• Sonuç bulunamadı

A. Teşebbüsler Arası Anlaşmaya Muafiyet Tanınması

2. Muafiyetin Koşulları

Avrupa Birliği ve Türk rekabet hukukunda uygulanan muafiyet sistemi gereği teşebbüsler arası anlaşmalar iki aşamalı bir değerlendirmeye tabi tutulmaktadır. İlk aşamada rekabet üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle yasaklanan hukuka aykırı anlaşmalar; olumlu etkilerinin yasal düzenlemelerle belirlenen koşullar çerçevesinde değerlendirildiği ikinci aşamada yasak kapsamından çıkarılabilmektedir. Dolayısıyla rekabeti kısıtlayıcı bir anlaşmaya muafiyet tanınabilmesi için yasal düzenlemelerde öngörülen kümülatif koşulların tamamının sağlanması gerekmektedir. RKHK’nın 5.

maddesi ile mehazı ABİDA’nın 101(3). maddesinde sayılan bu muafiyet koşulları, ikisi olumlu ikisi olumsuz olmak üzere toplam dört adettir.

a. Olumlu Koşullar

aa. Üretim veya Dağıtıma Sunulan Katkı Sonucu Objektif Bir Ekonomik Yarar Sağlanması

Rekabeti kısıtlayıcı bir anlaşmaya muafiyet tanınabilmesi için aranan kümülatif koşullardan ilki, bu anlaşmanın ürünlerin üretim veya dağıtımına katkı sunmasıdır. Bu katkının, mevcut koşulların iyileştirilmesi ya da ekonomik veya teknik gelişmenin artırılması suretiyle sunulması mümkündür. Zira mehazı ABİDA 101(3)’e uygun olarak RKHK’nın 5. maddesinde bu koşul “malların üretim veya dağıtımı ile hizmetlerin sunulmasında yeni gelişme ve iyileşmelerin ya da ekonomik veya teknik gelişmenin sağlanması” şeklinde düzenlenmektedir510.

510 ABİDA’nın 101(3). maddesindeki düzenleme “malların üretimi veya dağıtımının iyileştirilmesine ya da teknik veya ekonomik gelişmenin artırılmasına katkıda bulunan” şeklindedir. Burada RKHK’dakinden farklı olarak “hizmetlerin sunulması” kavramı kullanılmamaktadır. Maddenin yazım tercihinden kaynaklı bu durum ilgili koşulun uygulanması bakımından hizmetlerin kapsam dışı olduğu anlamına gelmemektedir. Bkz. Arı, Zekeriyya, Danışıklılık, s. 172; Badur, Anlaşmalar,

Ürünlerin üretimi veya dağıtımına sunulan katkı sonucu elde edilen yararın, anlaşmanın yarattığı rekabet kısıtlarından ağır basması halinde muafiyetin ilk olumlu koşulunun gerçekleştiği kabul edilmektedir511. Bu nedenle doktrinde bu koşulun,

“yararlı olma” veya “ekonomik fayda şartı” olarak ifade edildiği de görülmektedir512. Önemle belirtilmelidir ki burada kullanılan yarar kavramı ile kastedilen, anlaşmaya taraf olan teşebbüsler açısından gerçekleşen sübjektif menfaatler değil; ekonomiye yapılan her tür somut katkıyı anlatan objektif kazanımlardır513. Objektif yarar hususunun ürünlerin üretim veya dağıtımında sağlanan iyileşmeler ve artırılan ekonomik veya teknik gelişmelerin değerlendirilmesi aşamasında mutlaka göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Ne var ki birbirine oldukça benzerlik gösteren bu durumların aktarılmasında tercih edilen ifade tarzının soyutluğu, beklenen objektif yararları saymayı zorlaştırmaktadır514. Dolayısıyla varlığı iddia olunan yararın niteliği ve ağırlığı bakımından bu koşulu sağlamaya elverişli olup olmadığı muafiyet tanımaya yetkili kılınan makamın takdir yetkisi ile belirlenmektedir. Ancak üretim veya dağıtım maliyetlerinin düşürülmesi, ürün çeşidi, kalitesi ya da arz miktarının artırılması, yeni üretim veya satış tekniklerinin geliştirilmesi gibi durumlar objektif yararın varlığına işaret eden örneklerdir515.

s. 134; Dörttepe Atila, Özge, “Türk Rekabet Hukukunda Bireysel Muafiyet”, Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2004, s. 79; Küçükayhan Aşcıoğlu, s. 114; Topçuoğlu, İşbirliği, s. 252.

511 İnceleme konusu anlaşmayla ekonomiye sağlanan yararların serbest rekabet koşulları altında elde edilemeyecek olması halinde rekabeti kısıtlayıcı anlaşmanın yararlarının daha ağır bastığı kabul edilmektedir. Bkz. Sanlı, Geçersizlik, s. 229, dn. 424; Yiğit, Tazminat Sorumluluğu, s. 194.

512 Aslan, Badur ve Küçükayhan Aşcıoğlu ilgili koşul için “yararlı olma” ifadesini kullanırken Sanlı’nın

“ekonomik fayda şartı” ifadesini kullandığı görülmektedir. Bkz. Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 444; Badur, Anlaşmalar, s. 134; Küçükayhan Aşcıoğlu, s. 113; Sanlı, Geçersizlik, s. 127.

513 Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 445; Badur, Anlaşmalar, s. 134; Dörttepe Atila, s. 80;

Küçükayhan Aşcıoğlu, s. 115; Sanlı, Geçersizlik, s. 127; Yiğit, Tazminat Sorumluluğu, s. 194.

514 Arı, Zekeriyya, Danışıklılık, s. 173; Badur, Anlaşmalar, s. 134; Dörttepe Atila, s. 79. Maddede belirtilen durumlar birbirinden tamamen ayrılamamaktadır. Özellikle ekonomik gelişmenin sağlanması ifadesi maddede sayılan diğer bütün durumları kapsayacak genişliktedir. Bkz. Aslan, İ.

Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 445; Sanlı, Geçersizlik, s. 127; Yiğit, Tazminat Sorumluluğu, s. 194.

515 Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 445; Güner, s. 151; Güven, Rekabet Hukuku, s. 227; Yiğit, Tazminat Sorumluluğu, s. 195. Kurul, GlaxoSmithKline ve Pfizer arasındaki dağıtım anlaşmasını incelediği muafiyet kararında yarara ilişkin değerlendirmede yukarıda sayılan bu gibi durumların araştırıldığını açıkça belirtmiştir. Bu değerlendirme THY ve Garanti Bankası arasındaki işbirliği anlaşmasının muafiyet yönünden incelendiği kararda da mevcuttur. Bkz. 20.06.2008 tarih, 08-40/535-201 sayılı Kurul kararı, 09.09.2009 tarih, 09-41/994-251 sayılı Kurul kararı; Küçükayhan

Teşebbüsler arasında gerçekleştirilen rekabeti kısıtlayıcı anlaşmaların ekonomiye sağladığı objektif yararların varlığı ve ağırlığı her bir somut olay özelinde ayrı ayrı değerlendirilmektedir. Bu nedenle böyle bir anlaşmanın tarafı olan teşebbüsler ilgili anlaşmayla sağlamayı planladıkları objektif ekonomik yararları açıkça ortaya koyma ve muafiyet taleplerini bu yararlara dayandırma yükümlülüğü altındadır516. Buna karşılık muafiyet tanımaya yetkili makamlar da yaptıkları değerlendirmede yasal düzenlemelere riayet etmek ve takdirlerini ekonomik analizlerle gerekçelendirmekle yükümlüdür517.

bb. Tüketici Yararının Sağlanması

Avrupa Birliği ve Türk rekabet hukuku kapsamında rekabeti kısıtlayıcı kabul edilen bir anlaşmaya muafiyet tanınabilmesi için aranan bir diğer olumlu koşul da üretim veya dağıtıma sunulan katkı sonucu sağlanan ekonomik yararın tüketicilere yansıtılmasıdır. Muafiyet koşullarının kümülatif olması nedeniyle tüketicilere yararı sağlamadıkça salt ekonomik açıdan etkinlik artışı yaratan bir anlaşmaya muafiyet tanınmamaktadır.

Avrupa Birliğinin İşleyişine Dair Antlaşmanın 101(3) ve 4054 sayılı Kanunun 5/1(b) maddesinde ifadesini bulan tüketici yararının sağlanmasına yönelik bu koşulu incelemeden önce tüketici kavramının kapsamının belirlenmesinde yarar vardır. Zira diğer yasal düzenlemelerden farklı olarak rekabet hukukunda tüketici kavramı yalnız son kullanıcıları değil; ilgili piyasadaki ürünlerin doğrudan veya dolaylı tüm kullanıcılarını kapsamaktadır. Dolayısıyla bu ürünleri girdi olarak kullananlar ile ürünlerin yeniden satışını gerçekleştiren toptancılar veya perakendeciler rekabet

Aşcıoğlu, s. 115. İşsizliği önleyen veya istihdam artışı yaratan anlaşmaların da objektif ekonomik yarar sağladığı kabul edilebilmektedir. Bkz. Tekinalp/Tekinalp, s. 424; Topçuoğlu, İşbirliği, s. 253.

516 Arı, Zekeriyya, Danışıklılık, s. 174; Badur, Anlaşmalar, s. 135; Dörttepe Atila, s. 79.

517 En nihayetinde makamın yaptığı değerlendirmenin amacı anlaşmayla sağlanan objektif yararların tespiti ile bu yararların piyasa üzerinde yarattığı ekonomik etkilerin analiz edilmesidir. Bkz. Aslan, İ.

Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 445; Badur, Anlaşmalar, s. 135; Küçükayhan Aşcıoğlu, s. 116.

hukukunda tüketici olarak nitelendirilebilmektedir518. Tüketici kavramının kapsamının genişliği tüketiciler açısından sağlanması beklenen yararın geniş yorumlanması gereğini de beraberinde getirmektedir. Bu nedenle doğrudan veya dolaylı olduğuna bakılmaksızın tüketici lehine sağlanan objektif yararların yapılacak değerlendirmede dikkate alınması gerekmektedir519. Nitekim Kurul; fiyatlardaki düşüş gibi doğrudan yararların yanı sıra tüketicilerin ürüne ulaşımının ya da servis hizmetlerinin kolaylaştırılması veya genişleyen ürün yelpazesi sayesinde tüketicinin seçme şansının artması gibi dolaylı yararların varlığını da ilgili anlaşmaya muafiyet tanımak için yeterli kabul etmektedir520. Ancak AB’de Komisyonun, tüketici yararının varlığını fiyatlardaki düşüşü baz alarak değerlendirme eğilimi gösterdiği de belirtilmelidir521.

En nihayetinde ikinci olumlu koşulun gerçekleşmesi rekabeti kısıtlayıcı anlaşmanın sağladığı yarardan tüketicinin adil bir pay (fair share of benefits) almasına bağlıdır522. Yararlanmanın ölçüsünü belirlemekte kullanılan bu kıstas gereği rekabeti kısıtlayarak tüketici nezdinde yarattığı kayba nazaran sağladığı yarar daha ağır basan anlaşmalara muafiyet tanınmaktadır523. Rekabetin büyük ölçüde kısıtlandığı

518 RK, Muafiyetin Genel Esaslarına İlişkin Kılavuz, s. 8, para. 43. Badur, Yiğit ve Güner; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da yer alan tüketici tanımını esas alarak tüketici kavramının kapsamını son kullanıcılar ile sınırlamaktadır. Bkz. Badur, Anlaşmalar, s. 138; Güner, s. 153; Yiğit, Tazminat Sorumluluğu, s. 197. Ancak kılavuzda ifadesini bulan ve bizim de katıldığımız görüş bu kavramın AB’deki mehazına uygun olarak geniş yorumlanması gerektiği yönündedir. Zira rekabet hukuku bakımından sadece son kullanıcıların değil; satıcı, dağıtıcı veya üretici gibi diğer tüm kullanıcıların da menfaatlerinin korunması söz konusudur. Bkz. Arı, Zekeriyya, Danışıklılık, s. 175; Dörttepe Atila, s. 96; Sanlı, Geçersizlik, s. 129; Tekinalp/Tekinalp, s. 425; Topçuoğlu, İşbirliği, s. 254.

519 Topçuoğlu, bu koşulun gerçekleşmesi bakımından yalnız tüketiciye sağlanan doğrudan yararların dikkate alınması gerektiğini savunmaktadır. Bkz. Topçuoğlu, İşbirliği, s. 255. Ancak kanaatimizce varlığı ortaya konan objektif yararlar yönünden böyle bir ayrıma gidilmesi sadece uygulamayı zorlaştıracağından gereksizdir. Aynı yönde bkz. Arı, Zekeriyya, Danışıklılık, s. 176; Aslan, İ.

Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 448; Dörttepe Atila, s. 97; Yiğit, Tazminat Sorumluluğu, s. 197.

520 Kurulun 28.04.1999 tarih, 99-21/171-90 sayılı SFTC - Tezsan; 24.02.2000 tarih, 00-8/69-31 sayılı POAŞ; 28.02.2008 tarih, 08-19/192-63 sayılı Paşabahçe kararları bu konuya sıklıkla örnek verilen kararlardır. Bkz. Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 446; Küçükayhan Aşcıoğlu, s. 116.

521 Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 447; Badur, Anlaşmalar, s. 138; Topçuoğlu, İşbirliği, s. 255.

522 ABİDA’nın 101(3). maddesinde “ ortaya çıkan yarardan tüketicinin adil bir pay alması” şeklinde ifade bulan bu koşul; RKHK’nın 5. maddesinde ilk koşul ile bağlantılı olarak “tüketicilerin bundan yarar sağlaması” şeklinde düzenlenmektedir. Kimi yazarlar bu durumu Türk rekabet hukukunda tüketiciye sağlanan yararın adil olmasının aranmadığı biçiminde yorumlamaktadır. Bkz. Badur, Anlaşmalar, s. 137; Güner, s. 153; Küçükayhan Aşcıoğlu, s. 119. Ancak böyle bir yaklaşım gerçeği yansıtmamaktadır. Zira 5. maddenin gerekçesinde tüketicinin sağlanan yarardan adil bir pay alması gerektiği de vurgulanmaktadır. Bkz. Arı, Zekeriyya, Danışıklılık, s. 177; Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 447; Dörttepe Atila, s. 97; Sanlı, Geçersizlik, s. 129; Topçuoğlu, İşbirliği, s. 255.

523 Arı, Zekeriyya, Danışıklılık, s. 177; Küçükayhan Aşcıoğlu, s. 120; Tekinalp/Tekinalp, s. 425.

senaryolarda tüketici lehine sağlanan küçük yararlar bu koşulun gerçekleşmesi için yeterli bulunmamaktadır.

b. Olumsuz Koşullar

aa. İlgili Piyasanın Önemli Bir Bölümünde Rekabetin Ortadan Kalkmaması

Rekabeti kısıtlayıcı anlaşmalara tanınan muafiyet rağmen ilgili piyasada fiili ve potansiyel rekabetin varlığını sürdürmesi esastır. Rekabet baskısının azaldığı aksi bir durumda teşebbüslerin gayretinde yaşanan düşüşün anlaşmadan beklenen ekonomik yararın elde edilmesini güçleştirdiği düşünülmektedir524. Bu nedenle ilgili piyasanın önemli bir bölümünde rekabetin ortadan kalkmaması rekabeti kısıtlayıcı bir anlaşmaya muafiyet tanınabilmesinin ilk olumsuz koşulu olarak kendini göstermektedir.

Rekabeti kısıtlayıcı anlaşmadan sonraki dönemde de piyasadaki rekabetçi yapının devamını sağlamayı hedefleyen bu koşul yönünden teşebbüslerin üstüne düşen anlaşmanın varlığında da piyasadaki rekabetin işlediğini kanıtlamaktır. İlgili piyasadaki rekabetin anlaşmayla birlikte göstereceği değişimin değerlendirilmesi için piyasadaki mevcut durumun ve anlaşmanın içerdiği rekabet kısıtlamalarının bu mevcut durum üzerindeki olası etkilerinin ekonomik analizler aracılığıyla belirlenmesi gerekmektedir.

Bu ekonomik analiz süreci rekabeti kısıtlayıcı anlaşmanın tarafı olan teşebbüslerin ilgili piyasadaki paylarının tespiti ile başlamaktadır525. Teşebbüslerin ilgili piyasadaki payının yüksek olması rekabetin ortadan kalkması ihtimalini artırmaktadır. Ancak bu durum tek başına böyle bir sonucu gerçekleştirmeye elverişli bulunmamaktadır. Zira istenmeyen

524 Rekabetçi yapının kaybedildiği bir piyasada kısa vadede anlaşmaya bağlı etkinlik kazanımlarının gözlemlenmesi mümkünse de uzun vadede yaşanması muhtemel inovasyon düşüşü, fiyat artışı gibi durumlar nedeniyle bu etkinlik kazanımları yerini büyük kayıplara bırakacaktır. Bkz. Arı, Zekeriyya, Danışıklılık, s. 177; Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 453; Küçükayhan Aşcıoğlu, s. 122.

525 Elbette burada ilk adım ilgili piyasanın belirlenmesidir. Ancak aktarılan koşul bakımından ilgili piyasanın tespiti ayrı bir özellik göstermediğinden bu bölümde konunun tekrar ele alınmasına gerek duyulmamıştır. İlgili piyasanın tespiti konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. §5/I/A/1.

bu sonucun gerçekleşmesi teşebbüslerin piyasa payı kadar tarafı oldukları anlaşmanın öngördüğü kısıtlamaların ağırlığı ve piyasanın bu kısıtlamalardan etkilenmeye yatkınlığına da bağlıdır. Öyle ki yoğunlaşmanın yüksek, rekabetin zayıf olduğu piyasalarda küçük bir kısıtlama dahi rekabetin ortadan kalkmasına yol açarken piyasaya girişlerin sürdüğü, fiili ve potansiyel rekabetin güçlü seyrettiği piyasalarda bu oldukça güçtür526. Bu nedenle yapılan ekonomik analizlerde piyasanın yoğunluk derecesini gösteren rakiplerin sayısı ve gücü ile giriş engellerinin olup olmadığı gibi durumlar da dikkate alınmaktadır527. Dolayısıyla tarafları düşük piyasa payına sahip anlaşmalara nazaran daha zor olmakla birlikte hakim durumdaki teşebbüslerin taraf olduğu rekabeti kısıtlayıcı anlaşmalara da muafiyet tanınabilmektedir528.

Somut olay özelinde yapılan değerlendirme sonucu piyasadaki rekabetin devamına engel teşkil etmediğine kanaat getirilen anlaşmaların, muafiyetin olumsuz koşullarından ilkini sağladığı kabul edilmektedir. Ancak piyasadaki rekabeti önemli ölçüde kısıtladığı düşünülen açık kısıtlamalar içeren veya kısa vadede yarattığı etkinlik kazanımları uzun vadeye yayılamayan anlaşmaların bu koşulu sağlama ihtimali oldukça düşüktür529.

526 Piyasaya girişlerin sürmesi, piyasanın önemli bir bölümünde rekabetin ortadan kalkmadığının en büyük göstergelerinden biri kabul edilmektedir. Zira bu koşulun asıl amacı piyasadaki rekabetin sürdürülmesidir. Kurul, 29.05.2001 tarih, 01-25/242-64 sayılı SÜTAŞ ve 28.04.1999 tarih, 99-21/171-90 sayılı SFTC-Tezsan kararında da bunu belirtmektedir. Bkz. Arı, Zekeriyya, Danışıklılık, s. 178; Badur, Anlaşmalar, s. 141; Dörttepe Atila, s. 103; Güven, Rekabet Hukuku, s. 228.

527 Arı, Zekeriyya, Danışıklılık, s. 178; Dörttepe Atila, s. 101; Sanlı, Geçersizlik, s. 130. Ayrıca bkz.

Kurulun 24.02.2000 tarih, 00-8/69-31 sayılı POAŞ kararı, Küçükayhan Aşcıoğlu, s. 123.

528 Arı, muafiyetin sadece rekabeti kısıtlayıcı anlaşma, uyumlu eylem ve kararlar için öngörülmüş istisnai bir düzenleme olduğuna dikkat çekerek hakim durumda bulunan bir teşebbüsün bu imkandan yararlanamayacağını savunmaktadır. Topçuoğlu ve Yiğit ise hakim durumdaki bir teşebbüsün yaptığı anlaşmaların her halükarda piyasanın önemli bir bölümünü etkileyeceğini belirterek bu anlaşmaların muafiyetten yararlanamayacağı sonucuna ulaşmaktadır. Bkz. Arı, Zekeriyya, Danışıklılık, s. 178; Topçuoğlu, İşbirliği, s. 257; Yiğit, Tazminat Sorumluluğu, s. 201. Ancak kendisine katıldığımız Aslan, peşinen böyle bir yargıda bulunmanın doğru olmadığını belirtmektedir.

Zira burada önemli olan teşebbüsün ilgili piyasada hakim duruma değil; bunun verdiği gücü kullanabilme imkanına sahip olup olmadığıdır. Bkz. Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 457.

529 Güven, Rekabet Hukuku, s. 229; Topçuoğlu, İşbirliği, s. 250; Yiğit, Tazminat Sorumluluğu, s. 201.

bb. Rekabetin Gereğinden Fazla Sınırlanmaması

Rekabeti kısıtlayıcı anlaşmalara muafiyet tanınabilmesinin ikinci olumsuz koşulu yasal düzenlemelerde aranan olumlu koşulların sağlanması adına rekabetin gerekenden fazla sınırlanmamış olmasıdır. Ölçülülük şartı da denilen bu koşul uyarınca rekabet sadece anlaşmadan beklenen ekonomik yararın sağlanması ve bunun tüketiciye aktarılması için gereken asgari düzeyde sınıırlanabilmektedir.

Dört kümülatif muafiyet koşulunun sonuncusunu oluşturan bu koşul, aynı zamanda teşebbüslere amaçlarına ulaşmada rekabeti en az kısıtlayacak yöntemi tercih etmeleri yönünde getirilen bir yükümlülük niteliğindedir530. Dolayısıyla yapılan anlaşmalarda alternatif yolların aranması ve sadece zorunlu kısıtlamalara başvurulması bu koşulun gerçekleşmesi bakımından kritik bir öneme sahiptir. Teşebbüslerin başvurduğu rekabet kısıtlamalarının zorunlu olarak nitelendirilebilmesi için bu kısıtlamalar kaldırıldığında yararlı etkilerin veya bu etkilerin elde edilme ihtimalinin büyük oranda azalması gerektiği kabul edilmektedir531. Kısıtlamaların değerlendirilmesinde piyasanın durumu ile anlaşmanın konusu ve hükümleri de belirleyici rol oynamaktadır. Burada çok sayıda farklı birleşime rastlanacağından hangi kısıtlamanın ne zaman zorunlu sayıldığını gösteren net bir ölçüt bulunmamaktadır. Buna karşın genel olarak grup muafiyeti düzenlemelerinde sayılan yeniden satış fiyatının tespiti, pasif satış yasağı gibi açık kısıtlamaların zorunlu kısıtlama sayılamadığını söylemek mümkündür532. Aynı sonuç anlaşma konusuyla bağdaşmayan veya muafiyet için gereken olumlu koşulların sağlanması hedefine yönelmeyen kısıtlamalar açısından da geçerlidir.

530 Güven, Rekabet Hukuku, s. 227; Sanlı, Geçersizlik, s. 131; Yiğit, Tazminat Sorumluluğu, s. 198.

531 RK, Muafiyetin Genel Esaslarına İlişkin Kılavuz, s. 13, para. 72.

532 Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 453; Sanlı, Geçersizlik, s. 131; Topçuoğlu, İşbirliği, s. 258.

Kurulun yeniden satış fiyatının tespiti ve pasif satış yasaklarına yönelik bu yöndeki uygulamaları için bkz. 22.11.1999 tarih, 99-53/575-363 sayılı ÜLKER kararı; 22.11.1999 tarih, 99-53/575-364 sayılı BESLER kararı ve 29.05.2001 tarih, 01-25/244-66 sayılı ETİ kararı; Dörttepe Atila, s. 107.

Tüketiciye yansıtılması beklenen objektif ekonomik yararın rekabeti daha az kısıtlayan başka bir yöntemle elde edilebilmesi halinde muafiyet için aranan son koşul sağlanamamaktadır. Bu durumda yetkili makam, ilgili anlaşmaya muafiyet tanımayı reddedebildiği gibi zorunlu olmayan kısıtlamaların anlaşmadan çıkarılması şartıyla muafiyet kararı vermeyi tercih de edebilmektedir533.