• Sonuç bulunamadı

İcra Hukukundaki Menfi Tespit Davası ile Karşılaştırılması

Belgede Değişiklik davası (sayfa 98-101)

A. Değişiklik Davası – Menfi Tespit Davası

III. İcra Hukukundaki Menfi Tespit Davası ile Karşılaştırılması

İcra Hukukunda ortaya çıkan menfi tespit davasının konusu, takip konusu yapılmış

veya yapılacak olan alacağın, doğuş şartlarından herhangi birinin eksikliği ya da sona erme nedenlerinin varlığı nedeniyle mevcut olmadığının tespitidir284.

Borçlunun borcunun, değişiklik davası ile değişen şartların davaya uyarlanması sebebiyle geçmişe etkili olarak sona erip ermeyeceği üzerinde durulması gereken bir konudur.

İcra hukukundaki menfi tespit davasının temelinde, borcun sona erdiğinden hareketle, yapılan

takibin borçlu lehine sonuçsuz bırakılması düşüncesi yer almaktadır285. Bu düşünce ile açılan menfi tespit davası bazen takip başlamadan önce, bazen de takip başladıktan sonra söz konusu olabilir. Bu konunun temelinde, hiç şüphesiz, değişiklik davası sonucunda verilen hükmün

281 Bkz II. Bölüm-§1.

282 Braun – Grundfragen, s. 31, 34. 283

Kuru/Budak, s. 75; Türk s. 67 vd.

284 Postacıoğlu, İcra ve İflâs Kanunundaki Muaddel Hükümlere Göre Menfi Tespit Davası, (İÜHFM S. 2 – 4, 1966, s. 824 – 845, s. 833 (Potacıoğlu – Menfi); Kuru/Budak, s. 75; Türk, s. 43.

285

zaman itibariyle etkisi yer almaktadır286. Dolayısıyla aslında burada yine kesinleşme ve bu kesinleşmenin zaman itibariyle önceye veya sonraya etkisi belirleyici olacaktır. Değişiklik davası bakımından kesinleşmenin geleceğe yönelik etkisi bir sonraki değişiklik davasının açılması ile sınırlıdır287. Yine buna paralel olarak değişiklik davasının geçmişe etkisi ise kural olarak ancak bu davanın açıldığı ana kadardır. Buna göre borçlu, kendisi açısından değişiklik davasındaki menfi tespit hükmünden, ancak davanın açıldığı zamandan sonraki kısmından yararlanabilecektir. Kural olarak, değişiklik davasının açılmasından önceye etkili olacak şekilde bir menfi tespit hükmü elde etmesi mümkün olmayacaktır. Bunun sebebi, değişiklik davası sonucunda verilen kararın da kendine özgü bir kesin hüküm etkisine sahip olmasıdır. Buradan hareketle borçlu, icra takibine konu olan bir borcu, değişiklik davası ile ancak davanın açıldığı andan itibaren sona erdirebilir. Örneğin nafaka veya irad şeklindeki tazminat borcu olan bir kişi bu borcu ödememiş olsun. Bu durumda alacaklı taraf, bu alacağını elde etmek için icra takibi yaptığında, borçlu, değişiklik davası ile borcun sona erdiğini ve dolaysıyla bu borç için icra takibi yapılmaması gerektiğini ileri sürmek isteyebilir. Ancak burada borçlu, söz konusu iddiasını kural olarak yalnızca değişiklik davasını açtığı andan itibaren ileri sürebilir. Dolayısıyla bu açıdan olaya bakacak olursak, kural olarak icra takibi başladıktan sonra açılan değişiklik davası ile borçlu, icra takibine maddi hukuk ve takip hukuku bakımından karşı koyamayacaktır. Çünkü borçlu ortaya çıkan hukuki veya fiil değişikliği, değişiklik ortaya çıktıktan sonra derhal ortaya koymalıydı. Geçmişe etkili olarak değişikliği ileri sürüp değişiklik davasının açılmasından öncesine etkili olarak bir hüküm elde etmesi, kesin hükmün etkisini olumsuz olarak etkileyecek ve bu durum da hukuki güvenliğin zedelenmesine sebep olacaktır.

Sonuç olarak değişiklik davası, icra takibine etki bakımından, ancak icra takibinin başlamasından önce açılması halinde olumlu sonuçlar doğurabilecektir. Bu durumda takipten önce değişiklik davası açmış olan borçlunun bu davası, artık icra takibinin etkilerini ortadan kaldırabilecek, borçlu, belki de daha önceki hükümle tespit edilen ve bu sebeple icraya konu olan borcu ödemekten kurtulabilecektir. Örneğin 1.1.2009 tarihinde bir nafaka veya irad

şeklindeki borcu ödemeye mahkûm edilmiş borçlu, 1.1.2010 tarihinde değişiklik davası açmışsa

artık bu dava sonucunda elde edeceği hüküm, kural olarak ancak, 1.1.2010 tarihinden itibaren

286 Braun – Grundfragen, s. 41; Stein/Jonas – Leiplod, s. 303. 287

sonuç doğurabilecektir. Bu tarihten sonra, 1.1.2009 tarihindeki hüküm nedeniyle hakkında yapılan icra takibine karşı koyabilecektir. Örneğimizi biraz daha açacak olursak. 1.1.2009 tarihinde 500 TL nafaka veya irad şeklindeki tazminatı ödemeye mahkûm olmuş borçlu eğer 1.1.2010 tarihinden itibaren bu borcunu ödememişse ve 1.1.2010 tarihinde değişiklik davası ile bu borcun hukuki veya fiili bir değişiklik nedeniyle ortadan kalktığını ileri sürmüş ve bu durumu 1.1.2011 tarihindeki bir hükümle sağlamışsa, artık 1.1.2010 tarihinden sonra hakkında yapılan icra takibine karşı koyabilecektir. Ancak borçlu, 1.1.2010 tarihinden sonra ödemesi gereken ama ödemediği borç nedeniyle 1.3.2010 tarihinde bir icra takibine taraf olmuşsa ve davasını bu tarihten sonra açmışsa artık kural olarak 1.1.2010 ile davayı açtığı zaman arasındaki borcunu ödemek zorunda kalacaktır. Zira değişiklik davasının kesin hüküm etkisi gereğince, özellikle hukuki güvenliğin sağlanması sebebiyle, değişiklik davası sonucunda verilen kesin hüküm etkisini, kural olarak ancak davanın açıldığı andan itibaren göstermelidir.

Yalnız, buraya kadar anlatılan durumlarda dikkat edilirse, değişiklik davasının kesin hüküm etkisinin ancak, davanın açıldığı ana kadar götürülebileceği ve bu çerçevede değişiklik davasının icra takibine etki edebileceği kuralından bahsedildi. Bu kuralın istisnasını, değişiklik davası sonucunda verilen kesin hüküm etkisinin, ancak özel durumlar halinde, dava açılmasından önceye götürülebildiği durumlar oluşturmaktadır. Buna göre aşağıda288 incelenecek olan durumlarda değişiklik davasında verilen kesin hüküm, dava açılmadan önceye etki olabilecektir. Buna paralel olarak artık bu durumlarda, borçlu, icra takibi yapıldıktan sonra da değişiklik davası açarak icra takibine karşı koyabilecektir. Örneğin borçlu 1.1.2009 tarihinde nafaka ödemeye mahkûm edilmiş olsun. Borçlu tüm öğrenme çabalarına rağmen, alacaklı, 1.1.2010 tarihinde gerçekleşen maddi durumundaki ciddi iyileşmeyi kötüniyetle gizlemiş olsun. Bunun devamında borçlu 1.1.2010 tarihinden sonra borcunu hiç ödememişse ve alacaklı 1.3.2010 tarihinde kendisine karşı bir icra takibi yapmışsa, borçlu, istisnai olarak hukuki veya fiili değişikliğin kendisinden kötüniyetle saklandığı ileri sürerek, 1.3.2010 tarihinden sonra açtığı değişiklik davası ile 1.1.2010 tarihinden itibaren ortaya çıkan borcunu sona erdirerek takibe karşı koyabilir. Ancak bu durum yalnızca istisnai hallerde başvurulan bir durum olmalıdır. Zira her durumda değişiklik davası sonucunda verilen hükmü geçmişe etkili olarak

288

uygulamak, kesin hüküm etkisini ciddi şekilde etkiler ve bu da hukuki güvenliğin zedelenmesine neden olur.

Değişiklik davası ile icra hukukundaki menfi tespit davasının karşılaştırıldığı bu başlık için sonuç olarak, değişiklik davasının, kural olarak icra takibi başlamadan önce açılması halinde borçlu lehine olumlu sonuçlar doğurabileceğini, ancak istisnai hallerde, icra takibi başladıktan sonra açılan değişiklik davasının da borçlu lehine olumlu sonuçlar verebileceğini belirtmek gerekir.

Belgede Değişiklik davası (sayfa 98-101)

Benzer Belgeler