• Sonuç bulunamadı

3. Ebussuûd Efendi’nin Hayatı ve Eserleri

2.14. Ayetleri İlişkilendirme

Değişik zamanlarda muhtelif sebepler üzerine inmiş olsa da genel olarak Kur’an ayetleri arasında bir irtibat ve ilişki bulunmaktadır.265 Ayetler arasındaki bu ilişki aynı sûre içerisinde birbirini izleyen ayetler arasında olduğu gibi farklı surelerde bulunan ayetler arasında da olabilmektedir. Ebussuûd Efendi’nin, İrşad’ül-Akli’s-Selim’de, aralarında irtibat ve ilişki bulunan ayetleri birbiriyle ilişkilendirdiğini görmekteyiz.

Örneğin:

Ali İmran Suresinin 3/181’inci اَم ُبُتْكَنَس ُءاَيِنْغَأ ُنْحَن َو ٌريِقَف َالله َّنِإ اوُلاَق َنيِذَّلا َل ْوَق ُالله َعِمَس ْدَقَل ْتَق َو اوُلاَق

ِقي ِرَحْلا َباَذَع اوُقوُذ ُلوُقَن َو ٍِّقَح ِرْيَغِب َءاَيِبْنَلأا ُمُهَل “And olsun ki, Allah: "Allah fakir; biz zenginiz" diyenlerin sözünü işitmiştir. Dediklerini ve haksız yere peygamberleri öldürdüklerini elbette yazacağız, "Yakıcı azabı tadın" diyeceğiz.” ayetinde geçen َّنِإ ُءاَيِنْغَأ ُنْحَن َو ٌريِقَف َالله "Allah fakir; biz zenginiz" cümlesini Bakara Suresinin 2/245’inci ْنَم

265 İsmail Cerrahoğlu, a.g.e., 204; Muhsin Demirci, a.g.e., s. 198.

اًنَسَح اًض ْرَق َالله ُض ِرْقُي يِذَّلا اَذ “Kim Allah’a güzel bir borç verecek?” ayetiyle ilişkilendirmiş ve açıklamasını yaptığı ayetin nüzul sebebiyle ilgili “Peygamber (sav) Beni Kaynuka Yahudilerine Ebubekir ile bir mektup gönderdi. Bu mektupta onları İslam’a, namaz kılmaya, zekat vermeye ve karz-ı hasene davet etti. Bu daveti duyan Yahudi alimi Fensah: Gerçekten Allah fakirmiş ki, bizden borç istiyor, dedi. Bunun üzerine Ebubekir (ra) onun suratına bir tokat indirdi ve bizimle sizin aranızda bir muahede olmasaydı muhakkak senin boynunu vururdum, dedi. Fensah da Resulullah’a gelip kendi söylediklerini inkar ederek Ebubekir’i şikayet etti. İşte bunun üzerine bu ayeti kerime nazil oldu.” şeklinde bir açıklama yapmak suretiyle ayetler arasındaki irtibatı nüzul sebebi açısından da ortaya koymuştur. Müellifin belirttiğine göre Yahudiler, َّنِإ

َن َو ٌريِقَف َالله

ُءاَيِنْغَأ ُنْح "Allah fakir; biz zenginiz" sözünü, اًنَسَح اًض ْرَق َالله ُض ِرْقُي يِذَّلا اَذ ْنَم “Kim Allah’a güzel bir borç verecek?” ayetinin nazil olduğunu duyduktan sonra sarfetmişlerdir. 266 Dolayısıyla her ne kadar farklı surelerde yer alsalar da zikredilen bu iki ayet arasında bir yakınlık ve irtibat bulunmaktadır ve ilişkilendirme de ayetler arasındaki bu münasebetten dolayı yapılmıştır.

Ebussuûd Efendi, Maide Suresinin 5/3’üncü اَم َو ِري ِزْن ِخْلا ُمْحَل َو ُمَّدلا َو ُةَتْيَمْلا ُمُكْيَلَع ْتَم ِِّرُح َّلاِإ ُعُبَّسلا َلَكَأ اَم َو ُةَحيِطَّنلا َو ُةَيِِّد َرَتُمْلا َو ُةَذوُق ْوَمْلا َو ُةَقِنَخْنُمْلا َو ِهِب ِالله ِرْيَغِل َّلِهُأ ْنَأ َو ِبُصُّنلا ىَلَع َحِبُذ اَم َو ْمُتْيَّكَذ اَم

ِب اوُمِسْقَتْسَت ْكَأ َم ْوَيْلا ِن ْوَشْخا َو ْمُه ْوَشْخَت َلاَف ْمُكِنيِد ْنِم او ُرَفَك َنيِذَّلا َسِئَي َم ْوَيْلا ٌقْسِف ْمُكِلَذ ِمَلا ْزَلأا

ُتْمَمْتَأ َو ْمُكَنيِد ْمُكَل ُتْلَم

َرْيَغ ٍةَصَمْخَم يِف َّرُطْضا ِنَمَف اًنيِد َمَلاْسِلإا ُمُكَل ُتي ِض َر َو يِتَمْعِن ْمُكْيَلَع ٌمي ِح َر ٌروُفَغ َالله َّنِإَف ٍمْثِلإ ٍفِناَجَتُم “Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilenler, -canları çıkmadan önce kesmemişseniz, boğulmuş, bir yerine vurularak öldürülmüş, düşüp yuvarlanmış, başka bir hayvan tarafından süsülmüş, yırtıcı hayvan tarafından yenmiş olanları- dikili taşlar üzerine boğazlananlar ile fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı;

bunlar fasıklıktır. Bugün, inkar edenler sizi dininizden etmekten umutlarını

266 Ebussuûd Efendi, a.g.e., c. 2, s. 139; Ali Akın, a.g.e., c. 3, s. 1111-1112.

kesmişlerdir, onlardan korkmayın, Benden korkun. Bugün, size dininizi bütünledim, üzerinize olan nimetimi tamamladım, din olarak sizin için İslam'ı beğendim. Açlıktan darda kalan, günaha kaymaksızın yiyebilir. Doğrusu Allah Bağışlayan'dır, merhametli olandır.” ayetinde yer alan يِتَمْعِن ْمُكْيَلَع ُتْمَمْتَأ َو “Üzerinize olan nimetimi tamamladım.”

cümlesini “Bu gün ben, Mekke’nin fethiyle, oraya güven içinde ve galipler olarak girmenizle, cahiliye adetlerini yıkmakla, müşriklerin haccını ve çıplak olarak Kabe tavafını yasaklamakla, dini hükümleri ikmal etmekle, hidayet ve tevfik ile üzerinizdeki nimetimi tamamladım.” diyerek tefsir ettikten sonra ayette geçen bu ifadenin, Bakara Suresinin 2/150’nci ْمُكَهوُج ُو اوُّل َوَف ْمُتْنُك اَم ُثْيَح َو ِما َرَحْلا ِد ِجْسَمْلا َرْطَش َكَهْج َو ِِّل َوَف َتْج َرَخ ُثْيَح ْنِم َو

َّجُح ْمُكْيَلَع ِساَّنلِل َنوُكَي َّلاَئِل ُه َرْطَش وُدَتْهَت ْمُكَّلَعَل َو ْمُكْيَلَع يِتَمْعِن َّمِتُلأ َو يِن ْوَشْخا َو ْمُه ْوَشْخَت َلاَف ْمُهْنِم اوُمَلَظ َنيِذَّلا َّلاِإ ٌة

َن

“Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram semtine çevir. İnsanların zulmedenlerinden başkalarının size karşı gösterecekleri bir hüccet olmaması için, her nerede olursanız, yüzlerinizi oranın semtine çevirin, bu hususta onlardan korkmayın.

Benden korkun da size olan nimetimi tamamlayayım. Böylece doğru yolu bulursunuz.”

ayetinde yer alan ْمُكْيَلَع يِتَمْعِن َّمِتُلأ َو “Size olan nimetimi tamamlayayım.” sözüyle yapılan vaadin yerine getirildiğine işaret ettiğini söylemiştir.267 Böylece Müellif, farklı olaylar üzerine nazil olmuş olsa da iki ayet arasında bir irtibat ve ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Öyle ki bir ayette Allah tarafından vaadedilen bir husus, başka bir ayette bu vaadin yerine getirildiğini ifade eder tarzda geçmiştir. Dolayısıyla farklı surelerde yer alsa da aynı konudan bahsedilmesi sebebiyle aralarında bir ilişki bulunmaktadır.

Yine, Tâ-Hâ Suresinin 20/79’uncu ىَدَه اَم َو ُهَم ْوَق ُن ْوَع ْرِف َّلَضَأ َو “Firavun, halkını saptırdı, zaten o kavmini hiç doğru yola iletmedi.” ayetinin tefsirinde, bu ayetle zıt bir anlama sahip olan ِداَش َّرلا َليِبَس َّلاِإ ْمُكيِدْهَأ اَم َو “Ben, sizi ancak doğru yola götürüyorum.”

(Mü’min 40/29) ayetine yer vermiştir. Ona göre, Firavun’un açıklayıcı olarak

267 Ebussuûd Efendi, a.g.e., c. 3, s. 11; Ali Akın, a.g.e., c. 4, s. 1555.

zikredilen ayetteki “Ben, sizi ancak doğru yola götürüyorum.” sözünden dolayı birinci ayette bir nevi onunla alay edilmiştir. Zira bir insan için hidayeti nefyetmek, kısmen hidayete ulaştırma imkanına sahip olduğu şeklinde tasavvur edilebilir. Bu ise Firavun hakkında ancak istihza olarak tasavvur olunabilir.268 Görüldüğü gibi Müellif burada, tefsirini yaptığı ayeti daha anlaşılır kılabilmek için bu ayetle münasebeti bulunan diğer bir ayeti zikretmiştir. Çünkü birinci ayette geçen ىَدَه اَم َو “zaten o kavmini hiç doğru yola iletmedi” kelamı, Firavun’un, ikinci ayette geçen ِداَش َّرلا َليِبَس َّلاِإ ْمُكيِدْهَأ اَم َو “Ben, sizi ancak doğru yola götürüyorum.” sözünden dolayı onunla bir nevi alay etmek anlamını ifade etmektedir.

Ebussuûd Efendi, Tâ-Hâ Suresinin 20/79’uncu ayetini, bu ayetten sonra nazil olan Mü’min Suresinin 40/29’uncu ayetiyle tefsir etmiştir.

Müfessir, Secde Suresinin 32/13’üncü يِِّنِم ُل ْوَقْلا َّقَح ْنِكَل َو اَهاَدُه ٍسْفَن َّلُك اَنْيَت َلآ اَنْئِش ْوَل َو َنيِعَمْجَأ ِساَّنلا َو ِةَّن ِجْلا َنِم َمَّنَهَج َّنَ َلأْمَ َلأ “Eğer dileseydik, herkese hidayetini verirdik. Fakat benim, “Andolsun, cehennemi hem cinlerden hem de insanlardan dolduracağım”

sözüm gerçekleşecektir.” ayetinin tefsirini şu şekilde yapmıştır: yani eğer biz, iyi olsun kötü olsun, herkese, kendisini mutlaka imana ve salih amele hidayet edecek vesileler vermeyi bilfiil dileseydik, biz onu, kazanç yurdu olan dünyada mutlaka verirdik ve bunu ceza ve mükâfat yurdu olan ahirete tehir etmezdik. Fakat ْمُهَّنَيِوْغُ َلأ َكِت َّزِعِبَف َلاَق{

َو َكْنِم َمَّنَهَج َّنَ َلأْمَ َلأ{}ُلوُقَأ َّقَحْلا َو ُّقَحْلاَف َلاَق{}َني ِصَلْخُمْلا ُمُهْنِم َكَداَبِع َّلاِإ{}َنيِعَمْجَأ } َنيِعَمْجَأ ْمُهْنِم َكَعِبَت ْنَّمِم

“İblis, Senin mutlak kudretine andolsun ki, içlerinden ihlâslı kulların hariç, elbette onların hepsini azdıracağım, dedi.Allah, şöyle dedi: İşte bu gerçektir. Ben de gerçeği söylüyorum: Andolsun, cehennemi seninle ve onlardan sana uyanların hepsiyle dolduracağım.” (Sâd 38/82-85) ayetlerinde belirtilen İblis’in sözüne karşı bu vaat benden sadır olmuştur.269 Tefsiri yapılan ayetle tefsir eden ayetler arasındaki irtibat

268 Ebussuûd Efendi, a.g.e., c. 6, s. 37; Ali Akın, a.g.e., c. 9, s. 3968.

269 Ebussuûd Efendi, a.g.e., c. 7, s. 92; Ali Akın, a.g.e., c. 10, s. 4763.

birinde belirtilen hususun diğerinde ifade edilene istinaden söylenmiş olmasıdır. Yani birinci ayetteki “Andolsun, cehennemi hem cinlerden hem de insanlardan dolduracağım.” sözünün sadır olmasının nedeni, açıklayıcı konumdaki ayetlerde geçen İblis’in “Senin mutlak kudretine andolsun ki, içlerinden ihlâslı kulların hariç, elbette onların hepsini azdıracağım.” sözüdür. Dolayısıyla Müellif, bu ayetleri, farklı surelerde yer alsalar da aralarında bulunan irtibat ve ilişkiden dolayı birbiriyle ilişkilendirmiştir.