• Sonuç bulunamadı

Metinsel Bağlam (Siyak-Sibak)

3. Ebussuûd Efendi’nin Hayatı ve Eserleri

3.4. Metinsel Bağlam (Siyak-Sibak)

Metinsel bağlam ile kast edilen Kur’an ilimleri literatürüne göre siyak ve sibak’tır. Siyâk ve sibâk kavramları beraber kullanıldığı zaman genelde, öncesi ve

324 Yani bu Kur’an, Mekke ile Taif şehirlerinden Velid b. Muğire Mahzûmî, Urve b. Mes’ud el-Sakafi, yahut da Habib b. Ömer b. Umeyr el Sakafi gibi, şan-şöhret ve servet sahibi büyük bir adama indirilmeli değil miydi? dediler. (Ebussuûd Efendi, a.g.e., c. 8, s. 50; Ali Akın, a.g.e., c. 11, s. 5218)

325 Ebussuûd Efendi, a.g.e., c. 7, s. 27; Ali Akın, a.g.e., c. 10, s. 4619.

sonrasıyla birlikte değerlendirilerek, sözün hangi manada kullanıldığını belirlemeye çalışmak ya da sözün öncesi ve sonrasındaki maksatları ortaya koymak326 anlamına gelir. Buna göre sibâk kavramının önceki, siyâk kavramının ise sonraki anlamına geldiği kabul edilir.327 Kur'ân ayetlerini tefsir ederken isabetli bir sonuca ulaşmaya yardımcı olan yöntemlerden birisi de ayetleri siyak ve sibakıyla birlikte değerlendirmektir. Ebussuûd Efendi’nin tefsirinde buna dair örneklerle belli aralıklarla karşılaşmamız mümkündür. Örneğin:

Ebussuûd Efendi, ْمُكَّنَأ اوُمَلْعا َو َالله اوُقَّتا َو ْمُكِسُفْنَلأ اوُمِِّدَق َو ْمُتْئِش ىَّنَأ ْمُكَث ْرَح اوُتْأَف ْمُكَل ٌث ْرَح ْمُكُؤاَسِن َنيِن ِم ْؤُمْلا ِرِِّشَب َو ُهوُقَلاُم “Kadınlarınız sizin ekinliğinizdir. Ekinliğinize dilediğiniz biçimde varın. Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak) güzel davranışlar takdim edin. Allah’a karşı gelmekten sakının ve her hâlde onun huzuruna varacağınızı bilin. (Ey Muhammed!) Mü’minleri müjdele.” (Bakara 2/223) ayetinde yer alan ْمُكَث ْرَح اوُتْأَفِ ْمُتْئِش ىَّنَأ

“Ekinliğinize dilediğiniz biçimde varın.” ifadesini, bir önceki ayet olan Bakara Suresinin 2/222’nci ayetinde yer alan ُالله ُمُك َرَمَأ ُثْيَح ْنِم َّنُهوُتْأَف “Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın.” ifadesine atıfta bulunarak metinsel bağlama dayalı açıklamıştır. Bu açıklamayı yaparken de Yahudilerin “Kadınlarla normal mahalden olmakla beraber arkadan cinsel ilişkide bulunmak, çocuğun şaşı olarak doğmasına sebep olur.” şeklindeki inanışlarının yanlışlığına, peşpeşe aynı hükümden bahseden bu iki ayeti şahit getirmiştir.328 Buna göre tefsiri yapılan ayetteki “cinsel birliktelik esnasında kadınlara istenilen yerden yaklaşılabileceği” şeklindeki mutlak ifade bu ayetin sibakında yer alan “kadınlara Allah’ın emrettiği yerden yaklaşılması gerektiği”

emriyle anlaşılır duruma getirilmiştir. Yani tefsiri yapılan ayet sibakıyla birlikte ele alındığında, cinsel birliktelik esnasında kadınlara Allah’ın emrettiği yerden istenilen

326 Abdurrahman b. Cârullah El-Bennânî es-Sebkî, Haşiyetu’l Bennani alâ Şerhi’l Celâli’l Mahlî alâ Cem’i’l Cevâmi, Mısır, 1916, c. 1, s. 18.

327 Ali Bakkal, Tarihten Günümüze Kur’an İlimleri ve Tefsir Usulü, “Kur’ân’ı Anlamada Siyak-Sibakın Önemi”, Özkan Matbaacılık, Ankara, 2009, s. 13.

328 Ebussuûd Efendi, a.g.e., c. 1, s. 264-265; Ali Akın, a.g.e., c. 2, s. 605.

şekilde yaklaşılabileceği anlamı ortaya çıkmaktadır. Şayet bu ayet sibakından bağımsız değerlendirilmiş olsaydı, o takdirde, Allah’ın helal kılmadığı yoldan da kadınlara yaklaşılabileceği anlamı çıkardı. Dolayısıyla Müellif, tefsirini yaptığı ayete doğru manayı verebilmek için meseleye Kur’an bütünlüğü çerçevesinde bakarak ilgili ayeti metinsel bağlamıyla ele almak suretiyle tefsir etmiştir.

Yine اَمَّنِإ اوُلاَق ْمُهَّنَأ ِب َكِلَذ ِّ ِسَمْلا َنِم ُناَطْيَّشلا ُهُطَّبَخَتَي يِذَّلا ُموُقَي اَمَك َّلاِإ َنوُموُقَي َلا اَب ِِّرلا َنوُلُكْأَي َنيِذَّلا َب ِِّرلا َم َّرَح َو َعْيَبْلا ُالله َّلَحَأ َو اَب ِِّرلا ُلْثِم ُعْيَبْلا َداَع ْنَم َو ِالله ىَلِإ ُه ُرْمَأ َو َفَلَس اَم ُهَلَف ىَهَتْناَف ِهِِّب َر ْنِم ٌةَظِع ْوَم ُهَءاَج ْنَمَف ا

َنوُدِلاَخ اَهيِف ْمُه ِراَّنلا ُباَحْصَأ َكِئَلوُأَف “Faiz yiyenler mahşerde ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, "Zaten alışveriş de faiz gibidir" demelerindendir.

Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kıldı. Kime Rabb'inden bir öğüt gelir de faizcilikten geri durursa, geçmişi kendisinedir, onun işi Allah'a aittir. Kim faizciliğe dönerse, işte onlar cehennemliktir, onlar orada temelli kalacaklardır.” (Bakara 2/275) ayetinin ِّ ِسَمْلا َنِم ُناَطْيَّشلا ُهُطَّبَخَتَي يِذَّلا ُموُقَي اَمَك َّلاِإ َنوُموُقَي َلا اَب ِِّرلا َنوُلُكْأَي َنيِذَّلا “Faiz yiyenler mahşerde ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar.” cümlesi, eğer sonrasından bağımsız bir şekilde ele alınırsa “şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkma” olayının nedeni sadece “faiz yemek” gibi algılanır. Ancak bu cümle devamında yer alan اَب ِِّرلا ُلْثِم ُعْيَبْلا اَمَّنِإ اوُلاَق ْمُهَّنَأِب َكِلَذ “Bu, onların, "Zaten alışveriş de faiz gibidir" demelerindendir.” cümlesiyle birlikte okunduğu zaman bağlamından koparılmamış olacak ve ayetten anlaşılması gereken mana doğru bir şekilde anlaşılacaktır. Ebussuûd Efendi de sözü edilen ayetteki اَب ِِّرلا ُلْثِم ُعْيَبْلا اَمَّنِإ اوُلاَق ْمُهَّنَأِب َكِلَذ

“Bu, onların, "Zaten alışveriş de faiz gibidir" demelerindendir.” cümlesini öncesinden bağımsız değerlendirmemiş ve َن ِم ُناَطْيَّشلا ُهُطَّبَخَتَي يِذَّلا ُموُقَي اَمَك َّلاِإ َنوُموُقَي َلا اَب ِِّرلا َنوُلُكْأَي َنيِذ َّلا ِّ ِسَمْلا “Faiz yiyenler mahşerde ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar.” cümlesindeki “şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkma”

hadisesinin kıyamet gününde mahşer yerine giderken gerçekleşeceğini belirterek faiz yiyenlerin ahiretteki bu azaplarının sebebinin ise, aynı zamanda, faiz ile alış-verişi,

ikisi de kazanç vesilesi olduğu mülahazasıyla aynı kefeye koymaları ve bu batıl iddia itibariyle ribayı helal saymaları olduğunu beyan etmek suretiyle söz konusu ayeti metinsel bağlam içerisinde tefsir etmiştir.329 Görüldüğü gibi aynı ayet içerisindeki ardışık cümleler birbirinden bağımsız siyak ve sibak ilişkisi göz önünde bulundurulmadan tefsir edilecek olursa doğru anlamı ortaya çıkarmak mümkün olmayacaktır.

Ebussuûd Efendi, Âli İmran Suresinin 3/45’inci ِك ُرِِّشَبُي َالله َّنِإ ُمَي ْرَم اَي ُةَكِئَلاَمْلا ِتَلاَق ْذِإ اًهي ِج َو َمَي ْرَم ُنْبا ىَسيِع ُحيِسَمْلا ُهُمْسا ُهْنِم ٍةَمِلَكِب

َنيِب َّرَقُمْلا َنِم َو ِة َر ِخلآا َو اَيْنُّدلا يِف “Melekler demişlerdi ki:

Ey Meryem! Allah sana kendisinden bir Kelime'yi müjdeliyor. Adı Meryem oğlu İsa'dır. Mesîh'tir; dünyada da, ahirette de itibarlı ve Allah'ın kendisine yakın kıldıklarındandır.” ayetinin tefsirinde, bu ayetin, aynı surenin 3/42’nci ُةَكِئَلاَمْلا ِتَلاَق ْذِإ َو َنيِمَلاَعْلا ِءاَسِن ىَلَع ِكاَفَطْصا َو ِك َرَّهَط َو ِكاَفَطْصا َالله َّنِإ ُمَي ْرَم اَي “Hani melekler demişlerdi: Ey Meryem! Allah seni seçti; seni tertemiz yarattı ve seni bütün dünya kadınlarına tercih etti.” ayetinin bedeli ve izahı olduğunu, bu iki ayet arasındaki bölümlerin, ara cümleleri kabilinden olduğunu, aynı zamanda bu ayetin, geçen kısımlara hem izah hem de benzerleri gibi Peygamberimizin (sav) nübüvvetine şahadet eden delillerden olduğunu, ya da bu ayetin, bundan önce zikredilen َنوُم ِصَتْخَي ْذِإ ْمِهْيَدَل َتْنُك اَم َو “(Bu konuda) tartışırlarken de yanlarında değildin.” (Âli İmran 3/44) cümlesinin bedeli ve izahı olduğunu, buna göre de bu ayetlerin, kısaca “Resülüm, bir bölümünde o çekişmelerin, diğer bir bölümünde de bu hitabın gerçekleştiği o uzun zamanda sen dünyada yoktun.”

dediğini ifade etmiştir.330 Dolayısıyla açıklaması yapılan ayet, kendisinden önce gelen 3/42’nci ayetin bedeli ve izahı da olsa 3/44’üncü ayetin bedeli ve izahı da olsa, neticede, her iki durumda da tefsiri yapılan ayet, müfessir konumdaki ayetlerle arasındaki metinsel bağlam unsuru dikkate alınarak açıklanmıştır.

329 Ebussuûd Efendi, a.g.e., c. 1, s. 264-265; Ali Akın, a.g.e., c. 2, s. 723-724.

330 Ebussuûd Efendi, a.g.e., c. 2, s. 44-45; Ali Akın, a.g.e., c. 2, s. 862.

Aralarında ilişki kurulan ayetlerin her ikisi de aynı sûrede (Âli İmran) yer aldığı için nüzul sırası bakımından bu ayetlerin öncelik sonralık durumu hakkında bir tespit yapılamamıştır.

Bir diğer misalde Ebussuûd Efendi, Necm Suresinin 53/31’inci ِتا َواَمَّسلا يِف اَم ِ َّ ِلِل َو ىَنْسُحْلاِب اوُنَسْحَأ َنيِذَّلا َي ِزْجَي َو اوُلِمَع اَمِب اوُءاَسَأ َنيِذَّلا َي ِزْجَيِل ِض ْرَلأا يِف اَم َو “Göklerde ve yerde bulunanlar hep Allah'ındır. Bu, Allah'ın, kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, güzel davrananları da daha güzeliyle mükâfatlandırması içindir.”

ayetinde geçen ىَنْسُحْلاِب اوُنَسْحَأ َنيِذَّلا َي ِزْجَي َو اوُلِمَع اَمِب اوُءاَسَأ َنيِذَّلا َي ِزْجَيِل “Bu, Allah'ın, kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, güzel davrananları da daha güzeliyle mükâfatlandırması içindir.” ifadesiyle ilgili, bu kelamın bundan önceki ayette (Necm 53/30) zikredilen ىَدَتْها ِنَمِب ُمَلْعَأ َوُه َو ِهِليِبَس ْنَع َّلَض ْنَمِب ُمَلْعَأ َوُه َكَّب َر َّنِإ “Doğrusu Rabbin yolundan sapmış olanı pek iyi bilir, doğru yolda olanı da çok iyi bilir.” cümlesiyle bağlantılı olduğunu, arada zikredilenlerin ise bir ara kelam mahiyetinde olduğunu ve mâkablini izah ettiğini, zira bütün kainatın, Allah’ın mahluku olması, onun, onların bütün hallerini bildiğine işaret ettiğini, nitekim diğer bir ayette de Allah’ın, ْنَم ُمَلْعَي َلاَأ َقَلَخ “Yaratan hiç bilmez mi?” buyurduğunu ifade etmiştir. Yani Müellifin beyanına göre, Allah, dalalette olanların dalaletini de hidayette olanların hidayetini de bilir ve onları muhafaza eder, buna bağlı olarak da kötülük edenleri işledikleri dalaletin cezasının kendisiyle yahut bu dalalet sebebiyle cezalandıracak ve hidayete erişenleri de, en güzel mükafat olan Cennetle yahut güzel amelleri sebebiyle mükafatlandıracaktır.331 Görüldüğü gibi Ebussuûd Efendi, açıklamasını yaptığı ayeti, bir önceki ayetle ilişkilendirerek açıklamak suretiyle bu ayetin gerçek anlamını ortaya koymaya çalışmış, böylelikle müfesser konumdaki bu ayet, sibakında bulunan ayetin kendisine sağladığı katkıyla daha anlaşılır hale gelmiştir.

331 Ebussuûd Efendi, a.g.e., c. 8, s. 264-265; Ali Akın, a.g.e., c. 12, s. 5433-5434.

SONUÇ

Kur’an, vahiy kaynaklı bir eser olması ve vahyin de Allah’tan Peygamber’e, Cebrail vasıtasıyla ilahi bir sistemle iletilmesi sebebiyle gerek içerik, gerekse yapısal açıdan beşer tarafından telif edilen kitaplara benzememektedir. Kur’an’ın doğru anlaşılabilmesi ve isabetli sonuçlar çıkarılabilmesi için Kur’an’ın metinsel bütünlük içerisinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira Kur’an’ın bir yerinde müstakil olarak zikredildiği düşünülen bir konunun, başka bir yerinde bağlantısına rastlamak mümkündür. Yani Kur’an ayetleri anlam, gramer, belağat, lafız, metinsel dizin vb.

açılardan birbiriyle irtibatlandırılabilir bir özellik taşımaktadır.

Kur’an’ın sözünü ettiğimiz bu özelliklerini mümkün mertebe tefsirine yansıtan en önemli şahsiyetlerden birisi de kaleme almış olduğu eseriyle şöhretini bütün dünyaya duyuran Ebussuûd Efendi’dir.

Başka bir deyişle Ebussuûd Efendi, selefin usulünü takip ederek münasebet kurabildiği ölçüde ayetlerde gördüğü anlamsal belirsizliği başka ayetleri zikretmek suretiyle anlaşılır hale getirmeye çalışmıştır.

Bu bağlamda İrşâd’ül-Akli’s-Selîm ilâ Mezâye’l-Kitâb’il-Kerîm üzerinde konumuzla ilgili yapılan çalışmada, Ebussuûd Efendi’nin kelime (isim, fiil, edat) ve cümle gibi unsurlarla ayetler arasında anlamsal ilişkiler kurduğu ve bu unsurları belirlerken de benzerlik, özdeşlik, türdeşlik, eş seslilik, eş anlamlılık ve anlamı teyit etme gibi özellikleri dikkate aldığı görülmüştür. Yani Müellif, açıklama konusu olarak ele aldığı kelime ve cümle gibi unsurların bazen konu, ifade, amaç, anlam, üslup ve hal bakımından benzerliğini, bazen aynı kökten türemiş oluşunu, bazen hem mana hem de lafız açısından birbiriyle aynı oluşunu, bazen ses ve şekil bakımından aynı olmakla birlikte anlam bakımından ayrılığını ve bazen de ses ve şekil bakımından ayrı olmakla birlikte anlam bakımından aynılığını dikkate almış ve bu özellikleri sebebiyle ayetleri birbirleriyle ilişkilendirmiştir.

Ebussuûd Efendi, Kur’an’ı Kur’an’la tefsir ederken anlamsal ilişki kurduğu unsurları farklı açıklama biçimleriyle ortaya koymuştur. Bu açıklama biçimleri, uzlaştırma (muşkili çözme), tahsis, takyid, örneklendirme, nesh, gerekçelendirme, anlamı zenginleştirme, kendi görüşünü destekleme, mubhematı açıklama, hükmü açıklama, dolaylı katkı sağlama, zorlamalı ilişkilendirme, anlamı netleştirme, mucmeli beyan, ayetleri ilişkilendirme, mantık yürütme ve maksudu belirlemedir. Müfessir, bu açıklama biçimlerini kullanırken de tefsir ettiği ayetleri ilgili ayetlerle irtibatlandırmıştır.

Bunun yanında Ebussuûd Efendi ayetleri başka ayetlerle tefsir ederken, ayetin tefsirinde gerektiği ölçüde, dilsel araçlar (sarf, nahiv, belagat, arap dilindeki kullanım özellikleri) kıraat farklılıkları, tarihsel araçlar (Esbab-ı Nüzul) ve metinsel bağlam (siyak) gibi yardımcı öğelerden de yararlanmıştır.

Ebussuûd Efendi’nin, Kur’an’ı Kur’an’la tefsir yönteminde, bir ayetin tefsirinde ileri sürdüğü kendi görüşünü desteklemek için başka bir ayeti şahit getirdiği, aralarında doğrudan bir ilişki bulunmayan ayetleri dolaylı olarak birbiriyle irtibatlandırdığı, aralarında doğrudan veya dolaylı bir ilgi bulunmadığı halde bazı ayetler arasında zorlama ilişkiler kurduğu ve yine doğrudan veya dolaylı bir ilişki bulunmadığı halde mantık yürütmek suretiyle ayetleri ilişkilendirdiği görülmektedir. Onun karşılaştığımız bu üslubu, genel anlamda tefsir metodundan bahsedilirken de dikkate alınmalıdır.

Konumuz ayetleri ayetlerle açıklama olduğu için tefsiri yapılan ayetle tefsir eden ayet arasındaki kronolojik sıranın gözetilip gözetilmediği hususunda da bazı açıklamalar yapmak icap etmiştir.

Normal şartlarda bir ayetin tefsirinde kullanılan ayetin, açıklaması yapılan ayetten sonra nazil olması esas olmalıdır. Tefsir geleneğinde de bu uygulama, böyle kabul edilegelmiştir. Ancak Kur’an bir kitap değil de bir söylem olduğu için bir

kitaptan beklediğimizi beklemememiz gerekir. Kitap olsaydı önce bir konu zikredilir, sonra açılabilir, tafsil edilebilirdi. Kur’an bir kitap olmadığı için Müfessire göre daha önceki muhatapların tepkileri tutum olarak aynı olduğundan önceden inmiş olsa bile sonradan inmiş bir ayeti tecrübe olarak, yaşanmışlık olarak açıklayabilme kabiliyetine sahiptir. Çünkü ihtiyaçlara ve muhatabın içinde bulunduğu duruma göre konuşan bir irade var. Dolayısıyla tepkiler de birbirine benzer veya yakın olabiliyor. Tutumlar birbiriyle benzer olabiliyor. Böyle olunca da Kur’an’ın muhatapları, yaklaşık olarak aynı tutumları sergiledikleri için, daha önceden sergilenmiş bir tutumu dile getiren ayetin, daha sonra bu tutumu sergileyenlerin eylemlerini anlatan ayeti açıklayıcı olması söylem mantığı bakımından pekâlâ yerindedir.

Öte yandan her bir örneğin kendi durumu ve kendi şartları farklı açıklama biçimlerini zorunlu kılabilir. Mesela bir yerde bir tutum söz konusuyken başka bir tarafta bir kelime açıklaması ya da dilsel bir açıklama yapılmıştır.

Ebussuûd Efendi de tefsir yaparken Kur’an’ın kendi bütünlüğü içerisinde iniş sırasına riayet etmeyi bir gereklilik olarak görmemiştir. Yeri geldiğinde Medine döneminde inmiş bir ayeti Mekke döneminde inmiş bir ayetle tefsir etmiş, yeri geldiğinde de çok önceden inmiş bir ayeti yıllar sonra inmiş bir ayetle açıklamıştır.

Genelde zaten müfessirler bu tutumu benimserler. Özellikle, önlerinde tamamıyla inmiş ve bir bütün haline gelmiş bir Kur’an olduğu için sonraki, yani klasik dönem müfessirlerinin tutumu genellikle bu şekilde olmuştur. Müfessir, bu ayet önceden inmiş, şu ayet de sonradan inmiştir, bu sebeple bunlar arasında bir açıklama ilişkisi olmamalıdır, diye düşünmez. Erken dönem müfessirleri için Kur’an’ı Kur’an’la tefsirle ilgili olarak açıklayıcı konumdaki ayetle açıklanan ayet arasında bir öncelik-sonralık sıralaması aranabilir. Ama sözünü ettiğimiz gibi mezkur gerekçelerle klasik dönem müfessirlerinin tefsir metodunda kronolojik bir tertip aramak bir gereklilik arz etmemektedir.

KAYNAKÇA

Akgündüz, Ahmet, “Ebussuûd Efendi”, TDV İslam Ansiklopedisi, Ankara, 1994.

Akın, Ali (çev.), Ebussuûd Tefsiri, İstanbul, Boğaziçi Yayınları, 2006.

Albayrak, Halis, “Mübhematu'l-Kur'an İlmi ve Kur'an Tefsirindeki Yeri”

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 0, 1991.

______, “Kıraat Sorunu”, Dini Araştırmalar, sy. 11/4, 2001.

______, Kur’an’ın Bütünlüğü Üzerine, Ankara, Şule Yayınları, 1998.

Alusî, Şemsüddin Seyyid Mahmud, Ruhu’l-Meânî fî Tefsiri’l-Kur’ani’l-Azim ve’s-Seb’ı’l-Mesani, Beyrut, 1997.

Atâî, Nev’îzâde, Hadâiku’l-Hadâik, İstanbul, 1989.

Atsız, Hüseyin Nihal, İstanbul Kütüphanelerine Göre Ebussuûd Bibliyografyası, İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 1967.

Aydemir, Abdullah, Büyük Türk Bilgini Ebussuud Efendi ve Tefsirdeki Metodu, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1968.

Ayverdi, İlhan, Misalli Büyük Türkçe Sözlük, İstanbul, Mas Matbaacılık, 2008.

Bakkal, Ali, Kur’ân’ı Anlamada Siyak-Sibakın Önemi, Tarihten Günümüze Kur’an İlimleri ve Tefsir Usülü, Ankara, Özkan Matbaacılık, 2009.

Baş, Erdoğan, Kur’an’ın Üslubu ve Tekrarlar, İstanbul, Pınar Yayınları, 2003.

Bolelli, Nusreddin, Belâgat, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2000.

Buhârî, Abdulaziz b. Muhammed, Keşfu’l-Esrâr, İstanbul, 1308.

Cerrahoğlu, İsmail, Tefsir Usulü, 9. Baskı, Ankara, TDV Yayınları, 1993.

Cessas, Ebu Bekr Ahmed b. Ali er-Razi, Ahkamu’l-Kur’an, (thk. Muhammed Sadık Gamhâvî), Beyrut, 1992.

Cevherî, İsmail b. Hammâd, Tâcü’l-Lügâti ve Sıhâhu’l-Arabiyye, Mısır, Dâru’l-Kitâbi’l-Arabi, 1957.

Cürcânî, Seyyid Şerîf, et-Ta‘rîfât, (Thk. Muhammed Sıddık el-Minşâvî), Kahire, Dâru’l-Fazilet, ths.

Çelebî, Kâtip, Keşf’uz-Zunûn an Esâmi’l-Kütübi ve’l-Fünûn, İstanbul, 1972.

Çetin, Abdurrahman, Kur’an İlimleri ve Kur’an-ı Kerim Tarihi, İstanbul, Dergâh Yayınları, 2014.

Çetin, Mustafa, İlahi Mesaj ve Yorumu, Isparta, Fakülte Kitapevi, 1998.

Çörtü, Mustafa Meral, Arapça Dil Bilgisi, 4. Baskı, İstanbul, MÜİF Vakfı Yayınları, 2004.

Demirci, Muhsin, Tefsir Usulü, İstanbul, MÜİF Vakfı Yayınları, 2010.

Dimyatî, Ahmed b. Muhammed b. Abdi’l-Gânî, İthâfu Fudalâi'l-Beşer fi'l Kırâati'l-Erbea Aşar, İstanbul, Matbaa-i Amire, 1865.

Doğan, Mehmet, Büyük Türkçe Sözlük, İstanbul, Yeni Şafak (İz Yay.), 1996.

Düzdağ, Ertuğrul, Şeyhülislâm Ebussuud Efendi Fetvaları Işığında 16. Asır Türk Hayatı, İstanbul, Enderun Kitabevi, 1983.

Düzenli, Pehlül, “Şeyhülislâm Ebussuûd Efendi: Bibliyografik Bir Değerlendirme”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, sy. 5, 2005.

_______, Osmanlı Hukukçusu Şeyhülislam Ebussuud Efendi ve Fetvaları, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2007.

Ebussuûd Efendi, Muhammed b. Muhammed b. Mustafa el-İskilibî el-İmâdî, İrşadü Akli’s-Selim İla Mezâ’ya’l-Kur’an’il-Kerim, Beyrut, Müessesetü et-Tarihu’l-Arabi, ths.

el-Carim, Ali-Mustafa Emin, el-Belâgat’ül-Vâdıha, Mısır, Dar’ul-Mearif, 1959.

el-Pezdevî, Ebu'l-Hasen Ebu'l-Usr Fahru'l-İslam Ali b. Muhammed b. el-Huseyn b. Abdilkerim, Usul-ü Pezdevî, Beyrut, 1994.

Emiroğlu, İbrahim, Klasik Mantığa Giriş, Ankara, Elis Yayınları, 2009.

Enis, İbrahim ve Diğerleri, Mucem’ül-Vesît, 2. Baskı,Tahran/İran, ths.

ez-Zemahşerî, Ebu’l-Kasım Mahmud b. Ömer b. Muhammed, el-Mufassal fî Sınâat’il-İrâb, (thk. Ali Ebu Mülhim), Mektebet’ül-Hilal, 1. Baskı, Beyrut, 1993.

Fîrûzâbâdî, Ebü’t-Tâhir Mecdüddîn Muhammed b. Ya’kûb b. Muhammed, el-Kâmûsü’l-Muhît, Kahire, Bûlak Matbaası, 1983.

Gümüş, Sadreddin, Kur’an Tefsirinin Kaynakları, Kayıhan Yayınları, İstanbul, 1990.

Hân, Muhammed, “Arap Dilinde Edatların Yapı Ve Fonksiyonları”, (çev.

Abdullah Hacıbekiroğlu), Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2015/2.

Hassân, Temmâm, Menâhic’ül-Bahs fi’l-Lüga, Kahire, Mektebetü’l-Ancelo el-Mısriyye, 1990.

http://tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.

583f0e05a0d799.57834807, (30.11.2016).

Imber, Colin, Şeriattan Kanuna Ebussuûd ve Osmanlı’da İslami Hukuk, (çev. Murteza Bedir), İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2004.

İbn Kuteybe, Ebu Muhammed Abdullah b. Müslim, Te’vîlu Muşkil’il-Kur’an, (thk. Ahmet Sakr), el-Mektebet’ul-Ilmiyye, ths.

İbn Manzur, Ebu’l-Fazl Cemaluddin b. Muhammed b. Mükerrem, Lisânü’l-Arab, Beyrut, Daru’s-Sâdr, 1990.

Kafes, Mahmut, “Arap Dilinde Nahiv İlminin Doğuşu ve Önemi”, Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Edebiyat Dergisi, sy. 9-10, 1994-1995.

Karaçam, İsmail, Kur’ân-ı Kerim’in Nüzulü ve Kırâati, İstanbul, Nedve Yayınları, 1981.

Karagöz, Mustafa, “Vücûh ve Nezair’in Terimleşme Süreci”, Bilimname, c.

XIV, 2008.

Kılıç, Hulusi, “Belâgat” maddesi, TDV İslam Ansiklopedisi, c. 5, Ankara, TDV Yayınları, 1992.

Komisyon, Dini Kavramlar Sözlüğü, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2006.

Kurtubî, Ebu Abdillah Muhammed Bin Ahmed el-Ensari, El-Cami’

li’Ahkam’il-Kur’an, Riyad, Daru Alem’il Kütüb, 2003.

Maksudoğlu, Mehmet, Arapça Dilbilgisi, İstanbul, MÜİF Vakfı Yayınları, 1997.

Mekkî, Cemâlüddîn Ebû Abdillâh Muhammed b. Ahmed b. Saîd b. Akîle, ez-Ziyâde ve’l-İhsân fi ulûmi’l-Kur’ân, Birleşik Arap Emirlikleri, Câmiatu’ş-Şârika, 2006.

Mutezilî, Ebu’l-Huseyin Muhammed b. Ali, el-Mutemed fî Usûli’l-Fıkh, (Thk.

Muhammed Hamidullah), Dımeşk, 1964.

Nesefi, Ebul-Berekât Abdullah Bin Ahmed Bin Mahmud, Medarikü't-Tenzi'l ve Hakaiku't-Te'vil, (thk. Yusuf Ali Bedyuy-Muhyiddin Dibmetu) Beyrut, Dâru İbn Kesir, 2005.

Porzig, Walter, Dil Denen Mucize, (çev. Vural Ülkü), 3. Baskı, Ankara, TDK Yayınları, 2011.

Racihî, Abduh, et-Tatbik’us-Sarfî, Beyrut, Dar’un-Nehdat’il-Arabiyye, 2004.

Râgıb Isfahânî, Ebu’l Kâsım Hüseyin b. Muhammed b. Mufaddal, el-Müfredât fî Garîbi’l-Kur’an, (thk. Muhammed Seyyid Geylânî), Beyrut, Dâru’l-Ma’rife, ths.

______, Müfredâtü Elfâzı’l-Kur’an, (thk. Safvan Adnan D’avûdî), I. Baskı, Dımeşk, Dâru’l-Kalem, 1992.

Râzî, Ebu Abdillâh (Ebu’l-Fazl) Fahrüddîn Muhammed b. Ömer b. Hüseyn et-Taberistânî, Mefatih’ul-Gayb, Beyrut, Dar’ul-Fikr, 1981.

Tahir, Bursalı Mehmet, Osmanlı Müellifleri, İstanbul, ths.

Sâmî, Şemseddin, Kâmûsu’l-A’lâm, İstanbul, 1306.

Sebkî, Abdurrahman b. Cârullah El-Bennânî, Haşiyetu’l Bennani alâ Şerhi’l Celâli’l Mahlî alâ Cem’i’l Cevâmi, Mısır, 1916.

Sedûsî, Ebu’l Hattab Katâde b. Diame, en-Nâsih ve’l-Mensûh fî Kitâbillâhi Teâlâ, (Thk. Hâtim Salih ed-Dâmin), Beyrut, Âlemü'l-Kütüb, 1989.

Serahsî, Ebû Bekr Şemsü'l-Eimme Muhammed b. Ebî Sehl Ahmed, Usûlü’s-Serahsî, (Nşr. Ebü’l-Vefâ el-Afgâni), Hindistan, 1372.

Serinsu, Ahmet Nedim, Kur’ân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul’ün Rolü, İstanbul, ŞuleYayınları, 1994.

Sîbeveyh, Ebu Bişr Amr b. Osman, el-Kitab, (nşr. Abdusselam Muhammed Harun), 3. Baskı, Kahire, Mektebetü’l-Hanci, 1998.

Subhi es-Sâlih, Mebâhis fî Ulûmi’l-Kur’an, İstanbul, ths.

Suheylî, Ebu’l-Kâsım Abdurrahman b. Abdullah, et-Ta’rîf ve’l-İ’lâm f’i mâ Ubhime mine’l-Esmâi ve’l-A’lâm fi’l-Kur’âni’l-Kerîm, (thk. Abdullah Ali Mehennâ), Beyrut, 1987.

Suyûtî, Celalettin Abdurrahman b. Ebubekir, el-İtkân fî Ulûm’il-Kur’an, Beyrut, Daru İbn Kesir, 1987.

Taberi, Ebu Cafer Muhammed bin Cerir, Câmiu’l-Beyân an Te’vîli Ây’il-Kur’an, (thk. Abdullah bin Abdulmuhsin et-Türkî), Kahire, 2001.

Taftazani, Sa’düddin Mes’ud ibn Ömer, Şerhu’t-Telvih ale’t-Tavdih li Metni Tenkih fi Usûli’l-Fıkıh, Mekke, 1987.

Tahir ibn Aşûr, Tefsîru’t-Tahrîr ve’t-Tenvîr, Tunus, Dâru’t-Tûnusiyye, 1984.

Taylan, Necip, Mantık, Tarihçesi-Problemleri, MÜİF Vakfı Yayınları, İstanbul, 1996.

Tehânevî, Muhammed Ali, Kitâb-u Keşşâfi Istılâhâti’l-Fünûn, Kalküta, 1984.

Yaşar, Ahmet, Arapçanın Temel Kuralları, 2. Baskı, İzmir, Anadolu Matbaacılık, 1996.

Yerinde, Adem, “Muşkil’ül-Kur’an” maddesi, TDV İslam Ansiklopedisi, c. 32, Ankara, TDV Yayınları. 2003.

Zehebî, Muhammet Hüseyin, et-Tefsîr ve’l-Müfessirûn, Kahire, Matbaat’ül-Medenî, 1986.

Zerkeşî, Bedruddîn Muhammed b. Abdullâh, el-Burhân fî Ulûmi’l-Kur’ân, (nşr. Muhammed Ebû’l-Fadl İbrahim), Beyrut, Dâru’l-Mârife, 1972.

ÖZET

ÖZET