• Sonuç bulunamadı

Vakıf Kurucuları ve Lehdarları

A. VAKIFLAR

5. Vakıf Kurucuları ve Lehdarları

Vakıf kurucuları vakfın kuruluş sermayesini ortaya koyan, finansman yöntemlerini ve özgülendiği amacı belirleyen kişilerdir. Vakıf lehdarları ise sosyal güvenlik hizmeti veren vakıflarda, risklere karşı güvence sağlanan kişilerdir. Sosyal güvenlik bakımından kişiler bakımından kapsamı oluşturur.

a. Vakıf Kurucuları

Vakıfların sermayesinin sağlanmasında ve hizmetlerine devam ederken finansman kaynağının sağlanmasında toplumun her kesiminden insanlar katkıda bulunmuşlardır.320 Ancak üst gelir gruplarının normal olarak daha çok vakıf kurdukları görülmüştür. Bu durum Ortaçağ için de geçerlidir. Ortaçağ iktidara yakın üst tabakanın lüks içinde yaşadığı,

315 Behcetü’l-Fetava: 1397.

316 İstanbul Kadı Sicilleri, c.10, hn.1016. 317 YEDİYILDIZ, Vakıf, s.162.

318 Evkaf-ı Hümayun Nezareti ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. ÖZTUNA, c.10, s.337 vd. 319 KOZAK, s.120 vd.

çalışanların oluşturduğu halk kesiminin ise daha düşük gelir seviyesi ile geçimini sürdürdüğü bir dönemdir. Düşük gelir grupları, gelirleri ile yetinmeleri konusunda ahlaki öğütlere maruz kalmışlardır.321 Üst gelir grubundan kişilerin vakıf yoluyla alt gelir gruplarına transfer yapmaları, gelirlerini alt gelir gruplarıyla paylaşmalarının bir yolu olmuştur.

Sadece zengin ve aristokrat kesimin vakıf kurduğunu söylemek yanlış olur.322 Toplum içinde düşük gelirliler de vakıflar kurmuşlardır; ancak bu vakıfların büyüklüğü toplumdaki gelir dağılımına paralel olarak oluşmuştur. Büyük vakıflar kuranlar padişah ve yakın çevresi, şehzadeler, valide sultanlar ve sultan hanımlar başta olmak üzere vezirler, beylerbeyleri ve toplumun diğer üst gelir grubunu oluşturanlar şeklindedir.323 17.yy vakıflarını inceleyen Yüksel, Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde vakfiyesi bulunan 1663 vakfın kurucularının % 68.97’sinin askeri, %0.54’ünün reaya olduğunu belirtmiştir.324 Benzer durum 18.yüzyılda da devam etmiştir. Yediyıldız, 18. yüzyılda vakıfların %81 gibi büyük bir kısmının devlet görevlileri tarafından kurulduğunu, geri kalanının ise diğer halk kesimlerine ait olduğunu ifade etmiştir.325 Bu da gelir düzeyleri dikkate alındığında oldukça doğal bir durumdur. Padişah ve hanedan ailesi devletin en zenginleri olarak en çok vakıf yaptıran kesim olmuştur.326 hiz

İslam hukukunda dini amaçlara hizmet ettiği sürece Yahudi ve Hıristiyanların da vakıf kurmalarına imkân tanınmıştır. Gayrimüslimler ihtiyaç sahiplerine yardım yapacak vakıflar kurabilmişlerdir.327 Osmanlı uygulamasında da zimmi ve müste’menlerin bir hayır cihetine tahsis etmek şartıyla vakıf kurmalarına izin verilmiştir.328

321 ÜLGENER, Sabri: İktisadi İnhitat Tarihimizin Ahlak ve Zihniyet Meseleleri, İstanbul, 1951, s.101-109; Ülgener’in burada eleştirdiği bakış açısını İbn Haldun da dile getirmiştir. İbn Haldun’un düşük gelir grupları hakkındaki görüşleri için bkz. KOZAK, s.188-189.

322 KUNTER, Halim Baki: “Türk Vakıfları ve Vakfiyeleri Üzerine Mücmel Bir Etüd”, Vakıflar Dergisi, S.1, Cumhuriyet Matbaası, İstanbul, 1938, s.106.

323 ÜLKEN, s.32; SEVİNÇ, s.102; Osmanlı padişahları tarafından kurulan bazı vakıflar için bkz. DOĞAN, Sosyal Tarih, s.88.

324 Vakfiyelerin %30 gibi önemli bir oranında kurucusunun askeri mi reaya mı olduğu belirlenmiş değildir. Bir diğer tasnifte Tanzimat öncesi kurulan vakıfların %90’ı askerilerden oluşmuştur. Sadece %1’i reaya sınıfındandır. Kalan %9’u kimin kurduğu ise belirtilmemiştir. YÜKSEL, Vakıfların Rolü, s.28, 220; ÖZTÜRK, Sosyal Siyaset, s.39.

325 YEDİYILDIZ, Vakıf, s.160. 326 ÖZTUNA, c.10, s.317. 327 SINGER, Hayırseverlik, s.23.

328 Vakfın hayır cihetine tahsis edilmesi “kurbet” esası olarak ifade edilmiştir. CİN, Halil & AKYILMAZ, Gül: Türk Hukuk Tarihi, Sayram Yayınları, Konya, 2011, s.339.

Vakıf kurucularını sosyal güvenlik açısından değerlendirdiğimizde vakfın daha çok yardım tekniğini kullanan bir kurum olduğunu düşünebiliriz. Vakıfları kuranlar ve hizmetleri süresince finanse edenler genellikle üst gelir grupları olmuştur. Vakıf kurucuları vakıflardan ilk önce yararlanan kimseler değildir. Vakıfların büyük çoğunluğu yardım ve topluma hizmet saikleriyle kurulmuştur.

b. Vakıflardan Sosyal Güvenlik Hizmeti Alanlar

Vakıf kurulurken vakıftan kimlerin, hangi şartlarda yararlanacağı vakıf kurucuları tarafından ayrıntılı olarak belirlenmiştir. Bu şekilde her vakıf kendi yararlanıcılarını oluşturmuştur. Vakıflar yalnızca yoksullukla mücadele eden kurumlar değildir. Her sınıftan insan vakıfların hizmetlerinden yararlanmıştır.329 Bazı vakıflar tehlikeye uğrama şartı aramaksızın herkese yardım etme amacıyla kurulmuştur. Bazı vakıflar ise sadece bir tehlikeyle karşılaşanlar için yardım hizmeti sunmuşlardır.330 Vakıflardan bir kısmı yalnız fakirlerin yararlanmasına sunulmuşken, bir kısmından ise zenginler de faydalanabilmiştir. Bu ayrım vakfın cihetinin sadaka veya sıla olarak ifade edilmesiyle ortaya konulmuştur. Ebussuud Efendi konuya ilişkin fetvasında sadakanın fakirlere mahsus olduğunu, sadaka cihetine tahsis edilmiş gallenin zenginlere haram olduğunu belirtmiştir. Sıla cihetine tahsis edilmiş olan galleden ise zenginlerin de yararlanmasında bir sakınca olmadığı ifade edilmiştir.331 Ekonomik bakımdan malvarlığı zekât yükümlüsü olma nisabına ulaşmayanlar fakirlerin yararlandığı vakıf hizmetinden yararlanma hakkına sahiptir.332

Genellikle vakfa yabancı kimseler vakıflardan yararlanmıştır. Ebu Yusuf, vakıf kuran kişinin kendisinin ve yakınlarının da vakıftan yararlanabileceği görüşündedir.333 Fakirlerin yararlanması amacıyla kurulan bir vakıftan, vakıf kuranın fakir olan yakınları öncelikle yararlanma hakkına sahip olmuştur. Vakıf kurucusunun fakir yakınları vakfın gelirlerinden veya imkânlarından yararlanmada diğer fakirlere göre öncelikli kabul edilmiştir.334 Osmanlı

329 KUNTER, s.107-108; ZAİM, İktisadi ve Sosyal, s.11.

330 KOZAK, s.30. Tehlike şartı aramaksızın herkes için hizmet sunan kurumlar sosyal yardım kurumları, sadece tehlikeye uğrayanlar için yapılan yardımlar ise sosyal güvenlik hizmeti olarak değerlendirilmektedir. YAZGAN, Gelir Dağılımı, s.18.

331 DÜZDAĞ, Ebussuud: 323. 332 IMBER, s.149.

333 CİN & AKYILMAZ, s.340. 334 ÖMER HİLMİ, s.52.

uygulamasını yansıtan fetvalarda da vakıf kurucusunun fakir yakınlarının diğer fakirlere göre öncelikle vakıftan yararlanma hakkı bulunduğuna değinilmiştir.335

Vakıftan yararlananların belirlenmesinde vakıf kurucusu etkindir. Vakfın sermayesi ve konusu vakıftan yararlananların kapsamını belirler. Vakfın kapasitesine göre vakıftan yararlananların kapsamı geniş veya dar olarak belirlenebilir. Kapsama ve konuya göre vakıftan yararlanma konusunda hiçbir sınırın olmadığını söylemek mümkündür.

Vakıflarda genellikle katkı sağlayanlar ve yararlananlar farklı kişiler olmasına karşın, yardımlaşma ve dayanışma anlayışı üzerine kurulan vakıflarda böyle değildir. Klasik dönemde ilmiye sınıfının sosyal güvenliğini sağlayan vakıflar, yeniçerilerin orta sandığı, esnafın esnaf sandığı adını verdikleri vakıf statüsündeki yardımlaşma sandıkları, köy ve şehir halkının avarız vakıfları bu tür vakıflardandır.336 Bu vakıflarda finansmanı sağlayanlar ve yararlananlar büyük ölçüde aynı kişiler olmuşlardır.

Vakıf lehdarının fiil ehliyetine sahip olması ya da vakfedenle aynı dinden olması şart değildir. Yani gayrimüslimler lehine vakıf kurulabilmiştir.337 “Zeyd-i vâkıf vakfının gallesini

müslimin ve kefere muhtelitan sakin olan mahallenin avarızına şart eylese vakf-i mezburun gallesi yalnız müsliminin avarızına mı sarf olunur yoksa müslimin ve keferenin cümlesinin

avarızına mı? El-cevab: Müslimin ve keferenin cümlesinin avarızına.”338 Mahkeme

kayıtlarında da zimmiler lehine vakıflara rastlanmaktadır.339