından değerlendirildiğinde bu belirsizlik, belirsiz alacak ve tespit davasında dava hakkındaki tahkikatın bitirilmesi ile sona ermektedir328. Bu aşamadan sonra artık hükmün değiştirilmesi söz konusu olmayacaktır. Bunun yanında belirsiz alacak ve tespit davası sonucunda verilen hüküm, kesin hüküm niteliğine sahip olacağı için bu hükmün kesinleşmesinden sonra yeni bir dava açılamaz, açılırsa kesin hüküm itirazı ortaya çıkar329. Buna karşılık, değişiklik davası açısından ise temeldeki dava hakkında bir hüküm oluşturulmuş olsa bile bu hüküm konusu talebin daha sonra önemli hukuki veya fiili değişikliklerden etkilenme ihtimali karşısında bir belirsizlikten bahsedilir. Bu belirsizliğin sona erdirilmesine yönelik talepler, değişiklik davasının açılabildiği şartlar devam ettiği müddetçe ileri sürülebilir.

Farklı bir bakış açısıyla düşünülecek olursa; değişiklik davası var olan bir hükmü değiştirmek için açılır. Buna karşılık alacağın miktarının yahut değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği bir duruma ilişkin henüz bir dava açılmamışsa alacaklı, belirsiz alacak ve tespit davası ile sıradan bir tazminat davası arasında tercih yapabilecektir. Örneğin hatalı bir ameliyat sonrasında sakat kalan kişi, açtığı tazminat davasında alacağını tam olarak belirleyebilme imkânına sahip değilse, böyle bir durumda belirsiz alacak ve tespit davası açması onun daha

328 Pekcanıtez – Alacak, s. 43. 329

lehinedir330. Ancak henüz bu hukuki uyuşmazlığı ilk defa dava konusu eden kişinin açtığı ilk dava, değişiklik davası olarak nitelendirilemeyecektir. Burada açılan ilk dava ister belirsiz alacak ve tespit davası isterse normal bir tazminat davası olsun bu davalar hükme bağlandıktan sonra, değişiklik davası ortaya çıkabilecektir. Yani bu noktada değişiklik davası ile belirsiz alacak ve tespit davasının birbiri ile yarıştığından bahsetmek mümkün değildir. Zira bir hukuki uyuşmazlığı henüz ilk defa dava konusu eden tarafın açtığı davanın, değişiklik davası olduğunu belirtmek doğru olmayacaktır. Bu konuda ortaya koyduğumuz düşünceyi açıklamamıza yardımcı olacak düzenleme, Borçlar Kanunu’nun “Tazminat Hükmünün Değiştirilmesi” başlıklı 75. maddesidir. Bu maddeye göre “Bedensel zararın kapsamı, karar verme sırasında tam olarak belirlenemiyorsa hâkim, kararın kesinleşmesinden başlayarak iki yıl içinde, tazminat hükmünü değiştirme yetkisini saklı tutabilir”. Söz konusu maddenin lafzına bakılacak olursa hâkim, zararın kapsamını karar verme anında tam olarak belirleyemiyorsa, verdiği tazminat hükmünü değiştirebilir. Yani hâkim, bu durumda bir hüküm verecek ve gerekirse bu hükmü iki yıl içinde değiştirebilecektir. Buna göre değişiklik davası açılabilmesine imkân sağlayan bu düzenlemeye bakılacak olursa, henüz hakkında hiçbir hüküm tesis edilmemiş olan bir uyuşmazlık için değişiklik davası ile belirsiz alacak ve tespit davasının birbiri ile yarışması söz konusu olmayacaktır.

Buna paralel olarak belirsiz alacak ve tespit davasında davacı, alacağını dava açtığı sırada tespit edememektedir. Bu durumda dava sırasında alacağın tespiti yani belirlenebilir hale gelmesi üzerine yeni bir dava açılmasına gerek olmaksızın, aynı davada alacağın tümü talep edilebilmektedir. Diğer bir ifadeyle başlangıçta belirsiz olan alacak en geç ispat aşamasında; delillerin toplanmasında veya bilirkişi incelemesi yaptırılmasında veya hâkimin takdiri ile belirlenebilir. Buna göre belirsiz alacağın istenebilir sınırlar içerisinde belirlenmesinin zaman sınırı, belirsiz alacak ve tespit davasında en geç tahkikat aşamasının sona erdiği andır331. Kanaatimizce belirsiz alacak ve tespit davasının bu özelliği iki sonucu ortaya çıkarmaktadır. İlk sonuç talep konusu bakımından olacaktır. Belirsiz alacak ve tespit davasında davacı dava açarken dava dilekçesinde talep konusunun yalnız bir kısmını ortaya koymuş olabilir. Bu kısım daha sonra hâkim tarafından yapılacak inceleme veya bilirkişiye yaptırılacak inceleme

330 Pekcanıtez – Belirsiz, s. 527. 331

sonucunda değişebilir ve buna paralel olarak davacı da talep konusunu genişletebilir. Buna göre belirsiz alacak ve tespit davasında dava öncesinde ortaya konulan talep sonucunun, sonradan dava içinde genişletilebilmesi mümkündür. Buna karşın aynı durumu değişiklik davasına uygulamak mümkün değildir. Zira değişiklik davasını açan davacı, değiştirilmesini istediği dava konusu hakkındaki yeni talebini ortaya koyarak dava açmalıdır. Dava açılırken ortaya konulan bu talebin aynı dava içinde yapılan inceleme sonucunda doğrudan davacı tarafından değiştirilmesi söz konusu olamayacaktır. Değişiklik davasına böyle bir özellik tanınmamıştır. Burada aynı dava içinde davacı teksif ilkesinin bir sonucu olarak, karşı tarafın rızası veya ıslah kurumuna başvurarak talep sonucunu arttırabilecektir. Örnek vermek gerekirse; aylık 500 lira nafaka alan kişi, değişiklik davası ile bu nafakanın aylık 750 liraya arttırılmasını isteyerek dava açar. Eğer açılan bu dava, davacı tarafından yalnızca bir değişiklik davası olarak değerlendirilmişse, artık aynı dava içinde aylık nafaka talebini 800 lira olduğunu ortaya koymak isteyen davacı, bu isteğini karşı tarafın rızası veya ıslah yoluyla genişleterek ortaya koyabilecektir.

Belirsiz alacak ve tespit davasında talep sonucunun dava açılırken tespit edilememiş olması ve daha sonra dava içinde tespit edilmesi, davacının talep sonucunu kendi isteği ile tek taraflı olarak genişletebilmesine imkân sağlar. Buna karşın belirsiz alacak ve tespit davası ile alacağı belirsiz olan kişi ilave taleplerini hükümden sonra ortaya koyamayacaktır. Zira burada hüküm verildikten sonra kural olarak hükmün temelini oluşturan şartlarda bir değişiklik söz konusu olamayacaktır332. Buna karşılık, değişiklik davası açısından ilk hükmün kurulması anından itibaren değişiklik istenebilecektir. Burada değişiklik davasına ilişkin hükümler de bazen belirli sınırlamalar getirmiştir. Örneğin BK m. 75’e göre açılacak değişiklik davasında değişiklik davası ile değişiklik, hükmün kurulması anından itibaren 2 yıl içinde istenebilecektir. Buna karşılık nafaka davalarında, malullükten doğan aylık hakkındaki davalarda ve irad

şeklinde maddi veya manevi tazminat taleplerine yönelik davalarda böyle bir sınırlamadan

bahsetmek mümkün değildir.

Belirsiz alacak ve tespit davası içinde tahkikat aşaması sona erene kadar davacının talep sonucunu yapılacak incelemeye göre kendiliğinden arttırabilmesi özelliğinden ve bu özelliğin ortaya koyduğu iki sonucu da dikkate alarak bu iki dava hakkında şu düşünülebilir.

332

Acaba aynı davada belirsiz alacak ve tespit davası ile değişiklik davası söz konusu olabilir mi? Yani aynı örnekten hareketle daha önceden lehine hükmedilen 500 liralık nafakanın 750 liraya çıkarılmasını talep eden davacı dava sırasında tahkikat sona erene kadar yapılan inceleme sonucunda davacının gelirinde ortaya çıkan artışın daha fazla olduğunun mahkemece tespit edilmesi sonucunda talebini aylık 800 liraya kendiliğinden çıkarabilir mi? Kanaatimizce böyle bir durumda davacının talep sonucunu kendiliğinden karşı tarafın rızası ve ıslaha gerek olmaksızın genişletebilmesi, açılan bu davanın belirsiz alacak ve tespit davası olarak nitelendirilmesine bağlıdır. Açılan bu dava belirsiz alacak davası şeklinde açıldığı için tahkikat aşamasında yapılan yeni bir tespit ile talep sonucu belirli hale gelmiştir. Bunun yanında açılan dava niteliği itibariyle aslında bir değişiklik davasıdır.

Bu örneğin yanında tazminat davalarında da aynı durum düşünülebilir. Buna göre örneğin hatalı bir ameliyat sonrasında sakat kalan kişinin açtığı tazminat davası, hakkında verilen hükümden itibaren iki yıl içinde yeniden açılmak istenirse ortada bir değişiklik davası olacaktır. Bu dava açılırken geçen iki yıl içindeki değişiklikleri tam anlamıyla belirleme imkânı olmayan davacı, bu artan zararının tahkikat bitene kadar mahkeme veya bilirkişi tarafından yapılacak bir inceleme ile tespit edilebileceğini ileri sürerek aynı davayı hem değişiklik davası hem de belirsiz alacak ve tespit davası olarak niteleyebilecektir. Bunun bir sonucu olarak davacı artık, aynı dava içinde daha sonradan belirlenen taleplerini karşı tarafın rızası ve ıslaha gerek olmaksızın kendiliğinden arttırabilmelidir. Talep sonucunun arttırılması için ıslah veya karşı tarafın rızasına ihtiyaç duyulmaması o davanın belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmesinden kaynaklanan bir durumdur. Bu durumda hem değişiklik davası hem de belirsiz alacak ve tespit davasının açılabilmesi için gereken şartlar oluşmuştur. Yani aynı davanın hem değişiklik davası hem de belirsiz alacak ve tespit davası olarak nitelendirilmesini engelleyecek bir durum da bulunmamaktadır.

Bunun yanında belirsiz alacak ve tespit davası ile değişiklik davasının aynı olayda bir arada bulunması söz konusu olabilir333. Ancak bu bir arada bulunma her iki davanın birbiri yerine ikame edilmesi anlamını taşıyacak nitelikte olmamalıdır. Zira her iki davanın farklı

şartları vardır. Buna göre değişiklik davası temelde verilen bir hükmün değiştirilmesi amacıyla

başvurulan bir yol iken, belirsiz alacak ve tespit davası davacının dava dilekçesindeki talep

333

sonucunun belirlenemediği veya belirlenmesinin imkânsız olduğu durumlarda ortaya çıkabilir. Daha açık bir ifadeyle temeldeki hükmü değiştirmeye yönelmiş olan bir dava, değişiklik davası olur. O talep hakkında daha önceden bir hüküm var iken bu durumda açılan dava, belirsiz alacak ve tespit davası olamaz. Çünkü var olan bir hükmü değiştirme amacı yalnız değişiklik davasına

Belgede Değişiklik davası (sayfa 119-129)

Benzer Belgeler