• Sonuç bulunamadı

Değişiklik Kavramının Kesinleşme Üzerindeki Etkisi

Belgede Değişiklik davası (sayfa 51-55)

Maddi anlamda kesin hükmün kaçınılmaz zorunlu sonuçları mevcut şartlar değişmedikçe geçerli olacaktır117. Bu doğrultuda dava konusu edilen bir talebin mevcut şartlar altında tükendiği yani bir daha yeniden dava konusu edilemeyeceği düşüncesi temel düşüncelerden biridir. Ancak bu tükenme düşüncesi dava konusu üzerinde değişiklik olması halinde tükenen dava konusunun yeniden bir davaya konu edilmesine engel olamayacaktır118. Daha açık bir ifadeyle kesin hüküm etkisi ve bu etkinin temelindeki tükenme düşüncesi, dava konusu değişmediği sürece varlığını devam ettirecek, dava konusu önemli bir değişikliğe uğradığı anda sona erecektir119.

Maddi kesinlik karinesi, hükmün sonsuza kadar değişmeyeceği sonucunu ortaya koymaz. Nitekim mevcut şartların değişmesine paralel olarak maddi anlamda kesin hükmün etkisi azaldıkça yasal sonuçları da sona ermeye başlar120. İşte bu sona erme ihtimalinin dayanağı değişiklik davası olarak değerlendirilebilecektir. Buna göre değişiklik davası, istisnai olarak, tükenme düşüncesi sonucunda dava konusunun yeniden mahkeme önüne taşınmasına engel olunması etkisinin ortadan kaldırılmasına hizmet eder. Bu doğrultuda değişiklik davasına konu olabilecek edimler için önemli hukuki veya fiili değişikliğin gerçekleşmesi ile birlikte ilk hükmün kesinleşme etkisinin sona ereceğini söyleyebiliriz121.

Diğer bir ifadeyle değişiklik davasının temelinde yer alan hükmün kesinleşme etkisi, varlığını kural olarak tüm gelecek için sürdürecektir. Buna bağlı olarak temeldeki dava için

117 Kuru/Arslan/Yılmaz – Usul, s. 677; Üstündağ – Medeni, s. 323, 717 – 718; Özkaya Ferendeci – Objektif, s.6 – 7; Sadruleşrafi, Hüseyin Ali, Türk “Milletlerarası Tahkim Kanunu”na İlişkin Düzenlemeler İle Uygulamalar Hakkında Görüşler, (DEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C. 9, S. 1, 2007, s. 399 – 450), s. 440.

118 Braun – Grundfragen, s. 48; Pekcanıtez/Atalay/Özekes – 13. Bası, s. 725.

119 Knecht, s. 45; Erting, s. 73 – 74; Thomas/Putzo, § 323 Anm. 2; Baumbach /Lauterbach/

Albers/Hartmann, 1415.

120 Erting, s. 4; Sadruleşrafı, s. 440.

121 Leiplod, s. 186; Egger. Augistin, İsviçre Medeni Kanunu Şerhi, Aile Hukuku (Prof. Çağa, Tahir çevr.) Ankara, 1949, s. 348; Zöller, § 323 Rn. 2; Baumbach /Lauterbach /Albers/Hartmann, 1415; Stein/Jonas –

değişiklik davası açılana kadar devam eden bir kesinleşme etkisinden bahsedilecektir122. Ancak bu etki, varlığını sadece temeldeki davaya konu olan talepler ve dava sebepleri çerçevesinde sürdürecektir. Söz konusu hükme dayanak teşkil eden vakıalarda önemli hukuki veya fiili değişikliklerin tespit edilmesi halinde artık ortaya çıkacak ek talepler için kesinleşme etkisi sona ermiş olacaktır. Zira kesin hüküm etkisi, kesin hükmün konu olduğu davanın sebebini oluşturan olayların değişmesi halinde etkisini sona erdirecektir. Dava temelini tamamlayan ve düzelten vakıaların farklı bir davanın sebebini oluşturması halinde (bu durumu ilk davadaki dava sebeplerinde önemli hukuki veya fiili değişiklik olması hali olarak değerlendiriyoruz) ilk dava ile ikinci dava aynı dava olmayacaktır123. Bu değerlendirmeler ışığında değişiklik davasında, ilk hüküm karşısında yeni taleplerin ileri sürüleceğini söyleyebiliriz. Ancak bu yeni talepler ilk hükmün verildiği anda bulunmayan, değişen şartlar çerçevesinde ortaya çıkan talepler olacaktır124.

Alman Hukuku’nda değişiklik davasının ortaya çıkmasına zemin hazırlayan

İmparatorluk Mahkemesi kararı, değişiklik kavramının kesinleşme üzerindeki etkisine temel

teşkil edecek nitelikte bir karar olmuştur. 1900 yılında verilen bu kararda kardeşine nafaka ödemekle yükümlü olan bir kişi, bu nafaka ödemelerinin durdurulmasını talep etmiştir. Ancak mevcut düzenlemeler açısından olaya uygulayabileceği herhangi bir hüküm tespit edemeyen mahkeme, kesinleşmiş bir mahkeme kararının hukuki güvenlik ve kamusal düzenlemeler gereğince değişmeyeceğinin temel bir ilke olduğunu bilmesine rağmen, her kararın değişmez durumda olmadığını, gelecekteki değişiklik durumunun olabileceğini ortaya koymuştur. Ortaya koyduğu bu kararda, tespit edilen talebin devamında davanın açıldığı zamana göre, taraflar arasındaki ihtilafın başka bir hal alması halinde kesinleşme etkisinin hafifletilebileceğini kabul etmiştir. Çünkü bu tür durumlarda hükmün temelinde yer alan sebeplerin tam anlamıyla tespit edilemediğini düşünerek, kesinleşmenin en temel kamusal sonucu olan kesinliğin devam edeceği düşüncesinin sarsılabileceği sonucu ortaya çıkacaktır125.

122 Leiplod, s. 186; Rosenberg/Schwab/Gottwald, s. 1099. 123

Leiplod, s. 118; Özkaya Ferendeci – Objektif, s.45; Budak – Hüküm, s. 92, s. 112 vd.; Pekcanıtez/Atalay/Özekes – 13. Bası, s. 725.

124 Brox – Erhöhung, s. 855; Erting, s. 4. 125

Değişiklik davasının doğrudan tükenme düşüncesinin ve dolayısıyla kesin hükmün bir istisnası olduğunu söylemek doğru değildir. Değişiklik davası temelde yer alan dava sonucunda verilen kesin hükmün kesinleşme etkisini ortadan kaldırabilme özelliğine sahip bir davadır126. Zira değişiklik davasının sebebi, dava konusu üzerinde önemli hukuki veya fiili değişiklik olmasıdır. Değişiklik davası, temeldeki davanın dava sebepleri aynı kaldığı sürece önceki hükmün kesinleşme etkisini ortadan kaldırıyor olsaydı o zaman kesin hüküm etkisinin bir istisnası olduğu söylenebilecekti. Çünkü dava sebepleri aynı kaldığı sürece aynı davanın varlığını sürdürdüğünden bahsedilebilecektir. Oysaki değişiklik davasının temel şartlarından birisi önceki hükmün dava sebeplerinde önemli hukuki veya fiili değişiklerin gerçekleşmesidir. Temeldeki davanın kesin hüküm etkisi ise ancak o hükme konu olan dava sebepleriyle sınırlı bir

şekilde ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla önemli hukuki veya fiili değişiklik nedeniyle ortaya çıkan

yeni durum için tükenme düşüncesinden bahsedilemeyecektir. Ancak ortaya çıkan bu yeni durum için açılacak değişiklik davasından sonra tükenen dava konusundan bahsetmek mümkün olabilecektir127. Buna göre, burada değişiklik kavramının kesinleşme üzerinde sonuç doğurduğunu söylemek daha doğru olacaktır128. Diğer bir ifadeyle değişiklik davası hükmün kesinleşme etkisinin sona erdiği yerde başlayacak ve sahip olduğu kesinleşme etkisini mevcut dava sebepleri çerçevesinde, tüm geleceğe etkili olacak şekilde sürdürecektir.

Hukukumuzda değişiklik davası için yapılan ilk değerlendirme, değişiklik davasının kesin hükme bağlanmış bir davanın, tekrar dava konusu edilmesini sağlayan istisnai bir durum olduğu yönündedir129. Öte yandan bir diğer değerlendirme değişiklik davasının kesin hükmün bir istisnası olmadığını yönündedir. Bu görüşe göre kesin hükümden sonra meydana gelen vakılardan sonra önceki dava ile ortaya çıkan yeni dava (değişiklik davası) talebinde dava sebepleri kesinlikle ayrıdır. Kesin hüküm ancak hüküm anındaki durumu tespit eder ve hükümden sonra ortaya çıkan durumlara etkili değildir130.

126

Wäsch, s. 44 – 45; Pentz, s. 1460; Leiplod, s. 186, 188, Thomas/Putzo, § 323 Anm. 2; Stein/Jonas – Leiplod, s. 282; MünchKommZPO – Gottwald § 323 Rn.7; Zöller, § 323 Rn. 2; Musielak/Borth, § 323

Rn.4; Baumbach /Lauterbach /Albers/Hartmann, 1415; Rosenberg/Schwab/Gottwald, s. 1099. 127 Gottwald – Materielle, s. 152.

128 Pekcanıtez/Atalay/Özekes – 13. Bası, s. 729; Zöller, § 323 Rn. 2.

129 Kuru/Arslan/Yılmaz – Usul, s. 688 – 689; Pekcanıtez/Atalay/Özekes – 13. Bası, s. 729. 130

Alman öğretisindeki bir görüşe göre değişiklik davası kesinleşme etkisini sona erdirebilmek için açılan yeni bir davadır131. Buna göre değişiklik davasının yeni bir dava olarak nitelendirilmesi önemli bir husustur. Zira değişiklik davasının maddi anlamda kesin hüküm etkisi bakımından temeldeki davanın devamı olarak nitelendirilmemesi, maddi anlamda kesin hükmün istisnası olarak değerlendirilemeyeceği sonucunu ortaya koymaktadır.

Kanaatimizce değişiklik davası, maddi anlamda kesin hükmün bir istisnası olarak değerlendirilemeyecektir. Kesin hükmün istisnası denildiğinde tarafları, dava konusu ve dava sebebi aynı olan davalardan bahsetmek gerekir. Zira davanın bu üç unusuru aynı olmadığı sürece aynı davadan bahsetmek mümkün olmayacaktır. Oysaki birçok kez belirttiğimiz gibi değişiklik davasında değişen dava sebeplerinin varlığı nedeniyle artık aynı davadan bahsedilemeyecektir. Değişiklik davasında ilk davada ileri sürülen dava sebepleri değişmiştir. Bu yeni dava sebepleri, tarafları ve dava konu aynı kalan önceki davanın yeni bir dava olarak nitelendirilmesi için yeterlidir. Maddi anlamda kesin hükmün tek istisnasının yargılamanın iadesi olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü yargılamanın iadesinde aynı davanın yeniden ele alınmasından bahsedilmektedir. Tarafları, konusu ve dava sebebi aynı olan dava istisnaen yeniden ele alınmaktadır. Değişiklik davasında olduğu gibi dava sebebinin değiştiğini, bu nedenle yeni bir davanın ortaya çıktığını söylemek mümkün değildir. Bu noktada değişiklik davasının, yargılamanın iadesi ile bağlantılı olan bir özelliğinin bulunmadığını söylemeliyiz.

Değişiklik davası ile kesinleşme etkisi arasındaki etkileşimin temelinde, maddi hukuk ile usul hukukunda korunan menfaatlerin yarışması yatmaktadır132. Kesin hükmün menfi etkisi yani “bir uyuşmazlık hakkında kesin hüküm niteliğinde olan bir karar olması halinde bu uyuşmazlığın yeniden dava konusu edilememesi” ilkesi, temelde hukuki güvenlik ilkesine dayanmaktadır. İşte değişiklik davasına konu edilen uyuşmazlığın bu ilkeye rağmen yeniden dava edilmesinde, maddi hukuk tarafından korunan değerin, daha üstün bir değer olarak görülmesi ön plana çıkmaktadır133. Değişiklik davası için kabul ettiğimiz sınırlı sayı ilkesi

131

Erting, s. 4; Thomas/Putzo, § 323 Anm. 34; Musielak/Borth, § 323 Rn.4; Brudermüller, s. 46; Leipold, s.

188.

132 Braun – Grundfragen, s. 165; Brudermüller, s. 45. 133

(numerus clausus) gereğince134, kanunkoyucu hangi hallerde değişiklik davası açılabileceğini kabul ederken, bu hallerde korunan menfaat dengesinin kesinleşme etkisinin sağladığı koruma dengesinden daha üstün tutulabileceğini düşünerek bir karar vermesi gerekecektir.

Belgede Değişiklik davası (sayfa 51-55)

Benzer Belgeler