• Sonuç bulunamadı

G. MUÂHÂT AKDİ VE VELÂ İLİŞKİSİ

2. Velâ İlişkisi

Velâ, azat olmaktan veya muvâlât sözleşmesinden doğan hükmi bir akrabalık bağıdır. Yani velâ ilişkisi efendi ile köle arasında veya mirasçısı olmayan kimsesiz bir kişi ile onun âkilesi olacak kişiler arasında kurulur. Velâ ilişkisinde bir taraf diyet ödemeyi yüklenmekte ve bunun karşılığında köle veya kimsesiz karşı tarafın mirasçısı olmaktadır. Köle ile kurulan velâ ilişkisi velâü’l-atâka (ıtk), kimsesiz ile kurulan velâ ilişkisi muvâlât akdi olarak bilinmektedir.1007

Efendi ile azat ettiği kölesi arasındaki velâ ilişkisi zorunlu olarak kurulan bir ilişkidir. Bu ilişki feshedilemez ve anlaşma ile ortadan kaldırılamaz.1008 Velâ yoluyla azat edilen ve yeni bir hayata başlayan kölelere sosyal güvenlik desteği sağlanmıştır. Zorunluluk özelliğini belirttiğimiz bu ilişkide karşılıklılık esası da bulunmaktadır. Bu ilişkinin yararlananları yalnız kölelerdir. Köleler için de yalnız âkile güvencesi sağlanmaktadır. Yani kasten olmayan insan

1005 Ensar muhacir kardeşliğinde Ensar’dan olanlar şahsi varlıklarını yarı yarıya Muhacir kardeşleri ile paylaşmışlardır. ZAIDI, Manzar: “A Taxonomy of Jihad”, Arab Studies Quarterly, Vol.31, No.3, Summer 2009, s.21.

1006 ALGÜL, s.308.

1007 BİLMEN, c.4, s.68-71; Velâ ilişkisinin taraflarına mevlâ denilmiştir. ÖZEN, Şükrü: “Velâ”, DİA, c.43, TDV Yayınları, İstanbul, 2013, s.11-13.

öldürme suçu işlemeleri durumunda diyet ödeme yükümlülüğü efendide olmaktadır. Günümüzde köleliğin yasaklanmış olması velâü’l-ıtk kurumunun uygulamasını ortadan kaldırmıştır.

Osmanlılar döneminde velâya ilişkin ortaya çıkan bir tartışma sebebiyle çok sayıda Osmanlı hukukçusu görüş belirtmiştir. Bu konuda risaleler yazılmış, fetvalar verilmiştir. Bu tartışmaların sebebi savaşlar sebebiyle çok sayıda kölenin Osmanlı topraklarına getirilmiş olmasıdır.1009 Kölelerin azat edilmesine ilişkin mahkeme kayıtlarında da velâ ifadesine rastlanmaktadır. Azat edilen kölelerin üzerinde velâ dışında bir hak kalmadığı mahkeme kayıtlarına geçirilmiştir.1010 Arşivde velâü’l-atâkaya ilişkin kayıtların miras paylaşımı ile ilgili olduğu görülmektedir. Bu kayıtlarda velâü’l-atâka ilişkisi sebebiyle ölen bir kişiye mirasçı olanlar belirtilmiştir.1011

Kimsesi olmayanlara destek sağlayan muvâlât ilişkisi ise tarafların anlaşması yoluyla yapılan akitle kurulur.1012 “…Yeminlerinizin bağladığı (ahitleştiğiniz) kimselere de kendi hisselerini verin…”1013 ayeti muvâlât akdinin delili olarak kabul edilmiştir. Bilmen, muvâlât akdinin meşruiyet gerekçesini toplumsal bağları güçlendirmesi ve toplum içinde karşılıklı dayanışma ve yardımlaşma sağlaması olarak açıklamıştır.1014

Muvâlât akdi, kimsesiz bir kişinin başka bir kimse ile mirasına karşılık âkile güvencesi isteyerek yaptığı akittir. Yani kimsesiz kişi taksirle bir cinayet işlerse akdin karşı tarafı âkilesi ile birlikte bu kişinin diyetini ödeyecektir. Buna karşılık kimsesiz kişi öldüğünde mirası karşı

1009 ÖZEN, Velâ, s.13-14. Özen, kölelik sebebine dayanan vela ilişkisi üzerinde somut bir miras davasından yola çıkarak bir makale de kaleme almıştır. Bu makalede kölelik sebebiyle vela ilişkisine ilişkin Osmanlı hukukçularının görüşleri hikayeleştirilmiştir. ÖZEN, Şükrü: “Bir Mirasın Gölgesinde Vela Tartışması: Müzellef Ahmed Efendi’nin Terekesi ve Ganizade Mehmed Nadiri’nin Şeyhülislama Mektubu”, Osmanlı Araştırmaları, XLI, 2013, s.78-79.

1010 Velâya ilişkin ifade “…vela hakkından gayrı üzerinde hak yoktur” ifadesine benzer şekildedir. Üsküdar Kadı Sicili, c.10, s.317, hn.524, 526; c.10, s.428, hn.784; c.120, s.610, hn.1211; Rumeli Kadı Sicili, c.12, s.71, hn.26; c.12, s.224, hn.241.

1011 BOA, HAT, 1626/30-31-32-33-34-35-37, 29 Z 1255.

1012 BİLMEN, c.4, s.68; Muvâlât akdi yalnızca Hanefiler tarafından kabul edilen bir akittir. Muvâlât akdinin geçerliliğini sürdürdüğünü düşünenler olduğu gibi, kabul etmeyen hukukçular da vardır. Muvâlât akdinin meşruiyeti hakkında bilgi için bkz. BİLMEN, c.4, s.71; OKUR, s.126-127; CİN, Halil: Eski ve Yeni Türk Hukukunda Tarım Arazilerinin Miras Yoluyla İntikali, Sevinç Matbaası, Ankara, 1979, s.6.

1013 Nisa, 4/33.

tarafa kalacaktır.1015 Mirasçı olabilecek bir yakını bulunanların yaptıkları muvâlât akdi geçerli olmaz. Çünkü akrabalık bağı uzak da olsa muvâlât akdinden önce gelir.1016

Muvâlât ilişkisi sözleşme ile kurulduğundan ve İslam hukukunda taraflar sözleşme yapıp yapmamakta serbest olduğundan, muvâlât akdinin kurulması zorunlu değildir. Ancak sözleşme kurulduktan sonra bağlayıcı olacağından taraflar sözleşmenin şartlarına uymak zorundadır. Muvâlât akdi bu yönüyle özel sigortalara benzemektedir.

Muvâlât yoluyla bir kabilenin himayesine giren kişi, sosyal bir güvenceye kavuşmuştur. Muvâlât akdinin özellikle İslam’a yeni girmiş, göç ederek ülke değiştirmiş kişilere veya buluntu ve kimsesiz çocuklara destek sağlayan bir kurum olduğu söylenebilir.1017 Din farklılığı muvâlât akdine engel değildir. Müslüman ve zimmi arasında muvâlât akdi kurulması mümkündür.1018

Muvâlât akdinde tek bir risk güvence altına alınmaktadır. Bu risk kişinin taksirle insan öldürme suçunu işlemesi durumunda yükümlü olacağı diyettir. Buna karşılık kişi bir prim ödememekte ancak ölümünden sonra mirasını akdin karşı tarafına bırakmaktadır.

Bazı İslam hukukçuları muvâlât akdini sigorta akdine benzetmişler ve sigorta akdini değerlendirirken muvâlât akdiyle kıyaslamışlardır.1019 Muvâlât sözleşmesi Fransızların “assurance de responsabilite” dedikleri mesuliyet sigortasının bir örneğidir. Senusi mesuliyet sigortası ile muvâlât sözleşmesini unsurları, tarafları, sigortalının hak edeceği tazminat, sigortacının alacağı bedel, sigorta sayesinde elde edilen fayda yönlerinden ele alarak incelemiştir.1020

Muvâlât akdine ilişkin bir fetvada bir beldede kimsesiz olduğu için muvâlât akdi yapan kişinin akit sırasında ana rahmine düşmüş bulunan ve akitten sonra doğan çocuklarının da

1015 MERGİNANİ, c.3, s.430; ZERQA & NECCAR, s.217-218; ÜNALAN, Abdülkerim: “İslam Hukukunda Muvalat Akdi ve Sigorta Açısından Değerlendirilmesi”, DÜİF Dergisi, 2008/1, s.3-4; ERDOĞAN, s.405; Ali Himmet Berki, vela yoluyla muvalat sözleşmesinde bazen iki tarafın da mirasçı olabileceğini ifade etmiştir. Nesebi bilinmeyen iki kişi aralarında muvalat sözleşmesi yaptıklarında birbirlerinin akilesi ve mirasçısı olurlar. Sağ kalan önce ölenin mirasçısı olur. BERKİ, Ali Himmet: Miras ve Tatbikat, Üçler Basımevi, İstanbul, 1947, s.13.

1016 Eşin bulunması muvâlât akdi yapılmasına engel değildir. BİLMEN, c.4, s.68-69. 1017 ÖZEN, Velâ, s.12.

1018 Din farklılığı mirasçılık engeli olduğundan muvâlât akdi kurulsa da bu engel devam eder. BİLMEN, c.4, s.69.

1019 ZERQA & NECCAR, s.217-218; BEŞER, Sigorta, s.858. 1020 ZERQA & NECCAR, s.218.

akde dahil olacağı kabul edilmiştir. Büyük çocuklarının ve eşinin ise akde dahil olmayacağı belirtilmiştir.1021

Osmanlı Devletinde azatlı kölelere ilişkin velâ daha çok ön planda olmuştur. Muvâlât akdi uygulaması ise daha azdır. Ancak muvâlât akdi ile benzerlikler taşıyan, belki de bu akitten türetilmiş olan kefalet kurumu yaygın olarak uygulama alanı bulmuştur. Kadı sicillerinde birbirlerinin nefislerine kefil olan kişilere ilişkin kayıtlar vardır. Zimmilerin de birbirlerine kefil olduğu kayıtlardan anlaşılmaktadır.1022