• Sonuç bulunamadı

Sosyal Güvenlik Yönüyle Öne Çıkan Vakıflar

A. VAKIFLAR

7. Sosyal Güvenlik Yönüyle Öne Çıkan Vakıflar

Avarız vakıfları, ortaya çıkan çeşitli sosyal risklerin zararlarını ortadan kaldırmayı amaçlayan vakıflardır.358 Vakıfların sosyal güvenlik fonksiyonu denilince akla gelen ilk vakıf türü avarız vakıflarıdır. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma temeline dayanan avarız vakıfları, günümüz sosyal sigorta sistemi ile benzerlikleri olan ve primli rejime uyarlanabilecek bir vakıf türüdür.

Arızanın çoğulu olan avarız kelimesi ile hastalık, fakirlik, yangın gibi çeşitli riskler anlatılmak istenmiştir.359 Arıza sosyal güvenlikte kullanılan risk terimine karşılık gelmektedir. Sosyal güvenliğin amacı insanların uğradığı risklerin zararlarının telafi edilmesidir. Avarız sandıklarının amacı da aynı şekilde ortaya çıkan arızaların giderilmesidir.

Avarız vakıfları, geliri bir köy veya mahalle halkının karşılaştığı tehlikelerin zararlarını gidermek üzere tahsis edilmiş vakıflardır.360 Evkaf muhasebe defterleri içinde köy ve mahallelere ait avarız vakıflarının gelir ve giderlerine ilişkin çok sayıda defter bulunmaktadır.361 Avarız vakıflarının olağandışı bir vergi olan avarız vergisini ödemek üzere kurulduğu da iddia edilmiştir.362 Avarız vakıfları olağanüstü bir vergi olan avarız vergilerini ödemek üzere kurulsa dahi sonraları farklı riskler için de destek sağlamaya başladığı görülmektedir. Bu vakıflar kendilerine katkı yapanlar dışındaki insanlara da riskle karşılaşmaları durumunda destek sağlamışlardır.363 Küçük grupların risklerini kendi

358 DİLİK, Tarihsel, s.69; TUNÇOMAĞ, Sosyal Sigortalar, s.46; SAYMEN, Gelişme Hareketleri, s.1068; BERKİ, Vakıflar, s.111; DİLİK, Sosyal Güvenlik, s.38.

359 BERKİ, Vakıflar, s.111; AKGÜNDÜZ, Vakıf, s.287. Esasında avarız olağanüstü hallerde ve özellikle savaş hallerinde alınan bir vergidir. Örfi vergiler içinde yer almıştır. PAKALIN, c.1, s.112; YÜCE, Mehmet: “Avarız Vergisinin Muhteşem Dönüşü: Olağanüstü Vergiler”, Akademik Bakış, S.3, Temmuz 2004. http://www.akademikbakis.org/eskisite/3/2.pdf, s.2 (E.T: 10.01.2015). Avarız vergisinin şer’i vergiler dışında alınan ilk vergi olduğu ve II. Bayezid döneminin sonlarında konulduğu kabul edilmektedir. ELDEM, s.15. 360 Kökeni Hz. Peygamber dönemine kadar dayanan avarız vakıfları vatan ve din savunması için gelir sağlamak

üzere kurulmuşlardır. Zamanla kapsamı genişleyen vakıflar sosyal hizmetleri finanse eder duruma gelmişlerdir. CİN & AKGÜNDÜZ, c.2; s.65-66; ERDOĞAN, s.38; BERKİ, Hukuki ve İçtimai, s.11; İPŞİRLİ, Mehmet: “Avarız Vakfı”, DİA, c.4, TDV Yayınları, İstanbul, 1991, s.109; YILMAZ, Ejder: Hukuk Sözlüğü, Yetkin Yayınları, Ankara, 1996, s.87.

361 BOA, EV.HMH.d, /106-2983-5650-7300-9405.

362 Başlangıçta olağandışı bir vergi olan avarız vergisi bazı dönemlerde sürekli bir vergi haline gelmiştir. Bazı Osmanlı vatandaşlarının bu vergileri ödemekte güçlük çektiği, kurulan vakıflarla vergiyi ödeyemeyen halkın vergi borcunun ödendiği ifade edilmiştir. YEDİYILDIZ, XVIII. Asır, s.8; ÖZCAN, Osmanlı Mahallesi, s.149.

363 ÖMER HİLMİ, s.17; BİLMEN, c.4, s.294; BERKİ, Vakıflar, s.7; SAYMEN, Gelişme Hareketleri, s.1067- 1068; AKGÜNDÜZ, Vakıf, s.230.

aralarında bertaraf ettikleri bu sistem Medine Anayasasında düzenlenen zümre sistemi ile benzerdir. Bu sistemde savunma ve diğer harcamalar konusunda herkesin kendisine ait bölgeden sorumlu olduğu kabul edilmiştir.

Avarız vakıfları bir kişi tarafından kurulabileceği gibi, bir bölgenin zenginleri tarafından da kurulabilir. Ayrıca esnaftan veya bölge halkından para toplanmak suretiyle avarız vakıfları kurulmuştur.364 Avarız vakıflarının finansmanı belirtildiği gibi bir kişi tarafından sağlanabileceği gibi vakfın bulunduğu bölgedeki kişiler tarafından birlikte de sağlanabilir. Avarız vakıflarının bu ikinci şeklinde, sosyal sigortaların finansmanına sigortadan yararlanacak kişilerin katılması gibi vakıftan yararlanma ihtimali olan kişiler katılmaktadır. Doğan, avarız sandıklarının sermayesinin tamamen vakıf paralardan oluştuğunu, bunların muamele-i şeriyye yoluyla işletilerek vakfa gelir sağlandığını, sağlanan gelirin ihtiyaçlara harcandığını iddia etmiştir.365 Ancak bu sandıkların sermayesi içinde halkın yaptığı bağışlar da bulunmaktadır.366 Osmanlı mahkeme kayıtlarında avarız vakıflarına ilişkin bilgiler bulmak mümkündür. Bu kayıtlarda genellikle bir mahallenin avarızı için tahsis edilen vakıflar yer almaktadır.367 Bazı avarız vakıfları ise müsakkafat ve müstegallat şeklinde gelir getiren mülkler tarafından finanse edilmişlerdir.368

Avarız vakıflarından yararlanmak bakımından dinin bir önemi yoktur. Hangi dine mensup olursa olsun ihtiyaç sahipleri bu vakıfların yardımlarından yararlanmışlardır.369

Avarız vakıflarının sosyal yardımlaşma amacını en iyi yerine getiren vakıf türü olduğu iddia edilmiştir.370 Avarız vakıfları, yararlananların vakfa katkı sağladığı bir vakıf türüdür. Bu vakıflarda bağışlar da yararlananların katkıları ile birlikte finansmanda pay sahibi olmuştur. Ancak avarız vakıfları finansmana katkı sağlamayan ihtiyaç sahiplerine de yardım etmişlerdir.

364 EKİNCİ, Osmanlı Hukuku, s.425.

365 DOĞAN, Sosyal Tarih, s.97. Avarız vakıflarının tüm geliri vakıf paralardan oluşmamaktadır. Ancak vakıf paralar yoluyla finanse edilen çok sayıda avarız vakfı bulmak mümkündür. Evkaf ve maliye defterleri içinde avarız vakıflarına vakfedilmiş nakit paralar olduğu görülmektedir. BOA, EV.d, /22209-31938; BOA, C..BLD, 20/985, 2 Z 1117; BOA, C..EV, 302/15385, 30 M 1146.

366 PAKALIN, c.1, s.114.

367 İstanbul Kadı Sicilleri c.10, hn.562; c.11, hn.11; c.12, hn.216; c.13, hn.113; c.16, hn.317; c.34, hn.124, hn.456; c.35, hn.34, hn.547;

368 BOA, EV.d, /38232-38351.

369 Vakıf kurucusunun Müslüman veya gayrimüslim olması arasında fark yoktur. Avarız vakfının kurulduğu yerde ikamet edenler bu vakıftan yararlanırlar. ÖMER HİLMİ, s.53; AKGÜNDÜZ, Vakıf, s.288; BERKİ, Vakıflar, s.111. Gayrimüslimler kendi aralarında da avarız vakfı şeklinde kurumlar oluşturmuşlardır. İPŞİRLİ, Avarız Vakfı, s.109.

Bir riske uğramak ve bu sebeple ihtiyaç sahibi konumuna düşmek avarız vakıflarından destek almak için yeterlidir. Yani avarız vakıfları, karşılıklılık esasına dayanmayan bir sosyal güvenlik hizmeti vermiştir.

Avarız vakıfları mahalle, köy veya esnaf birliği içerisinde ihtiyaç sahiplerinin tedavi edilmesi, maluliyete uğrayanların desteklenmesi, kimsesiz çocukların yetiştirilmesi,371 hastalık sebebiyle çalışamayanların günlük ihtiyaçlarının karşılanması,372 gelir kaybına uğrayanlara destek olunması, ihtiyaç sahiplerinin cenazelerinin kaldırılması373 gibi birçok sosyal yardım işlevini yerine getirmişlerdir.

Esnaf ve sanatkârlar da sosyal risklere karşı korunmak amacıyla kendi aralarında avarız sandıkları oluşturmuşlardır. Bu vakıflar esnaf ve sanatkârların kendi aralarında sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı sağlayan kurumlar olmuşlardır.374 Esnaf loncalarının kurdukları avarız vakıflarına bağlı sandıklar, tehlikeye uğrayan sandık üyelerinin ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Bu sandıklar, ihtiyaç sahibi üyelerine borç vermişler, üyelerin vefatı halinde geride kalanlara destek olmuşlardır. Vefat eden bir lonca üyesinin geride kalan ailesi muhtaç durumda ise hayatlarının sonuna kadar onlara bakmak ve çocuklarını yetiştirmek loncanın görevleri arasında olmuştur.375 Avarız vakıflarının paralarının “bey bil istiğlal” yoluyla işletilmesine ilişkin Osmanlı mahkeme kayıtları vardır.376

Osmanlının son dönemlerinde mahalle sakinleri arasında mali yardımlaşmayı sağlamak amacıyla “mahalle sandığı” adı verilen vakıflar kurulmuştur.377 Geliri insanların gönüllü olarak yaptığı yardımlardan oluşan bu sandıklar, insanlara çeşitli sosyal yardımlar ve hizmetler sunmuşlardır.378 Esnafın kurmuş olduğu avarız sandıkları da mahalle sandığı ile aynı amaca hizmet eden, fakat daha düzenli olduğu görülen benzer bir kurumdur.

Avarız vakıflarının önemli bir kısmı 1869 yılında belediyelere devredilmiştir. Cumhuriyet döneminde çıkarılan 1580 sayılı kanunla da ortadan kalkmışlardır.379

371 ŞEKER, Sosyal Dayanışma, s.156; İPŞİRLİ, Avarız Vakfı, s.109. 372 PAKALIN, c.1, s.114.

373 KAZICI, Vakıf, s.89-90; İPŞİRLİ, Avarız Vakfı, s.109; BERKİ, Hukuki ve İçtimai, s.11. 374 PAKALIN, c.1, s.114; AKGÜNDÜZ, Vakıf, s.230.

375 ÖZTUNA, c.11, s.387.

376 İstanbul Kadı Sicilleri, c.16, hn.638; c.17, hn.89. 377 YEDİYILDIZ, Vakıf, s.172.

378 ŞEKER, Sosyal Dayanışma, s.180; PAKALIN, c.1, s.114. 379 AKGÜNDÜZ, Vakıf, s.231; CİN & AKGÜNDÜZ, c.2; s.66.

b. Sağlık Hizmeti Veren Vakıflar

Osmanlı Devletinde vakıfların en önemli sosyal güvenlik hizmetlerinden bir tanesi de sağlık hizmetleridir. Vakıfların sağlık hizmetlerini yürütmesi Selçuklular döneminde de bulunan bir uygulamadır. Selçuklular döneminde hemen her şehir ve kasabada bulunan hastanelerde tedavi ücretsiz olarak yapılmıştır. Bu hastanelerin her birinin büyük vakıfları bulunmuştur.380 Vakıfların sağlık hizmetleri uygulaması ve çok sayıda vakıf hastane Selçuklulardan Osmanlı Devletine miras kalmıştır. Osmanlı Devleti hastane sayısını artırarak ve uygulamayı geliştirerek sağlık hizmetlerini daha ileri seviyelere taşımıştır. Osmanlılarda Tanzimat öncesi hastanelerin hepsi, Tanzimat sonrası hastanelerin de bir kısmı vakıftır.381 Osmanlı Devleti’nde Tanzimat’tan önceki hastanelerin hepsinin vakıf olması,382 vakıfların sağlık hizmetlerindeki önemini göstermektedir. Hastanelerin bir kısmı, Tanzimat’tan sonra sayıları azalsa da vakıf olarak kalmaya devam etmişlerdir.

Osmanlılar döneminde hastaneler günümüzdeki hastaneler gibi büyük değildir. Hastalar genellikle evde tedavi edilmiştir.383 Cüzzamlılar,384 körler, dilsizler, akıl hastaları385 için ayrı hastaneler oluşturulmuştur. Diğer hastalıklar için de yine vakıf hastanelerde hizmet verilmiştir.386 Osmanlı devletinde külliyeler içinde hizmet vermiş olan hastaneler farklı isimlerle anılmıştır. Kayseri’de Maristan, Sivas’ta Darüssıhha, Divriği’de Darüşşifa, Çankırı’da Darülafiye, Bursa’da Darüttıp, Edirne’de Bimaristan, Manisa’da Bimarhane farklı

380 TURAN, Osman: Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar, TTK Yayınları, Ankara, 1988, s.346-350. 381 ÖZTUNA, c.10, s.326.

382 ÖZTUNA, c.10, s.326. 1587 yılında İstanbul’u ziyaret eden Avusturya İmparatorluğundan bir eczacının hatıralarına göre İstanbul’daki hastane sayısı 110’dur. TERZİOĞLU, s.174.

383 ÖZTUNA, c.10, s.326. Tanzimat sonrasında evde tedavi yerine hastanelerde tedavinin yaygınlaştığı görülmektedir. Ancak ihtiyaç halinde hastane dışında da tedavi uygulamaları yapılmıştır. Köyceğiz’in bir köyünde cüzzam hastalığına yakalananlar için gerekli sayıda doktor gönderilmesi ve masraflarının karşılanmasına ilişkin belgeler için bkz. BOA, DH.MKT, 1704/37, 10 B 1307; BOA, DH.MKT, 1725/71, 6 L 1307.

384 Osmanlıların cüzzamlılar için cüzzamhane, miskinhane gibi adlarla özel sağlık kurumları oluşturduğu görülmektedir. Kefe Cüzzamhane-i Tıbbisi hakkında bir belge için bkz. BOA, İE.ML, 13/1167, 1 Za 1096; Köylünün cüzzam hastalığına yakalanan bir köy sakininin Kastamonu cüzzam hastanesine nakli talebi için bkz. BOA, C..SH, 21/1001, 22 Ca 1229; Girid’in Hanya şehrinde cüzzamhane açılması hakkında belge için bkz. BOA, MV, 10/91, 12 L 1303.

385 Mecnun olarak ifade edilen akıl hastaları için Bimarhane denilen sağlık kurumları oluşturulmuştur. Bunlardan en çok bilinenleri İstanbul (Dersaadet, Toptaşı) ve Manisa Bimarhaneleridir. İstanbul bimarhanesinde bir yılda tedavi olunan mecnun sayısı için bkz. BOA, A.MKT.MHM, 492/8, 5 M 1304. Mecnun bir bayanın Manisa bimarhanesine yerleştirilmesi hakkında belge için bkz. BOA, DH.MKT, 1169/81, 16 R 1325.

isimlerle aynı hizmeti görmüş olan kurumlardır.387 Hemen her vakıfta bimarhane veya darüşşifa denilen hastaneler bulunmuştur.388 Hastanelerin çoğunluğu tıp medreselerinin uygulama yerleri olmuştur. Hastanelerden taburcu edilen ve bünyesi zayıf olan hastalar tâbhane denilen yerlerde bir süre gözetim altında tutulmuşlardır.389

Sağlık yardımları hizmetin bizzat organize edilmesi şeklinde sağlanabildiği gibi hizmetin satın alınması şeklinde de yapılabilir.390 Osmanlıda vakıfların sağladığı sağlık hizmetleri her iki şekilde de yapılmıştır. Bazı vakıflar sağlık hizmeti veren kurumlar kurduğu gibi, bazı vakıflar hastalara evlerinde sağlık hizmeti verilmesini hizmet satın alma yoluyla yapmışlardır.391

Fatih Külliyesinin vakfiyesinde “tıp ve tedavi hükümdarlara düşen bir görevdir” ifadesine yer verilmiştir. Vakfiyede ayrıca hastalığına uygun ilaç temin edemeyen, evine doktor getiremeyen hastaların tedavilerinin yapılacağı ifade edilmiştir.392 Vakfiyedeki ifadeler sağlık hizmetlerinin devlet için görev, vatandaş için ise hak olduğunu ortaya koymaktadır.

Vakıflar, toplumun her kesimine yönelik sağlık hizmeti vermişlerdir. Bu sağlık hizmetinin kapsamında muayene, tedavi ve ilaç masrafları yer almıştır. Vakıflar adeta bir genel sağlık sigortası oluşturmuşlardır.393 16. ve 17.yüzyıllarda geniş topraklara hâkim olan Osmanlılar halk, ordu ve saray mensupları için farklı isimlerle hastaneler oluşturmuşlardır.394 Bazı vakıflar hastalık sebebiyle çalışamayan kişilere, çalışamadıkları süreye ait ücreti de ödemişlerdir.395

387 AKOZAN, Feridun, “Türk Külliyeleri”, Vakıflar Dergisi, c.8, Ankara, 1969, s.304; KOZAK, s.135-136; ERGİN, Osman Nuri: Türk Şehirlerinde İmaret Sistemi, Cumhuriyet Matbaası, İstanbul, 1939, s.21-22. 388 ÖZTUNA, c.10, s.328; AKOZAN, s.304.

389 ÖZTUNA, c.11, s.145, 195. Tâbhane hastaların hastalıktan sonra güç ve kuvvet kazanmaları için tutuldukları yerdir. Tâb kelimesi güç, kuvvet, takat anlamına gelmektedir. Kitap basma anlamındaki tab’ kelimesi ve tabhane ifadesi bundan farklıdır. DEVELLİOĞLU, s.1207.

390 ARICI, Sosyal Güvenlik, s.98.

391 Şüpheli hastalar hastane olarak kullanılmak üzere kiralanan evlerde tedavi edilmişlerdir. BOA, Y..MTV, 81/192, 17 S 1311. Yanya’daki hasta Osmanlı askerleri hastane olarak kullanılan bir evde tedavi edilmişlerdir. BOA, HR.MKT, 30/73, 12 R 1266.

392 BAYRAM, Sadi: “Sağlık Hizmetlerimiz ve Vakıf Guraba Hastanesi”, Vakıflar Dergisi, S.14, 1982, s.102- 103.

393 ÖZCAN, Sosyal Güvenlik, s.113. 394 TERZİOĞLU, s.173.

395 Edirne Sultan Bayezid evkafı mütevellisine, İstanbul’da tedavi olan bir müderrisin birikmiş ücretlerinin verilmesine ilişkin bir yazı gönderilmiştir. Mühimme defteri 1564-1565 yıllarına ait olduğundan devletin 16.yy’da maluliyet yaşayan çalışanlara güvence sağladığı söylenebilir. 6 Numaralı Mühimme Defteri: Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 1995, hüküm no: 1147.

Hastanelerde ayakta tedavi hizmeti de verilmiştir. Fakir olduğunu beyan edenlere başka bir belge talep edilmeden ilaçlar ücretsiz olarak verilmiştir.396 Osmanlı hastanelerinde eczacılar da görev yapmışlardır. Eczacı görevini yapan görevlilere vakfiyelerde de yer verilmiş, bu görevi yapan kişiler farklı isimlerle anılmıştır.397

Vakıf hastaneler Müslüman ve gayrimüslim bütün vatandaşlara sağlık hizmeti vermiş,398 fiziksel ve psikolojik rahatsızlıklarını tedavi etmiştir.399 Osmanlı hastanelerinde verilen hizmetlerde ırk, din, cinsiyet ayrımı yapılmamıştır.400 Vakıf hastanelerden yararlanma konusunda, vakıf kurucusunun koyduğu şartlar dışında genel bir şart yoktur.

Osmanlı Devleti döneminde yüzbinlerce hasta vakıfların kurduğu sağlık kurumlarından yararlanmıştır. Yıldırım Bayezid’in Bursa’da kurduğu hastane ile Sultan Abdülmecid’in annesi Bezmialem hanımın İstanbul’da yaptırdığı Gureba hastanesi Osmanlı döneminin en bilinen hastanelerindendir.401 Osmanlı hastaneleri arasında en önemlilerinden birisi, günümüzde de varlığını sürdüren Haseki hastanesidir. Hürrem Sultan tarafından yaptırılan bu hastane kadınlara özel bir hastanedir. Sultanın şartı kadınlar arasında Müslüman gayrimüslim ayrımı yapılmaksızın herkesin tedavi edilmesidir.402 Birkaç istisnası dışında hastaneler bütün

396 ÖZTUNA, c.10, s.327; İhtiyaç sahiplerine ilaçların ücretsiz olarak verileceği vakfiyelerde yer almıştır. Vakıflar ilaç masrafları için ayrı bir fon ayırmışlardır. ÇUBUKÇU, Bayhan: “Osmanlı İmparatorluğu Sağlık Sisteminde Eczacılığın Yeri ve Halka Ücretsiz İlaç Sağlanması”, Osmanlı, c.8, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999, s.604.

397 Eski medeniyetlerde doktor ve eczacı aynı kişidir. Bu durum Anadolu’da da bu şekilde olmuş, Anadolu Selçukluları ve Osmanlılarda ise ecza işiyle uğraşan ayrı bir görevli bulunmuştur. Bu görevli vakfiyelerde serbetiyan, saydalan, uşşaban, tabbah-ı eşribe, hafız-ı eşribe, edviyegu, aşşab ve ispençiyar gibi isimlerle anılmıştır. ÇUBUKÇU, s.601.

398 Hastanelerin din ayrımı yapmaması genel bir uygulamadır. Vakıf kurucularının şartları sebebiyle bazı hastanelerde bu uygulamanın istisnaları da ortaya çıkmıştır. Ancak aynı dönemde batıdaki hastaneler kendi mezheplerine mensup olmayanların tedavisini yapmamışlardır. ÖZTUNA, c.10, s.327.

399 YEDİYILDIZ, Vakıf, s.171. Ruh sağlığı ile ilgili olarak da Osmanlıların oldukça gelişmiş bir güvence sağladığı görülmektedir. Eski Türklerde olduğu gibi Osmanlı döneminde de, 15. ve 18.yy’larda akıl hastalarına şefkat ve özenle yaklaşıldığı görülmüştür. Darüşşifalarda ruh sağlığı tedavisi için uygun bir mimari yapı oluşturulmuştur. Darüşşifalarda ruh sağlığı alanında musiki ile tedavi yönteminin uygulandığı, ağaçlar ve çiçeklerle süslenmiş bahçelerle tedavinin desteklendiği görülmektedir. Bazı darüşşifaların mimari yapıları da Avrupa hastaneleri tarafından örnek alınmıştır. Yani Osmanlı Darüşşifalarının bu konuda oldukça ileri olduğu görülmektedir. GÖKAY, F. Kerim: “Ruh Hekimliği Sahasında Türklerin ve Vakıf Müessesesinin Hizmetleri”, Vakıflar Dergisi, S.2, Ankara, 1942, s.264.

400 YEDİYILDIZ, XVIII. Asır, s.8. 401 BERKİ, Hukuki ve İçtimai, s.11.

402 ÖZTUNA, c.10, s.326-327. Bu hastane arşiv kayıtlarında “Haseki Nisa Hastanesi” olarak geçmektedir. Hastanenin kuruluş amacı ve işleyişine ilişkin bir belge için bkz. BOA, ZB, 11/63, 8 Ar 1296.

Osmanlı vatandaşlarına hizmet vermiş, “Allah’ın kulları olan bütün beşeriyete açık” olarak nitelenmiştir.403

Vakıf hastanelerin vereceği hizmetlerin ayrıntıları vakfiyelerde düzenlenmiştir. Vakıflar hastaların ayaklarına kadar sağlık hizmeti götürmeye, ilaç masraflarını karşılamaya vakfiyelerinde yer vermişlerdir. Haseki Sultan’a ait vakfiyede sağlık hizmetlerine ilişkin ayrıntılı bilgiler verilmiştir. Bu vakıfta göz doktorlarının da görevlendirildiği görülmektedir. Hastaların tedavisi, beslenmeleri, temizlikleri ile ilgili ayrıntıların düşünülerek vakfiyede düzenlendiği görülmektedir.404 Evliya Çelebi, Edirne’de II. Bayezid tarafından yaptırılan vakıf hastanesinin psikolojik tedavi amacıyla da hizmet verdiğini ve burada kullanılan yöntemleri anlatmıştır. Bu hastanede bulunan eczanede haftanın iki günü her isteyene bedava ilaç dağıtıldığından bahsedilmektedir.405

Vakıfların sağlık hizmetleri Osmanlıların son dönemlerine kadar sürmüştür. Son dönemde fakirler için ücretsiz sağlık hizmetlerinin gureba hastaneleri tarafından verildiği görülmektedir. 1843 yılındaki kolera salgınından sonra 1845 yılında Bezm-i Alem Valide Sultan Gureba-i Müslimin Hastanesi yaptırılmıştır. Bu hastanede fakir ve kimsesizlere sağlık hizmeti sunulmuştur.406