• Sonuç bulunamadı

Zekâtın Kapsamına Aldığı Riskler

B. ZEKÂT

5. Zekâtın Kapsamına Aldığı Riskler

Zekât, doğrudan riske uğrayanların mağduriyetlerini gidermeyi hedefleyen bir kurum değildir. Ancak günümüzde sosyal güvenliğin kapsamına almayı hedeflediği dokuz riskin hepsine zekât kurumu aracılığıyla güvence sağlamak mümkündür. Zekâttan yararlanacak olan kişilerin hangi risk sebebiyle ihtiyaç sahibi konumunda olduğunun bir önemi yoktur. Bu sebeple zekâtın güvence sağladığı risklerin sınırlı sayıda olmadığını söylemek mümkündür.619

Zekât kurumu riskleri değil kişilerin mali durumlarını dikkate alarak destek sağlayan bir kurumdur. Riske uğrayan kişilerin mali durumları çok kötü değilse zekât kurumunun onlar için destek sağlaması söz konusu değildir. Beşer, zekâtın borçlulara da verilebilmesinden yola çıkarak günümüzde özel ve sosyal sigortaların kapsamındaki bütün risklerin bu yolla giderilebileceğini ileri sürmüştür.620 Ancak riske uğrayan kişi belirli bir gelir ve varlık düzeyinin altında olması durumunda zekâttan yararlanabilir. Yani kişiler belirli bir gelir ve varlık düzeyinin üstünde olduğunda riske uğrasalar da zekâttan yararlanmaları mümkün değildir.

Zekâtın güvence sağladığı riskler zekâttan yararlananlardan yola çıkılarak belirlenebilir. Zekâtın verilebileceği ilk iki sınıf olan fakirler ve miskinler, sosyal güvenlik açısından birçok tehlikeyi önleme potansiyeline sahiptir. Çünkü tehlikelerin sonucu kişilerin ihtiyaç sahibi konumuna düşmeleridir. Zekât da bu ihtiyaç sahiplerini ilk başta sayarak onları güvence altına almıştır. Kuran’da daha çok yoksullara, miskinlere ve yetimlere yardım edilmesi ile ilgili hükümler çoğunluktadır.

618 Zenginin malından zekât niyetiyle habersiz olarak mal alan fakirin durumunun sorulduğu bir fetvada, fakirin aldığını geri vermesi gerektiği belirtilmiştir. Alan kişinin akraba olması durumunda ise helal olması umulur denilmiştir. YUSUF SIDDIK, s.31.

619 Zekât; aile yardımları, hastalık, doğum, işsizlik, yaşlılık, malullük, tabi afet, borçluluk, sosyal çalışma, sosyal hizmet gibi alanlara destek sağlayabilen bir kurumdur. HASAN, Social Security, s.29.

Zekât verilecek kişiler arasında sayılan özellikle fakirler ve miskinler, çeşitli tehlikelerin sonucunda bu duruma düşmüş olabilirler. Bir yakınını kaybedenler, yaşlananlar, engelliler, maluller, hastalar ellerinde olmayan sebeplerle tehlikelere maruz kalmış ve bu tehlikeleri yaşamış olan kimselerdir. Bu tehlikelerin sonucu da kişinin fakirliğe uğraması olabilir.621

Miskinler ifadesini fakir ve hasta olan kişiler olarak anlayan Ebu Zehra, bu kişilere yardım edilmesinin yanında tedavi edilmeleri gerektiğinden de bahsetmektedir. Bu durumda hastaların tedavi edilmeleri amacıyla zekât gelirlerinden hastaneler yapılmasını gerekli görmüştür.622 ILO tarafından kabul edilen dokuz riskten ikisi hastalık halinde sağlık yardımı ve hastalık ödenekleridir.

Yangın ve sel gibi felaketler sebebiyle malı zarar gören kimseler gârîm kelimesinin kapsamı içerisinde değerlendirmiştir.623 Hamidullah, zekât verilecek borçluların fakir ve miskin olmayan ancak afetlere, sıkıntılara maruz kaldığı için borçlanmış olan kimseler olduğunu belirtmiştir.624 Günümüzde özel sigortalar yoluyla korunan doğal afetlerin de zekât kurumu tarafından güvence altına alındığı görülmektedir. Yani bu riskler günümüz sosyal güvenlik sistemlerinin kapsamını da aşan risklerdir.

Yangın felaketinin borçlu kavramının kapsamı içinde değerlendirilmesi Osmanlı uygulaması bakımından önemlidir. Ergin’in ifadesiyle “yangın, ahşab binalı İstanbul’un bir

lazım-ı gayr-ı mefarıkı ve tarihi belasıdır.”. İstanbul’da bazıları çok büyük zararlara yol açan

yangınların sık sık meydana geldiği görülmektedir.625

Zekât verilecek kişiler arasında sayılan “fisebilillah” ifadesi soyut bir anlam içerdiğinden, bu sınıfa kimlerin girdiği konusunda İslam hukukçuları arasında çok farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Bu harcama kaleminden cenaze masraflarına yardım edilmesi, dul kadınlar ve yetimler lehine yapılan hayır işlerine destek olunması, hastanelere destek

621 Ayette geçen miskinler ifadesinin ihtiyaç sahibi kimseler olduğu hususunda bir şüphe yoktur. Ancak dilenenler, dilenmeyenler ya da kitap ehli gayrimüslimler olarak farklı şekillerde yorumlayanlar olmuştur. YAZGAN, Zekât, s.14-15.

622 EBU ZEHRA, Dayanışma, s.175.

623 YENİÇERİ, İslam’da Devlet Bütçesi, s.384-385; HAMİDULLAH, İslam’a Giriş, s.228.

624 Ticaret yapanlar, ailesinin geçimini sağlamaya çalışırken ekonomik sıkıntıya düşenler borçlu kavramının kapsamında değerlendirilmiştir. HAMİDULLAH, İslam’a Giriş, s.228-229. İbnü’l-Esir, meyvelere ve taşınmazlara zarar veren her türlü afete maruz kalanların garimin kapsamında olacağını belirtmiştir. BEŞER, Sosyal Güvenlik, s.115.

625 ERGİN, Osman Nuri: Mecelle-i Umur-ı Belediyye, İBB KİDB Yayınları, İstanbul, 1995, c.2, s.1077. İstanbul yangınları hakkında bilgi için bkz. ERGİN, Belediyye, c.3, s.1183-1238.

verilmesi fikirleri ortaya atılmıştır.626 Askerliğin de bir sosyal güvenlik tehlikesi sayılması gerektiği ifade edilmiştir. Askerlik tehlikesine zekât fonundan “Allah yolunda olanlar” kaleminden destek sağlanabilmesi mümkündür. Bu durumda zekâtın askerlik riskini de güvence altına aldığı söylenebilir.627 Ebu Yusuf da “Allah yolunda olanlar” ifadesini savaşa gidemeyen ve cihaddan geri kalan gaziler şeklinde yorumlamıştır. İmam Şafii ise zengin gazilere de aktarılabileceğini belirtmiştir.628 Bu yorumlar yaşlılık ve maluliyet risklerinin de zekâtın kapsamında olduğunu göstermektedir.

Zekâttan pay ayrılan bir diğer sınıf olan yolda kalanlar, yolculuk esnasında ihtiyaç sahibi durumuna düşmüş olan kişileri kapsamaktadır. İnsanların yolda kalma tehlikesine karşı güvence sağlanması modern sosyal güvenlik anlayışının ulaşamadığı bir noktadır. Modern sistemlerde yolculuk gibi bir tehlikeye yer verilmemiştir. Bu husus İslamiyet’in hayatın her alanında sosyal güvenlik sağlamak istediğini göstermektedir.629 İslam tarihinde yolcuların giyecek, yiyecek, konaklama ve binek gibi çeşitli ihtiyaçlarının karşılandığı örnekler görülmüştür. Yolcu için bunların her birinin yoksunluğu tehlike oluşturmaktadır. Bu tehlikeler zekâttan ayrılan fonla giderilmeye çalışılmıştır.630

İşsizlik riskinin de zekât kurumu tarafından güvence altına alınması mümkündür. İşsiz çalışmaması sebebiyle yoksulluğa düşebilir. Bu durumda yoksullara ilişkin zekât kaleminden işsizlere destek sağlanabilir. Bu yapılmazsa işsizlerin hayatlarını devam ettirmeleri borçla mümkün olacaktır. Bu durumda da borçlulara ilişkin zekât kaleminden yine destek sağlanabilir.631 Hz. Ömer bir görüşünde miskini, kazanç yeri bulamayan kişi, yani işsiz olarak tarif etmiştir.632 Zekât verilecekler arasında ikinci sırada miskinler sayıldığına göre, bu görüş işsizlik tehlikesinin zekâtın sağladığı sosyal güvenliğin kapsamında olduğu söylenebilir.

Zekâtın işsizlik için sağladığı güvence iş istediği halde bulamayanlar için söz konusudur. Hz. Peygamber zekât istemek için kendisine gelen bazı kişileri, odun taşımalarının

626 BEŞER, Sosyal Güvenlik, s.118. 627 YAZGAN, Zekât, s.16.

628 Dede Cöngi risalesinden aktarılmıştır. AKGÜNDÜZ, Külliyat, c.1, s.735-736. 629 BEŞER, Sosyal Güvenlik, s.120 vd.

630 BEŞER, Sosyal Güvenlik, s.121. 631 YAZGAN, Zekât, s.16.

daha iyi olacağını söyleyerek ormana göndermiş, kişileri başkasından yardım istemek yerine çalışmaya sevk etmiştir.633

Osmanlı uygulamasında cenaze masrafları zekâtın kapsamında görülmemiştir. “Hind

Zeyd-i fakirin techiz ve tekfinine zekât niyetiyle şu kadar kuruş sarf eylese Hind malının

zekâtından ol kadar kuruş zekâtını eda etmiş olur mu? El-cevab: Olmaz.”634