• Sonuç bulunamadı

Tarihsel Araçlar (Esbab-ı Nüzul)

3. Ebussuûd Efendi’nin Hayatı ve Eserleri

3.3. Tarihsel Araçlar (Esbab-ı Nüzul)

Esbab-ı Nüzul, Kur’an tefsirine konu olan tarihsel araçlardan biridir. Sözlükte,

“yüksek bir yerden inmek”311 manasına gelen nüzul kelimesiyle “ip, kendisiyle başkasına ulaşılan her şey”312 manalarına gelen ‘sebep’ kelimesinin çoğulu ‘esbab’

309 Ebussuûd Efendi, a.g.e., c. 1, s. 317.

310 Ebussuûd Efendi, a.g.e., c. 8, s. 267; Ali Akın, a.g.e., c. 12, s. 5586.

311 Ebu'l-Kâsım Hüseyn b. Muhammed b. el-Mufaddal er-Râgıb el-İsfahânî, Müfredâtü Elfâzı’l-Kur’an, (Thk. Safvan Adnan D’avûdî), Dâru’l-Kalem, I. Baskı, Dımeşk 1992, s. 799.

312 İbrahim Enîs ve Diğerleri, a.g.e., s. 411.

kelimesinden mürekkep esbâb-ı nüzul kavramı, iniş sebepleri anlamını ifade etmektedir. Istılahi olarak ise, Kur’an-ı Kerimden bir kısım ayetlerin, ya hükmünü beyan etmek, ya kıssalarını anlatmak, ya cevap vermek üzere, ya da başka maksatlarla kendileri sebebiyle indiği rivayet edilen hadiselere esbab-ı nüzul denir.313 Başka bir deyişle esbab-ı nüzul, “nüzul ortamında meydana gelen bir hadise veya Hz.

Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya vuku bulduğu günlerde, bir veya daha fazla ayetin, hadiseyi-soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek, cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hâdise” 314 demektir.

Kur’an ayetlerinin tamamı olmasa da bir kısmı belli bir sebebe bağlı olarak inen ayetlerdir. Bu ayetlerin inişiyle ilgili konuyu ele alan ilme esbâbu’n-nüzul ilmi denir.

Bazı ayetlerin hakiki manalarını anlayabilmek için, onların hangi sebebe mebni nazil olduğunu bilmeye ihtiyaç vardır. Ulema, kusursuz bir tefsir yazabilmesi için müfessirin bu ilmi bilmesini şart koşmuştur.315

Esbab’ün-nüzul ile ilgili et-Tıbyân fi Nüzûl’il-Kur’ân (İbn Teymiye), Lübâb’ün-Nükûl fi Esbâbi’n-Nüzûl (Suyuti) gibi müstakil eserler yazıldığı gibi tefsirlerde de bu konuya önemli bir yer ayrılmıştır. Araştırma konumuz olan İrşad’ül-Akl’is-Selim’de de Müellif, ayetleri açıklarken nüzul sebepleriyle ilgili; bazen bahsettiği olayın nüzul sebebi olduğunu açıkça ifade eder316, bazen ayetin inmesine sebep olan soruyu ve soranın kim olduğunu zikreder ama bunun nüzul sebebi olduğunu açıkça söylemez317, bazen bir ayet için birden fazla nüzul sebebi zikreder318, bazen nüzul sebebinin ayete

313 Tahir ibn Aşûr, Tefsîru’t-Tahrîr ve’t-Tenvîr, Dâru’t-Tûnusiyye, Tunus 1984, c. 1, s. 46; Bkz. Subhi Sâlih, Mebâhis fî Ulûmi’l-Kur’an, İstanbul Ths., s. 132.

314 Ahmet Nedim Serinsu, Kur’ân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzûl’ün Rolü, Şule Yayınları, İstanbul 1994, s.68.

315 Abdullah Aydemir, a.g.e., s. 124.

316 Bkz. Ebussuûd Efendi, a.g.e., c. 1, 61-62; Abdullah Aydemir, a.g.e., s. 125.

317 Bkz. Ebussuûd Efendi, a.g.e., c. 1, 259; Abdullah Aydemir, a.g.e., s. 126.

318 Bkz. Ebussuûd Efendi, a.g.e., c. 1, 224-225; Abdullah Aydemir, a.g.e., s. 126.

verilen manayı teyit ettiğini söyler319, bazen ayetler hakkında öne sürülen birden fazla nüzul sebebi arasından tercih yapar320, bazen de nüzul sebebi olarak zikredilen olayın sakatlığına işaret eder321.

Ebussuûd Efendi, tefsirinde, ayetlerin nüzulüyle ilgili zikredilen şekildeki açıklamalarının yanı sıra nüzul sebepleri bakımından birbiriyle sebep-sonuç ilişkisi olan ayetler arasında da bağ kurmuştur. Buna dair örneklerden bazıları şunlardır:

Mesela Müellif, ْمُكُنا َوْخِإَف ْمُهوُطِلاَخُت ْنِإ َو ٌرْيَخ ْمُهَل ٌحَلاْصِإ ْلُق ىَماَتَيْلا ِنَع َكَنوُلَأْسَي َو ِة َر ِخلآا َو اَيْنُّدلا يِف ٌميِكَح ٌزي ِزَع َالله َّنِإ ْمُكَتَنْعَ َلأ ُالله َءاَش ْوَل َو ِحِلْصُمْلا َنِم َدِسْفُمْلا ُمَلْعَي ُ َّاللَّ َو “Dünya ve ahiret hakkında düşünesiniz, diye böyle yapıyor. Bir de sana yetimleri soruyorlar. De ki: “Onların durumlarını düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlara karışıp (birlikte yaşar)sanız (sakıncası yok). (Onlar da) sizin kardeşlerinizdir. Allah, bozguncuyu yapıcı olandan ayırır. Allah, dileseydi sizi zora sokardı. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Bakara 2/220) ayetinin tefsirinde bu ayetin nüzul sebebinin Nisa Suresinin 4/10’uncu ا ًريِعَس َن ْوَلْصَيَس َو ا ًراَن ْمِهِنوُطُب يِف َنوُلُكْأَي اَمَّنِإ اًمْلُظ ىَماَتَيْلا َلا َوْمَأ َنوُلُكْأَي َنيِذَّلا َّنِإ “Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, ancak ve ancak karınlarını doldurasıya ateş yemiş olurlar ve zaten onlar çılgın bir ateşe (cehenneme) gireceklerdir.” ayeti olduğunu ifade etmiş ve bu ayetler arasında mevcut olan tarihsel bağlantıyı şöyle izah etmiştir:

Sözü edilen Nisa Suresinin 4/10’uncu ayeti nazil olunca, insanlar, yetimlerin mallarıyla ilgilenmekten ve onların mallarını uhdelerine almaktan kaçınmaya başladılar, bundan dolayı da yetimler sıkıntı çekmeye başladılar. Bu durumu Rasulullah (sav)’e arz ettiler, bunun üzerine bu ayet nazil oldu. Bunun anlamı şudur:

“Resulüm, de ki; yetimlerin mali durumlarını düzeltmek için onlarla ilgilenmek, takva için onlardan uzak durmaktan daha hayırlıdır.”322 Görüldüğü gibi Ebussuûd Efendi,

319 Bkz. Ebussuûd Efendi, a.g.e., c. 1, 244; Abdullah Aydemir, a.g.e., s. 127.

320 Bkz. Ebussuûd Efendi, a.g.e., c. 1, 219; Abdullah Aydemir, a.g.e., s. 130.

321 Bkz. Ebussuûd Efendi, a.g.e., c. 2, s. 16; Abdullah Aydemir, a.g.e., s. 130.

322 Ebussuûd Efendi, a.g.e., c. 1, s. 260; Ali Akın, a.g.e., c. 2, s. 591.

nüzul sebebi bakımından birbiriyle ilişkisi bulunan iki ayet arasında bağlantı kurmuştur.

Müfessir, bu örnekte, Bakara Suresinin 2/220’nci ayetini, bu ayetten sonra nazil olan Nisa Suresinin 4/10’uncu ayetiyle ilişkilendirmiştir.

Yine içki ile kumarın haram kılındığını bildiren ُرِسْيَمْلا َو ُرْمَخْلا اَمَّنِإ اوُنَمآ َنيِذَّلا اَهُّيَأ اَي َنوُحِلْفُت ْمُكَّلَعَل ُهوُبِنَتْجاَف ِناَطْيَّشلا ِلَمَع ْنِم ٌسْج ِر ُمَلا ْزَلأا َو ُباَصْنَلأا َو “Ey iman edenler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki saadete eresiniz.” (Maide 5/90) ayeti nazil olunca, bir rivayete göreashabdan bazıları: “Filan, Bedir savaşında, filan da Uhud savaşında şehid oldu, o zamanlar onlar içki içiyorlardı, yine de biz onların cennetlik olduklarına şahadet ederiz.” dediler. Diğer bir rivayete göre içki ve kumarı haram kılan bu ayet nazil olunca Sahabelerden kimileri, “Ya Rasulallah, içki içtikleri kumar kazancından yedikleri zamanlarda ölen din kardeşlerimizin hali ne olacak?” dediler. Bir diğer rivayete göre de Ebubekir (ra) Hz.

Peygambere: “Ya Resulallah! İçki içip ve kumar kazancından yiyip de ölen din kardeşlerimizin hali ne olacak?” dedi, bunun üzerine ِتاَحِلاَّصلا اوُلِمَع َو اوُنَمآ َنيِذَّلا ىَلَع َسْيَل

اوُل ِمَع َو اوُنَمآ َو ا ْوَقَّتا اَم اَذِإ اوُمِعَط اَميِف ٌحاَنُج َنيِنِسْحُمْلا ُّب ِحُي ُ َّاللَّ َو اوُنَسْحَأ َو ا ْوَقَّتا َّمُث اوُنَمآ َو ا ْوَقَّتا َّمُث ِتاَحِلاَّصلا

“İnananlara ve yararlı iş işleyenlere, -sakınırlar, inanırlar, yararlı işler işlerler, sonra haramdan sakınıp inanırlar ve sonra isyandan sakınıp iyilik yaparlarsa- daha önceleri tatmış olduklarından dolayı bir sorumluluk yoktur. Allah iyi davrananları sever.”

(Maide 5/93) ayeti nazil oldu.323 Ebussuûd Efendi Maide Suresinin 5/93’üncü ayetinin tefsirinde bu ayetin nüzul sebebiyle ilgili birkaç ihtimalden söz etmiş ve bunların arasında söz konusu ayetin nüzul sebebinin aynı Surenin 5/90’ıncı ayeti olduğunu zikrederek ayetin anlaşılmasını kolaylaştırmıştır.

323 Ebussuûd Efendi, a.g.e., c. 3, s. 92; Ali Akın, a.g.e., c. 4, s. 1744-1745; İsmail Cerrahoğlu, a.g.e., s.

117.

Ebussuûd Efendi, Kasas Suresinin 28/68’inci ُمُهَل َناَك اَم ُراَتْخَي َو ُءاَشَي اَم ُقُلْخَي َكُّب َر َو َنوُك ِرْشُي اَّمَع ىَلاَعَت َو ِالله َناَحْبُس ُة َرَي ِخْلا “Rabbin dilediğini yaratır ve seçer; onlar için seçim hakkı yoktur. Allah onların koştukları ortaklardan münezzehtir, yücedir.” ayetiyle ilgili “Senin Rabbin, hiçbir mecburiyeti olmadan ve kudreti karşısında hiçbir engel bulunmadan her dilediğini yaratır ve seçer, onların ise -yaratılmışlardan hiç kimsenin- muhayyerlik ve seçim hakkı yoktur. Yani sonucu etkileyecek bir seçim hakları yoktur.

Bunda hiçbir şüphe mevcut değildir.” şeklinde açıklamalarda bulunduktan sonra bu ayetin, Velid bin Muğire’nin, ٍميِظَع ِنْيَتَي ْرَقْلا َنِم ٍلُج َر ىَلَع ُناء ْرُقْلا اَذَه َل ِِّزُن َلا ْوَل اوُلاَق َو “Bu Kuran, iki şehrin birinden bir büyük adama indirilmeli değil miydi? dediler.324” (Zuhruf 43/31) ayetinde belirtildiği şekliyle “Bu Kuran, iki şehrin birinden bir büyük adama indirilmeli değil miydi?” demesi üzerine nazil olduğu rivayetine yer vermiştir.325 Bu da tefsiri yapılan ayetin tarihsel bir arka planının olduğunu göstermektedir. Yani

“Rabbin dilediğini yaratır ve seçer; onlar için seçim hakkı yoktur.” mealindeki ayet, müşriklerden Velid bin Muğire’nin “Bu Kuran, iki şehrin birinden bir büyük adama indirilmeli değil miydi?” sözü üzerine seçim yetkisinin Allah’a ait olduğunu ifade etmek için nazil olmuştur. Ebussuûd Efendi de açıklamasını yaptığı ayetin tam manasıyla anlaşılmasını sağlayabilmek için bu ayetin, Kur’an’ın bir başka ayetiyle ilgili olan nüzul sebebine de yer vermiş ve sözü edilen ayetleri bu gerekçeyle ilişkilendirmiştir.