• Sonuç bulunamadı

B. ZEKÂT

2. Zekâtın Organizasyonu

Zekât organizasyonu tarihi süreç içerisinde devlet ve bireyler tarafından yapılmıştır. Yani zekâtı organize edenler dönemlere göre farklılık göstermiştir. Zekâtın organizasyonunda farklılığa yol açan bir diğer etkenin zekât türleri olduğu görülmektedir. Bazı zekât türlerinde devletin organizasyonu kabul edilirken bazı zekât türlerinin uygulanması zekât yükümlülerine bırakılmıştır.524

İlk İslam devletinde zekât devlet tarafından organize edilmesine karşın, devletin zekât organizasyonuna katılımının zorunlu olmadığı görüşü de hukukçular arasında kabul görmüştür. Devletin zekât organizasyonunda yer alıp almaması konusunda serbesti olduğu kabul edilmiştir.525 Zekât toplama yetkisinin devlete ait olduğu ve İslam’ın ilk yıllarında

521 Yazgan, “kolaylıkla ve peşin hükümle” çağ dışı ilan edilen kurumlarımızı ele almış ve modern kurumların sahip olduğu pek çok özelliğin bize ait kurumlarda da bulunduğunu ortaya koymuştur. YAZGAN, Zekât, s.X. 522 TUNCAY & EKMEKÇİ, s.18-19.

523 BEŞER, Sosyal Güvenlik, s.104.

524 HUSSAIN, s.209; Powell, günümüzde merkezi zekât kurumuna sahip 16 ülke saymaktadır. Bu ülkelerden 6 tanesi zekâtı zorunlu bir kurum olarak uygulamaktadır. POWELL, Russel: “Zakat: Drawing Insights For Legal Theory and Economic Policy From Islamic Jurisprudence”, University of Pittsburgh Tax Review, Vol. 7:43, 2009, s.60-73. Yemen, Hz. Peygamber’in Muaz b. Cebel’i gönderip zekât toplanmasını bildirdiğinden beri aralıksız olarak zekât uygulamasını sürdürmüştür. KAHF, s.26.

525 İBN KUDAME, Muvaffakuddin Ebu Muhammed Abdullah b. Ahmed: el-Muğni, Kahire, 1968, c.2, s.427- 428; Zekâtın devlet tarafından organize edilip edilmemesi bir tercihtir. Bu konu zekâtın şartları arasında değildir. KARAMAN, Günün Meseleleri, s.341-342; KHAF, s.26. Kardavi, zekât uygulamasının devlet tarafından organize edilmesi gerektiğini savunmuştur. Kuran ve hadis-i şeriflerdeki hükümlerin, Hz.

uygulamanın bu şekilde yapıldığı bilinmektedir. Ancak toprakların genişlemesinden itibaren zekâtın yükümlüleri tarafından bizzat verilmesi yöntemi de uygulanmaya başlamıştır.526 Devletin izin vermesi durumunda yükümlülerin zekâtlarını bizzat ihtiyaç sahiplerine ulaştırabilecekleri de görülmektedir.527 Hz. Osman döneminden itibaren bu yönde bir uygulama yapılmış ve zekât iki kısma ayrılarak bir kısmının organizasyonu bireylerin kendi tercihlerine bırakılmıştır.528

Zekât, hicretin ikinci yılında farz kılındıktan sonra Hz. Peygamber, Müslüman kabilelere zekât toplamaları için memurları göndermiştir. Hz. Peygamber, memurlara kabilelerin zenginlerinden zekâtı toplamalarını ve elde edilen geliri yine onların fakirlerine dağıtmalarını emretmiştir.529 Kuran’da “Onların mallarından, … bir sadaka (zekât) al…”530 denilerek Hz. Peygamber’e zekât toplama yetkisi verilmiştir. Yine zekâtın harcama kalemlerinin sayıldığı ayette zekât toplama görevlilerinden bahsedilmesi zekâtın devlet tarafından organize edildiğine delildir.531 Serahsi, öşür toplama yetkisinin devlet başkanına ait olduğunu, arazi sahibinin öşrü miskinlere verdim demesinin kabul edilmeyeceğini ifade etmiştir.532

İlk İslam devletindeki uygulamalardan dolayı zekâtın devlet tarafından toplanıp dağıtılabilmesi hususunda bir çekince yoktur. Zekâtın fitre gibi doğrudan yükümlüden hak sahiplerine aktarılması ise zamanla uygulamanın bu yönde gelişmesi ile kabul görmüştür. Zekâtın toplanması ve dağıtılması zor bir iş olduğundan devlet dışındaki kişiler tarafından zekât organizasyonunun yapılması zordur. Konuyu inceleyen Osmanlı iktisatçısı Süleyman

Peygamberin ve raşid halifelerin uygulamalarının bu yönde olduğunu belirtmiştir. KARDAVİ, c.2, s.242- 248.

526 Hz. Peygamber, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer dönemlerinde zekat devlet görevlileri tarafından toplanmıştır. Hz. Osman toprakların genişlemesi ve zekat toplamada bazı usulsüzlüklerin ortaya çıkması sebebiyle uygulamayı değiştirmiştir. Zekâta konu malları görünen ve görünmeyen (zahiri ve batıni) şeklinde ikiye ayıran Hz. Osman, görünmeyen malların zekâtının yükümlüleri tarafından verilmesine hüküm verdi. YUSUF SIDDIK: Kitabü’z-Zekât, Matbaatü Hindiyye, Mısır, 1921, s.24-25; SARIÇAM, İbrahim: İlk Dönem İslam Tarihi, Ed: Mustafa Fayda, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, 1999, s.282-283; BİLMEN, c.4, s.78.

527 ESKİCİOĞLU, Osman: “İslam Toplumunda Vergi ve Bazı Problemlerin Çözümü”, I. Uluslararası İslam Ticaret Hukukunun Günümüzdeki Meseleleri Kongresi, Konya, 1996, s.448.

528 İBN ABİDİN, c.2, s.260; MOLLA HÜSREV: Gurer ve Dürer, Çev: Süleyman b. Veli, Matbaa-i Amire, İstanbul, 1292, c.1, s.112; KARDAVİ, c.2, s.254; TUĞ, Zekâtın Merkezileştirilmesi, s.32.

529 Buhari, Zekat 1; Müslim, İman 7; Ebu Davud, Zekat 4; Tirmizi, Zekat 6; Nesai, Zekat 1; SERAHSİ, c.3, s.28; EBU ZEHRA, Dayanışma, s.151; KAHF, s.2.

530 Tevbe 9/103.

531 Tevbe 9/60; KARDAVİ, c.2, s.242.

532 Bir kimsenin zekâtını veya öşrünü verilmesi caiz bir kimseye verse ibadetini (diyaneten) yerine getirmiş olur. Ancak devlet hukuken bunu geçerli kabul etmeyebilir. SERAHSİ, c.3, s.9-10.

Sudi, zekâtın devlet tarafından organize edilmesini tavsiye etmiştir.533 Zekât ve fitrede yararlanıcıların belirlenmesi günümüzde önemli bir sorundur. Oluşan toplumsal yapı sebebiyle özellikle büyük şehirlerde ihtiyaç sahiplerinin belirlenmesi zorlaşmıştır.534

Osmanlı Devleti zekâtın bazı türlerini vergi şeklinde halktan toplayarak, farklı bir yolla zekât organizasyonuna katılmıştır. Osmanlı tebaasının çok çeşitli unsurlardan oluşması sebebiyle bazı şer’i vergilerin farklı isimler altında uygulandığı da görülmüştür.535 Abdurrahman Vefik, dört temel şer’i vergiden biri olan zekâtın Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinden itibaren toplandığını ifade etmiştir. Eserinde şer’i vergiler karşılığında alınan vergileri sıralamış ve burada seksen adet vergi saymıştır.536 Bu vergilerden bir kısmının zekât karşılığında toplanan vergiler olduğu bilinmektedir.

Zekât organizasyonunu etkileyen bir etken de zekât türleridir. Zekâta konu mallar, zahire ve batına olarak iki kısma ayrılmıştır. Osmanlı uygulamasında zahire (görünen) ve batına (görünmeyen) malların zekâtı ayrı toplanmıştır. Görünen malların zekâtının toplanması devlet tarafından yapılırken, görünmeyen malların zekâtının verilmesi yükümlülerin vicdanına bırakılmıştır.537 Zekâtın Osmanlı Devletindeki uygulaması bir vergi olarak kabul edilmiş ve incelenmiştir.538 Şer’i vergiler arasında kabul edilen zekâtın bazı türlerinin vergi adıyla vatandaştan toplandığı görülmektedir. Resm-i ağnam, öşür ve gümrük resmi gibi bazı vergilerin zekât niteliğinde vergiler olduğunu kabul etmek gerekir.539 Osmanlı yöneticilerinin bu vergilerin ödenmesini ibadet olarak nitelendirmeleri bu sebepledir.540

533 SÜLEYMAN SUDİ, s.23. Zekât ve fitrede yararlanıcıların belirlenmesi günümüzde daha büyük bir sorundur. Oluşan toplumsal yapı sebebiyle özellikle büyük şehirlerde ihtiyaç sahiplerinin belirlenmesi zorlaşmıştır. 534 YAZGAN, Zekât, s.52.

535 KAZICI, Ziya & ŞEKER, Mehmet: İslam Türk Medeniyeti Tarihi, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1981, s.234. Monzer Kahf, Osmanlı Devletinin özellikle son döneminde zekâtın toplanmasında imtiyaz (franchising) usulünün uygulandığını iddia etmiştir. Bu usul İbn-i Abidin tarafından adalete aykırı olduğu gerekçesiyle eleştirilmiştir. KAHF, s.13.

536 ABDURRAHMAN VEFİK, c.1, s.25-28.

537 Zahire şeklinde ifade edilen görünür mallar besi hayvanları, ziraat ürünleri, ağaç ve meyvelerdir. Batına denilen görünmeyen mallar ise altın ve gümüş gibi mallardır. SÜLEYMAN SUDİ, s.23-24. Osmanlı uygulaması Hanefilerin görüşlerine uygun olarak gerçekleştirilmiştir. KARDAVİ, c.2, s.254.

538 İslam hukukuna dayanan Osmanlı vergi sisteminde şer’i vergiler zekât, öşür, haraç ve cizyedir. ELDEM, s.164; AKGÜNDÜZ, Külliyat, c.1, s.701.

539 AKGÜNDÜZ, Külliyat, c.1, s.700-708; TUĞ, Zekâtın Merkezileştirilmesi, s.32. Imber, Osmanlı Devletinde zekât uygulamasının olmadığını düşünmektedir. Ebussuud Efendi’nin hayvanlardan alınan vergiyi zekât olarak nitelendirmesini hukuki bir kurgu olarak görmüştür. IMBER, s.149-150.

Çeşitli isimlerle İslam devletlerinde uygulanmış olan hayvanlar üzerinden alınan vergi, Osmanlı devletinin sonuna kadar farklı yöntemlerle toplanmaya devam etmiştir. Bazı sancak kanunnamelerinde “âdet-i zekât” adıyla yer alması, bu verginin zekâtın bir türü olduğunu göstermektedir.541 Arşiv kayıtlarında da “ağnam zekâtı” şeklindeki kullanımlara rastlanmaktadır.542 Süleyman Sudi de Defter-i Muktesid’de koyun, keçi ve deve üzerinden alınan verginin esasının sevaim zekâtı olduğunu ifade etmiştir. Ancak diğer hayvanlardan ve canavardan alınan verginin zekâtla ilgisi olmadığını ifade etmiştir.543 Farklı hayvanlardan bu verginin alınmasının sebebi gelirlerin artırılmasını sağlama amacı olabilir. Benzer şekilde yükümlüler de artırılmıştır. Ağnam gelirlerinin düşmesi ile 1690’lı yıllarda gayrimüslimlerden de ağnam vergisi alındığı görülmektedir. Bu yıllarda ağnam vergisinin bütçe gelirleri içindeki payı %1 civarındadır.544 Hıristiyan vatandaşlardan alınan ağnam vergisi cizyeye ilave edilerek toplanmıştır.545

Osmanlı vergileri arasında yer alan öşrün zekât karşılığı olduğu ise ağnam resmi kadar net değildir. Bunun sebebi öşrün ayrı bir vergi şeklinde değil, haraç-ı mukaseme vergisinin veya toprak kirasının alt başlığı şeklinde görülmesindendir.546 Ebussuud Efendi bir fetvasında miri arazinin haraci arazi olduğunu, bu sebeple verilen verginin öşür değil haraç-ı mukaseme olduğunu belirtmiş, öşür nitelemesinin yaygınlaşmış bir hatalı kullanım olduğunu ifade etmiştir. Öşri arazinin ise Kâbe çevresi olduğunu, oradan alınan öşrün fakirlere tahsis edileceği aynı fetvada dile getirilmiştir.547 Gerçekten de uygulamada devletin bu bölgenin

541 Bu vergi Cumhuriyetin ilk yıllarında da “hayvan sayım vergisi” adıyla devam etmiştir. EMECEN, Feridun: “Ağnam Resmi”, DİA, c.1, TDV Yayınları, İstanbul, 1988, s.478-479. “Adet-i zekât” için 1540 tarihli Kanunname-i Boz Ulus m.10. BARKAN, Ömer Lütfi: XV ve XVI ıncı Asırlarda Osmanlı İmparatorluğunda Zirai Ekonominin Hukuki ve Mali Esasları Birinci Cilt Kanunlar, Yay.Haz. Hüseyin Özdeğer, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2001, s.142. “Adet-i ağnam” için 1518 tarihli Defter-i Yasaha-i Liva-i Mardin m.9, Çirmik Livası Kanunu m.3, 1518 tarihli Siverek Livası Kanunu m.6, 1518 tarihli Arabgir Livası Kanunu m.7, 1516 tarihli Erzincan Kanunu m.8. BARKAN, Kanunlar, s.158, 169, 170, 172, 181.

542 BOA, ML.VRD.d, 2229; BOA, ML.VRD.d, 2436; BOA, İE.ML, 83/7807, 1 Z 1123; BOA, DH.MKT, 1374/53, 27 M 1304.

543 SÜLEYMAN SUDİ, s.25. Süleyman Sırrı da Osmanlı vergi hukukuna ilişkin eserinde ağnam vergilerinin zekât-ı sevaim olduğunu belirtmiştir. SÜLEYMAN SIRRI, s.29.

544 TABAKOĞLU, Osmanlı Maliyesi, s.166-167. 545 AKDAĞ, Vaziyet, s.560.

546 TABAKOĞLU, Ahmet: “Öşür”, DİA, c.34, TDV Yayınları, İstanbul, 2007, s.101.

547 “Öşür, öşür değildir. Öşür demek, amme-i nasın galat-ı fahişleridir. Miri yer cemian haraciyedir. Asla öşriye

olmak muhaldir. Verilen behre harac-i mukassemedir. Sipahinin hakk-i şer’isidir. Arz-i öşriye, nevahi-ı Ka’be-i muazzamadır. Andan alınan öşür fukaraya verilir.” DÜZDAĞ, Ebussud: 839.

zirai ürünlerinden zekât topladığına ilişkin kayıtlar vardır.548 Yemen’e ilişkin belgelerde kullanılan “a’şar-ı şer’iye” ifadesi de zirai ürünlere ilişkin öşrün uygulandığını göstermektedir. Bu ifadenin tekâlif-i emiriye ve zekât ağnamı ifadeleri ile birlikte kullanılması, onlardan ayrı olarak kabul edildiğini de göstermektedir. Yani aşar-ı şer’iye bir örfi vergi değildir.549 Kadı sicillerinde zimmi vatandaşlardan öşür alınmasına ilişkin kayıtların yer alması550 da belirtildiği gibi öşür olarak toplanan verginin aslında haraç vergisi olduğunu göstermektedir.

Osmanlı uygulamasına ilişkin fetvalarda devlete ödenen vergilerin ve yapılan yardımların zekât niyetiyle olması durumunda zekât yerine geçeceğine ilişkin fetvalar yer almıştır. Bu fetvalarda örfi vergilere, gümrük vergisine ve padişah iradesiyle toplanan diğer vergilere karşılık yapılan ödemelerin zekât niyetiyle yapılması durumunda zekât yerine geçeceği belirtilmiştir.551 Şeyhülislam Ebussuud Efendi ile kendisinden yaklaşık bir buçuk asır sonra görev yapan Yenişehirli Abdullah Efendi aynı yönde fetvalar vermişlerdir. Ebussuud Efendi tüccarların verdiği gümrük akçesinin ve koyunlardan alınan akçenin zekât niyetiyle verildiğinde geçerli olacağını ifade etmiştir. Yine zenginlerin zekâtlarını büyük bir hezimete uğramış olan donanmanın yeniden kurulması ve askerlerin teçhizatının sağlanması yönünde kullanabilmelerini makbul ve meşru kabul etmiştir.552 Adet-i ağnam resmi için ödenen koyunlar da zekât niyetiyle zekât yerine geçer: “Taraf-i saltanattan adet-i ağnam

cem’ine me’mur olan Zeyd Amr’ın koyunlarını sayıp resmini aldıkda Amr verdiği koyunları

zekât niyeti ile verince zekâtı yerine geçer mi? El-cevab: Geçer.”553

Devlet ve bireyler dışında çeşitli grupların da zekât organizasyonu yapabileceği ileri sürülmüştür. Örneğin işverenlerin ve çalışanların kendi aralarında zekât fonları oluşturması mümkün görülmüştür. Bu zekât fonları aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine destek sağlanmasının

548 BOA, MVL, 750/32, 13 Ş 1274. Medine-i Münevvere’de vergi yerine zekât uygulanmasının yararlı olacağına dair yazı için bkz. BOA, Y.PRK.MK, 1/6, 15 C 1295.

549 İlgili belgeler için bkz. BOA, BEO, 1192/89384, 25 R 1316; BOA, Y.A.RES, 101/4, 2 S 1317; BOA, ŞD, 380/41, 5 Za 1317.

550 İstanbul Kadı Sicilleri c.5, hn.180, hn.296.

551 “Mühimmat-ı gaza ve cihad için taraf-ı padişahiden ba emr-i sultani nazil olan tekâlif ve nevaibden Zeyd

hissesine düşen şu kadar akçeyi verdikde malının zekâtına niyet edip verse zekât yerine geçer mi? El-Cevap: Geçer.”; “Tüccar taifesinden Zeyd’in getirdiği eşya için gümrük namına verdiği para zekât yerine geçer mi? El-Cevap: Geçer.” YUSUF SIDDIK, s.29-30.

552 DÜZDAĞ, Ebussuud: 216, 217, 218. Verginin günümüzde zekât sayılamayacağına ilişkin görüş için bkz. KARAMAN, Günün Meseleleri, s.760-762; GÜNENÇ, Halil: Günümüz Meselelerine Fetvalar, Anadolu Yayınları, İstanbul, 1998, c.1, s.245.

mümkün olacağı dile getirilmiştir.554 Bu fonlar, günümüzde munzam sigorta sandıkları olarak ifade edilen ve çalışanlara sosyal sigortalara ek destekler sağlayan sandıklar şeklinde de oluşturulabilir.

Osmanlı Devleti döneminde önemli kişilerin bireysel olarak verdikleri zekâtlarına ilişkin kayıtlar vardır. Bezmialem Valide Sultan, zekâtını başkentteki 155 medresede öğrenim gören 2450 öğrenciye yardım olarak vermiştir.555 Yemen halkının da zekâtlarını yardıma muhtaç dul ve yetimlere verdiklerine ve bu uygulamaya engel olunmamasına ilişkin bir kayıt da bulunmaktadır.556 Örnekler Osmanlı Devletinde zekâtın bireyler tarafından dağıtımına ilişkin fikir vermektedir. Zekât devlet tarafından organize edildiğinde modern sosyal güvenlik kurumlarına daha çok benzemektedir. Bireyler arası transfer yoluyla dağıtıldığında ise sosyal güvenliği tamamlayıcı bir fonksiyona sahip olmaktadır ki günümüzde zekâtın tamamlayıcı bir fonksiyona sahip olduğu söylenebilir.